Evin en ucundaki odasında
Işık kırılıp, camlara ıhlamur dalları çarparken
Kızım bir hikaye yazıyor.
Merdivende durup dinliyorum
Kapalı kapısının ardında bir daktilo karmaşası
Küpeşteden salınan zincirin sesi gibi.
Evet genç, ama kızımın hayatı
Merdivende durup dinliyorum
Kapalı kapısının ardında bir daktilo karmaşası
Küpeşteden salınan zincirin sesi gibi.
Evet genç, ama kızımın hayatı
Dev yüklerle dolu, bazısı çok ağır:
Ona kolay gelsin diyorum içimden
Ama birden duruyor
İçimden geçen kolaylığa itiraz eder gibi
Sessizlik büyüyor, sanki
Bütün ev durgun, düşünüyor.
Sonra aniden bir sürü tuş darbesiyle
Yeniden başlıyor, derken yine sessizlik.
Şaşkın sığırcık kuşunu hatırlıyorum
İki yıl önce tam bu odaya girivermişti
Nasıl gizlice süzüldük ve bir pencereyi açtık
Ve sonra geri çıktık korkmasın diye;
Sonra çaresiz bir saat boyunca kapı aralığından
Seyrettik o ince, vahşi, kara
Ve yanardöner yaratığı
Işığa uçup, cama vurup, boş eldiven gibi düşerken
Sert zemine ya da masaya,
Sonra tortop, kanlar içinde bekleyip
Yine denerken; sonra nasıl sevindik
Aniden kendinden çok emin
Havalanıverdi bir sandalyenin arkasından
Dümdüz uçup doğru pencereyi buldu
Dünyanın pervazında kayboldu
Unutmuştum, canım, aslında bu iş hep
Ölüm kalım meselesi. Sana yine aynı şeyi
Diliyorum ama daha büyük bir güçle...
Ona kolay gelsin diyorum içimden
Ama birden duruyor
İçimden geçen kolaylığa itiraz eder gibi
Sessizlik büyüyor, sanki
Bütün ev durgun, düşünüyor.
Sonra aniden bir sürü tuş darbesiyle
Yeniden başlıyor, derken yine sessizlik.
Şaşkın sığırcık kuşunu hatırlıyorum
İki yıl önce tam bu odaya girivermişti
Nasıl gizlice süzüldük ve bir pencereyi açtık
Ve sonra geri çıktık korkmasın diye;
Sonra çaresiz bir saat boyunca kapı aralığından
Seyrettik o ince, vahşi, kara
Ve yanardöner yaratığı
Işığa uçup, cama vurup, boş eldiven gibi düşerken
Sert zemine ya da masaya,
Sonra tortop, kanlar içinde bekleyip
Yine denerken; sonra nasıl sevindik
Aniden kendinden çok emin
Havalanıverdi bir sandalyenin arkasından
Dümdüz uçup doğru pencereyi buldu
Dünyanın pervazında kayboldu
Unutmuştum, canım, aslında bu iş hep
Ölüm kalım meselesi. Sana yine aynı şeyi
Diliyorum ama daha büyük bir güçle...
Çeviren: Ümit Ünal
The Writer - Richard Wilbur
In her room at the prow of the house
Where light breaks, and the windows are tossed with linden,
My daughter is writing a story.
I pause in the stairwell, hearing
From her shut door a commotion of typewriter-keys
Like a chain hauled over a gunwale.
Young as she is, the stuff
Of her life is a great cargo, and some of it heavy:
I wish her a lucky passage.
But now it is she who pauses,
As if to reject my thought and its easy figure.
A stillness greatens, in which
The whole house seems to be thinking,
And then she is at it again with a bunched clamor
Of strokes, and again is silent.
I remember the dazed starling
Which was trapped in that very room, two years ago;
How we stole in, lifted a sash
And retreated, not to affright it;
And how for a helpless hour, through the crack of the door,
We watched the sleek, wild, dark
And iridescent creature
Batter against the brilliance, drop like a glove
To the hard floor, or the desk-top,
And wait then, humped and bloody,
For the wits to try it again; and how our spirits
Rose when, suddenly sure,
It lifted off from a chair-back,
Beating a smooth course for the right window
And clearing the sill of the world.
It is always a matter, my darling,
Of life or death, as I had forgotten. I wish
What I wished you before, but harder.