Tuesday, 1 December 2020

Gelecek Gelmiş. - Express'ten



Bilim kurgu filmi Looper'da kiralık katil/zaman yolcusu Joe ile patronu Abe arasında şu diyalog geçer: Abe: Çin'e gitmen lazım. / Joe: Fransa'ya gidiyorum. / Abe: Ben gelecekten geliyorum, Çin'e gitmen lazım.

Yolum Çin'e düştü. Altı yıldır yurt dışına çıkmamıştım. Gittiğim ilk yerin, on saat uçuş ve beş saat dilimi ötede, dilini anlamadığım, insanları, kokuları, yemekleri, bitki örtüsü çok başka bir yer olması lazımdı. Shenzhen'e (Çince telaffuzu Şıncın'a yakın) gittim. 

İzmir Kısa Film Derneği etkin çalışan bir kurum. Yöneticisi Yusuf Saygı ve sinemacılardan oluşan bir grup Shenzhen'de yapılan 9. Çin Uluslararası Yeni Medya Kısa Film Festivali sırasında, festival merkezinde bir bölüm açtılar ve “Focus On Turkey” isimli, Türk sinemasını, Türkiye'de sinema yapımını, eğitimini tanıtan bir sunum gerçekleştirdiler. Festival yöneticileri jüride bir Türk yönetmen olmasını istemiş, onlar da beni önermişler. İzmir Kalkınma Ajansı İZKA onların gelişini desteklemiş, festival de benim harcamalarımı üstlendi. Yağmurlu ama sıcak bir Kasım akşamı kendimizi Shenzhen'de bulduk. 


Shenzhen, Hong Kong'un biraz kuzeyinde küçük bir balıkçı kasabasıyken, şehirlerin ömrüne göre çok yakın bir tarihte, 1970'lerin sonunda kurulmuş bir şehir. Hong Kong'a alternatif bir “özel bölge” olarak devlet tarafından teşvik edilmiş, bugün Çin'in bilişim, iletişim, finans vb konularında en önemli merkezlerinden biri, bir “tech-hub” olmuş. Resmi nüfus 12 milyon ama gayrı resmi sayının 20 milyonu aştığı söyleniyor. Dev ve yepyeni bir şehir. Eski, tarihi, geçmişe ait bir şey yok. Belki de bunun eksikliğiyle şehir merkezinde Çin'in geçmişini yansıtan bir park kurmuşlar, Çin Seddi dahil eski Çin'e ait ne varsa burada minyatür versiyonlarını görmek mümkün. Tropik ağaçlarla dolu parkların arasından led aydınlatmalı gökdelenler yükseliyor. Her şey yeni, yüksek, büyük ve parlak.  


Katıldığımız festival de çok büyük bir organizasyon. Dünyanın her yerinden onlarca kısa film yönetmeni ve diğer konuklar ağırlanıyor. Açılış ve kapanış geceleri görkemli TV gösterileri olarak tasarlanmış, dev sahnelerde saat gibi aksamasız, dakik törenler yapılıyor. Biraz Eurovision-vari kitsch dünyasına kaçsa da, etkileyici. Bizim Antalya, Adana vb festival açılışlarından daha büyük ve profesyonelce diyebilirim. Rehberim ve çevirmenim Penny'ye “Kısa film festivali için bu kadar büyük bir açılış beklemiyordum,” dedim. “Çin'de her şey böyle kocaman,” dedi. Diğer bazı Uzak Doğu ülkelerinde olduğu gibi burada da insanlar kendilerine Çince isimleri haricinde, telaffuzu kolay bir İngilizce isim seçiyorlar. Penny, Ümit'i ilk anda okuyamadı ve “İngilizce isminiz yok mu?” diye sordu.  


Yakın bir ülkeye gidip de ağaçlar, bitkiler aynı kalınca insan tam anlamıyor ama bitki örtüsü değişince gerçekten yabancı bir ülkeye geldiğini fark ediyor. Shenzhen subtropikal iklimiyle bir yandan çok uzak ve yabancı bir yandan da çok yakın ve tanıdık. Otobüs garajında bağıra bağıra yolcu kapmaya çalışan taksiciler çok tanıdık. Biri manevra yapamadığında beliren “Gel abi, sağ yap, gel, gel”ciler çok tanıdık. Misafirperverlikleri tanıdık. Yemekler elbette tanıdık değil ama otellerde yapılan şaşaalı düğünler stüdyo fotoğraflarına kadar çok tanıdık. İnsanların çekingenliği, sokakta bir şey sorduğunuzda yüzlerinde beliren yarı şaşkınlık yarı kuşku çok tanıdık. Tertemiz sokaklarda evsiz, dilenci, taşkın sarhoş, tacizci yok ama bolca polis ve güvenlik görevlisi görmek tanıdık. Özellikle yoksulların yüzlerinde gördüğüm içselleştirilmiş hiyerarşi çok tanıdık. Bizdeki gibi uzun uzun konuşmalar yapan resmi görevliler mekanı teşrif ettiğinde herkeste oluşan korkuyla karışık askeri huşu çok tanıdık. Onlar yokken yapılan “Bunlar da hep böyle” yakınmaları da...


