tag:blogger.com,1999:blog-38168331010557026932024-03-13T22:50:26.223+03:00Ümit ÜnalHikayeler, makaleler, röportajlar, şiirler, çeviriler, fotoğraflar, desenler ve notlar. Hatta bir roman.- Stories, essays, interviews, poetry, translations, photos, drawings, and some notes. And even a novel. Umit Unalhttp://www.blogger.com/profile/05042167147797977641noreply@blogger.comBlogger223125tag:blogger.com,1999:blog-3816833101055702693.post-38171570224545964232023-10-07T17:54:00.001+03:002023-10-07T17:55:42.627+03:00Bir Porsiyon Sanat kitabından, Sofra Sırları üzerine - <p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjXkoFpB3svxSBG8ZEkp79J3wcTwF4rYH7ponkJbimYpbjTVEPAVG6IYBePghwNLfkHdB19otmaEbZdXuBnJ9pt9RVjsliaw5cMQ-jT7PAo00ayXJx-rbDt9Mnyx12QSH4G3bLjgrtmpiG_mVd3MnaohZ4Y6TI41vGH7B3coh4UEcjxnk-_D9qut1eq1JnE/s1280/201230.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="720" data-original-width="1280" height="225" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjXkoFpB3svxSBG8ZEkp79J3wcTwF4rYH7ponkJbimYpbjTVEPAVG6IYBePghwNLfkHdB19otmaEbZdXuBnJ9pt9RVjsliaw5cMQ-jT7PAo00ayXJx-rbDt9Mnyx12QSH4G3bLjgrtmpiG_mVd3MnaohZ4Y6TI41vGH7B3coh4UEcjxnk-_D9qut1eq1JnE/w400-h225/201230.jpg" width="400" /></span></a></div><span style="font-size: medium;"><br /></span><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></div><span style="font-size: medium;"><i>Bu söyleşi Fatma Berber ve Sümeyra Gümrah Teltik'in hazırladığı "Bir Porsiyon Sanat" kitabında yayınlandı:</i><br /><br /></span><p></p><p class="p3" style="font-family: "Bookman Old Style"; font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;"><b><span style="font-size: medium;">ÜMİT ÜNAL / SOFRA SIRLARI<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p3" style="font-family: "Bookman Old Style"; font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;"><b><span style="font-size: medium;">Sinemada kara komedi, film noir ve de sıra dışı çarpıcı öykülerinizle cesur hikâyeler anlattınız ve kült filmlere imza attınız. Bize anlattığınız hikâyeler de resimler de düş ile gerçek arasında ama son derece sarsıcı her şeyi ters yüz eden sıra dışı öyküler. Çok yönlü bir sinemacı olmanızdan kaynaklı <i>Mahlûkat Bahçesi</i> gibi içimizdeki canavarlarla bizi yüzleştiren ezber bozan bir sergi de açmıştınız. <span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p3" style="font-family: "Bookman Old Style"; font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;"><span style="font-size: medium;"><b><i>Sofra Sırları (2017)</i> filminiz tematik olarak yemek filmi diyebileceğimiz bir kara komedi. Daha önce <i>Nar ( 2011) </i>filminizde de </b><span class="s1" style="background-color: white;"><b><i>"Hepimiz nar taneleri gibi birbirinden ayrıyız: Hem çok benzeriz, hem de çok farklıyız. Ama açılmamış bir bütün nar gibiyiz aynı zamanda."</i> diyorsunuz. <i>Sofra Sırları’nda </i>da yemeklerle çok iyi bir bağ kurmuş eşine çok güzel sofralar hazırlayan seri katil Neslihan’ın hikâyesine bizi davet ediyorsunuz. Bu bağlamda insan ilişkileri ve yemekler arasında nasıl bir bağ kurabiliriz?<span class="Apple-converted-space"> </span></b></span></span></p><p class="p4" style="background-color: white; font-family: "Bookman Old Style"; font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;"><span style="font-size: medium;">Yemek, beslenmek insanın bir canlı olarak hayatta kalabilmek için en önemli ihtiyacı. En basitinden en karmaşığına kadar tüm canlılar için geçerli bu. Doğar doğmaz, tüm memeliler gibi annemizin sütüne saldırıyoruz. Dünyada ilk dakikalarımız önce nefes almak için ağlamak, sonra besin ihtiyacını gidermekle geçiyor. Tekhücreli bir canlının bütün yaptığı beslenmek ve çoğalmak. Tabii biz tekhücreliler kadar "basit" varlıklar olmadığımız için, başka hayati ihtiyaçlarımız da var. Bütün hayati ihtiyaçlarımızı, etkinliklerimizi farklı anlamlarla, törenlerle süslediğimiz gibi; gibi yemek konusunun da çevresinde beslenme işlevinin dışında binbir anlam örmüşüz. Yemek hiçbir zaman basit bir beslenme, hayatta kalma fiili değil bizim için. Bir sofranın çevresinde tarihsel, sınıfsal, cinsel, ruhsal, estetik bir çok katman var. Yemek kitaplarını, yemek programlarını, sokak yiyeceklerinden, Michelin lokantalarına yemeğin pazarlanışını düşünün... Yemeğin malzemesini alıp getiren, pişiren, sofrada sunan, yiyen insanların arasındaki farkları düşünün. Bir lokantada müşteri, garson, aşçı, bulaşıkçı, temizlikçi, lokanta sahibi tek tek bir kap yemeğe baktıklarında ne kadar farklı şeyler görüyorlar, düşünün. Bir kap yemeğe 10 TL veren de var, 100 Dolar veren de. Açlık grevi yapanlar için yemeğin anlamını düşünün. Hastanede önemli bir ameliyat öncesi perhiz yemeği yiyen insan için yemeğin anlamı başka, ilk kez buluşan iki sevgili için yedikleri yemeğin anlamı başka. (Annem babamla ilk buluşmalarında yedikleri iki hurmanın çekirdeğini yıllarca saklamış, çocukken bir çekmecede, o günü anlatan bir mektubun içinde bulmuştum.)</span></p><p class="p3" style="font-family: "Bookman Old Style"; font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;"><b><span style="font-size: medium;"><i>Sofra Sırları</i>’nda yemek yemek, yemek yapmak sofralar kurmak aşk, ilişki cinsellik ve ölümle ilişkilendirilmiş sanki. Bu bağlantıyı açıklayabilir misiniz?<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p3" style="font-family: "Bookman Old Style"; font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;"><span style="font-size: medium;">Az önce söylediğim gibi, yemek cinsellikle ve insanın diğer hayati ihtiyaçlarıyla birebir bağlantılı. Biz diğer hayvanlar gibi cinselliği sadece üreme işleviyle yaşamıyoruz. Cinsellik bütün hayatımızı kapsıyor, yönlendiriyor. Hayatımızdaki her şeye cinsel bir mana da atfediyoruz. Yemek de bundan bağımsız değil. Cinsel işlevleri kısıtlanmış insanların yemek zevkinde teselli bulduğu, "kendini yemeğe verdiği" çok tekrar edilmiş bir fikir ama yanlış değildir bence. Sevişmenin, "sahip olmak"la, sahip olmanın yemekle karıştığı da vakidir. Dilimizde sevdiğimize "yerim seni" deriz. Çok da şaka sanmamak lazım bu sözü. Mecazi anlamda da olsa yeriz çünkü sevdiklerimizi. Düşmanlarımızı da... Eski savaşlarda, düşmanı öldürdükten sonra ciğerini oracıkta yeme adeti varmış. Greenaway'in <i>Aşçı Hırsız Karısı ve Aşığı</i> (The Cook, The Thief, His Wife, Her Lover) filminde, bir kadın, kıskançlık cinayetine kurban giden sevgilisini pişirir ve katil kocasına zorla yedirir. Marco Ferreri'nin filmi <i>Büyük Tıkınma </i>(La Grande Bouffe) filmi yemeği bir intihar, kendini zevkten yok etme aracı olarak gösterir. Shakespeare'in <i>Titus Andronicus</i>'u, düşmanının iki oğlunu öldürüp kıymalı börek halinde annelerine yedirir. Yemeğin cinayet ve intikam aracı, baştan çıkarma yolu, sevişme ikamesi gibi kullanıldığı bir çok başka roman, film örneği bulunabilir. Sofra Sırları'nı aklımda bütün bu örneklerle tasarladım diyebilirim.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p3" style="font-family: "Bookman Old Style"; font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;"><b><span style="font-size: medium;">Filmde vitrinler gibi sofralar da evliliği sergiliyor<i>.</i> Her gün tozu alınan işlevsiz objeler gibi kurulan sofralar, robot gibi her gün getirilen mezeler de aynı işlevi görüyor yani aynı işlevsizliği. Sofraların hafızamıza ve toplumsal ön kabullere nasıl bir etkisi var sizce?<i><span class="Apple-converted-space"> </span></i></span></b></p><p class="p3" style="font-family: "Bookman Old Style"; font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;"><span style="font-size: medium;"><span class="s1" style="background-color: white;">Yemek bir yandan en tutucu, değişime en çok direnen, geçmişe en çok bağlı tarafımız. Saraybosna'ya gittiğimde kimi yemeklerinin adının hala Osmanlı döneminden Türkçe olarak kaldığını görmüştüm ve şaşırmıştım:</span><span class="s2" style="font-family: Helvetica; font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal;"> </span><span class="s1" style="background-color: white;">"Yalan dolma", "Taze fasulya"... Aslında şaşıracak bir şey yok, yüzyıllar içinde kıyafetler değişiyor, dil değişiyor, teknoloji değişiyor, iktidar birkaç kere el değiştiriyor ama mutfağın hakimi değişmiyor. Kadınlar sığındıkları mutfakta annelerinden öğrendikleri yemeği yapmaya devam ediyorlar. Çocuklar annelerinin yemeklerini özlüyor. "Ağız tadı" en tutucu olduğumuz alan belki de. Bu yüzden yemeklerin adı da, tadı da aynı kalıyor. Aslında bir kap basit ev yemeği bile yüzyılların, geleneklerin, bulunduğu coğrafyanın, toplumun canlı bir tanığı. Bir yemekten, bir sofradan çıkarak, yemeklerin nasıl hazırlanıp sunulduğundan nasıl yendiğinden bir topluma, onun yaşayışına dair önemli bilgiler edinmek mümkün. Binyıllar önce yaşamış "ilkel" insanların yaşam biçimi, inanç sistemi, hatta dil bilgilerine mağaralarda bulunmuş yemek kalıntılarını inceleyerek ulaşabiliyoruz.</span></span></p><p class="p3" style="font-family: "Bookman Old Style"; font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;"><b><span style="font-size: medium;">Çerkez tavuğunun ve filmdeki menünün özel bir anlamı var mıydı? Kahvaltı, rakı sofrası, Çerkez tavuğu, kuş üzümlü pilav, zeytinyağlı yaprak sarma, mantarlı mantı…<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p3" style="font-family: "Bookman Old Style"; font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;"><span style="font-size: medium;">Sofra Sırları'nın ilk versiyonu, "Sultan Mutfakta", Londra'da yaşayan Sultan adında bir Türk kadının hikayesiydi. Orada yaşadım, Londra'da yaşayan Türklerle tanışma şansım oldu. Biraz da onların filmi olsun istiyordum. Bir İngiliz yapımcıyla çalıştım. Filmin çoğu İngilizce olacaktı, haliyle yurt dışı seyirciyi hedefliyordu. Bu yüzden de Türkiye dışında da bilinen ve sevilen yemekler arasından seçmek istedim. Baklava, sarma, mantı vs. Çok uğraştım ama filmi Londra'da çekemedim. Türkiye'ye uyarlayarak yeniden yazdım. Senaryoda kadının, kocasını öldürdüğü ilk cinayet farklıydı. Roald Dahl'ın "Lamb to the Slaughter" hikayesinden esinlenmiştim: Bu hikayede kendi halinde bir ev kadını, kocasını donmuş kuzu buduyla kafasına vurarak öldürür. Sonra pişirdiği kuzu budunu, yani cinayet aletini, eve gelip araştırma yapan polislere bir güzel yedirirek ortadan kaldırır. Fakat bu hikayenin telifi kapatılmıştı, uyarlama için almak imkansızdı. O yüzden yeni bir yemek, yeni bir cinayet yöntemi uydurdum. O da Çerkez Tavuğu ile boğulmasına seyirci kalmak oldu. Neslihan'ın ilk cinayeti teknik manada planlı bir cinayet değil aslında, sadece müdahele edip kocasını ölümden kurtarabilecekken, kurtarmıyor. Seyrediyor.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p3" style="font-family: "Bookman Old Style"; font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;"><b><span style="font-size: medium;">Çocukken taze fasulye yemeğindeki kılçık yüzünden dağılan bir aileye tanık olmuştum. Vitamini kabuğunda elbet ama soyulmamış bir domates kabuğu öldürmese de büyük bir aile kavgasına sebep olabiliyor. Sizin geçmişte böyle bir tanıklığınız oldu mu? Tane tane olmayan pilav yüzünden dağılan sofralar gördünüz mü?</span></b></p><p class="p3" style="font-family: "Bookman Old Style"; font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;"><span style="font-size: medium;">Teyzem'i görenler hatırlayabilir, taze fasulye yüzünden çıkan bir kavga da, oradaki bir sahnede vardır. Üftade'nin kocasından ayrılması o kavga sonrasında olur. Sofra Sırları benim için Teyzem'deki konuların devamı bir anlamda. Belki de Üftade'nin intikamını almışımdır. (Gülüyor.) Domates kabuğu yüzünden çıkan kavgaya yıllar önce misafir olduğum bir yemekte şahit olmuştum ve dehşete kapılmıştım. Neslihan'ın kocasının ettiği "Tiksinti verdin bana," lafını da aynen o kavgadan, gerçek hayattaki o münasebetsiz kocadan çaldım. O "yuva" da dağıldı evet; ama domates kabuğu kavgasından çok sonra, bambaşka sebeplerle. Ülkemizde kadınlar bütün bu berbat tacizi içselleştiriyorlar, yıllarca "yuvam dağılmasın" kaygısıyla katlanıyorlar. Bir erkeğin "Bu pilav lapa olmuş", "Bu et çok sert" vb azarlarını suçlu gibi sessizce içine atan kadınları görünce öfkeye kapılıyorum. Bu zaten sofrayla sınırlı kalmıyor, o çiftin hayatınının her alanına yayılan bir gizli şiddetin yansıması oluyor. Sofra Sırları'ndaki koca, nefret etiğim birkaç erkeğin karışımı, hepsinden daha kötü ve zavallı bir adam. Onu traji-komik bir şekilde öldürerek bir manada hepsinden intikam aldım sanırım.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p3" style="font-family: "Bookman Old Style"; font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;"><span style="font-size: medium;"><b>Bu filmdeki gibi sizce de yemek ya da mantı, dolma bir cinayet aracı olarak kullanılabilir mi? Soyutlaştırırsak estetik cinayet</b><span class="s3" style="font-family: Helvetica; font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal;">☺</span><b> </b></span></p><p class="p3" style="font-family: "Bookman Old Style"; font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;"><span style="font-size: medium;">Elbette. (Gülüyor.) Her şey cinayet için kullanılabilir. Aşk ve merhamet bile... Sofra Sırları ile hemen hemen aynı zamanlarda çekilen ve büyük şans eseri daha sonra gösterime çıkan P. T. Anderson'un harika <i>Phantom Thread</i> filminde benim zehirli mantar sahnesinin çok benzeri bir sahne var. Kadın zehirli mantar yedirdiği kocasına, onu şefkatle okşarken, ne yaptığını üstü kapalı bir şekilde söylüyor. Biraz Sofra Sırları'nda Neslihan'ın Meral'e gayet sakin bir şekilde "Seni de öldürdüm" dediği sahne gibi. Şans eseri diyorum çünkü kazara Sofra Sırları daha sonra gösterime çıksaydı kesin "çalıntı" suçlamasıyla karşılaşırdım. Tabii ki benim <i>Phantom Thread</i>'den haberim yoktu, Anderson bizim senaryonun bahsini bile duymuş olamazdı. Tam bir "duygu kesişmesi". Neyse sanatsal dedikodu kısmını geçersek, <i>Phantom Thread</i> "haute couture" moda dünyası üzerine kurulu bir film, benimki taşra kasabasında kara mizah atmosferi. Ama ikimiz de yemeği ve merhameti cinayet aracı olarak kullanmışız.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p3" style="font-family: "Bookman Old Style"; font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;"><b><span style="font-size: medium;">Film için bir aşçı ile anlaştınız mı ya da yemek tarifleri kimden alındı? Bu bağlamda filmin çıkış noktasından bahsedebilir miyiz?<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p3" style="font-family: "Bookman Old Style"; font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;"><span style="font-size: medium;">Senaryodaki yemek tariflerini kendi tecrübelerimle (ve internet yardımıyla) ben yazdım. Ama bunları daha sonra düz tariflerden çıkarıp, reklam jingle mantığında kısa sözlerle değiştirdim. Handan'ın sıkıcı, sıradan hayatının arasına giren hayal dünyasını, kendini ünlü bir TV aşçısı olarak hayal ettiği bölümleri reklam estetiği içinde görmek istedim, pırıltılı, "seksi" yiyecek reklamları gibi hayal ettim. Daha önce reklam yönetmeni olarak çalıştığım dönemlerde bunlara benzer filmler yapmıştım, o görsel dili biliyorum. Bu hayal bölümlerinde yemek danışmanı olarak Şefika Günyel ile çalıştık. Kendisi stüdyo çekimlerinde bulundu, yemeklerin sunumlarını hazırladı. Sonrasında, Handan'ın evde kurduğu sofraları ve yemekleri filmin sanat yönetmeni Atilla Çelik hazırladı.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p3" style="font-family: "Bookman Old Style"; font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;"><span style="font-size: medium;">Filmin ilk tohumu yukarıda andığım Roald Dahl'ın kısa hikayesidir. Roald Dahl hikayeleriyle beni ilk kez Barış Pirhasan 1990'larda tanıştırmıştı, onun öncesinde sadece çocuk kitapları yazarı olarak biliyordum. Hikayenin "benden bir uzun film yap" diye aklıma düşüşü de İngiltere'de oldu. 11 Eylül sonrası işsiz kalmıştım. Evliydim ve iki küçük çocuğum vardı. Elbette dünyanın hali yüzünden ve bu kadar büyük bir krize yabancı bir ülkede, cebimde ancak bir- iki<span class="Apple-converted-space"> </span>ay yetecek parayla yakalandığım için panik ve endişe içindeydim. Bütün gün yemek düşünüp akşamları aileye yemek yapıyordum. Bir öğleden sonra kendimi divanda oturup tereyağında kavrulup karamelize olan soğanları hayal ederken bulunca, "bir dur" dedim. Yemeğin, bir sığınak, mutfağın bir kaçış, bir teselli yeri oluşunu düşünmeye başladım. Sadece hayallerinde ve yaptığı yemeklerde teselli bulan yapayalnız bir karakter hayal ettim. Sofra Sırları böyle başladı.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p3" style="font-family: "Bookman Old Style"; font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;"><b><span style="font-size: medium;">Sizce sinema tarihinin en iyi yemek sahnesi?<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p3" style="font-family: "Bookman Old Style"; font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;"><span style="font-size: medium;">Pek çok sahne geliyor gözümün önüne, yukarıda da birkaç filmi andım ama en iyi yemek sahnesi ödülü herhalde Louis Malle'in <i>Andre ile Yemek</i> (My Dinner with Andre) filmine gitmeli. Filmin neredeyse bütünü bir yemek sırasında, sofra başında, tek bir sahnede geçiyor.</span></p><p class="p5" style="background-color: white; font-family: "Bookman Old Style"; font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-size: medium;">İçinde güzel şölen sofraların olduğu en sevdiğiniz yemek temalı filmler ve yönetmenleri kimlerdir?<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p6" style="background-color: white; font-family: "Bookman Old Style"; font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 14px;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p5" style="background-color: white; font-family: "Bookman Old Style"; font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: medium;">Aşçı, Hırsız, Karısı ve Aşığı )The Cook, The Thief, His Wife, Her Lover) - Greenaway.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p5" style="background-color: white; font-family: "Bookman Old Style"; font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: medium;">Büyük Tıkınma (La Grande Bouffe) - Ferreri.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p5" style="background-color: white; font-family: "Bookman Old Style"; font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: medium;">Ye, İç, Erkek, Kadın (Eat, Drink, Man, Woman) - Ang Lee.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p6" style="background-color: white; font-family: "Bookman Old Style"; font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 14px;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p5" style="background-color: white; font-family: "Bookman Old Style"; font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: medium;">Bu arada film değil bir roman ama bu konuda ilham verici bir kitap anmam şart: <i>"Debt to Pleasure"</i> (Türkçe'ye çevrilmemiş, Zevke Borçlu gibi mi çevirmek lazım, emin olamadım.) - John Lanchester. Burada da gurme yemek tarifleri ve menüler vererek, bu yemeklere bağlı seri cinayetler işleyen son derece seçkin, entelektüel bir karakter var.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p6" style="background-color: white; font-family: "Bookman Old Style"; font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 14px;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p6" style="background-color: white; font-family: "Bookman Old Style"; font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 14px;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p5" style="background-color: white; font-family: "Bookman Old Style"; font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-size: medium;"><span class="Apple-converted-space"> </span>Aşçı olsaydınız bize nasıl bir menü hazırlardınız?<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p6" style="background-color: white; font-family: "Bookman Old Style"; font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 14px;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p5" style="background-color: white; font-family: "Bookman Old Style"; font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: medium;">Profesyonel aşçı değilim elbette ama arkadaşlarım, ailem iyi yemek yaptığımı söylerler. Biraz maceracıyım yemek konusunda. Tarif, ölçü, formül falan takmadan "hisssettiğim gibi" yemek yapıyorum. Filmlerim de biraz öyle. Çok büyük hayal kırıklıkları da yaşatmadım kimseye sanırım, yemeklerimi de filmlerimi de hala sevenler var. (Gülüyor). Hazırlamayı en sevdiğim sofra, meze gibi her şeyden biraz yiyebileceğiniz bir sofra. Bol sebze, peynir ve yoğurt içeren, meyve katkılarıyla tatlı-ekşi bolca karışan, bol baharat ve otlu, belki bir iki deniz ürünü ve mutlaka vegan seçenekleri de olan bir menü. Kırmızı etle başım pek hoş olmadı hayat boyu. İçki olarak da rakı ve beyaz şarap var.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p6" style="background-color: white; font-family: "Bookman Old Style"; font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 14px;"><br /></p>Umit Unalhttp://www.blogger.com/profile/05042167147797977641noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3816833101055702693.post-53580247861049288242023-10-03T14:40:00.006+03:002023-10-03T14:41:04.989+03:00<h1 style="text-align: left;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEgDFU5zfDCS6xDuP-SjaWBZ5QqSxwytYX7dbJ_NoDcGYRlb3dwixpar1d4kbLumvevnKz_rdlib-iTL5IfgJEOWwUxbb2uzjVzmzRzXPz__SLsKOmZKnbAMYZ04KmwgAaHOOwb-zkeiHkLfKhyuutPw_XDKwjefDV4lmLyRtvqIwC0UfxyGCJXeLaAXO3oW" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img data-original-height="1062" data-original-width="1600" height="265" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEgDFU5zfDCS6xDuP-SjaWBZ5QqSxwytYX7dbJ_NoDcGYRlb3dwixpar1d4kbLumvevnKz_rdlib-iTL5IfgJEOWwUxbb2uzjVzmzRzXPz__SLsKOmZKnbAMYZ04KmwgAaHOOwb-zkeiHkLfKhyuutPw_XDKwjefDV4lmLyRtvqIwC0UfxyGCJXeLaAXO3oW=w400-h265" width="400" /></a></div><b><h1 style="text-align: left;"><b><br /></b></h1><h1 style="text-align: left;"><b><br /></b></h1><h1 style="text-align: left;"><br /></h1><div><br /></div><div><br /></div><h1 style="text-align: left;"><b><br /></b></h1><h1 style="text-align: left;"><b>Eski Sokak</b></h1></b></h1><p class="p2" style="background-color: white; color: #1f1d1d; font-family: Tahoma; font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 13px;"><b><span style="font-size: medium;">Behçet Necatigil</span></b></p><p class="p4" style="background-color: white; font-family: Tahoma; font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 13px;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p3" style="background-color: white; color: #1f1d1d; font-family: Tahoma; font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: medium;">Küçük ahşap bir dizi evlerdi<br />On yıl önce o sokak.<br />Sonra geniş caddelere çıktık<br />Apartman - - sizden uzak.<br /><br />Çocuklar orda büyüdü<br />Orda okula gitti,<br />Komşunuzduk ama görüşemedik<br />Hiç vakit yoktu.<br /><br />Sizdendik, yalnız biraz okumuş,<br />İki kadın, bir erkek, iki çocuk<br />Uykulu, acele bir karıkoca<br />Bizdik geçen önünüzden başları eğik.<br /><br />Akşamları çanta, file - - yorgun, ağır<br />Dönerdik eve.<br />Bir hamal bile tutmaz, cimriler!<br />Diye düşünürdünüz her halde.<br /><br />Bilmezdik, siz<br />(Hiçbir şey paylaşılamazdı)<br />Çarşılardan neler getirirdiniz<br />(Herkese kendi telaşı) .<br /><br />Girer miydi evinize, yer miydi<br />Turfanda bir meyva, iyi bir besin<br />Kalın kağıtlarda çöplerimiz - -<br />Çocuklar görüp imrenmesin!<br /><br />Açılan kapıyı hemen kapatmak<br />Karşılıklı gizlemekti bir şeyleri.<br />Gelip gidenimiz olurdu ya<br />Gülüşmeler bizden değildi.<br /><br />Kimi günler evdeydim<br />Masada kağıtlara kapanarak.<br />Ne de çok çocuk<br />Sesleriyle dolardı sokak.<br /><br />Bir cami avlusunda kuşlarca<br />Bunun sekiz, onun on - - duyardım.<br />Ürküp kaçmasınlar, pencereden<br />Yavaşça bakardım.<br /><br />Hadi ben çok sigara - - öksürükler<br />Hele çalışırken.<br />Ya gece yarısı, göğsü parçalanırdı<br />O kadın, iki ev öteden.<br /><br />Bilmezdik kaç nüfus her hane<br />Duyulurdu sertçe sesi bir kapının:<br />Bağıran bir erkek boşluğa karşı<br />Ağlayan bir genç kadın.<br /><br />Kimdin sen, karşımızdaki ev,<br />Sarı ampul söner onbire doğru.<br />Eğilirdim, havasız sokak - -<br />Camlar kararırdı.<br /><br />Bitmezdi makinede dikişin,<br />Kimdin sen, bitişik komşu?<br />Üç yavrunla kalmışsın<br />Bir tanıdık söylemişti.<br /><br />Kimsin sen - - sorsaydım hepinize,<br />Gelirdi aynı yankı hepinizden:<br />Sana mı kaldı, işine bak,<br />Kimsin sen?<br /><br />Bilinmedi, ne çare, sizdendik,<br />Yalnız biraz daha iyi yaşamaya özlemli.<br />Şimdi aynı uzaklık, aynı utanç,<br />Düşündükçe o sokağı, o evleri.</span></p>Umit Unalhttp://www.blogger.com/profile/05042167147797977641noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3816833101055702693.post-69271032098423915972023-09-30T12:51:00.000+03:002023-09-30T12:51:45.585+03:00Bir + Bir dergisinden Yücel Göktürk ile bir söyleşi. "Nar" ve bir sürü şey üzerine.<p><span style="font-family: georgia;"> <b><i>Yücel Göktürk tarafından yapılan bu söyleşi Bir + Bir dergisinin Aralık 2011 sayısında çıktı. Nar üzerine konuşma niyetiyle başladık ama neredeyse bir terapi seansına dönüşen bu uzun konuşma, yaptığım ropörtajlar içinde en sevdiklerimden biri oldu. Burada paylaşmak istedim:</i></b></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><b></b><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">“Aşkın Alfabesi”nden başlayalım.