Tuesday 20 December 2011

NAR – Halil Cibran - İngilizce'den Çeviren: Ümit Ünal


Bir zamanlar, bir narın tam ortasında yaşardım. Bir nar tanesinin içindeki çekirdek dedi ki: “Birgün ağaç olacağım ve rüzgar dallarımda şarkı söyleyecek, gün ışığı yapraklarımda dans edecek, mevsimler boyu güçlü ve güzel kalacağım”.

Ardından başka bir tanesi konuştu: “Senin kadar gençken, ben de öyle sanırdım. Ama artık boyumun ölçüsünü aldım, gördüm ki umutlar boşuna.”

Bir üçüncüsü dile geldi: “Bence içimizde öyle parlak gelecek vaad eden hiç bir şey yok.”

Dördüncüsü dedi ki: “Ama daha güzel bir gelecek yoksa hayat manasız bir şaka olur.”

Sonra beşinci: “Ne olacağımızı tartışmanın ne manası var? Ne olduğumuzu bilmiyoruz ki.”

Cevap altıncıdan geldi: “Ne olursak olalım, var olmaya devam edeceğiz.”

Yedinci konuştu: “Ne olacağımızı çok açık görebiliyorum. Ama sözlere dökemiyorum.”

Ardından sekizinci konuştu, sonra dokuzuncu, sonra onuncu, derken hepsi birden- sonra gürültüden hiç bir şey duyulmaz oldu.

İşte o gün bir ayvanın ortasına taşındım, orada çok az çekirdek vardı, hem de suskundu hepsi.


THE POMEGRANATE 

Once when I was living in the heart of a pomegranate, I heard a seed saying, "Someday I shall become a tree, and the wind will sing in my branches, and the sun will dance on my leaves, and I shall be strong and beautiful through all the seasons."

Then another seed spoke and said, "When I was as young as you, I too held such views; but now that I can weigh and measure things, I see that my hopes were vain."

And a third seed spoke also, "I see in us nothing that promises so great a future."

And a fourth said, "But what a mockery our life would be, without a greater future!"

Said a fifth, "Why dispute what we shall be, when we know not even what we are."

But a sixth replied, "Whatever we are, that we shall continue to be."

And a seventh said, "I have such a clear idea how everything will be, but I cannot put it into words."

Then an eight spoke--and a ninth--and a tenth--and then many—until all were speaking, and I could distinguish nothing for the many voices.

And so I moved that very day into the heart of a quince, where the seeds are few and almost silent.

Sunday 18 December 2011

Gecem Gündüzle Geldi - Geoffrey Brock - Çev: Ümit Ünal


Her şey çok basitti: Dönmüştün bana
Çok mutluydum, başka derdim kalmamıştı.
Kimin umurunda, beni terkedip gitmiş olman
O herifle günlerce yaşamışsın -kim takar.
Yaşlı köpeğimizle beni, evi tekbaşına
Koyup gitmişsin- hiç sorun değil. 
Anlaştık tamamen, sen ve ben ve
Mutlu köpeğimiz ve ferah bir uykuya daldık. 

Sabah uyandım, hala içim içime sığmıyordu
Gerçekler tepeme çökene kadar: Geç kaldın. İşe.
Bir: Yıllar oldu, günler değil.
İki: Köpeğiniz filan yoktu.
Üç: Dönmedi sana. Tersine başkasıyla evlendi.
Ha bir de, dört: Sen terkettin onu hatırlasana.
Ben? Evet ben. Ben terkettim. (Hatırlıyorum)



And Day Brought Back My Night

It was so simple: you came back to me
And I was happy. Nothing seemed to matter
But that. That you had gone away from me
And lived for days with him—it didn’t matter.
That I had been left to care for our old dog
And house alone—couldn’t have mattered less!
On all this, you and I and our happy dog
Agreed. We slept. The world was worriless.

I woke in the morning, brimming with old joys
Till the fact-checker showed up, late, for work
And started in: Item: it’s years, not days.
Item: you had no dog. Item: she isn’t back,
In fact, she just remarried. And oh yes, item: you
Left her, remember? I did? I did. (I do.)
 Geoffrey Brock