Saturday 28 April 2018

İzlekler Dergisi'nden bir alıntı.


İzlekler dergisinin Mayıs 2018'de çıkacak ilk sayısında Özkan Eroğlu ile bir söyleşi yaptık.

Söyleşiden bir alıntı:


Son filminiz “Sofra Sırları”nı izlediğimde sinemayı tiyatroya yedirmeye uğraşan bir zihin gördüm. Bundan çok etkilendim. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Türk sinemasında en büyük eksikliklerden birinin, dramatik gelenekle kurulması gereken “bağ” olduğunu düşünüyorum. Amerika’da İngiltere’de İngilizce çekilmiş bir filme baktığınızda bir aksiyon filminde bile ikili konuşmaların, diyalogların güzel bir şekilde işlediğini ve güzel bir sahne kurulduğunu görürsünüz. Çünkü özellikle İngiltere’de çok büyük bir tiyatro geleneği var. Amerikan sineması da Anglosakson sineması da o gelenekten besleniyor. Türk sinemasında o dramatik gelenek çok eksik. 1970’lerdeki filmlere baktığınızda görüyorsunuz; bir sahne kurmaktan aciz filmlerin çoğu. Filmlerin çoğu fotoğrafla ve kısa kısa tepkisel sahnelerle ilerliyor. Bütünlüklü bir sahne kuran, sekans haline getiren sadece Metin Erksan var. O da birkaç filminde yapabiliyor. 

Biz dramatik gelenekten tamamen kopuk, bağımsız sinema çerçevesinde bir minimalist sinemaya atladık. Bağımsız sinemanın temsilcilerine baktığımızda, filmleri dramatik gelenekten kopuk, daha çok fotoğraf ve atmosfer üzerine. Onu çok güzel yapanlar ve yapamayanlar var. Daha çok da yapamayanlar var ama. Benim derdim daha çok aradaki dramatik köprüyü kurmak. Benim kafam o şekilde işliyor.