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;"><b>Ümit Ünal:</b> O roman çok şanssız oldu.<span class="Apple-converted-space"> </span>1996’da İyi Şeyler Yayıncılık’tan çıktı, fakat çıkar çıkmaz yayınevi kapandı. Kitap bir sürü yerde dağıtılmadı.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">Ama şimdi blogunda(asyadada.blogspot.com) okunabiliyor, değil mi?</span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Tamamı var, A’dan Z’ye kadar. “Aşkın Alfabesi” bir grup arkadaş arasındaki aşk ilişkilerini anlatıyor. Bir yandan da hafif sosyal bir arka plan var. 1990-‘92 arasında Hisar ve Bebek çevresinde takılan beş-altı kişilik bir arkadaş grubumuz vardı. O zamanlar bar, kafe hayatı yoktu. Deniz kıyısında bira içerdik.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">Hisar’ın güzel zamanlarının son demleri...<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Tam dağılmadan öncesi. Beyoğlu hayatı başlayınca, Hisar da bitti. Herkes Beyoğlu’na geldi. Bir dönem senaryolarımı Hisar’da yazdım. “Hayallerim, Aşkım ve Sen”i orada yazdığımı hatırlıyorum.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">“Aşkın Alfabesi”ndeki karakterler içinde Asaf öne çıkıyor...</span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">O arkadaş grubunda en ilgi çekici adamlardan biri oydu, bizden yaşça daha büyüktü.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">Gerçek bir kişiden mi bahsediyoruz?</span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Gerçeğe yakın diyelim. Aslında birkaç kişinin birleşimi, oradaki her karakter için geçerli bu. “Teyzem”de de teyzemden çok esinlendim, ama oradaki karakterlerin hepsi başka birçok insanın birleşimi. “Aşkın Alfabesi”nin de otobiyografik bir tarafı var, ama gerçek olayların hiçbiri o şekilde olmadı, hepsini hayal ederek kurdum.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">Asaf senin gözünde nasıl bir karakter?<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Öyle insanlar var, ilk karşılaştığınızda insanı çarpan ve etkileyen insanlar... Bir de hayatını bunun üzerine kurmuş insanlar var. Daha ilk tanışmada insanı ele geçirmek üzerine hayatını kurmuş insanlar! Bu insanlar arkadaşlık ilişkisini de bunun üzerine kuruyor. Asaf öyle bir adam, çok karizmatik, kadınlarla ilişkisi yoğun, “götürücü” denen türden. Bir yandan da çok derin; çok okuyan, yazan – yazdıkları da güzel. Asaf, anlatıcının –20’li yaşlarında ve erkek olma, aşık olma halini bir ergen gibi yaşayan senaryo yazarı karakterin– rol modeli. Aynı zamanda yıkmak istediği biri. Hepsi bir arada; onunla ilişkisini bir tür baba figürü gibi yaşıyor.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">1990’lardayız, değil mi? <span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Evet, tam o eski fabrikaların yenilenmeye başlamasından önce, oralarda büyük partiler yapılırdı. “Ara”daki dünyaya çok yakın bir durum var orada. “Aşkın Alfabesi”nin ikinci yarısı öyle bir partide geçiyor.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">“Aşkın Alfabesi”nde bir de Sümerce bahsi var.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Evet, aynısı “Nar”da da var. <i>(gülüyor)</i><span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">“Nar”daki Deniz (İrem Altuğ) Sümerce okumuş...<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Bir kız arkadaşım Sümerce okumaya başladı, sonra yarıda bıraktı. Sümerce okumak bana ilginç geliyor.<span class="Apple-converted-space"> </span>Deniz karakterinin ölü bir dili okumuş olması öyküle tuhaf bir hal katıyor. “Aşkın Alfabesi”ndeki Emel, Deniz’e çok benziyor. Emel’in annesi öğretmendi galiba. Deniz’in de anne babası öğretmen, cumhuriyet çocuğu, laik, bilime inanıyor. Emel de öyleydi.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">Biz de laiklik yanlısıyız, ayrıca bilime de inanırız.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Ben de öyleyim! Bilime inanmayan biri uçağa bindiğinde inanmak zorunda kalıyor. <i>(gülüyor)</i> Dünyayı anlamak için bu var elimizde, başka da yok. Deniz pozitivizmi hafif aşağılayarak kullanıyor. Bir ezberle... O, Deniz karakterinin bir parçası. Sonra nasıl gecekondudan gelen kadını aşağılayan birine dönüşüyor!</span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">“Aşkın Alfabesi”nde “B–Burçlar” bölümünde anlatıcının bütün sevgilileri yengeç.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">O otobiyografik işte, bir dönem beş-altı yengeç sevgilim olmuştu.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">Senin burcun ne?</span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Koç. Herhalde bir dönemde doğan yengeçlerin yıldızları üst üste gelmiş beni buluyordu. <span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">Yengeç nasıl bir burç?<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Hastalık hastası oluyorlar.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">Pasif agresif oldukları da söylenir.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Biraz öyle. Bir de, çok kolay hayran olup çok kolay nefret ediyorlar. En azından benim başıma gelenler öyleydi. <i>(gülüyor)</i><span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">Koç nasıl bir burç?<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Çok burnunun dikine gider. Bizi en iyi bu açıklar sanırım. Beceriklidirler. Sanatçılar da çıkar. Ama kitapta da dediğim gibi burçlara inanmıyorum.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">Biz de inanmıyoruz, ama mavrası<span class="Apple-converted-space"> </span>güzel.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Mavrası çok güzel. “Nar”da da var, “Teyzem”den itibaren bütün filmlerimde metafizik şeyler oluyor. İşin içine rüyalar giriyor, birisinin rüyasına diğeri karışıyor, birinin gördüğü halüsinasyonu öbürü de görüyor. “9”da da, “Teyzem”de de vardı, “Nar”da da var. Metafizik inancım yok, ama metafizik şeyler edebiyatta ya da sinemada çok kullanışlı, çok da hoşuma gidiyor. “Anlat İstanbul”da da vardır. “Aşkın Alfabesi”nde, romanı yazdıran çocuk zamanında kürtajla alınmış bir çocuk. O fikri daha sonra kendimden çalarak “Anlat İstanbul”da kullandım. Annesi çocuğu kafasında hayal ederek büyütmüş, ama sonra anne ölünce çocuk hayalet gibi havada kalmış. Gelip bizim yazarı buluyor, romanı yazmasını sağlıyor. Gerçekte böyle bir şeyin olmasına imkan yok, ama edebiyatta böyle bir fikrin olması hoşuma gidiyor. Kaderi edebiyatta kullandığınız zaman ne kadar büyük anlamları oluyor, ama kadere de inanmam.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">Burç mevzusunun bir de “yükselen burç” boyutu var. 30 yaşından sonra “yükselen”in tarafına geçiliyormuş.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Benim yükselenim balık. Zaten beni balığa çok benzetirler. Bu anlattıklarımı tanıdığım insanları karşılaştırarak çıkarıyorum. Mesela tanıdığım bütün yaylar gerçekten çok komik. Bütün boğalarda ise mizah duygusu sıfır. <i>(gülüyor)</i> Tanıdığım tüm balıkların bakışları inanılmaz oluyor. Bunu zamanında Fatih (Özgüven) söylemişti. Kızlarımdan birisi balık. İnanılmaz bakışlar. Tomris Uyar da balıkmış. Balıkların büyük gözleri oluyor ve çok güzel bakıyorlar.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">Burçlardan konuşup Susan Miller’dan bahsetmemek olmaz.</span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Susan Miller beni bilemedi. Antalya sırasında “Bu ay büyük bir ödül kazanacaksınız ya da büyük bir ikramiye, piyango… Büyük bir yarışma olacak” diyordu. Biz de “tamam, ödülü aldık” dedik. <i>(gülüyor)</i> <span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">“Aşkın Alfabesi”ndeki “İ–İsim”i okurken “Nar”da kapıcıyı oynayan Erdem Akakçe geldi aklımıza İnsan dürüstlük timsali bir karaktere isim bulmaya kalksa Erdem Akakçe’yi zor bulur. <span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Erdem’le, 2002’de yedi bölüm çektiğim “Biz Size Aşık Olduk”da tanıştık. Oyunculuğunu orada çok beğenmiştim. “Ara”ya kadar hiç beraber çalışmadık. Sonra “Gölgesizler”de küçük bir rolü oldu. Bu da dördüncü çalışmamız. Erdem gizli yetenek. Oyuncuların patlamak için bir menajere ihtiyacı var. Sanırım Erdem’in de ihtiyacı bu. Pek çok ünlü oyuncudan daha yetenekli, ama tam patlayamadı henüz.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">Filmdeki ismi Mustafa. Rolü itibarıyla dengeli bir isim olmuş.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Eskiden isimleri dikkat ederek koyardım. Mesela “Hayallerim, Aşkım ve Sen”de Yeşilçam yıldızı kadın var, adı Derya. Başka bir karakterin adı Coşkun. Sanki bir ırmak var, akıyor gibi. İsimler konusunda düşünürdüm. Şimdi nasıl koyuyorum bilmiyorum, bir şekilde geliyor.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">“Nar”da Sema (İdil Fırat) var, “Deniz’in kalbini elinde tutan kadın”. Otoriter mizaçlı. Deniz ise gelgitli. Diğer kadın kahraman, Serra Yılmaz’ın oynadığı Asuman. Temsil ettiği sınıfla, sosyal durumla çok da örtüşür bir isim değil gibi Asuman. Galiba Sema’yla eş anlamlı bir isim diye seçilmiş.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Var öyle bir şey. Serra’yla (Yılmaz) Asuman karakterini konuşurken bir aksanı olmasın dedik. O yaştaki kadınlara illâ kalın bir çorap giydiriyorlar, sonra üstüne bir çorap daha. Elbisesi de ona göre oluyor. İlk başta öyle düşünmüştüm, sonra Serra’yla konuştukça filmdeki Asuman doğdu. Kapıcı ona “Bizim köyden misin” deyince, “İstanbulluyuz biz” diyor. Alibeyköy’de bir gecekonduda oturuyor, ama kendini İstanbullu hissediyor. Serra’nın yanında çalışan bir kadın var, fal bakması da, konuşması da aynen<span class="Apple-converted-space"> </span>öyle, yavaş yavaş. Giyimi de şık. Gültepe’de oturuyor. Biraz onu model aldık. Onun da hiç aksanı yok. “Yoksul, gecekondulu” görüntüsündeki o klişeden çıkmak istedim.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">Walt Whitman’ın “Song of Myself” şiirinin bir bölümünü çevirip bloguna koymuşsun. “Sekste her şey vardır / Bedenler, ruhlar, anlamlar, kanıtlar, safiyet, zerafet, ilanlar…”<span class="Apple-converted-space"> </span>Niye o şiir, niye o bölüm?<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Walt Whitman’ı üniversitede birazcık keşfetmiştim, uzun zaman detaylı okumadım. Amerika’ya İlk gittiğimde “Song of Myself” i bir dolara aldım. İncecik bir kitap. Çok detaylı okudum. Sonra paylaşma ihtiyacıyla oturdum çevirdim. Çevirdiğim bir sürü şiir var blogda. Bir şey okuyorsun; “bunu Türkçede nasıl söylerim?” Hem biraz kendini sınamak gibi oluyor. Çevirmek bana bu anlamda heyecan veriyor. O parçada<span class="Apple-converted-space"> </span>“Sex contains all” diyor. Saydığı şeylerin seksle ilgisi yok gibi, ama bir yandan da seks hepsini de kapsıyor. Bu çok hoşuma gitti. Tam da inandığım şey.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">“Song of Myself”ten söz açılmışken şarkılardan konuşalım biraz. Neler dinliyorsun?</span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Birkaç sene önce Yunanistan’da bir senaryo seminerine gitmiştik, herkes senaryosunu getiriyor, tartışıyoruz. Bir Alman kız vardı, bir Türk kadın hakkında senaryo yazmış, Emine adında temizlikçi bir kadın. “Türkçe bir şarkı arıyorum, çalışırken söyleyeceği bir şey olsun” dedi. Ben de dersin ortasında, “Sabahtan gördüm seni çoktan beyaz geldin bana / Oy oy Emine…” diye söylemeye başladım. Kızın çok hoşuna gitti. Sonra, dersin hocasına bir yılbaşı kartı atmıştım.<span class="Apple-converted-space"> </span>Hemen cevap yazdı. “Dersin ortasında türkü söylemen öğretmenlik hayatımın en parlak noktalarından biriydi”. Türkülerden rock’a sevdiğim çok şarkı var. Hangi birini ansam, öbürünün adı kalır. Şarkı tiryakisiyim. Bir şarkıya kafayı takıyorum, defalarca dinliyorum. Yıllardır böyle. “Amerikan Güzeli” diye bir hikâyem var. Kahramanı “Summertime”a kafayı takmış, bütün gün onu dinliyor, özellikle çalışırken. Senaryo yazarken aynı parçayı üç-dört saat dinlerim.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">“Nar”ı yazarken ne dinliyordun?<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Bartok’un Romen Halk Dansları için yaptığı beş parçalık bir çalışması var, onun dördüncüsü olağanüstü. İlk dinlediğimden beri aşığım. Filmde de kullanmayı çok istiyordum, fakat Bartok’un vakfı izin vermedi. Piyanoyla çalınan, çok içli bir parça. Onu çok dinliyordum.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">Bartok’a takılman nasıl oldu?<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Bu parçayı Bartok’tan keşfetmedim. Akira Rabelais diye bir adam var, o parçanın düzenlemesini yapmış, ona hasta oldum. Sonra nedir bu diye araştırırken, Bartok ve Romen Halk Dansları olarak karşıma çıktı. Çok acayip hüzünlü. Alaturka formatı da var.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">Bugünlerde ne dinliyorsun?<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">The Gossip’in Beth Ditto’sunu dinliyorum. <i>(gülüyor)</i> Hayat boyu taktığım şarkıların kitabını yapacaktım. O şarkıların listesini yaptım, çocukluktan itibaren… Müzikle ilgimi anlatan bir kitap olacaktı, yazmaya da başladım, 70 sayfa falan oldu, fakat otobiyografiye döndü, erken olduğuna karar verdim. Bu dediğim, 10 sene önce. O liste duruyor. “Kuyruk” romanının bir bölümü o kitaptan. Bir şarkıyı sürekli dinlememin kaliteyle alakası yok. İçindeki küçük bir ses beni acayip bir yere götürebiliyor... Mesela, listede Cansever vardı, “Yeni Aşk” diye bir şarkısı. Bir ara sürekli onu dinliyordum.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">Tom Waits’in “Emotional Weather Report”unu sevdiğini öğrendik blogunu okurken. Yeni albümünü, “Bad As Me”yi dinledin mi? <span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Tamamını değil, birkaç parçayı sadece. Tom Waits’i keşfettiğimde üniversitedeydim, bir Alman yönetmen gelmişti. Tom Waits’i ilk o dinletti. ‘83 ya da ‘84, ondan önce hiç bilmiyorduk. İlk dinlediğim parçası “The Piano Has Been Drinking”. Bayılmıştım. Sonra da bayağı Tom Waits hastası oldum. Tabii o zaman bulabildiğimiz kadarıyla... Çevirme merakım o zaman da vardı. “Frank’s Wild Years” albümünün üstünde açıklama yazısı gibi bir şey vardır. Frank’in yaşadığı kasabayı tarif ediyor, “Yağmur aslında çok az yağardı”, ama köyün adı Rainville –Yağmurköy. Çekip gitmek isteyen Frank’in hikâyesi... Onu çevirmiştim. İngilizceyi şarkılardan öğrendim. Çeviri illeti de oradan geldi. <i>(gülüyor)</i><span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">Sümerceyle ilişkin oldu mu hiç?<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Olmadı.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">Sümerlerle?</span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Biraz okudum. Sayı sistemimiz ve burçlar Sümerlere dayanıyor. Ayları, 12 ayı, 7 günü kuran Sümerler. Sümerce okumak, bir karakterin özelliği olarak bana ilginç geliyor, Türkiye’de Sümer dili okumuş biri! Öğrenmeyi çok isterdim. (gülüyor)<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">David Mamet’le ilgili yazında – “hayalî söyleşi”de– “Oyunlar Evi”ni defalarca izlediğini söylüyorsun. Demek aynı burçtanız. O filmi o kadar cazip kılan ne sence?<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">David Mamet özellikle diyalog yazma tarzımı etkilemiş bir yazar. Diyalog aslında müzik kulağı gibi bir şey. Bazı insanlarda var, bazılarında yok. Mamet da “diyalog bir yetenek” diyor. Ama bir şekilde öğreniliyor da. İnsanlar hiçbir zaman tam söylemek istediklerini söylemiyor, sürekli kafalarında bir lafı döndürürken, başka bir şey söylüyorlar. Kötü diyalog yazarları, kahramana söyletmek istedikleri şeyi tam tamına söyletirler. Hâlbuki gündelik hayatta diyalog öyle gelişmiyor. Tam tersi, asıl söylemek istediklerimizi hiçbir zaman söyleyemiyoruz. Mamet’i izlerken en çok etkileyen şeylerden biri diyalogların inanılmaz doğallığı. İnsanları çok dikkatle dinlemiş; ona göre kuruyor. “Oyunlar Evi”inde adamın (Joe Mantegna) tuhaflığı, o kadını (Lindsay Crouse) kendine aşık etmesi, sonra bambaşka biri çıkması...<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">Adam kumarbaz...<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Sadece kumarbaz da değil, üçkâğıtçı, dolandırıcı. Ve çok yakışıklı.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">Kadın da itibarlı bir psikanalist, “Gündelik Hayatta Obsesyonlar” adlı bir kitabı var...<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Akılcı bir insan, o da bilime inanıyor. <i>(gülüyor)</i> Bazı insanlarda inanılmaz bir ikna kabiliyeti var. “Aşkın Alfabesi”ndeki Asaf da öyle biri. O tür insanlara karşı bir alerjim var.<span class="Apple-converted-space"> </span>Hem özendiğim, hem de bende olmadığına inandığım bir şeydir. Halbuki yönetmenlerin ikna kabiliyetlerinin yüksek olması lâzım –bende o biraz eksiktir.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">“Oyunlar Evi”nin dinamiğini konuşalım biraz. Bir kumarbazla bir psikanalist...<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Psikanalist insanları çok iyi tanıdığını, bildiğini, bütün zaaflarını anlayabildiğini düşünüyor, ama bildiği her şeyin yerle bir olduğunu görüyor. Adamı öldürmesinin sebebi de bu. Sadece dolandırılmış olması, aşkta ve parada kaybetmiş olması değil. Kadının varlık sebebi ortadan kalkıyor. Bildiği her şeyin boş olduğunu öğreniyor. Bir de finalini hatırlarsanız, adamın çakmağı çalar. Başka birine dönüşür.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">O yazından anladığımıza göre, en çok sevdiğin David Mamet filmi “Glengarry Glen Ross”.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Aslında bir tiyatro oyunu, filme uyarlanmış. Yönetmeni David Mamet değil, ama sette işin başında duruyormuş ve oyunculara “öyle demeyeceksiniz, böyle diyeceksiniz” diyerek kelime kelime diyalogları oynatıyormuş. Yönetmeni (James Foley) de başarılı. İstanbul Film Festivali’nin 30. yılı için bir kitap çıkarıldı, benden bir yazı istediler: “Festivalde sizi en çok çarpan film”. Bu fikirden yola çıkan bir yazı olacaktı bu. “Glengarry Glen Ross” festivale gelmemişti, o yüzden yazı onun hakkında olamadı, David Mamet hakkında yazdım. Fakat, “Glengarry Glen Ross”u tam da festival öncesinde izlemiştim. Nedense Türkçesi “Amerikalılar”dı! Film, kapalı bir mekânda geçiyor. Adamların hepsi Arthur Miller’ın “Satıcının Ölümü”ndeki adamlar gibi. Bir emlak ofisi, dağın başında arsalar, Güney Amerika’da bilmem ne plajındaki vilları satmaya çalışan dolandırıcı emlakçılar. Jack Lemmon, Al Pacino, Ed Harris, Alan Arkin var. “9”'u da etkilemiş bir filmdir. Onların arasındaki erkeklik mücadelesi... Birbirlerini satıyorlar, hayır, satmıyorlar, işbirliği yapıyorlar. Kevin Spacey filmin kötü adamı. Alec Baldwin var, hepsinden büyük bir dolandırıcı. Gelip bunlara “Siz adam mısınız” diye başlayan bir konuşması var: “Geçen sene 150 bin dolar kazandım, sen kaç kazandın, sen, sen, sen kaç kazandın...” Kolunda Rolex saat...<span class="Apple-converted-space"> </span>Minicik bir rol, ama Alec Baldwin, çok güzel oynuyor! Jack Lemmon başrolde, eskiden süper bir satıcıymış, zamanında Al Pacino’nun ilahıymış, ama<span class="Apple-converted-space"> </span>gözden düşmüş. İkisinin bir diyaloğu var, aman yarabbim, ölürsün!<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">O hayalî söyleşide şöyle bir cümle var: “Behind every fear there’s a wish.”<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">O “Edmond” filminden bir cümle.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">Türkçeleştirirken “Her korkunun arkasında bir dilek vardır” demişsin.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Arzu mu demişim, dilek mi?<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">Dilek. Literatürde “wish”in karşılığı “arzu” olarak geçiyor genellikle.</span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Filmdeki, biraz daha dilek gibi. “Glengarry Glen Ross” kadar tapmıyorum, ama “Edmond” da çok güzel bir metin ve film. O da bir tiyatro oyunu. William H. Macy oynuyor. “Fargo”daki gibi tam beyaz Amerikan iş adamı, güzel bir karısı var. Bir akşam birden bire karar veriyor, “gideceğim” diyor. “Çok sıkıldım, bu hayat benim için bitti.” Karısı inanmıyor, ama bir yandan da umursamıyor. Adam gece çıkıyor, sabaha kadar New York sokaklarında dolaşıyor. Sonunda hayatta en çok korktuğu şey başına geliyor ve film bitiyor. Ama şu var, hayatta başına gelebilecek en büyük felaketi kabulleniyor. Bir hapishanede iri yarı bir zencinin metresi... Kafasını kazıtmış, bıyık bırakmış ve adamın metresi olmuş!<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">O cümle Freud alıntısı gibi duruyor. <span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">David Mamet bu cümleye ne kadar inanıyor bilmiyorum. Ama filmden en çok akılda kalan cümleydi.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">O cümle, ister istemez fobi ve tabii homofobi üzerine düşündürüyor... <span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Tabii! Tam da öyle, en homofobik insanlar, aslında en çok denemek, olmak isteyenler. O kesin bir bilgi.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">Bu “kesin”lik, homofobinin kültürel ve politik boyutunu –bastırılmış arzu kökenli olmayan aşağılamayı, karalamayı– görmezden gelen bir indirgeme olmuyor mu?</span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Evet, eşcinseller içinde de çok homofobik var. Homofobi heteroseksüellere özgü değil. Eşcinselliğini kabul etmeyen o kadar çok insan var ki. Birçok eşcinsel ilişki yaşadıktan sonra, “artık evleneceğim, başka bir insan olacağım” diyen genç erkek çok. Hakim fikir bu, hele de bizimki gibi bir ülkede başetmesi çok zor bir şey homofobi. O yüzden de eşcinsellerin filmlerde daha görünür olmasına çok inanıyorum. “9”da temalardan biri iki erkeğin aşkıydı. “Ara”da da karakterlerden biri gizli gey. Hayatı geyliğiyle mücadele etmekle geçmiş... Yerli filmlerde gey karakterler komik ya da dışarıdan bir bakışla ele alınır. “9”da ilk defa gerçek bir ilan-ı aşk var. Ali Poyrazoğlu bir sahnede beş dakika boyunca ilan-ı aşk ediyor. “Ara”daki karakter gizli yaşamayı tercih etmiş biri, ama bunu anlatırken kendisini anladığını fark ediyoruz. “İbneyim” diyor. Yerli sinemada böyle bir şeyi ilk defa duyuyoruz. “Nar”da ise lezbiyen bir çift var. Ama filmin hikâyesinin çıkmasına yol açan ve finale bağlayan sorun çiftin lezbiyen olması değil. Aslında, son derece normal, beş senedir birlikte yaşayan mutlu bir çift; asıl sorun aralarındaki iktidar ilişkisinden çıkıyor.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">Neredeyse konvansiyonel, çekirdek bir aileyle karşı karşıyayız...<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Neredeyse! Asuman hayatlarına girmeseydi, hayatlarındaki büyük sır ortaya çıkmasaydı, doktor Sema’nın bir suç işlediği ortaya çıkmasaydı, kim bilir daha ne kadar öyle mutlu yaşayacaklardı.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">O “suç”u biraz açalım. Kurulu düzenle, Sema’nın “kariyer”iyle ilişkili, o kariyere neredeyse içkin... <span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Filmde söylemek istediğim o: Hepimiz suç ortağıyız. Göz yumduğun, sesini çıkarmadığın zaman, ister istemez o suça ortak oluyorsun. Doktor Sema’nın bir tiradı var, Deniz’e uzun uzun anlatıyor, onu “gerçekçi” olmaya davet ediyor. Orada söyledikleri hepimizi bağlıyor.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">“Dünyanın düzeni, işleyişi bu” diyor...</span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Dünyanın düzeninde böyle bir şey var. Deprem oluyor, orada olanlara göz yumuyorsun. Yan apartmanda adam karısını dövüyor, göz yumuyorsun. Belli bir standardın üstünde yaşadığın zaman bir sürü insanın omuzlarına basıyorsun. Sen hayatında hiçbir haksızlık yapmamış olabilirsin, ama bir haksızlığı paylaşarak birçok insanın hakkını yemiş oluyorsun. Aslında, Deniz de suçsuz değil. Fakat, sonuçta asıl suçlu doktor, Sema. Çünkü sadece göz yummamış, üstünün örtülmesi için de her şeyi yapmış. Resmen bir cinayet işlenmiş. Geçen gün röportaja gelen bir arkadaş şöyle dedi: “En sert davrandığın karakter Deniz”. Evet, bir yandan öyle. Deniz karakterinin Asuman’a söylediklerini hatırlayalım: “Sen ne anlayacaksın, cahil bir kadınsın, senin hayattan anladığın ‘imamın karısı ne dedi’, ‘pilavın altı yandı mı’, bundan başka bir şey bilmiyorsun ki, senin dünyan şu kadarcık.” Sonra aynı şeyi sevgilisi Sema ona söylüyor: “Senin dünyan şu kadarcık”. Aslında, hepimizin hayatı böyle, bir basamak üstümüzde duran için bizim hayatımız “şu kadarcık”.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">Kahramanlar lezbiyen olduğu için filmde kadınlar arası bir gerilim var. Aslında, erkekler dünyasındayız, değil mi?<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><b></b><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">O çift heteroseksüel de olabilirdi. Bu kadar “gerçekçi” konuşan bir kadın aslında iktidarı temsil ediyor. Sema bir seçim yapmış, tüm hayatını ona göre düzenlemiş, ona göre de kafasında rasyonalize etmiş seçimlerini. “Büyük kötülük olmasın diye küçük kötülüklere izin verilebilir” diyor. Bir bebeğin ölmesi onun için küçük bir kötülük. Böyle bir şey yapan, böyle konuşan bir kadın erkek dünyasını, iktidar dünyasını tercih etmiştir. Böyle çok insan var. Tansu Çiller de öyleydi. Seda Sayan da öyle. Bir kızın “karı gibi gülme lan” dediğini kulaklarımla duydum. O da iktidarın diline direkt talip olmuş.