Shenzhen Üniversitesi'nde bir masterclass yaptım. Pazar sabahı 10.00'da beş-on kişi beklerken bir salon dolusu öğrenciyi karşımda görmek şaşırtıcıydı. Hiç bilmedikleri bir yönetmeni dinlemeye gelmiş çocukların ilgisi, sordukları sorular da ilginçti. Orhan Pamuk'un kitaplarını okuyup, Masumiyet Müzesi'ni çok beğenen ama Benim Adım Kırmızı'yı tam anlamadığını söyleyen genç bir kıza, ikincinin temel meselesini açıklamaya çalıştım ama hiç Çinli yazar okumadığımı söyleyemedim, utandım. 


Yarışma filmlerinin toplu gösterimi dolu bir üniversite anfisinde yapıldı. Dünyanın her yerinden gelen filmler çok çeşitli konuları, çok farklı üsluplarla işliyordu. Yarışmadaki yönetmenlerin yarısı kadındı. Amerikalı yönetmen Kathryn Everett'in, Pakistan'da okula gidemeyen ortaokul çağındaki kız çocukların  eğitimi için kurulmuş özel bir okul üzerine belgesel “Girls Section”, (Kızlar Bölümü) hepimizi etkiledi ve iki ödül birden aldı. En İyi Film Ödülü'nü Slovenya'dan gelen, Dusan Kastelic'in “The Box” (Kutu) adlı harika animasyon filmi aldı. Bir kutuda hapsedilip tektipleştirilen insanlık üzerine kısa bir hikayeydi bu film, gösterim sırasında üniversite öğrencilerinin en çok alkışladığı film oldu. 


Yarışmada Qihong Hu adlı Çinli yönetmenin “Out of the Woods” (Ormandan Çıkış) adlı filmi de vardı. İki genç kadının aşkını oldukça üstü kapalı, simgesel bir dille anlatan bu cesur filmin dilini ve anlatımını ben ve Amerikalı jüri üyesi Chris Edwards çok beğendik ve “En İyi Drama” ödülü için önerdik. Ama jürinin tüm Çinli üyeleri topluca “Because of a Little Apple” (Bir Ufak Elma Yüzünden) adlı Rus filmin tercih etti. Bu film de ufak bir hırsızlık ardından market güvenliğiyle iki gencin yaşadığı gerilimi ustaca anlatan, iyi çekilmiş bir filmdi. “Ormandan Çıkış” Çinli bir jüri üyesinin deyişiyle “çizgiyi biraz aştığı” için mi kaybetti bilmiyorum. Ama LGBT temalı filmlere yönelik bu çekingenliği de oldukça tanıdık buldum. 


Kapanış gecesi sahnede mini etekli kızlardan oluşan bir rap grubu, danslar eşliğinde bir şarkı söyledi. Adı “Belt and Road”du. Siyaset, hele uluslararası siyaset konusunda hayli cahil biri olarak bu sözün manasını bilmediğim için sıradan bir neşeli gençlik şarkısı sandım. Aslında Çin'in dünya ülkelerindeki ticari destek ve yatırımlarını öven milli propaganda şarkısı olduğunu, Google'dan bakınca anlayabildim. (https://en.wikipedia.org/wiki/Belt_and_Road_Initiative) 


Wikipedia deyince, Çin'de, bizdeki gibi bir çok şey erişime kapalı. Facebook, Twitter, Youtube, WhatsApp vb VPN olmadan açılmıyor. Yasaklara rağmen, Çin'de Internet kullanıcıları 800 milyonun üzerinde. Bizim sanal tiryakiliklerimize ihtiyaçları yok gibi. Alışveriş sırasında ödemeler bile Internet üzerinden cep telefonundan barkod taratarak yapılıyor. Belki de Looper'da mafya patronu Abe'in bahsettiği gelecek, gelmiştir. Biz o geleceğin neresindeyiz, bizim herhangi bir şeyimiz onlara tanıdık geliyor mu, bilmiyorum. 


Express Bir + Bir Aralık 2018 sayısından.