Friday, 2 February 2018

Sofra Sırları - Müjde Işıl - Arka Pencere, Şubat 2018


Demet Evgar'ın deli sakinliği, sabırlı coşkusu, masumane acımasızlığı o kadar sahici ki. 
80’lerin ortasında senarist kimliğiyle tanıştığımız, 2000’lerin başında da 9 ile yönetmenliğe adım atan Ümit Ünal, sinemamız için özgün ve yaratıcı fikirlerin sesi olageldi. Genelde gerilim üzerine bol diyaloglu isyanlar, izolasyonlar ve gizemler inşa etti. Kahramanları çoğunlukla kimliğini arayan ve muktedir ile sorun yaşayan kişilerdi. Sonuçta (Kaptan Feza’yı biraz daha dışında tutabiliriz) özgün ve farklı bir dil arayan seyirciye hitap etmeyi tercih etti. Ünal’ın yeni filmi Sofra Sırları ile kendine ters düşmeden ve geçmişteki ayak izlerini silmeden (erkek tahakkümü üzerinden Teyzem, 9, Nar ile akrabalık kurarak), genel seyirciyi avucunun içine alıp pek şık bir kara komedi armağan ediyor anaakım sinemamıza.

Aslında kara komedi, sinemacılarımıza genelde uzak ya da zor gelen bir tür. Reha Erdem’in Kaç Para Kaç’ı, Taylan Biraderler’in Vavien’i nadiren çıkan örnekler. Peki neden bu kadar zorlanıyor sinemacılarımız? İşin ‘kara’ kısmını doldurmak mı daha zor, yoksa mizah kısmını mı? Yoksa ikisini birlikte harmanlayabilmek mi? Sinemamızın başlıca sorununun senaryo olduğunu hepimiz kabul ediyoruz. Mizah konusunda ne kadar alt seviyelerde süründüğümüzü de… Dolayısıyla iki tarafı da yapılamamış bir şeyi harmanlama imkanı olmuyor. Salt basit komediye alışmış genel seyirciye işin ‘kara’ kısmını sevdirebilmek de zor. Çünkü ‘kafam dağılsın’dan öte bir çaba gerektiriyor. Sinemacı için de ‘seyirci yuttu mu işimiz kolay’ kurnazlığına yatmayan, tam tersine zekaya hürmet gösteren bir çabaya karşılık geliyor bu durum.

Ümit Ünal, Sofra Sırları’nda bu zor işin altından alnının akıyla çıkıyor; alengirli numaralara başvurmadan kara mizahı kolaymış gibi göstermeyi başarıyor. İstanbul’da doğup büyüdüğü halde kocasının işi nedeniyle taşrada yaşamak durumunda kalan Neslihan’ın ‘uyanış ve özgürleşme’ öyküsünü izliyoruz filmde. Kendini ünlü bir yemek programı sunucusu olarak hayal eden Neslihan; kocası, arkadaşları, hemcinsleri, konu-komşu dahil neredeyse tüm çevresinin kendisinden akıllıca bir hamle beklemediği, elinin hamuruyla mutfağında takılan; özellikle kocasının ‘alık’ olarak küçümsediği bir kadın. Hayatını öyle yaşamaktan şikayeti olmayan ya da öyle görünmeyi tercih eden bir ev hanımı. Ta ki kocasının başka bir kadın için kendisini terk edeceğini öğrenene dek… İçindeki isyan duygusu uyanan, tetiklenen Neslihan’ın bir intikamcıya dönüşmesi bu şekilde başlıyor. Kocasının sersem arkadaşları, himayesine aldığı genç aşığı, külyutmaz komiser, kocasının kendisini aldattığı kadın… Hepsi de Neslihan’dan nasibini alıyor bir şekilde. Bu nasip, onun en maharetli olduğu yemekten geliyor.

Sofra Sırları'nda İtalyan komedisinin sıcaklığı da var, İngiliz mizahının mesafesi ve ince zekası da.

Ümit Ünal, filmlerinde hassas konulara odaklanmayı, bamteline basmayı sever. Mizahı da bu ciddi konular arasında nefes molası olarak yerleştirir ama baskın olmaması için de özen gösterir. Sofra Sırları bu açıdan diğer filmlerinden ayrılıyor. Ünal komediyi yükseltiyor, yüceltiyor bu filmde. Üstelik bunu, arthouse seyircisinin alıştığı tarzının sınırlarını genişleterek, anaakımı kodlayarak gerçekleştiriyor. Sofra Sırları'nda İtalyan komedisinin sıcaklığı da var, İngiliz mizahının mesafesi ve ince zekası da, Fransız usulü femme fatale'lik de (Demet Evgar'ın Neslihan'ı, Peter Sellers komedisini özümsemiş bir femme fatale)... Ama hepsinden çok, erkek egemen geleneklerle, mahalle baskısıyla, erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer ve kadının yeri evinin mutfağı gibi klişelerle dalgasını geçiyor. Neslihan özelinde kadınları, erkek dünyasının figüranı olmaktan çıkararak iktidar merkezi olarak konumluyor. Çok eskilere gidersek, Üftade'nin intikamı olarak değerlendirmek de mümkün Neslihan'ın yolculuğunu.

İş sadece incelikli ve keskin senaryoda bitmiyor tabi. Demet Evgar'ın deli sakinliği, sabırlı coşkusu, masumane acımasızlığı o kadar sahici ki. Yerine kim oynayabilir diye düşündüğünüzde alternatifinin olmadığını net olarak öngörüyorsunuz. Erkekliklerine halel gelmeyeceğinden emin ama ava giderken avlanan karakterlerde Fatih Al ve Alican Yücesoy da gayet başarılı. Hatta Yücesoy yer yer Evgar'dan rol çalıyor. Filmin genel olarak kapalı alanı mesken tutması ve karalık tonları, Neslihan'ın hapis hayatıyla bütünleşiyor. Ferzan Özpetek'in rengarenk, müzikli, muhabbetli kutsal mutfağı ve yemekleri, Ümit Ünal'ın terminatörü haline geliyor ve müthiş bir ironi yaratıyor.

Sofra Sırları, pırıl pırıl bir anaakım sinema örneği olarak ulusal festivallerde jürinin kapsama alanına giremedi ne yazık ki. Geçen sene festivallerde hem halkın hem de sinema yazarlarının beğenisini buluşturabilen Sofra Sırları umarız gişede karşılığını alır.

Arka Pencere dergisinin Şubat 2018 sayısından.