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">Sema’nın tiradı referandum sürecindeki tartışmaları hatırlattı. Kimi liberal, liberal-sol yazarlar, “Yetmez, ama Evet”e itiraz edenleri “faydasız doğrular”ı savunmakla eleştirmişlerdi.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Benim karakterler de “bazen doğru olan yanlıştır” diyor. (gülüyor) 12 Eylül ben 15 yaşındayken oldu. Sonra da çok depolitize bir dönem geçirdik. O yüzden hiçbir zaman gerçekten politik olmadım. Annem-babam solcu öğretmenlerdi. Çevremizdeki bir sürü insan öyleydi; bir tür hak fikri, hak bilmek kültürüyle yetiştik. Şimdi o dünya bitmiş gibi geliyor. Türkiye son 20 senede, özellikle de son 10 senede her şeyin satılığa çıktığı bir yer oldu. Fikirler çıkar dünyasına göre oluşturuluyor. Çok sevdiğimiz, taparak okuduğumuz insanların da o kervanda, güce doğru meyledip bambaşka şeyler söylediklerini görüyoruz. Şu anki iktidarın en büyük başarısı bu oldu, yıllardır sağın yapmayı beceremediği şeyi bunlar başardı, entelektüellerin gerçekten sonunu getirdiler. Aydın, entelektüel duruşu kalmadı. Kimsenin söylediğine güvenilemiyor. Eskiden sözüne güvendiğimiz insanlar vardı. Şimdi bu ortadan kalktı, bu korkunç geliyor bana. Sözüne güvenerek hâlâ okuduğumuz çok az insan var. Genel açıdan güvenilirlik yerlere düştü. Buraya nereden geldim!</span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">“Yetmez, ama evet”ten. <span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Eskiden daha mütevazı bir hayat vardı. İnsanlar daha küçük şeylerle yetinebiliyordu, şimdi inanılmaz bir hırs var, daha zengin olmak… İnsanlar bunu rasyonalize ediyor. Aynen “Nar”daki doktor Sema karakteri gibi. O karakteri ilk yazdığımda, yüzme havuzu olan bir sitede, bir villada yaşayan biriydi. Sonra prodüksiyon sebeplerinden öyle bir ev bulamadık. Arnavutköy’de bir apartmanda –deniz manzaralı falan, ama bir apartman–<span class="Apple-converted-space"> </span>oturan, daha orta halli bir doktora dönüştü. “İyi ki böyle olmuş” diyorum, çünkü yeni sınıf atlamış bir kadını anlatıyoruz. Yeni konumunu kaybetmekten ölesiye korkuyor. Bundan sonraki kırk yılını garantiye almış kadar zengin değil. Daha da fazlasını istiyor, o yüzden de her şeyi rasyonalize etmeye hazır. Bu hikâye son yılların ikliminden çıktı. <span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">Kahramanlar anne-kız olsaydı çelişki derinleşir miydi?<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Kız bu kadar yıkılır mıydı bilmiyorum. Çocuklar zaten anne babalarının böyle bir şeyi rasyonalize ettiğini düşünebilir, ama idealize ettiği, taptığı, aşık olduğu birisi için öyle düşünmez. Deniz, sevgilisini “o senin bildiğin gibi biri değil, doğuya yardıma gider, bedava insan bakar” diye savunuyor. Sevgilisinin böyle çıkması daha yıkıcı.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">“Teyzem”den “Nar”a, aradan geçen 25 yıla, “Nar”da geldiğin noktadan önceki işlerine bakınca, nasıl bir yerde olduğunu düşünüyorsun?<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">“Teyzem” afişinin üstünde yazıyor, “bu yaşanmış bir hikâyedir”. Teyzem aynen filmdeki gibi yaşadı ve öldü. Yazarken çok değiştirdim, ama gerçek bir acıdan yola çıkıyordu. Teyzem öldüğünde 19 yaşındaydım. Çok etkilendim. Filmdeki gibi, evlenip boşanmış, kenarda yaşayan bir kadın. Ölümü de etkileyiciydi, intihar mı, kaza mı? Kamyonun altında kalıp ölmüş. Onun çevresindeki hayatın değişmesini görmüştüm. Akrabalarımız vardı, evlerine giderdik, “Adieu Jolie Candy”yi çalarlardı, orkestraları vardı, uzun saçlı tiplerdi. Onların sonra Bursa Kapalı Çarşı’da dükkân açıp dindar olduklarını gördüm. “Teyzem”deki ezanlı saati satıyordu biri. Evlerine misafirliğe gidiyoruz, teyzemin yeni öldüğü zamanlar. Eskiden saçı uzun, orkestrası olan adam ezanlı saat gösteriyor, kadın nasıl delirmesin! Bütün bunları anlatmaya çalıştım. Birincisi, senaryo yazmayı tam bilmiyordum, ilk senaryom. İkincisi, piyasayı bilmiyordum. Dolayısıyla, oyun, numara yapmaya çalışan bir senaryo değildi. Bir sanatçı refleksiyle, içimdeki o acıyla boğuşmaya çalışıyordum. Onun üzerine, o sırada eli kalem tutan insan az olduğu için, piyasadan çok iş teklifi çıktı. Bir sürü ticarî iş yapmaya çalıştım. Sonra da çok sıkıldım. 1993’te tüm senaryo yazarlığı işlerini durdurdum ve reklamcılığa başladım. “Kendi filmimi çekeceğim” dedim. “9”u 2001’de çektim. Bugün hâlâ “Teyzem” en çok hatırlanan işim. “Teyzem”den sonra yedi senaryo daha yazmışım, ama çoğu hatırlanmıyor. “Teyzem”in bu kadar çok sevilmesinin sebebi, hileye başvurmayan, formüllere bel bağlamayan bir film olması. Tamamen içinden gelen bir şeyi olduğu gibi anlatıyorsun. Bunun çok değerli olduğunu düşündüm. “9”u da bu güdüyle yaptım. Orada da bir hesap yok, anlatmaya çalıştığım bir hikâye var. Biraz da kendimi bıraktığım bir film. Neredeyse seyirciyi bile düşünmeden yaptığım bir film. Çekerken de, film olacak mı, olmayacak mı, tam bilemiyordum. Bir sürü manada deneysel denebilir –o lafı da çok sevmiyorum. “9”dan sonra “Anlat İstanbul”u yaptık, onda da çok hoşuma giden şeyler var, ama kimse onu “9” kadar sevmedi. “Ara”yı yaparken olabildiği kadar kendimi serbest bırakayım ve yine kendime ait bir hikâye anlatayım istedim. Arkasından, “Gölgesizler” ve “Ses” geldi. Üzerinde en uzun çalıştığım işlerimden biri “Gölgesizler”dir. Ama bana ait olmayan bir hikâye ve bir aşamada elimden kaçtı. “Nar” bu bakımdan “Teyzem”, “Ara” ve “9” dünyasına dönüş. Yine beni çok rahatsız eden şeylerden bahsetmeye çalıştım. Belki “9” kadar sert değil, derdini daha ılımlı anlatıyor. “9” yalınkılıç bir film. “Nar” daha ılımlı, sakin, ama çok sert bir şey anlatmaya çalışıyorum. İnsanın kalabalıkta söylemeye cesaret edemeyeceği şeyler. Bence sanat öyle bir işe yarıyor. Bazen, aklına geldiğinde kendine bile söylemeye korktuğun şeyleri söyleyebiliyorsun. Ticarî sinemada öyle şeyler söylemene izin verilmiyor.<span class="Apple-converted-space"> </span>“Teyzem” benim filmim değil, ortaya çıkan da “sinemam budur işte” dediğim bir film değil, ama yıllar içinde anlatmak istediklerimin insanlara geçtiğini gördüm. O yüzden<span class="Apple-converted-space"> </span>“Nar”, “Ara” ve “9” ona bağlanıyor, birlikte anıyorum.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">Altın Portakal gecesine gelelim, Müjde Ar’ın elinden “jüri özel ödülü”nü aldığın âna. Önce galiba bir netleştirme gerekiyor. O ânı, o anda düşündüklerini medyaya, geniş kamuoyuna hitaben değil, kendi bloğunda eşe dosta, seni izleyen çevreye hitaben söylediğin halde, basın açıklaması yaparak “en iyi film” ya da “en iyi senaryo” ödülü verilmemesine tepki göstermişsin gibi anlaşıldı.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><b></b><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Bizde her şey, illâ “yönetmen ateş püskürdü” tonunda olmak zorunda ya! Sanki haberin öyle yapılması gerekiyor. Bir de “kodumu oturtan” adam olmak lâzım. “Madem öyle, neden reddetmedin kardeşim!” Bir-iki kişi de böyle yazdı.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">O an neler geçti aklından? Bloğunda şöyle diyorsun: “Kafamın içinde dolanan binlerce tilki birkaç saniye içinde o kadar fevri davranmamam, geceyi berbat etmemem gerektiğini bağırdılar ve lafı zor bela dolandırıp yapımcıma, film ekibine, sevgilime teşekkür ederek bitirdim ve yerime oturdum.”</span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Gerçekten ödül bekliyorduk. En azından “en iyi senaryo”yu, çünkü seyreden herkes onu söylüyordu. Çok insan “en iyi film sizin”, “en iyi yönetmeni alması lâzım” dedi. “En azından en iyi senaryo!”<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">“Altın Portakal Toto”da SİYAD üyeleri en iyi film olarak “Nar”ı seçmişti. <span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><b></b><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Evet, yarışma “Zenne” ve “Nar” arasında gibiydi. “Zenne” çok popüler olmuş, ayakta alkışlanmış. Açıkçası, ödül “Zenne”ye gidecek diye düşünüyorduk. Son ana kadar sonucu öğrenemiyorsun. Bilsem, ona göre bir strateji geliştirebilir, güzel bir konuşmayla reddedebilirdim. Sondan ikinci ödülü “en iyi ilk film” olarak “Zenne” alınca, bir sürü insan yapımcımı tebrik etmeye başladı. “Jüri özel ödülü Nar’a” denince anladık ki, “en iyi film” ödülünü bize vermeyecekler. Bunları 30 saniye içinde düşünüyorsun. Ödülü almak için sahneye çıktım, gerçekten aklımda, “beni sinemaya başlatan Müjde, bu ödülü de en çok o hak ediyor” deyip geri vermek vardı. Normalde kalabalıkta çok rahat konuşurum, kekelemem, ama orada kekeliyorum. Konuşamıyorum, çünkü bir yandan da “dur yapma, sakin ol, bir sürü ödül almış yüzlerce insan var” diyorum içimden. Birden bire gecenin skandal çıkaran adamı olacaksın. Sahnede lafı dolandırıp teşekkür ettim. Ama inerken bile aklımdan Müjde’nin boş olan sandalyesine ödülü bırakıp gitmek geçti. Yapımcım sakinleştirdi. Bloğumda böyle bir şey yazmama da arkadaşlarım karşı çıkıyordu, “boş ver, herkes biliyor ne olduğunu” dediler, ama bilinmiyor. Bu daha önce de “Ara”yla başıma geldi. Antalya’da ön jüri “Ara”yı reddetmişti, gerekçe göstermeden. Oylama gizli yapılmış. Ön jüride kimler olduğu bilinmiyor. Ben de “gizli jüri ancak diktatörlükte olabilir” dedim. Sonraki yıllarda ön jüridekileri isim isim açıkladılar. Yaptığım en azından böyle bir işe yaradı. O itirazımdan ötürü bir sürü insan bana tepki duydu, fakat orada yarışan birçok filmi kimse hatırlamıyor, ama “Ara”yı çok seven, beğenen bir sürü insan var. Şimdi de filmler gösterime girdiğinde her şey belli olacak. Cüneyt Özdemir şöyle yazmış: “Siz hiç Zeki Demirkubuz’un veya Nuri Bilge’nin böyle yaptığını gördünüz, duydunuz mu?” Zeki Demirkubuz “C Blok” en iyi film ödülünü alamadığında, uzun bir konuşma yapmış ve kendisine verilen özel ödülü reddetmişti. Nuri Bilge “İklimler”in değil de “Kader”’in en iyi film ödülü aldığı gece bayılmıştı. Bunları da herkes hatırlıyor. Ağlak yapıyormuşum. Bir yıl uğraşıp bir film yapıyorsun ve onun takdir görmesini istiyorsun. Şu da var: Daha önce kaybetmedim mi, çok kaybettim. “Gölgesizler” festivallerden eli boş döndü. “Ses” aynı şekilde. Ama ikisinin de sebeplerini biliyorum. “Ses” ticarî olarak tasarlanmış; bir korku-gerilim filmi olarak pazarlandı, o ticarî kalıp bir festivalde ödül almasını engelliyor. “Ara” da İstanbul Film Festivali’nde jüri özel ödülü almıştı. Kazanan film “Tatil Kitabı”ydı. Orada “jürinin tercihi” diye düşünmüştüm. Ama burada festival boyunca herkesin en beğendiği ve öne çıkardığı film “Nar”dı. Ben de iyi bir film yaptığımı biliyorum. Kötü bir film yaptığımda bunu kabul edebilen biriyim. “Kaptan Feza” diye bir film çektim, niye kötü olduğunu biliyorum. Eleştirmenlerin yılın en kötü filmlerini seçtikleri Altın Kestane ödüllerinde “Kaptan Feza”ya özel ödül verdiler. “Alarm Zili” ödülü, “dikkat et, kötü film yapmaya başladın” manasında. Her filmim süper olacak diye bir şey yok. Neden kötü olduğunu bilirsen, üzülecek bir şey de yok. Kimi yönetmen sürekli kötü film yapıyor, ama neden kötü yaptığını bilmiyor. Ben şu sebepten kötü oldu diyebiliyorum. Veya hemen arkasından çektiğim film iyi oluyor, onu da biliyorum. Bu sene Altın Portakal’da gerçekten filmimin üstüne bastılar.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">O yazıda, “kendime örnek aldığım yönetmenler, yazarlar ve ressamların çoğu bu ülkeden ve bu zamandan değil” diyorsun. O yönetmenler kimler, zamanlar hangi zamanlar?<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Yetişirken gerçekten hayran olduğum yönetmenler Bergman, Fellini, Antonioni. ‘60’ların sineması çok çarpıyor beni. şimdi öyle film yapan çok az. Her sanatçı bir tür yarış<span class="Apple-converted-space"> </span>ya da kendini beğendirme gayreti içinde. Ama kendime örnek aldığım insanlar var. Onları düşünüyorsun, o okusa ne derdi? <i>(gülüyor)</i> En azından, okutmaya cesaret edebilir miydim? Yarışma ne demek? Bir yıl içinde yapılan filmler yarışıyor. Sen o insanlarla yarışmıyorsun ki, kafandaki birtakım hayaletlerle yarışıyorsun. Aslında, kafanda hayran olduğun yazarların, edebiyatçıların, yönetmenlerin hepsinin bileşiminden oluşan bir sanatçı fikri var, kendini ona beğendirmeye çalışıyorsun. <i>(gülüyor)</i> <span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">Yazarlar kimler?<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Nabokov, Gombrowicz, Perec, Bilge Karasu, Sait Faik... Var da var. Ama bu zamandan az.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">“Nar”ı yarışmadaki diğer filmlerle karşılaştırarak şöyle diyorsun: “Bu jüri, örneğin, çok beğenilen ‘Zenne’ye ya da tuhaf finaline rağmen çok beğendiğim ‘Geriye Kalan’a büyük ödülü verseydi sesim çıkmazdı. ‘Sinema anlayışları böyleymiş’ diyebilirdim. Örneğin, hayran olduğum ‘Kosmos’, ‘Bir Zamanlar Anadolu’da’ ya da ‘Vavien’ gibi filmlerin karşısında ‘özel’ ödül alsam anlardım”.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><b></b><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">“Vavien”in ödül aldığı sene “Ses” yarışıyordu. Söyleyecek hiçbir şey yok, “Vavien” çok daha iyi bir film. “Kosmos” da “Nar”dan çok daha büyük bir film. “Bir Zamanlar Anadolu’da”yla sinema olarak kıyaslayamam. Onların yanında jüri özel ödülü almayı doğal karşılarım. Ama bu sene Antalya’daki en iyi film “Nar”dı, kusura bakmasınlar.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">“Zenne” ve “Geriye Kalan”da hoşuna giden neydi?<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><b></b><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">“Zenne”yi görmedim, ama inanılmaz kabul görmüş bir filmdi, çok anlattılar. “Geriye Kalan” çok güzel çekilmiş bir filmdi. Fakat, kafası karışık bir film. Finali çok zayıftı, hatta yanlıştı. Ama “kötü” film diyemezsin, düzgün çekilmiş bir filmdi.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">“Kosmos”, “Bir Zamanlar Anadolu’da” ve “Vavien”de seni cezbeden ne oldu?<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><b></b><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Apayrı filmler. “Kosmos”un taşraya bakışı, gerçeküstü ele alışı, karakterin peygamberce tuhaflığı... Yakup Kadri’nin “Yaban”ını hatırlatıyor. Alâkası yok, ama neredeyse öyle bir dünya. Kurduğu atmosfer, ses kullanımı olağanüstü güzel. Kısa zamanda çekilmiş olmasına rağmen görüntüleri harika. “Bir Zamanlar Anadolu’da” ise bayağı epik bir film. Yönetmen gözüyle baktığımda, kırları öyle çekmek, fotoğraflamak gerçekten çok zor. Zaman ve para alan bir şey. Bu ülkenin erkek toplumu gerçekliğini inanılmaz iyi anlatan bir film. Erkekler arasındaki hiyerarşiyi, hem rütbe olarak hem de ezen-ezilen arasındaki ilişkiyi çok güzel anlatıyor. Ceset bulunana kadar, kırda geçen bölüm başyapıt. Nabokov’dan beri beni en çok çarpan şey detayların kullanımı. Senaryolarımda da detaylar önemlidir. Birinci sahnede bir şey kullandıysam, yirminci sahnede başka türlü ortaya çıkar, filmin sonunda bir daha… “Vavien”de de detayların kullanımı olağanüstüydü. Öyle bir karakteri anlatmaya cesaret etmek! O kadar popüler bir televizyon yıldızı çıkıp bu kadar derin, kötücül bir karakteri anlatmaya cesaret ediyor. Oyuncular inanılmazdı. Binnur Kaya’nın “ya bırakma beni, ben seni çok seviyorum” dediği o minicik sahne... İnsanın içine o kadar dokunan bir şey yakalamak. Bayıldım. Bu üç filmin yanında özel ödülü her zaman kabul ederim.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">“Nar”ı şöyle tarif ediyorsun: “Mikro bir alandan büyük resme bakmaya çalışan, görkemli görselleri olmayan, sinema dilinde devrim yapmaya uğraşmayan, küçük ama söyleyecek büyük lafları olan bir film.”<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><b></b><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Öyle düşünüyorum. (gülüyor) “9” ve “Ara” da öyle. “9” tek bir sorgu odasında geçiyor. Ama tüm karakterler Türkiye’de yaşayan insanların simgesi gibi. Her biri bir kesimi temsil ediyor. “Ara” da, yine bir evin içinde geçiyor, dört karakterin hayatından, ta 70’lerden başlayarak “bunlar nasıl böyle oldu” diye anlatıyoruz. Tarih anlatmaya, bizim kuşağın dökümünü yapmaya çalıştım. “9” belirsiz bir süreyi, “Ara” ise on seneyi anlatıyor, “Nar” birkaç saat içinde geçiyor. Ama yine aynı şekilde, her karakter bir kesimi temsil ediyor. Türkiye’nin şu anki haline bakmaya çalışıyorum.<span class="Apple-converted-space"> </span>Hikâyenin çok sınıfsal temelleri var. Bunları açık açık söylemek yerine, film başka bir şey söylüyormuş gibi davranıyor. Gerilim hikâyesi gibi başlayıp sonunda ciddi bir şey söylemeye çalıştım. <span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Antonioni bahsinde aklıma gelmişti, “L’Eclisse”in (1962) final sahnesi vardır. Kadir Has Üniversitesi’nde ders veriyorum. Geçen sene onun finalini gösterdim. Film, bir çiftin aşk hikayesini anlatır. Hep aynı köşede buluşurlar. Film boyunca o köşeden detaylar görürüz. Geçen bir at arabası, inşaat, variller, otobüs durağı… Çift aynı köşede buluşmak üzere sözleşiyor. Ama, ilişkileri yürümüyor, aslında ayrılıyorlar. Sıradan bir yönetmen, o buluşmaya gitmediklerini, onları ayrı ayrı mekânlarda, adamı (Alain Delon) pencereden bakarken, kadını (Monica Vitti) başka bir şey yaparken gösterir. Antonioni o köşeye odaklanıyor ve detayları gösteriyor. Boş bir varil, içine su doluyor, karınca yuvası, otobüsten biri iniyor, at arabası geçiyor... Tek eksik o çift. Sinemada bir derde, soruna işaret etmek için illâ göstermen gerekmiyor. Göstermeden de anlatmak istediğini anlatmak mümkün. Filmlerimde göstermediğim çok şey var. Hepsinde başka bir şey gösteriyor gibi yapıyorum, ama derin bir meseleye işaret ediyorum.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-family: georgia;">“Nar”ın finaliyle bitirelim.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-family: georgia;"><b></b><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-family: georgia;">Filmi anlatırken şöyle diyordum: Hepimiz nar taneleri gibiyiz. Bir yandan birbirimize çok benziyoruz, bir yandan da apayrıyız, ama bizi bir arada tutan bir kabuk var. Bu kabuk nedir? Birbirimize duyduğumuz güvendir, inançtır. Bu ortadan kalkarsa, o nar çatlar ve taneler her yere dağılır. Asuman çok rahat, doktor Sema ya da Deniz olabilir. Deniz rolündeki kız da gecekondulu bir falcı olabilirdi. Kapıcı o kılıkla karşısına kim çıkarsa çıksın aynı sert tavrı gösterecekti. Onun altını çizmek, hikâyeyi dairesel hale getirmek için bulduğum bir final. <span class="Apple-converted-space"> </span></span></p>Umit Unalhttp://www.blogger.com/profile/05042167147797977641noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3816833101055702693.post-76518795886041779622023-09-30T12:45:00.001+03:002023-09-30T12:45:33.560+03:0010 Kitap - Ümit Ünal<p> </p><blockquote class="wp-block-quote" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background: rgb(250, 250, 250); border: 1px solid rgb(238, 238, 238); box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: "Open Sans", sans-serif; font-size: 17px; font-style: italic; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; overflow-wrap: break-word; padding: 30px 30px 0.5em 90px; position: relative;"><p style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px;">"Varlık Dergisi’nin 15 Mart 1957 tarihli 450. sayısının son sayfasında yer alan “OKUYUCULARIMIZLA BAŞBAŞA” başlıklı bölümde okuyuculardan gelen sorular, yorumlar, eleştiriler ve derginin bunlara cevapları var.</p><p style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px;">Mehmet Vehbi GÜRSES sormuş: “Şahsi kütüphaneniz yok olursa ilk satın alacağınız on kitap hangileri olacak diye bir anket açacağınızı söylemiştiniz, bir hayli önce. Mayk Hammerlerle yalnız çıplak kadın vücudu teşhir ederek genç dimağları zehirleyen roman ve dergilerin piyasayı doldurduğu şu günlerde böyle bir soruşturmayı faydalı bulmuyor musunuz?”</p><p style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px;">Cevapta imza yok ama muhtemelen Yaşar Nabi Nayır da şöyle cevap vermiş: “O anket sorusunu yazar arkadaşlarımızdan bir kısmına dağıtmıştık. Tek birinden bile cevap alamadık. O zaman bu soruya cevap vermenin güçlüğünü düşünerek vazgeçmek zorunda kaldık.”</p><p style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px;">Sorunun güçlüğü ortada ama 66 yıl sonra Parşömen olarak biz tekrar sormak istiyoruz: “Şahsi kütüphaneniz yok olsa ilk satın alacağınız on kitap hangileri olurdu?”</p></blockquote><div class="wp-block-image" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-color: #f1f1f1; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: "Open Sans", sans-serif; font-size: 17px;"><figure class="aligncenter size-large" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box; clear: both; margin: 0px auto 1.2em;"><img alt="" class="wp-image-49602" data-attachment-id="49602" data-comments-opened="1" data-image-caption="" data-image-description="" data-image-meta="{"aperture":"0","credit":"368798762051101","camera":"","caption":"","created_timestamp":"0","copyright":"","focal_length":"0","iso":"0","shutter_speed":"0","title":"","orientation":"1"}" data-image-title="Picsart_23-09-26_11-51-26-755" data-large-file="https://i0.wp.com/parsomenfanzin.com/wp-content/uploads/2023/09/Picsart_23-09-26_11-51-26-755.jpg?fit=616%2C308&ssl=1" data-medium-file="https://i0.wp.com/parsomenfanzin.com/wp-content/uploads/2023/09/Picsart_23-09-26_11-51-26-755.jpg?fit=300%2C150&ssl=1" data-orig-file="https://i0.wp.com/parsomenfanzin.com/wp-content/uploads/2023/09/Picsart_23-09-26_11-51-26-755.jpg?fit=2828%2C1414&ssl=1" data-orig-size="2828,1414" data-permalink="https://parsomenfanzin.com/2023/09/26/10-kitap-umit-unal/picsart_23-09-26_11-51-26-755/" decoding="async" fetchpriority="high" height="306" sizes="(max-width: 616px) 100vw, 616px" src="https://i0.wp.com/parsomenfanzin.com/wp-content/uploads/2023/09/Picsart_23-09-26_11-51-26-755.jpg?resize=616%2C308&ssl=1" srcset="https://i0.wp.com/parsomenfanzin.com/wp-content/uploads/2023/09/Picsart_23-09-26_11-51-26-755.jpg?resize=1024%2C512&ssl=1 1024w, https://i0.wp.com/parsomenfanzin.com/wp-content/uploads/2023/09/Picsart_23-09-26_11-51-26-755.jpg?resize=300%2C150&ssl=1 300w, https://i0.wp.com/parsomenfanzin.com/wp-content/uploads/2023/09/Picsart_23-09-26_11-51-26-755.jpg?resize=768%2C384&ssl=1 768w, https://i0.wp.com/parsomenfanzin.com/wp-content/uploads/2023/09/Picsart_23-09-26_11-51-26-755.jpg?resize=1536%2C768&ssl=1 1536w, https://i0.wp.com/parsomenfanzin.com/wp-content/uploads/2023/09/Picsart_23-09-26_11-51-26-755.jpg?resize=2048%2C1024&ssl=1 2048w, https://i0.wp.com/parsomenfanzin.com/wp-content/uploads/2023/09/Picsart_23-09-26_11-51-26-755.jpg?resize=1200%2C600&ssl=1 1200w, https://i0.wp.com/parsomenfanzin.com/wp-content/uploads/2023/09/Picsart_23-09-26_11-51-26-755.jpg?resize=816%2C408&ssl=1 816w, https://i0.wp.com/parsomenfanzin.com/wp-content/uploads/2023/09/Picsart_23-09-26_11-51-26-755.jpg?resize=400%2C200&ssl=1 400w, https://i0.wp.com/parsomenfanzin.com/wp-content/uploads/2023/09/Picsart_23-09-26_11-51-26-755.jpg?resize=160%2C80&ssl=1 160w, https://i0.wp.com/parsomenfanzin.com/wp-content/uploads/2023/09/Picsart_23-09-26_11-51-26-755.jpg?w=1848&ssl=1 1848w" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; display: block; font-family: inherit; height: auto; line-height: 1; margin: 0px auto; max-width: 100%; padding: 0px; vertical-align: bottom;" width="612" /><figcaption class="wp-element-caption" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box; caption-side: bottom; margin-bottom: 1em; margin-top: 0.5em; text-align: center;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Ümit Ünal</strong></figcaption></figure></div><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-color: #f1f1f1; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: "Open Sans", sans-serif; font-size: 17px; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;">Kitaplarını kaybetmek küçük bir kıyamet senaryosu sayılabilir. Yaşadığımız gezegende büyük “kıyamet”in aslında insanlığın doğuşundan çok önce, en az beş kez koptuğu tahmin ediliyor. Teşbihte hata olmaz, ben de kitaplarımı yıllar içinde evler, şehirler, ülkeler arasında taşınırken birkaç kez kaybettim. Elisabeth Bishop’un ünlü şiirinde acı bir alayla dediği gibi “Kaybetme sanatında ustalaşmak zor değil”… Her küçük kıyametten sonra yeniden başlıyor insan. İlki, 80’lerde annemlerin oturduğu bir evin zemin katını su bastı, çocukluktan üniversite bitene kadar edindiğim tüm kitaplar orada duruyordu, henüz İstanbul’a götürmemiştim. Hepsi hatıralarıyla birlikte gitti. Yıllar içinde başka irili ufaklı kıyametler yaşadım. Sonuncusu, son yirmi küsur yılda oluşmuş kitaplığımı İstanbul’da, adada bırakıp bir bavulla Glasgow’a geldim. İleride hepsini buraya getirme hayalim var ama şimdilik evde 15-20 kitapla yaşıyorum. Bir o kadar da e-kitap. Başvuru, hatırlama, alıntı için internet yetiyor, neredeyse her metni sanal alemde bulmak mümkün artık. Ama insan hayat boyu bağlandığı metinleri elinin altında, başucunda elle tutulur bir nesne olarak mutlaka istiyor. Kitap, içerdiği metinden daha fazla bir şey çünkü. Hatırlamak, teselli bulmak, kendime dönmek ya da sadece koklayıp karıştırmak için hep açtığım, olmazsa olmaz kitaplar yıllardır pek değişmedi. Bunların her birini en az iki üç kez satın almışımdır (yabancı yazarları hem Türkçe hem İngilizce baskılarıyla). Sıfırdan başlasam herhalde yine ilk yenileyeceğim kitaplar şunlar olur:</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-color: #f1f1f1; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: "Open Sans", sans-serif; font-size: 17px; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;">GÖÇMÜŞ KEDİLER BAHÇESİ – Bilge Karasu</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-color: #f1f1f1; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: "Open Sans", sans-serif; font-size: 17px; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;">ALEMDAĞ’DA VAR BİR YILAN – Sait Faik</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-color: #f1f1f1; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: "Open Sans", sans-serif; font-size: 17px; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;">YORT SAVUL – Ece Ayhan</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-color: #f1f1f1; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: "Open Sans", sans-serif; font-size: 17px; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;">ŞİİRLER – Behçet Necatigil</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-color: #f1f1f1; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: "Open Sans", sans-serif; font-size: 17px; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;">LOLİTA – Vladimir Nabokov</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-color: #f1f1f1; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: "Open Sans", sans-serif; font-size: 17px; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;">BÜTÜN HİKAYELER – Franz Kafka</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-color: #f1f1f1; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: "Open Sans", sans-serif; font-size: 17px; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;">LABİRENTLER – J. L. Borges (Kendi seçtiği hikayeler toplamı)</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-color: #f1f1f1; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: "Open Sans", sans-serif; font-size: 17px; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;">YÜZYILLIK YALNIZLIK – G. G. Marquez</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-color: #f1f1f1; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: "Open Sans", sans-serif; font-size: 17px; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;">YAŞAM KULLANMA KILAVUZU – Georges Perec</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-color: #f1f1f1; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: "Open Sans", sans-serif; font-size: 17px; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;">SON NEFESİM – Luis Bunuel</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-color: #f1f1f1; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: "Open Sans", sans-serif; font-size: 17px; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;">Sadece on kitap sayınca elbette bir çok kitabın hatırı kalıyor. “Evde olmazsa olmaz” kitaplar arasına Shakespeare’in <em style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-align: left;">Soneler</em>’ini, Hayali Küçük Ali’nin <em style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-align: left;">Karagöz</em>’ünü, Sevim Burak’ları, Leyla Erbil’in <em style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-align: left;">Gecede</em>’sini, <em style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-align: left;">Alice Harikalar Diyarında</em>’yı; Philip Larkin, Tanpınar, Turgut Uyar, ve Barış Pirhasan’ın toplu şiirlerini, Orhan Pamuk’un <em style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-align: left;">Kara Kitap</em>’ını, Latife Tekin’in <em style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-align: left;">Buzdan Kılıçlar</em>’ını, Ted Hughes ve Seamus Heaney’in derlemesi <em style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-align: left;">Rattle Bag</em>’i, ya da mesela Gombrich’in <em style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-align: left;">Sanatın Öyküsü</em>’nü katmasam olur mu, olmaz.