Saturday 2 July 2011

Aşkın Alfabesi - R - Rezalet


Bir kapışma olur. Fırat kanlar içinde olduğuna aldırmadan ok gibi fırlayıp Kaya'nın üzerine atılır. Yere yuvarlanırlar. Gülsen ve Emel çığlık çığlığa araya girmeye çalışırlar.

Umur her şeyi tepeden görebileceği sahanlığa varmıştır. Aşağıdan görünmemek için yere yatmış, kıs kıs gülerek olan biteni seyreden adamı o zaman farkeder. Adam Umur'u görünce suçüstü yakalanmış gibi ciddileşir, toparlanıp ayağa kalkar. Tersaneyi terketmeyen işçilerden biridir bu. Bıyıklı, şişmanca, kırk yaşlarındadır. Yağ ve toz karışımının hare hare kabuk bağladığı bir işçi tulumu vardır üzerinde.

"Merhaba abi!"

Korkuyla Umur’un yüzüne değil, daha aşağıda bir yere bakmaktadır. Umur silahı ona doğrultmuş olduğunu anlar. Adam ellerini iki yana açarak

"Kötü bir şey yapmıyordum beyefendi, sadece baktım, çocuklar iyi oynuyorlar."

Kalın elleri, çatlak avuçiçleri görünecek şekilde havada açık kalır.

Umur silahı ona doğrultur, aşağı, git buradan der gibi bir hareket yapar. İşçi namlunun ucuna bakarak

"O da dekor mu abi?"

Yakın plan Umur.

Yakın plan tabanca.

Yakın plan işçinin yüzü.

Daha da yakın plan tetikteki Umur’un parmağı.

Yakın plan kimse nasıl olduğunu anlamadan, "dekor" ateş alır. Gülünç, filmlerdeki silahların görkemli, korkutucu patlamasına hiç benzemeyen acıklı bir ses çıkar tabancadan.

Flaş gibi iki üç kare süren bir beyazlık geçer.

Yakın plan Umur.

İşçi dizlerinin üstüne düşmüş, faltaşı gibi açık gözlerle ona bakmaktadır. Korkudan dizlerinin bağı çözülmüştür.

Bir an için kare donmuş gibi olur.

Seyirciler, Emel, Kaya, Asaf, Işık, Gülsen, Fırat büyük bir şaşkınlıkla Umur’a bakmaktadırlar.

"Silah onda".

İşçi sesine dinsel bir melodram havası vererek

"Abi kurbanın oliym, evde üç sabi beni bekler, zaten dört aydır maaş alamıyorum, hepimiz açız."

Umur aşağıya döner çünkü filmin baş kahramanının acıklı bir tirad atma vakti gelmiştir:

"Arkadaşlar! Gösteri sandığınız acıklı komedinin sonu geldi. Şimdi kıssadan hisse zamanı. Hepiniz bunu bir gösteri sandınız... Evet rezil bir gösteri yaptık... Senaryosu da bana ait... Daha doğrusu bütün bu rezalete ben sebep oldum... Dilimi tutamadım... Öfkeme hakim olamadım... Benim yüzümden birbirinize düştünüz... Böyle olsun istemezdim. Hepinizden özür diliyorum. Asaf bir tek senden özür dilemiyorum. Sen benim en sevgili arkadaşımdın. Ama bana hayatımın kazığını attın."

Bir alkış koptu. Asaf aşağıdan Umur’a bağırır:

"Umur çabuk in oradan!"

Aptal, Umur’dan en çok korkması gereken zamanda böyle bağırabilmektedir bana.

"Herkes açılsın!"

diye bağırır Umur, bağırdım.

"İnfaz alanını boşaltın. Müthiş bir final olacak".

Asaf ona doğrulttuğum tabancayı hiç takmadan,

"Ne alaturka herifsin! Her şeyi mahvettin. Bir aşk için değer miydi?"

"Aşk için değmezse, ne için değer Asaf?"

Demelidir Umur ama diyemedim. Ona vermem gereken bu cevabı çok çok sonra bulacaktım.

Öylece suskun kalakaldım. Alaturka herif!

Birden iki güçlü kol sımsıkı kavrayıverir Umur’u. İşçi arkasından sarılmış, onu kapana sıkıştırmıştır.

"Tuttum tuttum!”

İşçi Umur’u merdivene doğru sürüklemek isterken aşağıdan birtakım koruma kılıklı adamlar merdivene koştururlar.

Yakın plan Umur.

Bir beyazlık.

İriyarı işçi yere yuvarlanır, yuvarlandı, az kalsın sahanlıktan aşağı düşecek gibi olur, düşecekti. Düştüğü yerde pısıp kalır, kaldı.

"Allacım allacım!"

Umur silahı sağa sola sallayarak

"Kimse kıpırdamasın"

diye buyurur, buyurdum.

"Yeter, kimseye zarar vermeyeceğim".

Saçmalamaktadır, saçmalıyordum:

"Herşey bir oyun gibi... Hayat komik bile olamayan pis bir şaka... Hoşçakalın..."

Tabancanın namlusunu ağzına sokar, soktum. Soğuk demir, az önce patlayan barutun kokusuyla dilime değdi, değer.

Son anda birşeyler söylemeye çalışan aşağıdaki insanlardan yakın plan görüntüler.

Ağır çekim.

On saniye önce başlamış olan vızıltılı fon sesi giderek artar ve sahnenin buralarında korkunç uğultuya dönüşür.

Yakın plan Umur.

Yakın plan tabanca.

Yakın plan tetikteki parmak.

Umur gözlerini kapar, tetiği çeker.

Tetiği çektim.

YARIN: SULTANİYEGAH