Tuesday 28 June 2011

Aşkın Alfabesi - N - Naz












Alaturka aşkın en önemli öğesi nazdır ve "naz", İngilizce’ye kolay çevrilemeyecek bir sözcüktür. Güzeller nazlı olur. Ceylanlar, kelebekler, bülbüller nazlı olur. Kimi ırmaklar nazlı nazlı akar. Işık tabancasını Asaf’a doğrulttuğunda, sahnenin bütün acayipliğine rağmen kafamda nazlı nazlı kemanlar, flütler çalmaya başlamıştı.

Belki bu bir rüyaydı. Belki sen görüyordun bu rüyayı Tim, belki kafanda, bu topraklarda geçen bütün aşk cinayetleri birbirine karışmıştı, annenle babanı onlardan birinin kahramanı gibi görüyordun. Belki de hayalimdeki saçma sapan bir sahnenin, hiç bir zaman çekilmeyecek bir senaryomun, sıkıntılı bir anımda, diyelim berberde traş olurken aklıma gelen ve traş sonrası hemen unuttuğum bir sahnesinin diyaloglarını seslendiriyorduk:

Asaf sanki bir çocuğu azarlar gibi sesini yükseltir, yükseltti:

"Işık saçma sapan birşey yapma..."

Işık (onu hiç böyle acınası bir halde görmemiştim) terkedilmiş bir evin yıkılmadan önceki son kahkahası gibi güler, güldü:

"Tam üç tane Nembutal yuttum. Herşey saçma geliyor zaten şu anda."

Asaf gülmeye başlar, başladı.

Işık'ı çileden çıkarır bu gülüş, çıkardı:

"Gülme Asaf... Bu elimdeki oyuncak değil."

Asaf tabancaya dikkatle bakarak

"Ne yani, beni öldürecek misin?"

Işık güler, güldü:

"Senin yerine geçebilseydim, sen de ben olsaydın, seninle on dokuz yaşında karşılaşsaydım, bana yaptığın her şeyi ben sana yapsaydım. O zaman öldürmeye gerek kalmazdı."

Umur kalabalıkla birlikte nefesimi tutmuş izlemektedir, izliyordum. Sanki içinde bir yay boşanır, boşandı. Sahneye çıkma sırası gelmiştir. Kendisini Işık'ın önüne atarak payına düşen repliği seslendirir, seslendirdim:

"Işık yapma!"

Işık beni tanımıyormuş gibi bir sis perdesinin arkasından bakar bana, baktı.
Şeytan minaresi.
Hint işi bilezik.
Aşkım. Yengeçim.

"Çekil aradan Umur. Bu Asaf'la benim aramda bir mesele..."

Emel Asaf'ın omzunun üzerinden bağırır, bağırdı:

"Vur kız. Vur... Bütün altta kalanların öcünü al..."

Kaya kalabalığın arasından fırlayarak bu alışılmamış mizansen içindeki yerini alır, aldı.

"Emel! Sen ne diyorsun?"

Emel Kaya'ya döner, döndü.

"Sen karışma Kaya, n'olur! Bu Asaf'la benim aramda bir mesele. Şimdi intikam vakti."

Bu iç-gece sahnesinde herkesle Asaf arasında bir mesele vardır, vardı.

Kaya şaşkın şaşkın

"Neyin intikamı?"

Fırat seyircilerin arasından

"Sen uyu oğlum"

diye bağırdığında bütün başlar ona döner, döndü.

"Sen uyu, millet karını götürüyor..."

Kaya dehşet içinde bağırır, bağırdı:

"Kim millet?"

"Asaf. Kim olacak"

cevabı gelir Fırat'tan, geldi.

Kaya Asaf'a değil Emel'e bakar, baktı, dişlerinin arasından bir fısıltı çıkar, çıktı:

"Orospu!"

YARIN: OROSPU