</p><p><br /></p><p>https://parsomenfanzin.com/2023/09/26/10-kitap-umit-unal/</p>Umit Unalhttp://www.blogger.com/profile/05042167147797977641noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3816833101055702693.post-75690225652461805282023-09-30T12:36:00.001+03:002023-09-30T12:36:40.864+03:00Işık Gölge Oyunları'ndan: NAR.<p style="text-align: left;"><span style="font-family: georgia;"> <span style="font-size: 12px; text-align: justify;"> </span></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><p style="height: 0px;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhVjeao3z3ofMrkCS4pVWHt_TThga86u9Q0JvZ7tkVS3ZGLUUDY1NQPfZTXgl61Cw6DUFyvVipQNgySUANeA_iJg60Globjxf1UkbehzkDu-of6VK4vF2RQGSNRXZXQGabKmySx9zpNBNx2vu53koE3RRUUTIKOMT3ademFuZpU0nuWcw3taVUCvF-j7yby/s3976/nar-afis-ing.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><span style="font-family: georgia;"><img border="0" data-original-height="3976" data-original-width="2795" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhVjeao3z3ofMrkCS4pVWHt_TThga86u9Q0JvZ7tkVS3ZGLUUDY1NQPfZTXgl61Cw6DUFyvVipQNgySUANeA_iJg60Globjxf1UkbehzkDu-of6VK4vF2RQGSNRXZXQGabKmySx9zpNBNx2vu53koE3RRUUTIKOMT3ademFuZpU0nuWcw3taVUCvF-j7yby/s320/nar-afis-ing.jpg" width="225" /></span></a><span style="font-family: georgia;"><br /></span>x</p></div><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 14px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;">Sıra <i>Nar</i>’a geldi. Şimdilik son filmim, dolayısıyla hatıraları hala taze, film de yolun çok başında.</span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;">Türkiye son on yılda ciddi bir değişimden ve dönüşümden geçti, geçiyor. Çocukluğumuzun ülkesinde değiliz artık. Gücün ve paranın el değiştirmesiyle birlikte, resmi tarih değişiyor, değerli ve doğru bilinen şeyler değişiyor, yeni değerler ve doğrular yerleşiyor; korkulanlar, sevilenler, nefret ya da saygı duyulanlar değişiyor. Güzel memleketimizin krizi, darbesi eksik olmaz ama bu son yıllar gerçekten her şeyin derinlemesine alt üst olduğu ve belirsizliğin, güvensizliğin, kutuplaşmanın, inanç savrulmalarının dorukta olduğu, gerçekten tuhaf zamanlar.</span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;">Kalabalık bir grup insana bakınca ne kadar farklı olduklarını, aynı anda birbirinden bunca faklı düşünen insanın birlikte yaşamayı nasıl başardıklarını düşünürüm hep. İstanbul’un kalbi denebilecek İstiklal Caddesi’nin başında durup nehir gibi akan insanlara bir baksanız: Günümüz insanları, 1970’ler, 1960’lar, 19. yüzyıl... Sanki tüm bu zamanlardan saç baş, kılık kıyafet ve uçurumlarla ayrılmış bambaşka zihniyetler aynı anda yan yana yürür gibidir. Birbirlerine dokunmamaya çalışarak geçer giderler. Aslında fikir düzeyinde birbirinin yok olmasını isteyecek binlerce insan, yine de barış içinde bir şekilde yaşar. Nedir onları birlikte yaşatan?</span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><br /></span></p><p class="p4" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 14px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;">Hepimiz nar taneleri gibi birbirinden ayrıyız: Hem çok benzeriz, hem de çok farklıyız. Ama açılmamış bir bütün nar gibiyiz aynı zamanda. Bence bir narın tüm tanelerini bir arada tutan kabuk gibi, bizi bir arada tutan şey, birbirimize duyduğumuz inançtır.</span></p><p class="p4" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 14px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;">Peki ya o kabuk çatlarsa... Ya birbirimize duyduğumuz güven dahil inandığımız her şeyden kuşkuya düşersek... Ya adalet duygumuz kaybolursa... Ya, her insan kendi adaletini aramaya başlarsa... Çatlayan bir nar gibi, taneler her yere yayılmaz mı?</span></p><p class="p4" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 14px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><i>Nar</i> çok yeni ve henüz seyirci kitlesiyle buluşmamış bir film. Bu kitap çıktığında da büyük olasılıkla filmi görmemiş pek çok insan olacak. O yüzden hikayesini özetlemek istemiyorum. Ama karşılıklı güvenin ve inancın, toplumdaki adalet duygusunun kayboluşuyla ilgili olduğunu söylersem herhalde hikayeyi ele vermiş olmam.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p4" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 14px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;">Kendi adaletini sağlamak üzere boyundan büyük işlere kalkışan, çok ezilmiş ve acılar çekmiş ve bu yüzden her şeye inancını kaybetmiş çaresiz bir kadının hikayesiyle başlıyor film. Onun yol açtığı olaylar başka üç insanın hayatını temelden değiştiriyor.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p4" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 14px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;">Apayrı şeylere inanan dört kişiyi bir evin içinde, yarım gün gibi kısa bir sürede adalet konusunda, kendilerine yarattıkları inanç dünyaları konusunda ciddi bir sorguya tabi tutmayı istedim. Bugün düştüğümüz belirsizlik ve güvensizlik ortamını, batıl inançla bilime duyulan inancın, naif idealistlerle <i>büyük kötülükler olmasın diye küçük kötülüklere izin verilebilir</i> diyenlerin çatışmasını anlatmak istedim.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p4" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 14px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><i>9</i> ve <i>Ara</i> gibi yine küçük bütçeli bir tek mekan filmi çekmek üzere yola çıktım. Senaryoyu yazmak araya giren başka işler yüzünden oldukça uzun vaktimi aldı. Gazetelerde çok sık karşıma çıkan hastane kazası haberlerinden, otobiyografik öğelere kadar ilham aldığım çok şey vardı yine.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p4" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 14px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;">Bugünlerde zihni iyice bulanmış köşe yazarlarının “vijdan” diye dalga geçtikleri “eski bir kelime”yi hatırlatmak istedim. Vicdan ya da vicdansızlık da filmin temel motiflerinden biri oldu.</span></p><p class="p4" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 14px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;">Filmin yapımcısı Türker Korkmaz’ı çok uzun zamandır tanırdım ama birlikte çalışma şansımız olmamıştı. Türker, reklam filmleri yapıyor birçok filmde de ortak yapımcı ya da yürütücü yapımcılık görevi üstleniyordu. Selim Demirdelen’in filmi <i>Kavşak’</i>ın da yapımcısıydı. <i>Nar</i>’ın senaryosunu ona götürdüm ve ilk okuyuşta senaryoyu çok sevdiğini ve yapmak istediğini söyledi. Bir ön satış yapmadan, bakanlık vs desteği olmadan tamamen kendi yatırımıyla işe başladı. Oyuncular ve ben ücretsiz çalıştık. Türker’le proje boyunca çok çok iyi anlaştığımızı söyleyebilirim. Kendi özgün fikirleri olan ama bunu dikte etmek yerine öneri olarak sunabilen, tartışabilen, aynı zamanda kendi işini çok iyi yapan bir yapımcı. Filmin hazırlığında, çekiminde ve post-prodüksüyonunda olağanüstü uyumlu çalıştık.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p4" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 14px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><i>Nar</i> dört başrollü bir film. Bir rolü, arkadaşım Serra Yılmaz’ı düşünerek yazdım. Serra sevinerek kabul etti. Erdem Akakçe de senaryodaki tek erkek karakter için aklımdaki ilk isimdi. Diğer iki kadın oyuncu için bir çok alternatif düşündük. Casting sorumlusu Luiza Almızrak’ın önerdiği, benim tanıdığım isimler içinde en beğendiklerimiz İrem Altuğ ve İdil Fırat oldular. Özellikle uzun diyaloglu kimi sahneleri, uzun uzun prova yaptık. <i>Ara </i>günlerinde olduğu gibi oyuncularla evimde toplanıp sahnelerin üzerinden geçmek, kim neyi niye diyor, ne demek istiyor tartışmaları yapmak, kimi sahneleri tekrar tekrar prova etmek bende büyük heyecan yaratıyordu. Sonuçta<span class="Apple-converted-space"> </span>bence oyunculuk açısından olağanüstü bulduğum birkaç bölüm çektiğimizi söyleyebilirim.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p4" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 14px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;">Daha önce çalıştığım ve çok iyi anlaştığım herkesi bu projeye davet ettim. Görüntü yönetmeni yine Türksoy Gölebeyi oldu. Sanat yönetmeni Elif Taşçıoğlu’ydu. Birinci asistan da<i> Ses</i>’te çalıştığım Toygun Başıdinç’ti. Ekibin diğer üyeleri Türker Korkmaz’ın önerdiği çok hoş ve çalışkan insanlardı. On beş gün boyunca şimdi kısa bir rüya gibi gelen bir çekim yaşadık. Hava muhalefeti dışında bir aksaklık görmedik. Kurguyu yine Çiçek Kahraman’la, ses tasarımını da yine Burak Topalakçı ile yaptık. Bu ekiple bundan sonra yapacağım her işte çalışabilirim diye düşünüyorum.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p4" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 14px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;">Filmin müziklerini <i>Anlat İstanbul</i>'dan beri tanıştığım ve işlerini sevdiğim Selim Demirdelen yaptı. Filme çok güzel eşlik eden bir soundtrack yaptı ve sözlerini benim yazdığım <i>Nar Taneleri</i> adında bir şarkı besteledi. Selim'le çalışmak sadece bir müzisyenle çalışmak değildi, yönetmen olduğu için çok uyumlu çalıştık. Film kapalı ve sınırlı bir mekanda geçmesine rağmen zengin bir ses kuşağına sahip. Düzgün teknik şartlarda seyredildiğinde seyirciye o evin çevresindeki sesleri, yoldan geçen arabaları, Boğaz'dan geçen tekneleri, rüzgarı ve yağmuru hissettirecek; evi ve çevresini yaşatacak bir ses tasarımı yaptık.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p4" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 14px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;">Filmin çoğunu Arnavutköy’de bir apartman dairesinde çektik. Arnavutköy sahili, Alibeyköy sırtlarında gecekondu mahallesi ve çok yoksul bir ev içi, İstanbul’a yakın Karadeniz kıyısında bir köy olan Yukarı Ağaçlı’da bir tepe.. dış mekanlarımız bunlardı. Filmin tüm gerilimini, hikayenin akışını temelde yine dört duvar arasında çözmek zorundaydım.</span></p><p class="p4" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 14px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;">Filmlerim içinde en sevdiklerim 9, Ara ve Nar'ın bir üçleme olarak anılmasını isterim. Bu önceden düşünerek karar verdiğim bir şey değildi, ama yıllar içinde tema ve üslup açısından birbirine benzeyen bu üç filmi yaptım. Üçü de dar mekanlardan, mikro bir alandan geniş resme bakmaya çalışan filmler. Üçü de oyunculuk ve diyalog üzerine kurulu. Üçü de toplumsal dertleri temel alıp, küçük birey hikayeleri üzerinden o dertleri incelemeye çalışıyor. Bir hayalim istenirse bir çok ortak noktası daha bulunabilecek bu üç filmi birlikte izlenebilecek bir set haline getirip seyirciye sunmak.<br /></span></p><p class="p4" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variant-position: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 14px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;">Nar henüz yolun başında bir film, bu kitabı yayın hazırlıkları için teslim etmek üzere son kez gözden geçirdiğim bu günlerde sinemalarda ilk günlerini yaşıyor. Eleştirmenlerden olağanüstü olumlu yazılar ve tepkiler gelmeye devam ediyor. Bugüne kadar Antalya, Ankara Kuir Fest, Londra Türk Filmleri Festivali gibi yerlerde, ancak birkaç yüz kişilik seyirci gruplarıyla buluştu. Salonlardaki ve gelecekteki kaderini çok merak ediyorum.</span></p>Umit Unalhttp://www.blogger.com/profile/05042167147797977641noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3816833101055702693.post-43244866354792245492023-09-23T21:10:00.000+03:002023-09-23T21:10:01.699+03:00ARA: Bir Kırılma Noktası - Işık Gölge Oyunları kitabından. <p><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_t116h3c20BLZhA7kq_SoEfDwvZs2QAxghOpVKzUhpZhQwHbGsBvh5t1Jgj8abKQT-R6WZyHeqiv5K8bWVaoI7yBqbe9bZvp2aYtkZZ7niDtZMhoGdL_oPI8nskLLen4RxzFSEVX8IL5wXMB1UOVUqC87iOe4SfbqN1v1WkiNN7wFUg7zehtwxqWRUhjT/s2542/poster01LR.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2542" data-original-width="1772" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_t116h3c20BLZhA7kq_SoEfDwvZs2QAxghOpVKzUhpZhQwHbGsBvh5t1Jgj8abKQT-R6WZyHeqiv5K8bWVaoI7yBqbe9bZvp2aYtkZZ7niDtZMhoGdL_oPI8nskLLen4RxzFSEVX8IL5wXMB1UOVUqC87iOe4SfbqN1v1WkiNN7wFUg7zehtwxqWRUhjT/w279-h400/poster01LR.jpg" width="279" /></a></span></div><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /> </span><p></p><p><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><b style="text-align: justify;"><br /></b></span></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">İngiliz yapımcılarla bağları koparıp, birkaç Türk yapımcıyla umutsuzca görüştükten sonra <i>Sultan Mutfakta</i>’yı o sırada yapamayacağım kesinleşince; yine kendi olanaklarımla küçük bütçeli bir film yapmaya karar verdim. <i>Anlat İstanbul</i>'u yapamayınca nasıl <i>9</i>’u yapmaya karar verdiysem benzer bir süreç oldu kısacası. Çektiğim reklamlardan birikmiş biraz param da vardı. Para derken elbette normal bütçeli bir filmin ön hazırlığına bile yetmeyecek bir paraydı. Ama eğer herşeyi <i>9</i>’daki gibi kurarsam, yapıma yük getiren herşeyi atıp ya da azaltıp sadece metne, oyunculuğa ve kurguya yüklenirsem başarabilirim diye düşündüm.</span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bir reklam için Cihangir’de, Orhan Kemal müzesi olarak tanınan binanın bir katında çekim yapmıştık. Kullandığımız daire sürekli filmlere, reklam ya da klip çekimlerine kiraya verilen bir daireydi. Her yeri yama gibi boyanmış, bir duvarı kağıt kaplanmış, bir duvarın yarısında boyalar denenmiş... O evden çok etkilenmiştim. Yamalı hali tek başına hikaye anlatıyor gibiydi zaten. Orada çalışırken uzun zamandır aklımı kurcalayan bir hikaye birden şekil alıverdi.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Otobiyografik denilebilecek, çok kişisel bir hikaye ele almak istiyordum bu kez. Anna’yla ilk oturduğumuz evden, beş sene sonra taşınırken evin boş haline şöyle bir bakıp orada yaşanmış şeyleri hatırlamıştım. Onunla boşandıktan sonra da şu an hala oturduğum evin eşyalarını değiştirmiş,<span class="Apple-converted-space"> </span>torbalar dolusu eşya, kağıt, eski giysi atmıştım. Duvarlara ve ruhumuza sinen geçmişi düşünüp, bir evin nelere tanık olabileceğinden yola çıktım, kendi yaşadıklarımla biraz bağı olan ama tamamen hayali bir hikaye doğdu. Bir evde yaşanmış olabilecek ilişkilerin on yıla yayılan gelişimini anlatacaktım. Aşk, aldatma, kavga... Ama hepsinin fonunda ülkenin değişimi, kahramanların çocukluklarından başlayarak bir kuşak hikayesi.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bir yandan kronolojik bir hikaye anlatmayı seçiyordum. Ama bir yandan da tıpkı kafamızın içinde olduğu gibi herşey aynı anda yaşanıyormuş gibi bir etki çıksın istedim. Günlük hayatta anılar bizimle yaşar. Yemek pişirir, alışveriş yapar, ya da yolda yürürken çoğu zaman o anı değil, geçmişte bizi etkilemiş bir anı yaşarız. Bir sevgilinin yaralayıcı bir bakışı, bir arkadaşın övgüsü, annemizin bir dokunuşu, hayatımızı oluşturan yaşantı parçaları kafamızda sürekli yinelenerek, bize sürekli eşlik ederler.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bu sinemanın çok kullandığı bir etkidir zaten. Bir hikaye anlatılırken kısa geriye dönüşlerle kahramanın hatırladıklarını göstermek sık kullanılan bir yöntemdir. Ben klasik geriye dönüşlerin de ötesinde, zaman içinde atlamalı bir kurgu hayal ettim. Bir ilişkinin en mutlu ilk gecesinden, en mutsuz anlarından birine atlamak; verilen sözlerden o sözlerin harcanıverdiği anlara geçmek; herşeyin bittiği çok karanlık bir noktadan, herkesin çok mutlu ve umutlu olduğu bir ana bağlanmak...<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Harold Pinter’ın başyapıtlarından biri olan <i>İhanet </i>oyunu her yeni sahnede zaman içinde geri gider. Oyunun başında ayrılan bir çift görür, bir sonraki sahnede ilişkilerinin önceki aşamalarından birini izler, son sahnede ise sevgili oldukları ilk günü görürüz. Oyunun son sahnesi aslında gerçek ilişkinin ilk sahnesidir. Oyunu sahnede hiç görmedim ama okuduğum metni beni çarpmıştı. <i>Ara</i>’da elde etmek istediğim etki, <i>İhanet</i>’teki karşıtlıklar gibi bir etkiydi. Oyundan etkilendiğimi ve saygımı göstermek için filmin başına oyundan bir cümleyi alıntıladım.</span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bu noktada nasıl yazdığımdan bahsetmek gerekli olabilir. Ben bir hikayeyi yazmaya girişirken ne anlatacağımı bilmiyorum. Ropörtaj yaptığım zaman <i>9</i>’da diyelim “gündelik faşizmi” anlattığımı söylüyorum ama bu daha çok yazdıkça gelişen ve sonradan <i>ben galiba bunu anlatıyorum</i> dediğim bir fikir.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bazı yazarların kafasında öncelikle bir ana fikir olur. Örneğin bir dönem tiyatro yönetmeni ve yazar Kerem Kurdoğlu benimle bir tiyatro oyunu çalışmak istemişti. Hikayesi hazırdı, bana oyunun diyaloglarını yazmamı önermişti, birlikte yazdık. Oyunun adı <i>Sahte Kimlikler</i>’di. Kerem’le daha ilk buluşmamızda, <i>ben, kimlik meseleleri konusunda bir oyun yapmak istiyorum</i> diyordu. Anlatmak istediği şeyi, oyunun ana fikrini en baştan biliyordu. Ben kendi kontrolümde yaptığım hiç bir işte öyle olamadım. Bunu herhangi bir yazma yönteminin iyiliği ya da üstünlüğünü belirtmek için söylemiyorum. Sadece kişisel yöntemlerdeki farka değinmek istiyorum.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Ben genelde çok küçük imgelerden, bir sahneden veya sözden yola çıkabiliyorum. Bazen anılarla yüklü boş bir binada tek bir kadın görüntüsü herşeyden önce geliyor. O kadın kim, neden orda, o soruları sorarken hikaye oluşuyor. Bazen beni rahatsız eden, kafamı meşgul eden bir görüntünün ne işe yarayacağını bilmiyorum. Üç tane adamın, evsiz, sokakta yaşayan, hamile bir kadını tecavüz ederek öldürmesi <i>9</i>’un ilk fikriydi örneğin. Bunun çevresinde hikaye oluşturmaya başlayıp ardından sorgu fikriyle birleştirmek ilginç gelmişti. Hikaye biraz şekillenmeye başladığında, <i>bu görüntü neden beni rahatsız etti ve kendini yazdırıyor?</i> gibi sorular da sormaya başlıyorum kendime. Derken aslında ne anlattığımı anladıktan sonra, geri dönüp her şeyi o ana fikre göre sınayıp düzelterek yazmaya başlayabiliyorum ya da her şeyi düşündüğüm temel fikre göre değiştirebiliyorum.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">İşin başında bir ana fikrim olmuyor kısacası. <i>Ara</i>’da da aynıydı. Boş ev ve o evdeki hesaplaşmalar fikri vardı sadece. İlk yazdığım sahne iki çok yakın arkadaşın, 17-18 senelik dostluklarını bir masa başında bitirişleriydi. İki erkeğin tüm hayatlarını ortaya koyarak hesaplaştıkları sahneyi yazdım. Ender (Erdem Akakçe) ve Veli (Serhat Tutumluer) bir masa başında oturuyorlar, aralarında çok büyük gerilim var. Ender, Veli'nin eşcinsel olduğunu biliyor, Veli de Ender'in kendi karısıyla, Selda'yla ilişkisi olduğunu biliyor ve karısı hamile. Ama bunları bildiklerini bilmiyorlar, söyleyemiyorlar. Böyle bir gerilim kurup, arkasından gelen on sayfa boyunca, söz konusu gerilimi işlemek çekici gelmişti. Yavaş yavaş diğer sahneler canlanmaya başladı. Derken “Ben bunları niye yazıyorum?” sorusunun da cevabı oluşmaya başladı.</span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><i>Ara</i>’yı yazarken 40’ımı geçmiştim. Bizim kuşağımız Türkiye ile birlikte çok ciddi değişim yaşadı. Bizim çocukluğumuzda Türkiye bir tür “demir perde” ülkesiydi; dışarıya kapalı ve yoksul, kendi yağında kavrulan bir ülkeydi. Zenginler de vardı ama onlar bile “çok zengin” değillerdi. Şimdi çok basit görünen şeyler lükstü, muz lükstü örneğin. TV tek devlet kanalıydı. Ülkenin genelinde 1977 -1978 yıllarında elektrikler her gece iki saat kesilirdi. Son derece mütevazi bir yaşam biçiminden, 1980’lerin ikinci yarısından başlayarak giderek zenginleşen koşullara geçiş yaptı Türkiye. Herkes “daha iyi yaşamak” hırsına sahip oldu. Hırs ve arsızlık küçük görülen, ayıp sayılan şeyler olmaktan çıktı. Şehirlerin görünür dış yüzleri yenilendi, evlerin eşyaları yenilendi, dev alışveriş merkezlerimiz ve yüzlerce kanallı televizyonlarımız oldu. Ama insanların ruhsal dünyası aynı şekilde zenginleşmedi. Benim kuşağımın çoğu insanı o tuhaf yoksulluktan çıkıp, otuzlu yaşları zenginleşme, beslenme zincirinde üstlere tırmanma hırsıyla geçirdi. Reklamcı oldular, hızlı para kazandıran tekstil gibi işlere daldılar, şirketler kurdular, bir kısmı yarışta elendi ama bir kısmı da çok zengin oldular. Ancak, kırklı yaşlarına gelen pek çok arkadaşımda da <i>ben ne yapıyorum?</i> sorgusunun başladığına da tanıklık ettim. Dine dönenler ve politik olarak da yükselen İslam’a eklemlenenler oldu; Uzak Doğu inançlarına takılanlar, ya da kendisini içki veya uyuşturucuya verenler oldu. Daha çok eşya, daha çok para, daha çok seks macerası, daha çok “aşk” abartısına kapılanlar da oldu. İşin gerçeği hepsinin hayatında ciddi bir “manevi boşluk” vardı, bu boşluğu dolduramıyorlardı. Manevi derken uhrevi anlamını kastetmiyorum. Kendini adamaktan, kendini ait hissetmekten; hayatına paradan puldan, eşyadan daha çok anlam katacak bir şey bulmaktan söz ediyorum. Biraz bunları anlatmaya çalıştım. Her kuşak kayıp kuşaktır evet, ancak benim kuşağım gerçekten bir dönemin adanmış solcularına da benzemiyordu, şimdinin “apolitik” gençlerine de. Gerçekten tam manasıyla arada kalmış bir kuşaktı.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span class="Apple-converted-space"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"> </span></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Gustave Flaubert, meşhur sözünde; <i>Madame Bovary, benim</i> der ya… Yıllar önce <i>9</i>’da ülkücü, ırkçı Tunç dahil her karakterin benden iz taşıdığını söylemiştim. <i>Ara</i>’da da kadın karakterler dahil olmak üzere, hepsinin ağzından elbette ben konuşuyordum. Kendisini değersiz bulduğu için, sevgilisini çok sevdiği halde, kötü davranan ve aldatan <i>o sızı hiç geçmeyecek, biz hiç doymayacağız</i> diyen “macho” erkek Ender de, olabilecek en gizli şekilde gay hayatı yaşayan Veli de benim korkularımı, pişmanlıklarımı dile getiriyorlardı.