Açıklarda göz gözü görmez fırtınadan anlar gelir
Körfeze kocaman ve soğuk pelikanlar gelir
Buzlu bir hüzünle yüklü yorgun ve üzüntülü
Kasırga sarsar katedralleri uzaktan çanlar gelir
Her biri bir rüzgâra uzanmış ezanlar gelir
Görünmez bir nabızdır atar telsizler büyülü
Ermiş deniz fenerlerinden aydınlık dumanlar gelir
Eski bir şarkıda gemileriyle kaybolanlar gelir
Siyah yelkenleri rüya tozlarıyla örtülü
Sanki deli bir su patlar çoğul yatağanlar gelir
Var mı yok mu anlaşılmaz yağlı korsanlar gelir
Kırbaçları kan içinde dev bıyıkları gürültülü
Döner sis anaforları bir imdat çınlar gelir
Islıkların kemendiyle çekilip boğulanlar gelir
Boyunları kırılmış son derece ölü
Canlanır liman meyhanelerinde anlatılanlar gelir
İnanılmaz ejderhalar kanatlı yılanlar gelir
İhanet gibi kılçıklı kabahat gibi tüylü
Bir çatışma parıldar ki batı’da kanlar gelir
Mor uğultulardan oyulmuş erguvanlar gelir
Vahşi yapraklarında tuz böceklerinin tülü
Çözülür şimşeklerin demeti tel tel yananlar gelir
Tepeden tırnağa elektrik yeşil papağanlar gelir
Billurdan gagalarında çapraz bir rüzgâr gülü
Günler dağılır altüst olmuş zamanlar gelir
Başka başka takvimlerden başka insanlar gelir
Ölümlerini tekrar tekrar yaşamaya gönüllü
Attilâ İlhan/ 1972