Sunday, 24 March 2013

Ciddiyet ve Resmiyet


Yaşadığımız bu tuhaf ve biraz acıklı, zaman zaman dehşet verici ülkede, gizlilik ve ciddiyet esastır. Küçük çocukların mizah duygusu yoktur, çoğunluk nüfusu ruhen çocuk kalmış insanlardan oluşan güzel yurdumuzda da her şeyi açık konuşanları ve şaka yapanları genelde sevmezler. Komedi sanatçılarımız bile mesleklerini yaptıkları zamanlar haricinde çok ciddidirler. Herkesin gizlemesi gereken bir şeyi vardır. Benim gizleyecek bir şeyim yok. Hayatım hep tuhaf karşıt uçlar arasında bir duvardan öbürüne savrularak geçti. Bu yüzden hiç bir kalıba giremedim, herhangi bir kimlik üzerime biraz oturur gibi olduğu zaman sıkılıp kaçtım. Ciddi olmayı, bir role kendimi ciddi ciddi kaptırmayı öğrenemedim.

Küçük bir sahne anlatayım: Televizyonda bir doğa belgeseli seyretmiştim çocukken. Bataklıkta yaşayan bir kuş cinsinden bahsediyorlardı. İnce uzun boyunlu, upuzun gagalı ve narin yapılı bu kuş, kendini koruyacak silahlardan yoksundu. Peşine düşen düşmanlardan korunmak için tek yöntemi sazlıklar arasında bir saz taklidi yapmaktı. Uzun gagasını havaya dikip boynunu da uzatarak incecik bir saza dönüşüyor, rengi sayesinde de gerçekten sazlıklar arasında neredeyse görünmez olabiliyordu. Ama belgesel ekibi bu kuşlardan birini yakalamış ve stüdyoya getirmişti. Stüdyoda bir sürü insanın ve parlak ışıkların ortasında onu filme çekmeye çalışıyorlardı. Onca ışığın altında çıplak bir masanın ortasında tek başına duran zavallı mahlûk ne yapıyordu dersiniz? Ne yapacak: Saz taklidi, elbette. Gagasını havaya dikmiş büyük bir ciddiyetle çevresindeki insanları, sazlar içinde bir saz olduğuna ikna etmeye çalışıyordu.

Sonuçta ne yaparsak yapalım ışıklar altında bütün zaaflarımızla çırılçıplağız. Herkesin kim olduğu, ne olduğu ortada. Ben ciddiyet maskesi altında gizlenmekten hayat boyu kaçtım. Kendimi açıkça dile getirmeyi, derdimi, kızgınlığımı paylaşmayı ve çoğu zaman içinde bulunduğum durumlarla ve kendimle dalga geçmeyi, şakayı seçtim. Bunun zararını da görmüş olabilirim. Yine de açıklık ve samimiyet zor olsa da, ortalıkta saz taklidi yaparak gülünç cakalar satmaktan daha iyidir bence.

(Bu parça "Işık Gölge Oyunları"nın önsözünde yer alıyor. Bugün paylaşmak istedim yeniden.)