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Hayatımda ciddi dönüşümlerden geçtim, karşıt uçlar arasında gittim geldim. “Cinsel kimlik arayışı” denen şey çoğu insanda erken yaşlarda biter, bir karar verirler. Bense 40 yaşımda bile hala kafası karışık biriydim. Kendimi olduğum gibi kabullenmeyi ve korkusuz, pişmanlık hissi olmadan huzurlu yaşamayı ancak 40 yaşımdan sonra başardım sanırım. Yazmak, okumak, filmler seyretmek ve yapmak bana tutunabileceğim bir manevi değerler dünyası sağladı. Bunlar olmasaydı ve cinsel kimliğimle barışmasaydım Veli gibi sahtekar ya da Ender gibi dengesiz de olabilirdim. <i>Ara</i>’da anlatılan olayların hiç birini aynen yaşamadım, hepsi uydurmadır.<span class="Apple-converted-space"> </span>Ama yine de en içten dertlerimi, meselelerimi paylaştığımı, gerçekten beni en çok yıldıran kabuslarımı anlattığımı söyleyebilirim..<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><i>Anlat İstanbul</i>'u çektiğimiz sırada Yelda Reynauld ve Güven Kıraç’la arkadaş olmuştuk. <i>9</i>’u çok seviyorlardı. <i>Biz de öyle küçük bütçeli bir film yapalım</i> diyorlardı. <i>Ara</i>’yı biraz da onları düşünerek tasarladım. Filmdeki Gül karakterinin yarı Fransız olması, biraz Türklerin batılılaşma serüveninin Fransızcayla iç içe olmasından, biraz da yıllarca Fransa’da yaşamış ve çok iyi Fransızca bilen Yelda Reynaud için yazmış olmamdan kaynaklanıyor. Senaryoyu neredeyse bir yıla yayılan bir süreçte sürekli değişiklikler yaparak yazdım. İlk başlarda yazarken sürekli Yelda ve Güven’le paylaşıyordum. Hatta Yelda, Gül’ün hiç kendi hayatından, geçmişinden söz etmediğini söyleyince, Gül’ün fotoğraf çekerken uzun uzun kendinden bahsettiği sahneyi oluşturdum. Birkaç kere Yelda ve Güven’le okuma provaları yaptık.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Fakat<span class="Apple-converted-space"> </span>Yelda Reynaud ve Güven Kıraç çok şaşırtıcı bir şekilde, çekime başlamaya kısa bir süre kala,<span class="Apple-converted-space"> </span>senaryoyu “riskli” bulduklarını söylediler. Menajerleri Ayşe Barım da beni arayarak senaryonun çok riskli olduğunu, ticari olmadığını ve benim böyle bütçesiz işleri bırakıp daha büyük ses getirecek bir film çekmem gerektiğini söyledi. Özetle “Yelda ve Güven de oynamasın ama sen de çekme” dedi. O kadar emeğin üzerine çok şaşırdım ve üzüldüm elbette. Risk derken ne demek istediklerini anlamıyordum. Açık saçık sevişme sahnelerinden çekiniyorlardı biraz ama sürekli anlattığım şey şuydu: Bu filmdeki biraz bolca sevişme sahnesini uyarıcı, seyircinin zaaflarını suistimal eden sahneler olarak çekmeyecektim. O sevişme sahnelerinden almak istediğim etki, tahrik edici olmaktan çok,<span class="Apple-converted-space"> </span>acıklı ve nerdeyse uzaklaştırıcı bir etkiydi. Ayrıca ticari bir film yapmanın ne demek olduğunu, para koyan herkesin işe karıştığını ve işin elimizden uçtuğunu onlar da benim kadar biliyorlardı; bu senaryoyu da daha özgür, “kafamıza göre” bir şey yapabilmek için yazmıştım. Zaten o kadar küçük bir bütçeyle yola çıkıyordum ki parasal bir risk de yoktu. Ama anlaşamadık. Projeden çekildiler.</span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bense bu filmi mutlaka çekmek istiyordum, çünkü hayatımı ilgilendiren, çok kişisel bir hikayeydi. Bazı şeyleri söylemezseniz çatlayacak gibi olursunuz ya, bazı filmler de öyledir bence, insanın kendi sağlığı için yapması gerekir. <span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Güven ve Yelda’nın çekilmesinin ardından Selen Uçer, Betül Çobanoğlu, Erdem Akakçe ve Serhat Tutumluer’den oluşan kastı kurdum. Selen <i>Anlat İstanbul</i>’da çok küçük bir rolde kısaca görünmüştü o günlerden tanışıyorduk. Rolü çok büyük bir heyecanla kabul etti. Erdem Akakçe’yi <i>Biz Size Aşık Olduk</i> dizisini çekerken tanımış ve çok sevmiştim, derinlikli bir oyunculuğu vardı, aslında filmdeki duyarlı ama “macho” yanlarına engel olamayan erkek tipine Güven Kıraç’tan çok daha yakışıyordu. Serhat Tutumluer’i Derviş Zaim’in <i>Cenneti Beklerken</i> filminde izleyip beğenmiştim. Senaryoda gizli bir ikinci hayat yaşayan karakterin tutukluğuna çok yakışan bir iç enerjisi vardı. Betül Çobanoğlu ise Serhat’ın ve Erdem’in önerisiyle geldi. Çok yetenekli bir tiyatro oyuncusuydu. 2007 baharında, sık sık benim evimde toplandık; içkiler ve yemekler eşliğinde senaryoyu yüksek sesle okuyarak tartıştık, okuma provaları yaptık.<span class="Apple-converted-space"> </span>Çok eğlenceli ve zevkli zamanlardı.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span class="Apple-converted-space"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"> </span></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Mekan olarak kullanmak istediğim Orhan Kemal Müzesi uzun metraj çekimi için izin vermedi. Mekanın uzun süre işgal edilmesini istemiyorlardı. Onun yerine bulduğum ev, Galata'da Yalova apartmanındaydı. Bir İngiliz arkadaşımın arkadaşı daireyi yıkıntı halinde satın almıştı ve yenilemek üzere bekliyordu. Sanat yönetmenimiz Serdar Yılmaz evin yıkıntı halini çok bozmadan, biraz tamir boya işiyle çekime uygun düzgün bir hale getirdi.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Yalova Apartmanı’nda çekime girdik. Senaryoda on bir uzun sahne vardı. Her birine bir gün ayırmıştım. Sahnelerin çoğu gece olduğu için daha çok geceleri çalışıyor, gündüzleri uyuyor ya da bir sonraki günü hazırlıyorduk. Sahnelerin arasına giren o evde çekilmiş filmler, diziler, reklamlar ya da kliplerden görüntüleri de, dekorla bağlantılı oldukları için aynı çekim gününde çekmek zorundaydık. On üç günde bitirdik. Neredeyse bir tiyatro oyununa hazırlanır gibi, uzun provalarla hazırlandığımız için, oyunlarla ilgili sette tartışacak fazla şey yoktu. Daha çok teknik tasarımla uğraştık ama bir sahneyi iki kez çekmek zorunda kaldım. Serhat Tutumluer<span class="Apple-converted-space"> </span>Veli karakterini canlandırıyordu. Veli’nin eşcinsel olduğunu itiraf ettiği sahnenin çekiminden önce Serhat tuhaf bir şekilde gergindi. Gerçek hayatta eşcinsellikle hiç ilgisi olmayan biri olduğu için kendisi hakkında defalarca “ibne” kelimesini kullanmak zor geliyordu sanırım. Rolüne biraz viskiyle hazırlandı. Sette oyuncunun “görevleri” konusunda uzun bir konuşma yaptı. Sonunda ben de o kadar gerildim ki sahneyi çok kötü çekmişim. Çektiğim parçaları izlediğimde yeniden çekmemiz gerektiğine ikna oldum. Serhat’ı buna ikna etmem biraz zor oldu. Ama ek çekim koyarak yeniden çektiğimiz sahne çok daha güzel oldu. Ama Serhat <i>İstanbul Film Festivali</i>’nde En İyi Erkek Oyuncu ödülü aldıktan sonra bile, ilk gecenin çekiminin daha güzel olduğunu söyleyip durdu. Oyuncu milletiyle anlaşmak zordur vesselam.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Evin yavaş yavaş değişmesi, hergün yapılan boya ve duvar kağıdı işleri, oyuncuların zaman içinde değişen saçları, giysileri... Çekim yaptığımız mahallenin güzelliği... Hepsi aklımda çok güzel kaldı. Galata’daki Küçük Hendek sokağa ne zaman gitsem içim hala pırpır eder.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><span class="Apple-converted-space"> </span><i>Ara</i>’yı da video çekmeye karar vermiştim. <i>PanasonicHVX</i> formatında çektik. Oldukça güzel sonuç verdi.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span class="Apple-converted-space"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"> </span></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Filmin görüntü yönetmeni Gökhan Atılmış, piyasada tanındığı ismiyle Doktor, çok sevdiğim bir insandır. Filmin hayata geçmesinde çok büyük katkıları oldu. Kendisi ve ekibi bedava gelip çalıştıkları gibi, ışık ekibini de temel masraflar haricinde ücretsiz getirdi. Gökhan pek çok görüntü yönetmeninin tersine denemeyi, risk almayı seven biridir. Sinema dünyasının teknik adamları genellikle garantici olur, kendilerini en rahat hissedecekleri koşullar oluşmadan sete çıkmazlar. Pek çok geleneksel görüntü yönetmeni karanlık sahneleri, riskli kamera kullanımlarını tercih etmez. Filmin dünyasını gerçekleştirmekten çok, kendi kariyerleri için ışıltılı görüntüler çekmeyi severler. Gökhan bu insanlardan değildir. Çok az malzemeyle, elindeki olanaklar dairesinde en iyi sonucu almaya çalışır. Tekniği zorlamaktan çekinmez, yoksunluklar arasında yaratıcı çözümler geliştirir. <i>Ara</i>’yı minimal bir ışık düzeniyle, çok çok az malzeme kullanarak çekti. Kameradan emin olmadığımız için birkaç test baskısı yapmıştık, ilk test sonuçları kötüydü. Bu yüzden Gökhan çekim sırasında daha düz, homojen bir ışıklandırma yapıp renk düzeltme sırasında tek tek her kare üzerinde oynama yoluna gitti. <i>Ara</i> daha sonra görüntü yönetmeni olarak da çalışacağım Türksoy Gölebeyi ile de tanıştığım projeydi. Türksoy, Gökhan’ın asistanı, kamera operatörüydü. Bir çok durumda üçayak ya da şaryo olmadan eline kamerayı alıp mükemmel kamera hareketleri yaratıyordu. Türksoy gibi bir operatör olmasa pek çok hareketi yapmaktan vaz geçerdim sanırım; çok vakit alacak bir çok karmaşık kamera hareketini eline kamerayı aldığı gibi hiç titretmeden çözüverirdi.</span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><i>Ara</i>, kurgucu Çiçek Kahraman’la da çalıştığımız ilk filmdi. Çiçek filmden aylar önce arayıp benimle çalışmak istediğini söylemişti. Çiçek tanıdığım çok ender “yaratıcı” kurguculardandır. Çalışırken, bütünsel hikaye konusunda, sahnenin gelişimi konusunda gerçekten özgün fikirler sunabilir.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Burada bir parantez açayım: Kurgu konusu sanırım hemen hemen her ülkede farklı algılanıyor. Hollywood'da bazı yönetmenler, filmi çektikten sonra kurguya hiç karışmıyorlarmış ya da yapımıcılar yönetmeni kurguya sokmazmış diye rivayetler duyarız. Ben Türkiye'de bunu diziler haricinde hiç görmedim. Açıkçası böyle bir durumu hayal de edemiyorum, benim için kurgu film çekmenin en zevkli aşamalarından biri. Çok hayati kararların alındığı, filmin dilinin belirlendiği bir aşama. Dizi çekerken inanılmaz vakit sıkışıklığı yüzünden kurgu bir başkasına teslim ediliyor, bildiğim kadarıyla pek çok dizide yönetmen kurgunun ancak son aşamalarını kontrol ediyor. Ama bu yüzden de bence anonim, kişiliksiz bir dil doğuyor. TV dünyası böyle bir şeyi kaldırır ama her yönetmenden yaratıcı olmasını, kendi dilini kurmasını beklediğimiz sinemada, yönetmenin kurguya girmemesi bence çok çok tuhaf, imkansız bir durum.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Ben film çekmeyi, Atıf Abi gibi eski Yeşilçam ustalarından öğrendim. Eskiler maddi sınırlar yüzünden çok az tekrar çeker, filmi kafalarında büyük ölçüde kurgularlardı. Yönetmen olarak benim tarzımda da fazla alternatife yer yoktur. Benim için dramatik anlamda en önemli şeyleri çekiyorum. Herhangi bir oyunu altı yedi tekrardan daha fazla çektiğim çok enderdir. Aynı aksiyonu birkaç değişik açıdan çekmem de çok enderdir. <i>Bir çok farklı açıdan çekeyim, kurguda bakarız</i> dediğim durumlar ancak tekrarı zor ve karmaşık aksiyon içeren sahneler için geçerlidir. Örneğin <i>Gölgesizler</i>’deki at sahnesi, üç kamerayla bir çok açıdan dafalarca çekildi. Ama dramatik bir hikaye anını çekiyorsam benim için o sahnenin bir tek doğru açısı ve bir tek doğru sıralaması vardır, onu çekim sırasında yakalamaya çalışırım, sahnenin manasını kurguya yani şansa bırakmam. Dolayısıyla filmlerimin zihnen kurgusu neredeyse çekim sırasında bitmiş olur.<span class="Apple-converted-space"> </span>Ama masa başında son anda hayati değişiklikler yaptığım da oldu. Böyle durumlarda Çiçek gibi, sadece teknikten değil hikayeden, filmin içeriğinden anlayan ve fikir verebilen bir kurgucu en büyük yardımcıdır.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><i>Ara</i>’yı kurgusuyla, sesiyle videoda bitirdikten sonra amacım, filmin DVD ve televizyon haklarını satmak ve o parayla stüdyo işlemlerini bitirmekti. Dediğim gibi, gülünç denebilecek bir bütçem vardı. Stüdyo işlemlerine başladığımda borç yapmaya da başlamıştım. Filmi 44. Altın Portakal Film Festivali’ne yolladım. O günlerde Antalya’ya katılmak benim için çok önemliydi. Tüm televizyoncular, dağıtımcılar orada olurdu, filmin dikkat çekip satılabilmesi için önemli bir yerdi.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p4" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 12px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Ancak <i>Ara</i> o ana kadar varlığından haberdar olmadığım bir ön jüri tarafından elendi, festivale alınmadı. Böyle bir şeyle ilk defa karşılaşıyordum. O güne kadar eleştirmenler ve festivaller tarafından hep el üstünde tutulmuş biri olarak fazla şımardığım söylenebilir belki. Büyük bir gurur kırıklığı yaşadım. Ama benim kişisel derdim ne olursa olsun, ortada ancak Türkiye gibi “authoritarian” ülkelere özgü, kimsenin ses çıkarmaya cesaret edemediği bir büyük haksızlık vardı. Bu noktada o günlerde <i>Empire</i> dergisinin Ekim 2007 sayısında yayınladığım bir makaleyi paylaşmak isterim, hikayeyi derli toplu özetliyor:</span></p><p class="p5" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 3px; text-align: justify;"><b><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">BABİL PİYANGOSU <span class="Apple-converted-space"> </span></span></b></p><p class="p6" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p7" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; text-align: justify;"><i><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Borges, ünlü “Babil Piyangosu” hikayesinde, Babil’de masum bir piyango şirketi olarak kurulan bir örgütü anlatır. Babil halkı, ödüllerin yanında önerilen küçük bir cezayı çok cazip bulur. Piyango şirketi, giderek ödüllerin yanında ciddi cezalar da vermeye başlar. Zamanla ölüm, yaşam, başarı, aşk dahil herşeyi kontrol eden gizli bir yeraltı gücü haline gelir. Kim olduklarını, hatta var olup olmadıklarını kimse bilmez.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></i></p><p class="p6" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><i></i><br /></span></p><p class="p8" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 12px 54px; text-align: justify;"><i><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Ülkemizde de küçük çapta bir Babil Piyangosu var. Türk sinemasına bir ceza verdiler, ben de gururum ve adalet duygum gereği buna şiddetle itiraz ettim.</span></i></p><p class="p9" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 3px 18.6px; text-align: justify; text-indent: 35.5px;"><span class="s1" style="text-decoration-line: underline;"><i><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Ben kim oluyorum?</span></i></span></p><p class="p7" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; text-align: justify;"><i><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Senaryo yazarı ve yönetmenim. 21 yıl önce ilk senaryom Teyzem’in çekilişinden beri, sinemanın bir çok ustasıyla çalıştım, sekiz uzun metrajlı film yazdım.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></i></p><p class="p6" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><i></i><br /></span></p><p class="p7" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; text-align: justify;"><i><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Film çekmeye kalkınca bir baktım, kendim için yazdıklarım yapımcıların ilgisini çekmiyor: Ben de ilk filmimi çok kısıtlı bir bütçeye göre tasarladım, arkadaşların ve çalışanların gönüllü katkısıyla çektim: 9, 2002’de tüm eleştirmenlerin yılsonu listelerinde ilk üçe girdi (Atilla Dorsay’ın listesi hariç), girdiği bütün festivallerden ödüller aldı, o yılın yabancı film Oscar’ı için Türkiye’nin adayı oldu.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></i></p><p class="p6" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><i></i><br /></span></p><p class="p7" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; text-align: justify;"><i><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">2004’te büyük bütçeli bir senaryomu dört farklı yönetmenle birlikte yönettim: Anlat Istanbul da Türkiye’de katıldığı her festivalden, yurtdışında Bangkok ve Roma’dan ödüllerle döndü.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></i></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><i></i><br /></span></p><p class="p7" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; text-align: justify;"><i><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Sonra, iki farklı filme yapımcılardan para bulamayınca, yine 9 gibi “bütçesiz” bir film tasarladım. Tümüyle tek mekanda geçen, dört oyuncunun rol aldığı Ara, yine çalışanların gönüllü katılımıyla çekildi.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></i></p><p class="p10" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 12px 54px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><i></i><br /></span></p><p class="p5" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 3px; text-align: justify;"><span class="s1"><i><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"> <u>Arada kaynamak</u></span></i></span></p><p class="p7" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; text-align: justify;"><i><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Ara, başvurduğum 44. Altın Portakal Film Yarışması’nda kimlikleri, kaç kişi oldukları, kriterleri ve gerekçeleri gizli tutulan bir “gizli ön jüri” tarafından elendi, yarışmaya alınmadı. Benimle birlikte başvuran 30 küsur filmin 20 kadarının da elendiğini öğrendim. (Sayılar belirsiz çünkü resmen açıklanmadı.)</span></i></p><p class="p6" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><i></i><br /></span></p><p class="p7" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; text-align: justify;"><i><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Başvuru sırasında, festivalin düzenleyicisi Türsak’ta bana bir tür ön elemeden bahsedilmişti. Ama bu ancak, filmlerin yarışma standartlarına göre teknik manada değerlendirildiği, rutin bir ön eleme olabilirdi. Sanatsal bir eleme yapacak bir ön jürinin varlığını bilemezdim.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></i></p><p class="p6" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><i></i><br /></span></p><p class="p7" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; text-align: justify;"><i><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Hele bu jürinin Babil Piyangosu’ndakine benzer, isimleri tamamen gizli tutulan bir topluluk olduğunu hayal bile edemezdim. Türsak, sözde “spekülasyonlara yer vermemek” için gizli bir ön jüri oluşturmuş. Bunlar kimdir, kaç kişidir kimse bilmiyor. Hatta ön jüridekiler birbirlerini de tanımıyor. Ünlem. Soru işareti.</span></i></p><p class="p6" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><i></i><br /></span></p><p class="p7" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><span class="s1" style="text-decoration-line: underline;"><i>Biraz sağduyu!</i></span><i> </i></span></p><p class="p7" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; text-align: justify;"><i><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Normal bir ülkede, gizli jüri diye bir yöntem olabilir mi? Diyelim seçim yapılıyor, oy veriyorsunuz, ama sizden başka kaç seçmen var, nerelerde oy kullanmışlar, sandıklar nasıl açılmış, bilinmiyor. Birilerinin kazandığı açıklanıyor ama bunun haricinde tüm sonuçlar gizli. Bu ancak, o sırada iktidar kimse onun işine yarayacak bir seçimdir.</span></i></p><p class="p6" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><i></i><br /></span></p><p class="p8" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 12px 54px; text-align: justify;"><i><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Festivale 30 civarında film, birer adet DVD kopya vererek başvurdu. Peki bu filmler nasıl çoğaltıldı? Birbirini bile tanımayan gizli ön jüri üyeleri, hepsini nasıl izleyip oy verdiler? Bu oylar nasıl sayıldı? En başta, kim bu insanlar?<span class="Apple-converted-space"> </span></span></i></p><p class="p5" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 3px; text-align: justify;"><span class="s1"><i><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"> <u>Cevap yok!</u></span></i></span></p><p class="p7" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; text-align: justify;"><i><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Gizli ön jüriden sadece Atilla Dorsay açıklandı. TV’de itirazlarımı “saldırı” olarak niteleyen Dorsay, beni kuralları bildiği halde, filmi beğenilmediği için mızıkçılık yapan kaprisli sanatçı konumuna itmeye çalıştı. “Bu dünyanın her yerinde böyle, Cannes’da da ön eleme yapılıyor, kimler kimler eleniyor, Ümit de sorup öğrenseydi” dedi.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></i></p><p class="p6" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><i></i><br /></span></p><p class="p7" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; text-align: justify;"><i><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Antalya-Cannes benzemezliğini geçelim, herkes istediğine imrenmekte serbest. Ama bir gizli jüri kumpasını bilmek zorunda değilim. Çünkü Dorsay’ın da bal gibi bildiği üzere, bu işler dünyanın her yerinde böyle olmaz.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></i></p><p class="p6" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><i></i><br /></span></p><p class="p7" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><span class="s1" style="text-decoration-line: underline;"><i>Bir örnek:</i></span><i> </i></span></p><p class="p7" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; text-align: justify;"><i><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Geçen sene Dubai film festivalinin ön jürisine davet edildim. Benimle birlikte Ingiliz, Mısırlı, Tunuslu, Alman vs juri üyelerinin adları basvurular öncesinde açıklandı. 2006 Ekim’inde, on gün boyunca Dubai’de bir otelde ağırlandık ve başvuran 32 filmi, eşit koşullarda izledik. Filmler hakkında konuşmak, yarıda bırakıp çıkmak yasaktı. Kararlar sadece jürinin bulunduğu, dış müdaheleye kapalı bir toplantıda hep birlikte tartışarak, hiç bir şüpheye yer bırakmayacak açıklıkla alındı, tutanaklar imzalandı.</span></i></p><p class="p6" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><i></i><br /></span></p><p class="p8" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 12px 54px; text-align: justify;"><i><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Diğer bir çok festivalde de adları, eğilimleri bilinen “artistik direktör”ler, küratörler bu ön elemeyi yapar. Kime başvurduğunuzu bilir, olumsuz cevaba kızamazsınız. <span class="Apple-converted-space"> </span></span></i></p><p class="p5" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 3px; text-align: justify;"><span class="s1"><i><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"> <u>Şüpheli eleme</u></span></i></span></p><p class="p7" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; text-align: justify;"><i><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Oysa Antalya için “gizli ön jüri” tarafından yapılan ön eleme, Babil Piyangosu kadar fantastik, her tür suistimale, dış müdaheleye açık, şüpheli bir durum. Bu ülkede sinema yapan hiç kimse, bunu içine sindirmemeli.</span></i></p><p class="p6" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><i></i><br /></span></p><p class="p7" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; text-align: justify;"><i><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Elenen filmleri bir ikisi hariç bilmiyorum. Ara’nın ön elemeyi geçen filmlerden daha iyi olduğunu da iddia etmiyorum. Ara küçük olduğunu saklamayan ancak söylediği aykırı şeyler ve üslubuyla iddialı bir film. Diğer filmlerim gibi çok sevenler de olacak, izlemeye dayanamayanlar da. Yarışmaya girseydi ve asıl jüriden tek bir ödül bile almasaydı, itirazım olamazdı. Çünkü filmi, o jüriyi kabul ederek yolladım.</span></i></p><p class="p6" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><i></i><br /></span></p><p class="p8" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 12px 54px; text-align: justify;"><i><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Ama şunu sineye çekmeme imkan yok: Atilla Dorsay dışında kim olduklarını bilinmeyen, sureti belirsiz gizli jürinin sinema zevki asıl jürinin önüne geçti. Genco Erkal, Zeki Demirkubuz, Cem Yılmaz, Hale Soygazi, Nida Karabol, Ugur İçbak, Mahinur Ergun, Mehmet Açar gibi insanlardan kurulu asıl jüriden daha önemli hale geldi. Asıl jüri, Dorsay ve benzerlerinin çizdiği sınırlar içinden bir seçim yapmak zorunda kaldı.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></i></p><p class="p9" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 3px 18.6px; text-align: justify; text-indent: 35.5px;"><span class="s1" style="text-decoration-line: underline;"><i><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Kim Bunlar?</span></i></span></p><p class="p7" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; text-align: justify;"><i><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Ben filmimi bu asıl jüriye yolladım. Arada, karanlıkta, o ana kadar orada olduklarını bilmediğim birileri filmimi el çabukluğu marifet kaybettiler ve adrese ulaşmasını engellediler. 