Tuesday, 26 July 2011

BANLİYÖ TRENİNDE BİR SATICI ÇOCUK ŞÖYLE ŞARKI SÖYLÜYOR:



Desen: Ümit Ünal, 1985




































Senin büyük olduğunu söylediler. Beni sev diye geldim büyük kadın!

Senin adın, yüz bin harfe bölünerek zerrecikler halinde yeryüzüne yayılır ve nesnelere ad olurmuş.

Tadında artık hiç bir dükkanın satmadığı çocukcebikuruyemişleri tadı varmış; kokunda en içli kokular: şimdi kimbilir nerede çürüyen oyuncaklarımızın eve ilk geldiği günkü kokusu, kapatıldığımız rutubetli dolapların kokusu, tuzun ve yazlık evin kokusu.

Sokulgan, işveli parmakların, seğiren kaslara iyi gelirmiş. Ellerin şifalı otlar soyundanmış. Gümüş kaplarda toplamak için kocakarılar dokunduğun duvarları kazırlarmış.

Bakışlarına ad koyulamazmış. Kedileri ürkütürmüş gözbebeklerindeki balıklar.

Bağbozumunda üzümleri didikleyen küçük kuşlar, gülüşlerine dadanmışlar.

Sevişirken çıkardığın fısıltılardan rüzgar nem kapmış ve bir süre için bırakmış dedikodularla çiçektozlarını taşımayı.

Ay şikayetçi olmuş, karnındaki ve kasıklarındaki gel-gitlere yetişemiyor diye. Ama dipsiz kuyularında bile yosunları yeşil bitiren güneş yakın dostunmuş.

Öyleyse sev beni.



Gerçi şöyle diyenler de var:

Denizcilerin felaketi olmuş güneşsaatirüzgargülü yüzüne kanmak. Berrak gecelerde kutup yıldızıyla yarışan yüzüne.

Dünyanın suyuyla dolmayan mağaralarında kaybolmuş gözüpek yeraltı fatihleri.

Mayın tarlalarını ve timsahları geçip sana kendisini beğendirmeye gelen çizgi film muharipleri gözlerine inanamamışlar. Bacaklarının arasında saydam bir zırh varmış. Ağzında zindancı dişlerin. En güçlü diller geçemiyormuş onlardan.

Hiçbir adak yetmiyormuş sana. Dualar ulaşmıyormuş bile.
Sana dönenleri inançsız bırakıyormuşsun.

Olsun yine de sev beni.
Beni gövdenin en derin bahçelerine al. Beni sen büyüt


ki bundan cesaret alacak tüm küçük düşürülmüş insanlar
sonu olmadığını bile bile isyanlara kalkışabilsinler.
Sonuçsuz bile olsa isyan gerekli birşeydir.
Çünkü sayın yolcular çıkacak kargaşada hiç değilse
SİRKECİ-HALKALI
trenlerinden hesap sorulabilir. Çünkü siz sayın yolcularımızın yüksek dikkatini çekmek için işbu modası geçmiş aşk şarkılarını partal kılığından utanarak boğazını yırtar gibi söylerken
işte şu elimde görmüş olduğunuz
her evin ihtiyacı
tarak balon ciklet
ve de yanında
şöyle asrın mucizesi üç parça
da bedava
cılık oynayan işportacı çocuklar, her istasyonda vagon değiştirip yeni bir şarkıya başladıkları halde, her istasyonda vagon değiştirdikleri halde, şu allahın cezası trenleri tüketememektedir.



1985 İstanbul-İzmir