20 küsur başka film de bu süreçte kaybedildi.</span></i></p><p class="p6" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><i></i><br /></span></p><p class="p7" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; text-align: justify;"><i><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Gizli jüri gibi ancak diktatörlüklerde rastlanacak bir saçmalığa, kılıfına uydurulmuş bir oldu bittiye, kimsenin sesi çıkmadı. “Reklam yapıyor” suçlamalarını, mahallenin delisi olmayı göze alıp ortalıkta bağırdım ama sonuç: Tıpp!</span></i></p><p class="p6" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><i></i><br /></span></p><p class="p7" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; text-align: justify;"><span class="s1" style="text-decoration-line: underline;"><i><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Sessizlik:</span></i></span></p><p class="p7" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; text-align: justify;"><i><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Şu ana kadar, bir ikisi hariç elenen diğer filmlerin yönetmenlerinden ses çıkmadı. Meslek birliklerinden ses çıkmadı. Elemeyi geçen filmlerin yaratıcılarından “geçmiş olsun” dışında ses çıkmadı Anlıyorum tabii, 300 bin YTL ödül, kariyer, köprü, ayı, dayı, fincancı katırları vs.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></i></p><p class="p6" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><i></i><br /></span></p><p class="p7" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; text-align: justify;"><i><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Peki gurur, dürüstlük, hakkaniyet, vb?</span></i></p><p class="p6" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><i></i><br /></span></p><p class="p7" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; text-align: justify;"><i><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bu gidişe dur diyebilecek tek yetkili, asıl jüri de sustu. En azından “gizli jüri”yi yok sayıp tüm filmleri görmek, kendi değerlendirmelerini yapmak isterler diye umuyordum. Onlara bir “açık mektup” bile yazdım. Ama: Tıpp!</span></i></p><p class="p6" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; min-height: 15px; text-align: justify;"><i><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"> </span></i></p><p class="p7" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; text-align: justify;"><i><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Festivalden 8 gün önce yazıyorum. Bundan sonra neler olacağını, sonuçları kestiremiyorum. Belki bir mucize olur, birileri konuşur.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></i></p><p class="p6" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><i></i><br /></span></p><p class="p7" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; text-align: justify;"><i><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bazen içimden makul olmaya çalışan bir ses, herşeyin komplo olmayabileceğini, belki de bütün sefaletin Babil Piyangosu’ndaki gibi, şans ya da kahpe kaderin eseri olduğunu söylüyor.</span></i></p><p class="p6" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><i></i><br /></span></p><p class="p7" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; text-align: justify;"><i><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Yine de 44. Altın Portakal, bu ülkede bin bir zorlukla film yapanlara, Türk Sinemasına, hakarete varan bir haksızlık etti. Belki hikayedeki Babil halkı gibi, gizli/açık iktidara hayır diyemeyen Türk Sineması da bu hakareti hak etmiştir.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></i></p><p class="p6" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><i></i><br /></span></p><p class="p7" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; text-align: justify;"><i><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bütün bu süreçte yer alanları, gizli jüri gibi bir saçmalığı icad edenleri, içlerine sindirenleri, sessiz kalanları, gülümseyerek ödül alıp-verecekleri şimdiden kutlarım.</span></i></p><p class="p6" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><i></i><br /></span></p><p class="p7" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 0px 54px; text-align: justify;"><i><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Ben en temelde hayatta gördüğüm haksızlıklara dayanamadığım için yazdım, sinemacı oldum. Sinemanın o haksızlıkların bizzat yuvası olabileceğini bilmiyordum.</span></i></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bu yazı da büyük bir sessizlikle, daha doğrusu sessiz bir öfkeyle karşılandı. Yakın arkadaşlarımın bile, <i>artık biraz fazla oldun, kendine zarar veriyorsun, bırak bu işin ucunu</i> dediği günleri gördüm. Ama festival başladıktan sonra eleştirmenlerden <i>Ara</i>’ya gönderme yapan yazılar gelmeye başladı. Birçok yazı festivale katılan filmlerin kalitesini düşük bulurken örneğin Uğur Vardan <i>Ümit Ünal’ın reddedilen filmi bunlardan daha kötü olabilir mi</i> diye soruyordu. Film çıktıktan sonra çıkan pek çok olumlu eleştirinin arasında Fatih Özgüven, 27 Mart 2008’de Radikal’de çıkan yazısında da <i>Ara neden Antalya festivalinin yarışma filmleri arasına giremedi? Birçok başkaları gibi ben de bunu anlayamıyorum. Girmeliydi ve eğer girseydi, en azından oyuncularından birinin, Selen Uçer'in ödül alacağına kesin gözüyle bakılabilirdi</i> diye yazdı. Nitekim film <i>15. Adana Altın Koza Film Festivali</i>’ne katıldı ve Selen Uçer’le En <i>İyi Kadın Oyuncu Ödülü</i>’nü, <i>En İyi Kurgu</i>, <i>En İyi Senaryo</i> Ödüllerini aldı. <i>27. İstanbul Film Festivali</i>’nde <i>Jüri Özel Ödülü</i>’nü ve Serhat Tutumluer ile <i>En İyi Erkek Oyuncu Ödülü</i>’nü aldı.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Sadece Türkiye’de değil dünyanın her yerindeki festivallerde kişisel tasarruflar maalesef öne çıkabiliyor. Kişisel çekişmeler seçimleri etkileyebiliyor. Benimki küçücük bir örnek, çok daha iyi filmlerin hakkı yenebiliyor.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Yıllar içinde acıyla öğrendim ki, bir meslekte sadece kendi alanında iyi olmak, kendi işini iyi yapmaya çalışmak yetmiyor, aynı zamanda rakip olabilecek herkesin önünü kesmek de gerekiyormuş. Geçen gün öğrendiğim bir deyişe göre: “Yarışta kazanmak için sadece sizin iyi olmanız yetmez, rakiplerinizin de başarısız olması gerekir.” Çok genç yaşta genelde hep dostça, saygıyla karşılandığım bir mesleki ortama girmiştim, bu yüzden şımarıkça bir naifliğim vardı. Dedikoduların, komploların bana bulaşmayacağını sanıyordum. Elbette yüzüme karşı hakaret eden, kötülük yapanlar olmuştu ama onlar zaten herkese kötü davranan, tescilli “kötü”ydüler. Geri kalan dünya sanki daha adil ve dostça bir yerdi. İlk defa <i>Ara</i> sayesinde, gözlerim daha sert ve gerçek bir dünyaya açıldı. Birtakım tanıdıkların yaptığı dedikodular, kötücül ayak oyunları, örneğin çok yakından tanıdığım bir yönetmenin bulunduğu jüride, sadece <i>Ara</i>’ya ödül verilmemesi için “<i>Ümit yönetmen değil</i>” diyecek kadar ileri gitmesi, canımı çok yaktı. En İyi Film ödülünün <i>Ara</i>’ya verilmemesi için canla başla uğraşmış, <i>O zaman en azından En İyi Yönetmen ödülünü Ümit’e verelim</i> diyen bir başka jüri üyesine de öyle demiş: <i>Ümit yönetmen değil, yazar</i>. Ben bu işi böyle öğrenmemiştim. Ama böylece dersimi de almış oldum.</span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><i>Ara</i>, 2008 yılında; <i>Stockholm Uluslararası Film Festivali</i>, <i>Roma Uluslar arası Med Film Festivali</i>, <i>New York Türk Filmleri Festivali</i>, <i>Montpellier Film Festivali</i> gibi bir çok festivali gezdi. İsviçre, Basel’de bir sanat merkezinde üç hafta gösterildi. 2010 Ağustos'unda Polonya, Wroclaw <i>New Horizons Festivali</i>’ne davet edildi. Benim de katıldığım iki gösteriminde, aldığı tepkiler çok güzeldi. 2010’da ayrıca Prof. Seçil Büker’in doktora öğrencilerinin makalelerinden derlediği <i>Karpuz Kabuğu Denize Düşünce</i> adlı kitapta <i>Ara</i> hakkında kapsamlı bir makale yer aldı. Şok denebilecek bir doğumla dünyaya gelmiş olmasına rağmen filmlerim içinde uzun ömürlülerden biri olacak sanıyorum.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><i>Teyzem</i>, <i>9</i> ve <i>Ara</i> hayatımda yaptığım en samimi işlerdir, aynı zamanda en sevdiklerim ve kendimi bir “sanatçı” olarak en başarılı gördüğüm filmlerdir. <i>Ara</i> ve <i>Teyzem</i> otobiyografik filmler. <i>9</i>’da ise yaşadığım topluma dair çok samimi bir acı var. <i>9</i>’da bu ülkeye dair hissettiklerimi, hiçbir şeyden korkmadan, hiçbir şeyi hoş göstermeye, seyirciye şirinlik yapmaya çalışmadan anlattım. Bu kitap hazırlanırken henüz seyirci karşısına çıkmayan son filmim <i>Nar</i> da bence <i>Ara</i> ve <i>9</i>’la tema ve üslup açısından bir üçlü oluşturabilir. Kitabın sonunda <i>Nar</i>’dan yine söz edeceğim...</span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: x-small;"><i><b>Işık Gölge Oyunları</b> Ümit Ünal - Gül Yaşartürk YKY Yayınları (İlk Basım 2012)</i></span></p>Umit Unalhttp://www.blogger.com/profile/05042167147797977641noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3816833101055702693.post-4027582288242910942023-09-22T11:45:00.008+03:002023-09-22T14:21:28.265+03:00İlk Filmim: 9 - "Işık Gölge Oyunları" kitabından. <p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhH26BhV0Z-Y4RcDaFEzvd1vLSKXOrLVj3FdVRDLXhEnwhd0cZF2JUlj5DJRqnpFm8f0dmQrIx6vNCh2UPOs21KFgVTtGXfyvisigoIbJCpA9G8XQkJ7IAKqo8MDw-eSZRIkwss_1S8h32KUbOW0hUseghk4q9SVnknxkFKaqoCbWlZqKHLthoRRXJ5EhXt/s2158/9afis%CC%A7.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><span style="font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="2158" data-original-width="1462" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhH26BhV0Z-Y4RcDaFEzvd1vLSKXOrLVj3FdVRDLXhEnwhd0cZF2JUlj5DJRqnpFm8f0dmQrIx6vNCh2UPOs21KFgVTtGXfyvisigoIbJCpA9G8XQkJ7IAKqo8MDw-eSZRIkwss_1S8h32KUbOW0hUseghk4q9SVnknxkFKaqoCbWlZqKHLthoRRXJ5EhXt/w271-h400/9afis%CC%A7.jpg" width="271" /></span></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: left;"><span style="font-size: medium;">Tasarım: Bülent Erkmen</span></td></tr></tbody></table><p></p><div style="text-align: left;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></div><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span><p></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Reklam çekmek bana teknik manada çok şey öğretti, başka türlü Türk sinemasının mütevazi koşullarında hiçbir zaman deneyemeyeceğim bir sürü tekniği, aleti, rahat yapım koşullarını deneme şansım oldu. <i>9</i>’un ilk düşünceleri 1997-1998 yıllarında RPM/Radar reklam ajansında çalışırken ortaya çıktı. <i>9</i>, Türkiye’de video çekilip 35 mm filme aktarılan ilk filmdi. Bu tekniğin dünyada pek çok denemesi vardı ama burada yoktu. Herkes çekiniyordu yapmaya. Reklam çekerken Mini DV ile çektiğim, 35mm’e aktarılıp sinemada yayınlanan reklamlarım olmuştu. Sonucun ne kadar güzel olduğunu görünce <i>9</i>’u yapma cesareti buldum. Bugün video çekip filme aktarmak neredeyse standart işlem oldu, hemen hemen herkes böyle yapıyor. O zaman içinse oldukça cesur, deneysel bir adımdı.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">RPM’de çalıştığım süreçte, <i>9</i>’un, yanı sıra <i>Anlat İstanbul</i>’un ilk halini yazmış, <i>Aşkın Alfabesi</i>’ni bastırmış ve <i>Kuyruk</i>’u yazmaya başlamıştım. Oldukça verimli bir dönemdi benim için. Reklamı ihmal ederek bunları yaptığımı düşünmemeniz için, reklamda da bir sürü ödüllü işler yaptığımı ve mutlu bir reklamcı olduğumu ekleyeyim.</span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">1999 yılında, sadece yönetmenlik yapmak üzere RPM’den ayrıldım. On, on beş filmlik bir “show-reel”im olmuştu. Reklamlar çekiyordum bir yandan da yapımcı Zeynep Özbatur’la o sonradan <i>Anlat İstanbul</i> olarak çekilen <i>İstanbul Masalları</i> projesi üzerine çalışmaya başladık.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bir yıl kadar projeyi geliştirmeye, yabancı ortak bulmaya çalıştık. Oyuncularla görüşüyor, Eurimages başvurusu için hazırlık yapıyorduk. 2000 yılında Türkiye’nin bitmek bilmez krizlerinden biri daha çıktı. Türk lirası yine yüzde yüz devalüasyona uğradı. Film maliyetleri bir günde büyüdüğü için filmin yapılması imkansız hale geldi. Bir milyon doları aşan bütçesiyle <i>İstanbul Masalları</i> proje aşamasında yarım kalınca büyük öfkeye kapıldım. <i>Parasız film yapacağım</i> demeye başladım.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><span class="Apple-converted-space"> </span><i>9</i>’u, <i>Anlat İstanbul</i>’dan sonrası için, ikinci film olarak düşünüyordum aslında ama bir anda öne geçti. Onun da hikayesini daha önce anlattığım gibi RPM/Radar’da çalıştığım sırada düşünmeye başlamıştım.</span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span class="Apple-converted-space"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"> </span></span></p><p class="p3" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><b><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">İlk Filmim: 9</span></b></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bay Paul, <i>(RPM'nin kreatif direktörü ve sahibi Paul McMillen) </i>İstanbul Tiyatro Festivali için bir reklam çekmişti. Oyuncular karanlıktan ışığa yavaşça girerek farklı duyguları ifade eden yüzler yapıyorlar, “maskeler” yaratıyorlardı. Korkunç bir yüz, çok güzel gülümseyen bir yüz, ağlayan bir yüz ya da ürkütücü bir yüz gibi... Bu görüntülerden çarpıcı bir kurgu yaparak reklamı oluşturduk. Her oyuncuyu uzun uzun çekmiştik, festivalin açılış salonundaki ekranlardan gösterilmek üzere, arta kalan görüntülerden uzun, yarım saatlik bir kurgu yaptık. O kurguyu yaptığımız sırada yakın plan yüzün çok sinemasal bir malzeme olduğunu bir kere daha hissettim. Dreyer ya da Bergman'ın yıllar önce gösterdiği gibi, perdede beliren yakın plan yüz seyirciyi hipnotize edebiliyor. Bu yüzler aynı zamanda hikaye anlatıyor olsa, nasıl bir hikaye olurdu diye düşündüm. En sürükleyici hikaye motiflerinden biri cinayettir. Bir cinayet çevresinde oluşan bir sorgu olsa diye hayal ettim. Tiyatro festivali reklamını bir günde çekmiştik. Altı karakter olsa, altısına da birer çekim günü versem ve aynı ışık altında, altı insanın sorgu görüntülerini sanki polis tarafından videoya çekilmiş gibi kurgulasak nasıl olur diye hayal ettim. <i>9</i>, aslında tamamen böyle bir basit yapım fikrinden yola çıktı.</span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span class="Apple-converted-space"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"> </span></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Sinemada maliyet getiren şeylerin başında mekan değişikliği gelir, küçük bütçeli film yapmak isteyen yönetmenler genelde tek mekanda geçen filmlere yönelirler. Ancak tek mekan her zaman düşük bütçenin garantisi olmayabilir. Tek mekanda geçen bir film de karmaşık mizansen ve kamera hareketleri, özel ışıklar, efektler vb içeriyorsa oldukça pahalıya gelebilir. Benim derdim küçük bütçeli bir film yapmak ama film kalitesi konusunda hiç bir şeyden fedakarlık etmemekti. Bu nedenle, tek mekan içinde kadrajı da teke indirdim. Filmi tek mekan, tek kadraj ve tek sorgu ışığı altında bir film olarak tasarladım.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Çok satan Türk gazetelerinin cinayet, kavga, soygun, yangın vs içeren üçüncü sayfa haberleri bir çok filme ilham vermiş, hatta örneğin Zeki Demirkubuz’un bir filmine isim bile olmuştur. <i>9</i>’un da ilk fikri bir üçüncü sayfa haberiydi. Bir mahallede üç genç bir araya gelerek, sözde satanist bir ayin sırasında bir genç kızı öldürmüşlerdi. Gençlerin hepsi çok geleneksel ailelerden geliyordu. Birinin babası kasaptı, sözde satanist ayin sırasında öldürdüğü kediyi nasıl keseceğini babasının dükkanında öğrenmişti. Bu haber beni çok sarsmıştı. İstanbul’un ve Türkiye’nin diğer büyük şehirlerinin çevresinde büyüyen “varoş”lar, eskinin gecekondunun yeni zamanların konserve beton blok mahalleleri bana çok acıklı ve ürkütücü görünüyordu. Hiç bir şey olmuyormuş gibi görünen o gri, sarı tozlu sokaklarda birden inanılmaz bir şiddet başgösterebiliyordu. O yıllarda hemen hemen her kanalda bir “mahalle dizisi” vardı. Ertem Eğilmez’in 1970’lerde, Frank Capra filmlerine özenerek çektiği “sıcak insani ilişkiler”e dayalı bakkal amca, tonton manav. Laz kapıcı, iyi yürekli teyze, babacan polis, içli lokantacı vb karakterleriyle dolu bu diziler, İstanbul varoşlarında sürekli yeniden üretilen hayatın karşısında ancak zavallı birer nostalji örneği olabiliyorlardı. Bu “cici mahalle” fikrine karşı bir şey söylemek istiyordum.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><i>9</i> için ilham veren, Cihangir sokaklarının iki simasından da bahsetmem gerek. Bir tanesi evsiz bir genç kadındı. Yüzü güneşten ve soğuktan koyulaşmıştı. Saçları kıtık kıtık olurdu hep. Kat kat giyinir, serseri çocuklar, çöp toplayan adamlar, kendisi gibi sokakta yatıp kalkan diğer insanlarla takılırdı. Türktü herhalde ama yanından geçerken duyduğum sözlerini anlayamazdım, sanki başka bir dilden konuşurdu, sık sık elinde bir bira ya da şarap şişesiyle görülürdü. Soğuk bir kış günü onu Alman Hastanesi’nin yanından giren dar sokakta bir battaniyeye sarınmış oturuken görmüştüm. Ben geçerken hava almak ister gibi battaniyeyi araladı. Battaniyenin altında çırılçıplaktı. Sarı kara bedeni yer yer morluklarla kaplıydı. Bir görüşümde de hamileydi, kocaman bir karnı vardı. Sokaklarda birkaç yıl yaşadıktan sonra ortadan kayboldu.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span class="Apple-converted-space"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"> </span></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bir de “Amerikalı” vardı. Anna <i>(eski eşim)</i> ile oturduğumuz ilk eve taşınırken hamal arayınca, <i>caminin orda Amerikalı var, o taşır</i> demişlerdi. Amerikalı beyaz gür sakallı, iri yarı, cin gibi bakışlı bir adamdı. 50 yaşlarındaydı ama çok dinç ve güçlüydü. Birkaç arkadaşıyla birlikte evi taşımışlardı. Amerikalı lakabını sadece bir lakap olarak düşünmüştüm, aslı varmış: Anna ile İngilizce konuşuyorduk, işini bitiren Amerikalı bana döndü ve Amerikan aksanlı, çok akıcı bir İngilizceyle bir şeyler söyledi. Hiç beklemiyordum, şaşkınlıkla kim olduğunu nasıl bu kadar iyi İngilizce bildiğini sordum. Amerika’ya gidip on üç sene kaldığını, orada çalıştığını, New York, “Frisco”, Los Angeles, “bir ara Utah” gezdiğini anlattı. <i>Sonra valide hastalandı, geldik... sonra dönemedik işte... Kaldık burda... Evler dükkanlar vardı sattık hepsini...</i> Onun hayatını birkaç cümlede anlatırken kullandığı sözler neredeyse aynen <i>9</i>’daki Amerikalı karakterine hayat verdi. Yaşlanmasına ve ciddi hastalıklar atlatmasına rağmen Amerikalı hala Cihangir’de yaşıyor ve caminin yanından her geçişimde beni İngilizce sözlerle selamlıyor.</span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Amerikalı, evsiz genç kadın, üçüncü sayfa haberi satanistler, mahalle dizileri.. Hepsi bir araya geldi ve <i>9</i>’un ilk iskeleti çıktı. Senaryoyu gördüğümüz değil, göremediğimiz şeyler üzerine yazacaktım. Herkesin birbiri hakkında konuştuğu, sürekli dedikodu ve rivayet üretilen bir mahalleyi anlatacaktım. <i>Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı, tozlu sokakların altında bir lav tabakası akan</i> bir mahalleyi.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Senaryoyu bildiğim ve alıştığım yöntemlerin tersine, hiçbir plan, tretman kurmadan yazdım. Arada ilerisi için notlar alıyordum ama özet hikaye yoktu. Senaryo sadece diyaloglar üzerine kuruluydu. Diyaloglar geliştikçe silip yeniden yazarak, herşeyi yazı sırasında keşfederek senaryoyu oluşturdum. İlk yazım bir buçuk ay kadar sürdü. Sağlı sollu, aksiyon/diyalog yazımını da terketmiştim. Çok az görsel tanım vardı. Senaryonun çoğu sadece diyalogtan oluşuyordu.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Uzak bir mahallede, evsiz kim olduğu bilinmeyen genç kadın vahşi bir şekilde<span class="Apple-converted-space"> </span>öldürülmüştür. Irzına geçildiği, başının taşla ezildiği, üstelik ölmeden önce hamile olduğu belirlenmiştir. Mahalleden altı kişi paralel sorguya alınmıştır. Sorgu sırasında birbirlerini suçlar, mahallenin ve kendi karmaşık hayatlarının tarihine dair sırlar ortaya dökerler.</span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Tek bir çıplak ampulle aydınlanan karanlık bir sorgu odası hayal etmiştim. Bu odaya filmlerdeki gibi bir aynalı pencereden bakacaktık. İçeride konuşan insanlar, deney hayvanları gibi, polis tarafından 2-3 kamera ile kayda alınıyor olacaktı. Bu görüntüler aynalı pencerenin önündeki monitörlerden görünecekti. Bir ana kamera, iki de yardımcı kamera ile çalışmayı öngörmüştüm. Bir de filmin yarısında ne olduğunu anlayacağımız amatör kamera görüntüleri kullanmayı düşünmüştüm. Bunları bir el kamerasıyla tamamen amatör koşullarda çekmeyi planlamıştım.</span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Aynı okulda sinema okuduğum görüntü yönetmeni arkadaşım Aydın Sarıoğlu ile konuştuk.<span class="Apple-converted-space"> </span>Görüntü konusunda yaratıcı, farklı fikirler kattı. Ben mekanın tamamen karanlık olmasını, oyuncuların çıplak bir sarı ampul altında oturmasını hayal ediyordum. Aydın daha derin görüş alanı olan, mahzen gibi bir mekan ve fluoresan ışık kullanma fikrini sundu, çok hoşuma gitti. Sinan Çetin’le çalıştığım dönemden tanıştığım, görüntü yönetmeni/yönetmen Haluk Bener’le konuşmaya başladık. Haluk da prodüksiyon anlamında yardım edebileceğini söyledi ve aramıza katıldı.<span class="Apple-converted-space"> </span>Filmin her şeyini neredeyse maliyetsiz bulduk. Kamera ücretsiz geldi. Oyuncular ücretsiz oynadı. Reklam prodüksiyonu ile uğraşan PTT Film çok yardımcı oldu. Depo olarak kullandıkları mekanı verdiler. Sadece öğlen yemekleri ve minimum biçimde yol parası vs harcayarak, tamamen amatör bir heyecanla işe giriştik. 2001 yazında, Asmalımescit'te ve İstanbul’un eski mahallelerinde on iki günde çektik.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Ali Poyrazoğlu’nu <i>Arkadaşım Şeytan</i>’dan beri severdim, Amerikalı rolünün ona yakışacağını düşünmüştüm. Ali Poyrazoğlu, ilk buluşmamızda senaryoyu eline aldı, <i>Bu ne? Hım, Dokuz... Tamam oynuyorum</i> dedi ve bir kenara koydu, kapağını bile açmadan. Ama senaryoyu okuyunca Firuz karakterini oynamak istediğini söyledi. Senaryodaki Firuz yirmili yaşlarda arkadaş grubundan, Kaya ile Tunç ayarında bir çocuktu, mahallenin zenginlerinden birinin oğluydu. Önce bu istek çok tuhaf geldi, yine de düşünmek için izin istedim. Sonra Firuz’un diğer iki mahalle delikanlısından daha yaşlı olması fikri hoşuma gitti ve senaryoyu buna göre değiştirdim, yeniden yazdım. Böylece aslında Firuz karakteri daha dokunaklı biri oldu. Yaşadığı aşk da daha yakıcı, insanın içini acıtan bir hal aldı. Türk filmlerinde eşcinsel karakterler çoğunlukla “macho” yönetmenlerin elinde dışarıdan bir bakış açısıyla, çoğunlukla karikatürize tipler olarak hayat bulabilir. Firuz, sinemamızda bir derinliği olan ve kendini cesaretle ifade edebilen ender eşcinsel karakterlerdendir. Daha önce Türk Sineması’nda Firuz'un filmin sonunda yaptığı gibi açık ve samimi bir eşcinsel ilan-ı aşk gördüğümü hatırlamıyorum.</span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Cezmi Baskın’ın da oynayacağı karakterle ilgili getirdiği önerileri kabul ettim. Cezmi Baskın, filmde Kitapçı Salim’i oynar. Bazı oyuncularda hep, bir tür kendine yontma alışkanlığı vardır. Cezmi de <i>bu adamın mahalle ile ilişkisi hiç yok. İçine kapalı tamam, ama daha yakın ilişkisi olsa... Zamanında Saliha ile bir ilişkisi olmuş bile olabilir</i> dedi. Saliha filmin en tutucu karakteri, yaşlı, başörtülü, kaskatı bir kadındı. İlk başta bu fikir de çok saçma geldi. Ama hep olduğu gibi, ertesi sabah uyandığımda fikri sevdim. Hatta Saliha'nın tek oğlu Kaya’nın babasının da Salim olmasına karar verdim ve birden filmin hikayesinin temel izleklerinden biri haline geldi bu değişiklik.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><i>9</i>’un temel metaforu gündelik faşizmdir. Birbirimizi nasıl mahvediyoruz, otorite ile karşı karşıya kalınca nasıl birbirimizi satıyoruz, nasıl iktidarın dilini konuşuyoruz…Faşizmin 20. yüzyıldaki en büyük kurbanları Yahudiler, neredeyse tüm dünyanın bilincine kazılı bir simgeye dönüştüler. Kirpi’nin büyük olasılıkla Rusya ya da Ukrayna'dan gelmiş bir Yahudi olmasını, tüm halkayı tamamlayacak, filmin alegorisini bütünleyecek bir unsur olarak düşündüm. Yahudi müzikleri, özellikle Yiddish şarkıları her zaman hoşuma giderdi. Öyle bir çocuk şarkısı kullanmak istiyordum. <i>Saposhkelekh*</i> şarkısını Zeynep Özbatur’un şirketinde <i>İstanbul Masalları</i>’na çalıştığımız sırada tanıştığım Alman yapımcı Judit Ruster önerdi. Onun da annesinin dinlediği meşhur bir anonim şarkıymış. Şarkıyı filmde asistanlık ve oyunculuk da yapan Sezgin Devran sadece vokal olarak çok güzel seslendirdi.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><i>9</i>’da bir puzzle yapısı kurmak istedim. Hani düz bakınca bir şeye, çevirip tersten bakınca başka bir şeye benzeyen çizimler vardır. Bakış açınıza göre yaşlı bir kadın ya da genç bir kız olur. Tıpkı 9 rakamının 6 olabilmesi gibi. Nereden, hangi taraftan bakılırsa onun anlaşılabileceği bir yapı. Elinizde çevirebileceğiniz üç boyutlu bir biblo hayal edin, her çevirişte başka bir şeye benzesin. <i>9</i>’da bunu hedefledim. Filmde hemen hemen her soru cevaplanır, biri dışında: <i>Katil kim?</i> Katil baktığınız açıya göre değişebilir. Katilin kim olduğu, filmin yazarı olarak, benim bakış açımdan çok belirgin. Ama başka bir açıdan bakan bir seyirci, filmdeki karakterlerden herhangi birini katil sanabilir. Bütün uçları açık bıraktım.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bu bakış açısı meselesini korumak için, filmin adının rakamla <i>9</i> olması konusunda ısrarcıydım. Ama birkaç yerde (Imdb dahil) <i>Dokuz</i> diye yazımlara rastlıyorum. Bu tip şeyler bir noktada elden kaçıyor maalesef. Filmin adı rakamla <i>9</i>’dur, <i>Dokuz</i> değil.</span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span class="Apple-converted-space"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"> </span></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><span class="Apple-converted-space"> </span><i>9, </i>Türk toplumunun benim durduğum yerden bir panoramik görüntüsünü çekme ve bunu polisiye bir örgü içinde aktarma deneyidir. Filmdeki her karakter bir kesimin temsilcisidir. Yenik asiler, kayıp gençler, Türkiye'de kadın varoluşunun en uç iki noktasında duran iki kadın, iktidara en yakın gibi görünen ama en uzakta duran bir yalnız adam... Hepsinin günlük hayatta bir çok benzeri bulunabilir.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><i>Teyzem</i>’den sonra profesyonel senarist havasına girmiştim, kafamı Yeşilçam’a kiralamaya başlamıştım. Belli formüllere göre, ticari, ticari olmasa bile sonuçta insanları etkilemeye çalışan, insanların zaaflarından yararlanmaya çalışan işler yazıyordum. Bence <i>9</i>’un farkı, kendimi her aşamasında tamamen serbest bıraktığım bir film olmasıdır. Yazarken, çekerken, kurgularken seyirciyi, eleştirmenleri, festivalleri hiç düşünmedim diyebilirim. Kendimi önceden bir formülle, bir sloganla kısıtlamadım. Sonunda ne çıkacağını bilmiyordum. Açıkçası tek odada geçen, sadece sözlere dayalı bu metinden bir film çıkıp çıkmayacağını bile bilmiyordum.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Bazı eleştirmenler filmlerimin, özellikle <i>9</i>’un “deneysel” olduğuna dair yorumlar yapıyorlar. Ben bu kelimeden nefret ederim. Çünkü çoğu zaman bir şey denemiyorum, ne yaptığımı gayet iyi biliyorum. Ancak, <i>9</i>’un hem yapım hem de hikaye manasında deneysel olduğunu kabul etmem gerek sanırım.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"><i>9</i> için oyunculara teklif götürdüğümde: <i>Böyle bir proje var, kendim yapımcı olacağım, sizin de filmde yer almanızı istiyorum ama sonuçta ne çıkacak bilmiyorum, var mısınız?</i> diyordum.<span class="Apple-converted-space"> </span>Çünkü her şeyi yaptıkça öğreniyor, projeyi adım adım yaratıyordum. Örneğin filmi çekmeye başladığımızda nerede kurgulayacağımızı bile bilmiyorduk. Resmi bir çekim iznimiz, yapımcı belgemiz, kontrat sözleşme gibi bürokratik formalitelerimiz yoktu. Evet senaryo okurken sürükleyiciydi ama seyirci doksan dakika boyunca filmi seyredebilecek miydi? Tahmin edemiyordum. <i>9</i> ilk film olmanın ötesinde çok büyük bir yönetmenlik sınavıydı benim için. Bittiğinde o sınavı geçtiğim için çok mutlu oldum. Bir odanın içinde altı kişi konuşuyor, dışarıya amatör kamera görüntüleriyle çok ender çıkıyoruz. Bütün filmde taş çatlasa, on dakika ya da daha bile azdır o “dış” bölümler. Ama izleyici hikayeye kapılıp seyrediyor filmi.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><span class="Apple-converted-space"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;"> </span></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia; font-size: medium;">Filmi bitirdiğimizde İngiltere’de yaşıyordum. 2000 yılının Mart ayında ikinci kızımız Mina doğmuştu. Kısa bir süre sonra Anna ve çocuklar İngiltere’ye gitmişlerdi, oraya yerleşmeye karar vermiştik. Anna orada ev arıyordu. 2001 yılının Ağustos ayında, Anna’nın ailesinin de yaşadığı Hitchin kasabasında ev alarak, İngiltere’ye taşındık. Ben reklam çekimleri için İstanbul’a gelip gidiyordum, çoğunlukla oradaydım. <i>9</i>’un kurgusunu bitirdikten sonra İngiltere’ye döndüm. O dönem televizyon kanalları sinema filmlerini yüksek ücretlerle satın alıyorlardı. <i>9</i>’u da tüm baskı-aktarım masraflarını çıkaracak bir ücrete satabileğimizi tahmin ediyordum. Ancak, hiç kimsenin tahmin edemeyeceği bir felaket gerçekleşti: 11 Eylül. Bildiğimiz dünya tepetaklak olmuş, ülkenin sınırlarında savaş ihtimali bile belirmişti. Reklam işleri, televizyon işleri, her şey belirsiz bir süre için durdu. Filmi satmak için başvurduğumuz tüm kanallar, hiçbir şey satın alamadıklarını söylediler, her kapıdan döndük. Zaten bankada birikmiş paramın büyük kısmını evin peşin mortgage ücretine ve onarımına harcadığım için parasızlıktan bir anda İngiltere’de kalıverdim. <i>9</i> aylarca elimizde video haliyle bekledi. 35mm filme aktaramadığımız için aylarca sadece arkadaşlarımla ev gösterimlerinde paylaştığım bir film oldu. Gören herkes filmi beğeniyordu ama elimizdeki video kasetler haricinde henüz film bitmemiş haldeydi. Derken çekimler boyunca bize zaten yardım etmiş olan PTT Film’den yapımcı arkadaşlar Tünay ve Şebnem, laboratuar işlemlerini karşılayarak, filme ortak olmayı önerdiler. <i>9</i>, bu sayede filme basılabildi, ardından İstanbul’da yarışmaya girdi, En İyi Film ödülü aldı ve sonrasında Yabancı Film Oscarı için Türkiye'nin adayı seçildi, o yılın en iyiler listesinde hep başlardaydı.</span></p><p class="p2" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: justify;"><br /></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><span class="Apple-converted-space" style="font-size: medium;"><br /></span></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><span class="Apple-converted-space"><br /></span></span></p><p class="p1" style="font-feature-settings: normal; font-kerning: auto; font-optical-sizing: auto; font-stretch: normal; font-variant-alternates: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; font-variation-settings: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;">* Saposhkelekh- Çizmelerim bir Yiddish şarkısıdır. Yiddish Orta ve Doğu Avrupa'da yaşayan Aşkenaz Yahudilerinin dilidir. Şarkının ilk kıtası Türkçe’de şöyle söylenebilir: “<i>Çizmelerimi satarım. Kendimi arabaya koşarım. Yeter ki senle olayım. Çünkü ben sensiz, sen bensiz kapısız tokmak gibiyiz. Yavru kuşum benim, güvercinim”</i></span></p>Umit Unalhttp://www.blogger.com/profile/05042167147797977641noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3816833101055702693.post-9383443301979967892023-08-30T14:36:00.000+03:002023-08-30T14:36:08.137+03:00Rastgele Kadraj: “9” Üzerine Bir Sohbet - Deniz Kıral ve Öykü Gizem Gökgül<p> <a href="https://parsomenfanzin.com/category/rastgele-kadraj/" rel="category tag" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-color: #f1f1f1; box-sizing: border-box; color: #6d6d6d; font-family: inherit; font-size: 0.9rem; font-weight: 900; letter-spacing: 1px; outline: none; text-decoration-line: none; text-transform: uppercase; transition: all 0.1s ease-in-out 0s;">RASTGELE KADRAJ</a></p><header class="post-header" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-color: #f1f1f1; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: "Open Sans", sans-serif; font-size: 17px; margin-bottom: 30px;"><h1 class="post-title" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border-bottom-color: rgba(0, 0, 0, 0.2); border-bottom-style: solid; border-image: initial; border-left-color: initial; border-left-style: initial; border-right-color: initial; border-right-style: initial; border-top-color: initial; border-top-style: initial; border-width: 0px 0px 1px; box-sizing: border-box; font-family: Karla, sans-serif; font-size: 1.75em; letter-spacing: -1px; line-height: 1.25em; margin: 0px 0px 10px; padding: 0px 0px 16px; word-break: break-word;">Rastgele Kadraj: “9” Üzerine Bir Sohbet<br /></h1></header><div class="post-meta" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-color: #f1f1f1; box-sizing: border-box; color: #999999; float: left; font-family: "Open Sans", sans-serif; font-size: 0.875em; font-weight: 700; line-height: 17.85px; margin: 6px 20.3984px 40px 0px; width: 183.594px;"><span class="post-meta-author" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box; clip: rect(1px, 1px, 1px, 1px); display: block; height: 1px; margin-bottom: 10px; overflow: hidden; position: absolute; width: 1px;">Author: <a href="https://parsomenfanzin.com/author/onurcali/" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box; color: #6d6d6d; outline: none; text-decoration-line: none; transition: all 0.1s ease-in-out 0s;">Parşömen Edebiyat</a></span></div><div class="post-inner" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-color: #f1f1f1; box-sizing: border-box; float: right; position: relative; width: 612px; z-index: 5;"><div class="post-content" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;"><blockquote style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background: rgb(250, 250, 250); border: 1px solid rgb(238, 238, 238); box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; font-style: italic; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 30px 30px 0.5em 90px; position: relative;"><p style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: center;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Deniz Kıral ve Öykü Gizem Gökgül’ün Rastgele Kadraj sohbetlerinde bir konukları var. İkili, “9” filmi üzerine yönetmen Ümit Ünal ile gTalk üzerinden sohbet ettiler.</strong></p></blockquote><div class="wp-block-image" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: "Open Sans", sans-serif; font-size: 1em;"><figure class="aligncenter size-large is-resized" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box; clear: both; margin: 0px auto 1.2em;"><img alt="" class="wp-image-27507 jetpack-lazy-image jetpack-lazy-image--handled" data-attachment-id="27507" data-comments-opened="1" data-image-caption="" data-image-description="" data-image-meta="{"aperture":"0","credit":"","camera":"","caption":"","created_timestamp":"0","copyright":"","focal_length":"0","iso":"0","shutter_speed":"0","title":"","orientation":"0"}" data-image-title="nine-9" data-large-file="https://i0.wp.com/parsomenfanzin.com/wp-content/uploads/2021/05/nine-9.jpg?fit=616%2C880&ssl=1" data-lazy-loaded="1" data-medium-file="https://i0.wp.com/parsomenfanzin.com/wp-content/uploads/2021/05/nine-9.jpg?fit=210%2C300&ssl=1" data-orig-file="https://i0.wp.com/parsomenfanzin.com/wp-content/uploads/2021/05/nine-9.jpg?fit=756%2C1080&ssl=1" data-orig-size="756,1080" data-permalink="https://parsomenfanzin.com/nine-9/" data-recalc-dims="1" decoding="async" fetchpriority="high" height="481" loading="eager" src="https://i0.wp.com/parsomenfanzin.com/wp-content/uploads/2021/05/nine-9.jpg?resize=336%2C481&ssl=1" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; display: block; font-family: inherit; height: auto; line-height: 1; margin: 0px auto; max-width: 100%; padding: 0px; vertical-align: bottom;" width="336" /></figure></div><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Deniz:</strong> Bugün <em style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-align: left;">9</em> üzerine doğaçlama sohbet etmek istiyoruz. Fazla vaktinizi almadan başlayalım. Bir röportaj gibi olmasından ziyade, üçümüzün ortak bir sohbeti olarak konumlandırmaya çalışalım istiyoruz elimizden geldiğince.</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Ümit:</strong> Buyrun.</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Deniz:</strong> Ben şöyle bir başlangıç yapayım: <em style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-align: left;">9</em>’u ilk izlediğimde “Müthiş bir içerik-biçim uyumu” dediğimi hatırlıyorum. Bu sohbet için tekrar izlediğimde de ağzımdan, istemsiz, aynı cümle döküldü. Hikâye ile anlatım biçimi müthiş bir uyum içerisinde.</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Ümit:</strong> Teşekkür ederim. Burada biçim, içerik birlikte gelişti. Birbirini doğurdu. </p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Gizem:</strong> İçerik ve biçim uyumunu biraz açmak ister misin, Deniz? </p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Deniz:</strong> Evet, bu film özelinde bunun oldukça önemli olduğunu düşünüyorum. <em style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-align: left;">9</em>’un sinema yapmak isteyenleri de yüreklendiren bir yanı olduğu kanaatindeyim. Girift bir hikâye var ancak bu çok yalın bir teknikle anlatılmış. Burada “birbirini doğurdu”dan kastınız nedir Ümit Bey? Çıkış noktasını biraz açabilir misiniz?</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Ümit:</strong> 1996’da reklam şirketinde çalışıyordum. İKSV festivalleri için tanıtım filmleri hazırlıyorduk, bir kısmını ben çekiyordum. Tiyatro Festivali için bir film çekmiştik. Oyuncular hazır bir ışığın altına gelip bize çeşitli “masklar” yaratmışlardı. Sonra bu filmin bir de uzun versiyonunu kurguladım. Onu kurgularken insan yüzünün ne kadar etkili olduğunu gördüm. Yakın plan insan yüzlerinden oluşan bir film hayal ettim. Bu nasıl bir hikâye olabilir diye düşünürken cinayet sorgusu fikri çıktı. Oradan <em style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-align: left;">9</em>‘a vardım. Bir de bu filmlerin bazısını bütçe azlığı yüzünden video çekip 35’e basıyorduk. Bu tekniği uygulamayı öğrenince uzun metraja uygulayabileceğimi düşündüm. O sırada Türkiye’de hiç denenmemişti, yurt dışında örnekleri vardı. Filmi video estetiği ile oluşturmayı hayal ettim. Hikâye de ona göre şekillendi. </p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Deniz:</strong> Tam da bu nedenle, müthiş bir içerik-biçim uyumu olduğunu düşünüyorum ben de. Hikâye ve biçim birbirine etle tırnak gibi bağlı burada.</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Ümit:</strong> Sinemada maliyet getiren şeylerin başında mekân değişikliği gelir, küçük bütçeli film yapmak isteyen yönetmenler genelde tek mekânda geçen filmlere yönelirler. Ancak tek mekân her zaman düşük bütçenin garantisi olmayabilir. Tek mekânda geçen bir film de karmaşık mizansen ve kamera hareketleri, özel ışıklar, efektler vb. içeriyorsa oldukça pahalıya gelebilir. Benim derdim küçük bütçeli bir film yapmak ama film kalitesi konusunda hiç bir şeyden fedakarlık etmemekti. Bu nedenle, tek mekân içinde kadrajı da teke indirdim. Filmi tek mekân, tek kadraj ve tek sorgu ışığı altında bir film olarak tasarladım. </p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Deniz:</strong> Kimi zaman “kısıtlar”ın yaratıcılığı kamçıladığını düşünüyorum; Tarkovski’nin onca sansür altında birçok şaheser yaratması bunun bir kanıtı sanırım. <em style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-align: left;">9</em>’un da bu anlamda kısıtlardan beslenerek kısıtları aşan bir film olduğu kanaatindeyim.</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Ümit:</strong> Evet. Yoksunluktan bir üslup çıkarma denemesi diyebiliriz. </p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Deniz:</strong> Filmin detaylarına geçmeden önce, sizin sinema bakışınızla ilgili bir soru sormak istiyorum: Gerek <em style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-align: left;">9</em>’u gerekse <em style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-align: left;">Sofra Sırları</em>’nı izlerken sahnelerin ustalıkla birbirine bağlandığını ve estetik dilin bir anlatı unsuru olarak filmde yer aldığını gördüm. Bunun birincil sebebi, senaryoların kuvveti. Sinemaya bir senarist olarak başladınız; peki bugün sinemanızda başat öğenin hâlâ senaryo olduğunu söyleyebilir miyiz?</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Ümit:</strong> Evet senaryo benim için hâlâ bir çıkış noktası. Senaryosuz film çekmeyi pek hayal edemiyorum. Ama <em style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-align: left;">9</em>‘u yazarken bildiğim yöntemleri kullanmadım. Senaryoyu bildiğim ve alıştığım yöntemlerin tersine, hiçbir plan, tretman kurmadan yazdım. Arada ilerisi için notlar alıyordum ama özet hikâye yoktu. Senaryo sadece diyaloglar üzerine kuruluydu. Diyaloglar geliştikçe silip yeniden yazarak, herşeyi yazı sırasında keşfederek senaryoyu oluşturdum. İlk yazım bir buçuk ay kadar sürdü. Sağlı sollu, aksiyon/diyalog yazımını da terketmiştim. Çok az görsel tanım vardı. Senaryonun çoğu sadece diyalogtan oluşuyordu. </p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Gizem:</strong> Biçimin, içeriği ortaya koymak açısından oldukça önemli olduğunu düşünsem de, tıpkı filmde bir replikte Firuz’un da dediği gibi, bu hikâye nereye çekersek oraya gidiyor mu sizce? Yani, anlattığınız farklı okumalara açık bir hikâye mi? Aslında şunu da merak ediyorum. Film, yönetmeninden çıktıktan sonra artık izleyicisine mi ait? Sizin ne anlatmaya çalıştığınızdan ziyade izleyicinin ne anladığı mı önemli?</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Ümit:</strong> Bu bir anlatı tekniği. Farklı bakış açılarından hikâye oluşturmak. Filmin sonunu açık uçlu bırakmak da bir tercih. Ama aslında dikkatli seyirci açık olmadığını, benim belirgin bir katil ile yola çıktığımı anlayacaktır. Yani aslında seyirciye bırakıyormuş gibi yaparken, temelde yine seyirciyi yönlendiren, sağlam dramatik kurgulu bir metin var. <em style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-align: left;">9</em>’da bir puzzle yapısı kurmak istedim. Hani düz bakınca bir şeye, çevirip tersten bakınca başka bir şeye benzeyen çizimler vardır. Bakış açınıza göre yaşlı bir kadın ya da genç bir kız olur. Tıpkı 9 rakamının 6 olabilmesi gibi. Nereden, hangi taraftan bakılırsa onun anlaşılabileceği bir yapı. Elinizde çevirebileceğiniz üç boyutlu bir biblo hayal edin, her çevirişte başka bir şeye benzesin. <em style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-align: left;">9</em>’da bunu hedefledim. Filmde hemen hemen her soru cevaplanır, biri dışında: <em style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-align: left;">Katil kim?</em> Katil baktığınız açıya göre değişebilir. Katilin kim olduğu, filmin yazarı olarak, benim bakış açımdan çok belirgin. Ama başka bir açıdan bakan bir seyirci, filmdeki karakterlerden herhangi birini katil sanabilir. Bütün uçları açık bıraktım. </p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Gizem:</strong> Farklı bakış açılarından anlatılan hikâye aklıma <em style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-align: left;">Adı Vasfiye</em> filmini getirmişti. </p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Ümit:</strong> Evet. Sinemada, romanda çok örneği bulunabilir. Ben <em style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-align: left;">9</em>‘u çekmeden önce seyretmemiştim ama birçok yerde <em style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-align: left;">Raşomon</em> (Kurosawa) ile karşılaştırıldı.</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Deniz: </strong><em style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-align: left;">“Katil kim? Katil baktığınız açıya göre değişebilir. Katilin kim olduğu, filmin yazarı olarak, benim bakış açımdan çok belirgin. Ama başka bir açıdan bakan bir seyirci, filmdeki karakterlerden herhangi birini katil sanabilir. Bütün uçları açık bıraktım.”</em> Ben filmin gücünün biraz da bu düşüncede yattığını düşünüyorum. Zira evet, “ucu açık” olmasına rağmen, sizin de belirttiğiniz gibi, arka planda ince ince kurgulanmış bir senaryo olduğu hissediliyor.</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Gizem:</strong> 6’nın 9’a dönmesi akla birkaç farklı yorum getirebilir diye düşündüm.</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;">1- Kirpi’yi kurtarmaya çalışan, yani en masum olan sonunda suçlu ilan ediliyor. Yani adalette her şey tersine dönüyor der gibi.</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;">2- Filmin sonunda Kirpi’nin kolyesi emniyette sorgu yapılan yerin merdivenlerinde bulunuyor. Olayın zanlısı aslında polis olabilir mi? Polis, kendi suçuna suçlu arıyor olabilir mi? 6 ve 9, her şey bu anlamda görünenin tam tersi olabilir mi? Filmin açılışında yer alan alıntıdaki “sessizce çalışan makine”, işini sessizce gören sistem, adaleti hasıraltı eden ve en önemlisi katil olan devlet mi? Sorgu odası da yer altında; derin devlet der gibi.</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;">3- İdeallerini kaybetmiş, kendilerini saklayan insanlar. Ütopyasını kaybetmiş adam, ilk aşkını kaybetmiş kadın, dünyayı değiştiremeyip geri dönen gizli baba, eşcinsel aşkını gizleyen evli fotoğrafçı, bir fahişenin memesinde ağlayan genç erkek, babasından yediği dayaklardan usanmış kayıp bir ülkücü. Bu anlamda da 6 ile 9, yani görünen ile gerçekte olan mı?</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;">4- Film 6 kişinin çevresinde dönse de, aslında 3 kişi daha var. Cesedi bulan Manav, Kaya’nın nişanlısı ve sorgulama yapan polis. Yani aslında 6 değil 9 kişi var. Herkes mi suçlu, çember daha mı geniş? Veya sorguda gördüğümüz 8 kişi değil, yüzünü görmediğimiz 9. kişi yani polis mi suçlu?</p><div class="wp-block-image" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: "Open Sans", sans-serif; font-size: 1em;"><figure class="aligncenter size-large is-resized" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box; clear: both; margin: 0px auto 1.2em;"><img alt="" class="wp-image-27514 jetpack-lazy-image jetpack-lazy-image--handled" data-attachment-id="27514" data-comments-opened="1" data-image-caption="" data-image-description="" data-image-meta="{"aperture":"0","credit":"","camera":"","caption":"","created_timestamp":"0","copyright":"","focal_length":"0","iso":"0","shutter_speed":"0","title":"","orientation":"1"}" data-image-title="isik_golge_oyunlari-2022" data-large-file="https://i0.wp.com/parsomenfanzin.com/wp-content/uploads/2021/05/isik_golge_oyunlari-2022.jpg?fit=500%2C777&ssl=1" data-lazy-loaded="1" data-medium-file="https://i0.wp.com/parsomenfanzin.com/wp-content/uploads/2021/05/isik_golge_oyunlari-2022.jpg?fit=193%2C300&ssl=1" data-orig-file="https://i0.wp.com/parsomenfanzin.com/wp-content/uploads/2021/05/isik_golge_oyunlari-2022.jpg?fit=500%2C777&ssl=1" data-orig-size="500,777" data-permalink="https://parsomenfanzin.com/isik_golge_oyunlari-2022/" data-recalc-dims="1" decoding="async" height="510" loading="eager" src="https://i0.wp.com/parsomenfanzin.com/wp-content/uploads/2021/05/isik_golge_oyunlari-2022.jpg?resize=328%2C510&ssl=1" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; display: block; font-family: inherit; height: auto; line-height: 1; margin: 0px auto; max-width: 100%; padding: 0px; vertical-align: bottom;" width="328" /></figure></div><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Ümit:</strong> Hepsi. <em style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-align: left;">9, </em>Türk toplumunun benim durduğum yerden bir panoramik görüntüsünü çekme ve bunu polisiye bir örgü içinde aktarma deneyidir. Filmdeki her karakter bir kesimin temsilcisidir. Yenik asiler, kayıp gençler, Türkiye’de kadın varoluşunun en uç iki noktasında duran iki kadın, iktidara en yakın gibi görünen ama en uzakta duran bir yalnız adam… Hepsinin günlük hayatta birçok benzeri bulunabilir. </p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><em style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-align: left;">Teyzem</em>’den sonra profesyonel senarist havasına girmiştim, kafamı Yeşilçam’a kiralamaya başlamıştım. Belli formüllere göre, ticari, ticari olmasa bile sonuçta insanları etkilemeye çalışan, insanların zaaflarından yararlanmaya çalışan işler yazıyordum. Bence <em style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-align: left;">9</em>’un farkı, kendimi her aşamasında tamamen serbest bıraktığım bir film olmasıdır. Yazarken, çekerken, kurgularken seyirciyi, eleştirmenleri, festivalleri hiç düşünmedim diyebilirim. Kendimi önceden bir formülle, bir sloganla kısıtlamadım. Sonunda ne çıkacağını bilmiyordum. Açıkçası tek odada geçen, sadece sözlere dayalı bu metinden bir film çıkıp çıkmayacağını bile bilmiyordum. (<em style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-align: left;">Işık Gölge Oyunları</em> kitabımdan <em style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-align: left;">9</em> ile ilgili bölümden alıntılar yapıyorum arada.)</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Deniz:</strong> Burada şöyle bir soru yöneltmek istiyorum: Gizem’le sohbetlerimizde benim takıntılı bir şekilde dile getirdiğim ve maalesef toplumda çok sık gördüğüm bir tutum var: Suçu veya suçtaki payını üstlenmeme. <em style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-align: left;">9</em>‘un karakterlerinde de benzer bir özgüvensizlik ve medeni cesaret yoksunluğu görüyorum: Biraz Marquez’in <em style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-align: left;">Kırmızı Pazartesi</em>’si gibi bir hava var.</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Ümit:</strong> Evet herkesin suçlu olduğu bir dünya. Herkes birbirini içten içe yok etmeye çalışıyor, iktidar karşısında birbirini suçluyor. <em style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-align: left;">9</em>’un temel metaforu gündelik faşizmdir. Birbirimizi nasıl mahvediyoruz, otorite ile karşı karşıya kalınca nasıl birbirimizi satıyoruz, nasıl iktidarın dilini konuşuyoruz…</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Gizem:</strong> Ama sonunda fatura “öteki”ye kesiliyor. Bir yabancıya (Yahudi), bir kadına, başkalarının toplumsal ahlak değerlerini umursamadan gönlünce yaşayan birine.</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Ümit:</strong> Faşizmin 20. yüzyıldaki en büyük kurbanları Yahudiler, neredeyse tüm dünyanın bilincine kazılı bir simgeye dönüştüler. Kirpi’nin büyük olasılıkla Rusya ya da Ukrayna’dan gelmiş bir Yahudi olmasını, tüm halkayı tamamlayacak, filmin alegorisini bütünleyecek bir unsur olarak düşündüm. Yahudi müzikleri, özellikle Yiddish şarkıları her zaman hoşuma giderdi. Öyle bir çocuk şarkısı kullanmak istiyordum. <em style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-align: left;">Saposhkelekh</em> şarkısını Zeynep Özbatur’un şirketinde <em style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-align: left;">İstanbul Masalları</em>’na çalıştığımız sırada tanıştığım Alman yapımcı Judit Ruster önerdi. Onun da annesinin dinlediği meşhur bir anonim şarkıymış. Şarkıyı filmde asistanlık ve oyunculuk da yapan Sezgin Devran sadece vokal olarak çok güzel seslendirdi. </p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Gizem:</strong> Yahudi olmasını denklemden çıkarsak bile, Kirpi, dikenli, yani bir düzen bozucu. Toplumun görmek istemediği bir karakter. Toplum için, düzen için bir tehdit. Ve toplum kendisi gibi olmayanı, normale dönmeyeni bir şekilde yok ediyor. Düzene en uymayanın özgürlüğü elinden alınıveriyor. Bu şekilde okuyunca da toplumun ikiyüzlülüğünü çok başarılı bir şekilde yansıtıyor film. Kirpi, korunaklı mahallenin aslında ne kadar tekinsiz olduğunu; söylenenlerin değil söylenmeyenlerin gerçeği oluşturduğunu ortaya koyuyor. Cinayet de ikiyüzlü ahlak anlayışlarını ortaya çıkarıyor. Tunç’un söylediği gibi, herkesin birbirini sevdiği bir mahalle değil burası. (Bu bağlamda “Rastgele Kadraj”ın <a href="https://parsomenfanzin.com/2021/04/01/rastgele-kadraj-tepenin-ardi-uzerine-bir-sohbet/" rel="noreferrer noopener" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border-bottom: 1px solid rgba(0, 0, 0, 0.2); box-sizing: border-box; color: #6d6d6d; outline: none; text-decoration-line: none; transition: all 0.1s ease-in-out 0s;" target="_blank">geçen bölümünde</a> ele aldığımız <em style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-align: left;">Tepenin Ardı</em> filmiyle de uyuşan bir mesajı olduğu söylenebilir.) Zaten Kirpi’nin cinayet zanlısı olarak ilk zikredilen isim de, diğerlerine kıyasla norm dışı olan “pis komünist” Salim.</p><p style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Ümit:</strong> Evet.</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Deniz:</strong> Burada “erk”le olan ilişkinin de, yine <em style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-align: left;">Tepenin Ardı</em>‘nda olduğu gibi ön planda olduğunu düşünüyorum. Ali Poyrazoğlu’nun canlandırdığı Firuz karakterinin baştan itibaren “mahvolmuş” görünmesinin ardında da bu erk ve erkin erkeklikle dirsek teması olduğu kanısındayım. Diğerlerinden farklı olarak Firuz, ilk andan itibaren tarifsiz bir korku hisseder ve bunu bütün jestlerinde, mimiklerinde görürüz. Bunda cinsel yönelimini daha fazla gizleyemeyeceğini fark etmenin korkusu olduğunu düşünüyorum.</p><div class="wp-block-image" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: "Open Sans", sans-serif; font-size: 1em;"><figure class="aligncenter size-large is-resized" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box; clear: both; margin: 0px auto 1.2em;"><img alt="" class="wp-image-27516 jetpack-lazy-image jetpack-lazy-image--handled" data-attachment-id="27516" data-comments-opened="1" data-image-caption="<p>UMIT UNAL / FOTOGRAF MUHSIN AKGUN RADIKAL</p>
" data-image-description="" data-image-meta="{"aperture":"2.8","credit":"MUHSIN AKGUN","camera":"NIKON D3X","caption":"UMIT UNAL \/ FOTOGRAF MUHSIN AKGUN RADIKAL","created_timestamp":"1296691200","copyright":"www.muhsinakgun.com","focal_length":"24","iso":"200","shutter_speed":"0.04","title":"UMIT UNAL","orientation":"1"}" data-image-title="UMIT UNAL" data-large-file="https://i0.wp.com/parsomenfanzin.com/wp-content/uploads/2021/05/149f1d_77e679d322d01d4a66f3dcca1dbcdcd9.jpg_srz_838_482_85_22_0.50_1.20_0.00_jpg_srz.jpg?fit=616%2C354&ssl=1" data-lazy-loaded="1" data-medium-file="https://i0.wp.com/parsomenfanzin.com/wp-content/uploads/2021/05/149f1d_77e679d322d01d4a66f3dcca1dbcdcd9.jpg_srz_838_482_85_22_0.50_1.20_0.00_jpg_srz.jpg?fit=300%2C173&ssl=1" data-orig-file="https://i0.wp.com/parsomenfanzin.com/wp-content/uploads/2021/05/149f1d_77e679d322d01d4a66f3dcca1dbcdcd9.jpg_srz_838_482_85_22_0.50_1.20_0.00_jpg_srz.jpg?fit=838%2C482&ssl=1" data-orig-size="838,482" data-permalink="https://parsomenfanzin.com/umit-unal/" data-recalc-dims="1" decoding="async" height="332" loading="eager" src="https://i0.wp.com/parsomenfanzin.com/wp-content/uploads/2021/05/149f1d_77e679d322d01d4a66f3dcca1dbcdcd9.jpg_srz_838_482_85_22_0.50_1.20_0.00_jpg_srz.jpg?resize=577%2C332&ssl=1" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; display: block; font-family: inherit; height: auto; line-height: 1; margin: 0px auto; max-width: 100%; padding: 0px; vertical-align: bottom;" width="577" /><figcaption style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box; caption-side: bottom; margin-bottom: 1em; margin-top: 0.5em; text-align: center;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Ümit Ünal</strong></figcaption></figure></div><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Ümit: </strong>Ali Poyrazoğlu’nu <em style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-align: left;">Arkadaşım Şeytan</em>’dan beri severdim, Amerikalı rolünün ona yakışacağını düşünmüştüm. Ali Poyrazoğlu, ilk buluşmamızda senaryoyu eline aldı, <em style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-align: left;">Bu ne? Hım, Dokuz… Tamam oynuyorum</em> dedi ve bir kenara koydu, kapağını bile açmadan. Ama senaryoyu okuyunca Firuz karakterini oynamak istediğini söyledi. Senaryodaki Firuz yirmili yaşlarda arkadaş grubundan, Kaya ile Tunç ayarında bir çocuktu, mahallenin zenginlerinden birinin oğluydu. Önce bu istek çok tuhaf geldi, yine de düşünmek için izin istedim. Sonra Firuz’un diğer iki mahalle delikanlısından daha yaşlı olması fikri hoşuma gitti ve senaryoyu buna göre değiştirdim, yeniden yazdım. Böylece aslında Firuz karakteri daha dokunaklı biri oldu. Yaşadığı aşk da daha yakıcı, insanın içini acıtan bir hal aldı. Türk filmlerinde eşcinsel karakterler çoğunlukla “macho” yönetmenlerin elinde dışarıdan bir bakış açısıyla, çoğunlukla karikatürize tipler olarak hayat bulabilir. Firuz, sinemamızda bir derinliği olan ve kendini cesaretle ifade edebilen ender eşcinsel karakterlerdendir. Daha önce Türk Sineması’nda Firuz’un filmin sonunda yaptığı gibi açık ve samimi bir eşcinsel ilan-ı aşk gördüğümü hatırlamıyorum.</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Gizem: </strong>Kirpi’nin sesini şarkı söylerken duyuyoruz ama Kirpi’nin konuştuğunu hiç duymuyoruz. Bu tercihiniz; ötekinin sessizliğini, sesinin duyulmayışını, fikirlerinin yok sayılışını da imliyor mu?</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Ümit:</strong> Kirpi’yi belirsiz bırakmak için konuşturmadım. Konuşsa kim olduğu, nereden geldiği daha açık anlaşılabilirdi. Daha efsane gibi kalsın istedim.</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Gizem:</strong> Kirpi’nin görüntü olarak da flu kalması benzer nedenle o zaman. Mahalleliye uzak, yabancı, onlardan farklı olduğundan öyle bıraktığınızı düşünmüştüm.</p><p style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Ümit</strong><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">:</strong> Evet.</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Deniz:</strong> Burada da yine biçim ve içerik uyumunu görüyoruz, Gizem’in belirttiği gibi.</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Gizem:</strong> Bir sorum daha var ses konusunda. Geçmişteki kavga-ölüm için özellikle mi seçtiniz “davul sesi” içeren bir olayı? Akla şu deyişi getiriyor: “Davulun sesi uzaktan hoş gelir.” Uzaktan, dışarıdan herkese görünen farklıdır ama işin aslı, özü farklıdır, der gibi. Bu deyiş, 6-9 ikiliğindeki zıtlıkla da uyumlu. Aslında 6 ama 9, göründüğü gibi değil.</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Ümit:</strong> Davulcunun öldürülüşü mahalledeki ilk cinayet. Salim “onun davulunun sesi mahallenin üzerinde asılı kalmıştır” diyor. O yüzden sık sık giriyor davulcunun sesi.</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Deniz:</strong> Burada oyuncu seçimi ile ilgili birkaç soru yöneltmek istiyorum ben de izninizle. Yine “içerik biçim” uyumuna bir vurgu yapmak isterim: Bu senaryo, kuvvetli bir oyunculuk gerektiriyor; seçimler de buna göre yapılmış. Öncelikle şöyle bir soru yönelteyim: Ben sinemanızın genel olarak “kuvvetli oyunculuk” ilkesi üzerine oturduğunu düşünüyorum. İzlediğim filmlerinizin senaryolarının amatör oyuncular tarafından kotarılamayacağı kanaatindeyim. Öte yandan Nuri Bilge Ceylan, senaryo da uygunsa kimi zaman amatör oyuncuların çok büyük bir zenginlik kattığını da belirtiyor. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz?</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Ümit:</strong> Ben oyuncuları seviyorum. Yazarken bir oyuncuya göre düşünmeyi seviyorum. Oyuncularla alışverişi, onların yeni fikirlerle gelmesi, karaktere kendilerinden bir şeyler katmaları hoşuma gidiyor. Filmlerde de bir parça “yapay” hava seviyorum. Doğalcı olmak gibi bir iddiam hiç olmadı. </p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Deniz: </strong>Oyunculardan yola çıkarak bir soru daha sormak isterim. <em style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-align: left;">Işık Gölge Oyunları</em> kitabınızda şöyle diyorsunuz: “Cezmi Baskın’ın da oynayacağı karakterle ilgili önerilerini kabul ettim.” Ardından da Cezmi Bey’in karakterinin mahalle ile hiç ilişkisi olmadığını; oysa zamanında örneğin Saliha ile bir ilişkisinin olabileceği fikrinin karakteri kuvvetlendireceği fikri üzerine senaryoda büyük bir değişiklik yapıyorsunuz.</p><p style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Ümit:</strong> Evet.</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Deniz: </strong>Bu epey ilgimi çekti; zira filmi izlerken senaristin kafasında her şeyin çok “net” olduğunu düşünmüştüm; oysa çekim başlayana kadar önerilere açık kalmayı tercih eden bir yazım tarzınız var sanırım?</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Ümit: </strong>Ama o bahsettiğim süreç çekimin çok öncesi, yazım aşamasında. Çekim öncesi her öneriye açığım, çekimde daha inatçı oluyorum.</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Deniz:</strong> Peki, soruyu biraz daha değiştirip şöyle sorayım: Kurgu masasına geçtiğinizde artık her şey belli midir yoksa bu açıklık hali hâlâ devam ediyor mu?</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Ümit:</strong> Ben kurguya çok şey bırakmam. Çekim sırasında filmin kurgusu da büyük ölçüde belirlenir. Hele ekonomik çalışmam gereken filmlerde bu fazlasıyla böyle. <em style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-align: left;">9</em>‘un da kurgusu daha senaryoda belliydi. Ama tabii ki uzun gelen, kısalttığımız vs. yerleri olmuştur.</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Deniz:</strong> Aslında tam da bu ilgimi çekiyor sizin sinemanızda: Yanlış hatırlamıyorsam Yaşar Kemal bir röportajında romanlarının tamamını kafasında yazdığını, sonra da oturup kâğıda geçirdiğini söylüyordu. Sizin senaryo aşamasına büyük önem verdiğinizi, çekimde de kafanızdakini almak için çabaladığınızı; kurguyu ise daha ziyade mekanik bir birleştirme, belki, sizin de belirttiğiniz gibi, sürelerle ufak-tefek oynama aşaması olarak gördüğünüzü düşünüyorum. Katılır mısınız?</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Ümit:</strong> Aynen öyle. Kimi yönetmenler için kurgu filmin yeniden yaratıldığı yer. Ben kurguyu yaptığın şeyin son uygulaması olarak görüyorum. Elbette seste, efektlerde vs. yaratıcı bir süreç işleyebiliyor ama olay kurgusu değişmiyor. </p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Gizem:</strong> Tekrar filmin içeriğine dönerek bir soru yönlendirmek istiyorum.</p><p style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Ümit:</strong> Buyrun.</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Gizem:</strong> Bu filmde çok fazla “baba” mevzusu var gibi geldi bana. Kaya’nın babası ölmüş deniyor ama aslında kaçmış. Kaçan baba da Salim’miş. Tunç’un babası ona şiddet uyguluyor. Firuz homoseksüel olduğunu gizleyen, hatta belki de bunu gizlemek için babaya dönüşen bir figür izlenimi veriyor biraz. (Tam hatırlayamadım ama Amerikalı babasından bahsetmiyordu sanırım, annesinden bahsediyor oysa.) Filmin sonlarına doğru ortaya çıkan Kaya da ilk suçlu olarak babası olduğunu bilmeden babasını suçluyor. Daha geniş anlamda ise “devlet baba” var. Bu filmin babalık ile alıp veremediği bir şey var mıydı aklınızda senaryoyu yazarken?</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Ümit:</strong> Bence genelde Türk toplumunun “baba” figürü ile dev bir derdi var. Babamızın sevmediği, babasına benzemekten de kurtulamamış çocuklarız bence. Toplumun büyük çoğunluğu, babasından intikam alamamış olmasının ezikliğiyle yaşıyor. Sürekl bir baba otoritesi arayarak. </p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Deniz: </strong>Yavaş yavaş toparlayalım.Son bir sorum var: <em style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-align: left;">Işık Gölge Oyunları</em>’nda <em style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-align: left;">9</em>‘un deneysel olduğunu kabul etmem gerek diyorsunuz, “deneysel” kelimesini pek sevmemenize rağmen.</p><p style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Ümit:</strong> Evet.</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Deniz: </strong>Bugün geriye dönüp baktığınızda hâlâ sizin için olumsuz bir anlama geldiğini söylediğiniz “deneysel” kelimesini bu film için kullanır mısınız?</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Ümit: </strong>Ne yapmak istediğimi, ne anlatmak istediğimi çok iyi biliyordum. O manada bir deney değil. Ama yapım açısından tam bir deneydi. Bir de açıkçası, 90 dakika boıyunca sürekli konuşan kafalardan oluşan bir film seyirciyi ikna eder mi emin değildim. O da yapmadan anlaşılmayacak bir şeydi. Deneysel kelimesini bu manada kullanırsam, evet deneyseldi. Ama genelde deneysel deyince “bir deneyelim, ne çıkarsa” gibi bir şey anlaşılıyor. O manada denemedim, bilerek yaptım.</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Deniz: </strong>Ben de tam buna vurgu yapmak için sormak istemiştim: Bence o anlamda deneysel değil; bilakis, nereye gitmek istediğini çok iyi bilen bir film var karşımızda.</p><p style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Ümit: </strong>Evet. </p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Gizem:</strong> Bizi ikna etti. Biz <em style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-align: left;">9</em>‘u çok sevdik, Ümit Bey. Bir izleyici olarak çok teşekkür ederim, elinize sağlık. Hem anlamlı hem keyifli bir seyirdi.</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Deniz:</strong> Ümit Bey hem <em style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-align: left;">9</em> hem de keyifli sohbet için çok teşekkür ederiz.</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Ümit:</strong> Ben teşekkür ederim. Benim de en sevdiğim filmlerimden. </p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Deniz:</strong> <em style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; font-family: inherit; line-height: 1; margin: 0px; padding: 0px; text-align: left;">Aşk, Büyü, Vs.</em>‘yi MUBİ’de görmek için sabırsızlanıyoruz. Belki daha sonra onun üzerine de konuşma şansını yakalarız.</p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><strong style="-webkit-font-smoothing: antialiased; box-sizing: border-box;">Ümit:</strong> Elbette neden olmasın. </p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #111111; font-family: inherit; font-size: 1em; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><br /></p><p class="has-text-align-justify" style="-webkit-font-smoothing: antialiased; border: 0px; box-sizing: border-box; line-height: 28.9px; margin: 0px 0px 1.5em; padding: 0px; text-align: justify;"><span style="color: #111111; font-family: Open Sans, sans-serif;"><span style="font-size: 17px;"><a href="https://parsomenfanzin.com/2021/05/02/rastgele-kadraj-9-uzerine-bir-sohbet/">https://parsomenfanzin.com/2021/05/02/rastgele-kadraj-9-uzerine-bir-sohbet/</a></span></span></p></div></div>Umit Unalhttp://www.blogger.com/profile/05042167147797977641noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3816833101055702693.post-14585641022775340782023-03-23T09:53:00.005+03:002023-03-23T09:56:20.241+03:00Ortadoğu - Ümit Ünal<p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEicFqiWt9vLKFLjNuaBBoGq1qbz_9cOLB6xVrW4ghunssiIfdR0-E8ohvbiwUy76F6vyyZb6uFuCBeXQ4kxAa-vfZE2lD_mHrjPyG6lZOfEZoecxpKNAz6AsUnksDtjifRxSUU-CjQb2fgR-NLBE30sgpDXCA1Pu49d5JKEqm2Q7EtE6FKH_FOcAZ5UoA/s3264/20130307_170549.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="2448" data-original-width="3264" height="312" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEicFqiWt9vLKFLjNuaBBoGq1qbz_9cOLB6xVrW4ghunssiIfdR0-E8ohvbiwUy76F6vyyZb6uFuCBeXQ4kxAa-vfZE2lD_mHrjPyG6lZOfEZoecxpKNAz6AsUnksDtjifRxSUU-CjQb2fgR-NLBE30sgpDXCA1Pu49d5JKEqm2Q7EtE6FKH_FOcAZ5UoA/w416-h312/20130307_170549.jpg" width="416" /></a></div><br /><span face=""Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif" style="color: #333333; font-size: 14px;"><br /></span><p></p><p><span face=""Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif" style="color: #333333; font-size: 14px;">Yanmış naylon. Bulaşık katran. Çürük tahtalarda paslı çiviler. Dalgaların arasında yosunlara dolanmış bir köpek cesedi. Yüzünün yarısı sadece kemik ve diş. Uzaktan çınlayan, anlamadığın bir dua okuyan bir erkek sesi.</span></p><p style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 22px; margin: 0px 0px 15px; outline: none; padding: 0px; text-rendering: optimizelegibility; vertical-align: baseline;">Sidik kokulu yıkıntı duvarda ayıp yazılar, sloganlar. Bir kanlı el izi. Hemen sağında bir kan izi daha. Aynı el mi? Soru sorma! Çocuksun sen. Geç gölgeye! Güneşte burnun kanayacak. Kumsalda kara bir çocuksun. Akdeniz'in doğusundasın. Doğunun ortasındasın. Ortadoğu'dasın.</p><p style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 22px; margin: 0px 0px 15px; outline: none; padding: 0px; text-rendering: optimizelegibility; vertical-align: baseline;">Poyrazlı günler çok tatsız olur. Dalgalardan denize girilemez, deniz de her zamanki saydam mavi-yeşil değil, çalkantılı bulanık bir sarı renk almıştır.</p><p style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 22px; margin: 0px 0px 15px; outline: none; padding: 0px; text-rendering: optimizelegibility; vertical-align: baseline;">Deniz kıyısında ne arıyorsun sen, baban seni kasaba yollamadı mı?</p><p style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 22px; margin: 0px 0px 15px; outline: none; padding: 0px; text-rendering: optimizelegibility; vertical-align: baseline;">"Bir kilo kıyma alacaktım. Yağsız olsun - lütfen." diyorum sahil köyünün kasabına. Kasabın oğlu bu. Asıl kasap, babası, daha neşeli, kalender bir adam. Oğlu haytanın teki. Hep uykudan yeni kalkmış gibi. Herkesten nefret ediyor gibi. Elleri kirli.</p><p style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 22px; margin: 0px 0px 15px; outline: none; padding: 0px; text-rendering: optimizelegibility; vertical-align: baseline;">Ben o "lütfen"i zor ekledim. Çünkü korkuyorum beni "tanju" sanacak diye. Bu herifle arkadaşlarını uzun saçlı, süzülür gibi yürüyen incecik bir turist adamın arkasından, seslerine kadınsı bir hava vererek "tanjuuu" diye dalga geçerken görmüştüm. Tanju, bir erkek ismi olmanın dışında, tam nedir bilmiyorum henüz ama seziyorum. Bu sırtlan kılıklı adamlara kıs kıs gülerek alay etme hakkı verdiğine göre tehlikeli bir şey.</p><p style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 22px; margin: 0px 0px 15px; outline: none; padding: 0px; text-rendering: optimizelegibility; vertical-align: baseline;">Bu adamlara "lütfen" fazla. "Yapsana ordan bi kilo kıyma, yağsız olsun ha!" diye konuşabilen biri olmak isterdim. O zaman onlardan olabilirdim. Ama ağzımdan laflar hep özür diler gibi çıkıyor, elimde değil. Lütfenden mütfenden anlamayan, gömleği karnına kadar açık herif yağlı yağlı parçaları atıyor kıyma makinesine.</p><p style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 22px; margin: 0px 0px 15px; outline: none; padding: 0px; text-rendering: optimizelegibility; vertical-align: baseline;">Göğsü kılsız. Tuhaf bir şekilde bir bukalemun gibi ileriye çıkıntılı. Babam kızacak. Beni kasaba yollarken "Emin başçavuşun oğluyum de, selam söyle, babam yağsız kıyma istiyor de" diye tembihledi. Adam göstere göstere yağları tıkıştırıyor.</p><p style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 22px; margin: 0px 0px 15px; outline: none; padding: 0px; text-rendering: optimizelegibility; vertical-align: baseline;">Derdim şu: Ben babamın oğlu olduğum için değil, kendim olduğum ve tam bir kilo yağsız kıyma parasını avucumda sıkı sıkı tuttuğum için YAĞSIZ kıyma almak istiyorum.</p><p style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 22px; margin: 0px 0px 15px; outline: none; padding: 0px; text-rendering: optimizelegibility; vertical-align: baseline;">Babamın selamını söylemedim. Neden birinin selamı olmadan alınamıyor bir şey? Parasıyla değil mi? Sesimi çıkaramıyorum. Kıyma paketleniyor.</p><p style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 22px; margin: 0px 0px 15px; outline: none; padding: 0px; text-rendering: optimizelegibility; vertical-align: baseline;">Parayı uzatıyorum. "Hayırlı işler"i ağzımın içinden fısıldar gibi söyleyip uzaklaşıyorum.</p><p style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 22px; margin: 0px 0px 15px; outline: none; padding: 0px; text-rendering: optimizelegibility; vertical-align: baseline;">Yürürken kabarır gibi yapmaya sert bir erkek gibi yürümeye çalışıyorum, arkamdan "tanju" diye düşünmesin. </p><p style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 22px; margin: 0px 0px 15px; outline: none; padding: 0px; text-rendering: optimizelegibility; vertical-align: baseline;">Akşam misafir gelecek ve babam çiğköfte yapacak. Babam Urfalı. Ege'nin kıyısında bu sahil köyünde bulduğu iki memleketlisi ve aileleri sık sık misafirimiz olur ya da biz ailecek onların evine gideriz. Kıyma paketini açınca yüzünü buruşturuyor. "Sinameki herif, yağlı vermiş yine. Ben Emin başçavuşun oğluyum demedin mi?"</p><p style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 22px; margin: 0px 0px 15px; outline: none; padding: 0px; text-rendering: optimizelegibility; vertical-align: baseline;">"Dedim."</p><p style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 22px; margin: 0px 0px 15px; outline: none; padding: 0px; text-rendering: optimizelegibility; vertical-align: baseline;">Demediğimi biliyor.</p><p style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 22px; margin: 0px 0px 15px; outline: none; padding: 0px; text-rendering: optimizelegibility; vertical-align: baseline;">"Bununla çikifte olmaz ki."</p><p style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 22px; margin: 0px 0px 15px; outline: none; padding: 0px; text-rendering: optimizelegibility; vertical-align: baseline;">Babam yirmi yaşından beri İzmir'de yaşadığından, Urfa şivesini bırakmış, İzmirli gibi konuşuyor. Sadece bazı kelimeleri elinde olmadan Urfalı gibi söylüyor. Çiğköfte yerine "çikifte" demesi gibi.</p><p style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 22px; margin: 0px 0px 15px; outline: none; padding: 0px; text-rendering: optimizelegibility; vertical-align: baseline;">"Geri götür bunu," diye kızıyor, "götür, babam bunu beğenmedi, çok yağlı dedi de, yağsızından çeksin. Dilenci miyiz biz, para verip alıyoruz bunu."</p><p style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 22px; margin: 0px 0px 15px; outline: none; padding: 0px; text-rendering: optimizelegibility; vertical-align: baseline;">Kim bilir nasıl bir bakışla bakıyorsam yeni verdiği görevi yerine getiremeyeceğimi anlıyor. Mutfak tezgahında bir orduya yetecek kadar taze soğan ve maydonoz ayıklayan anneme bakıyor.</p><p style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 22px; margin: 0px 0px 15px; outline: none; padding: 0px; text-rendering: optimizelegibility; vertical-align: baseline;">Çocuklarımızın hiçbir zaman tam bizim istediğimiz insanlar olmayacağını anlamak, dünyanın en zor kabul edilen hakikatidir.</p><p style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 22px; margin: 0px 0px 15px; outline: none; padding: 0px; text-rendering: optimizelegibility; vertical-align: baseline;">Ortadoğu'da hakikat sevilmez. Doğunun ortasında hakikat çok zor dile gelir. Hep saklanır çamurla, kanla, külle, korkuyla. Dünya kurulalı beri böyle.</p><p style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 22px; margin: 0px 0px 15px; outline: none; padding: 0px; text-rendering: optimizelegibility; vertical-align: baseline;">Babam "Yürü," diyor, kıyma paketini alıp önüme düşüyor. Annem arkamızdan "Bir marul daha alın," diye sesleniyor. Çarşıya doğru yürüyoruz. Babam önde. Konuşmuyor benimle, şimdi bana kazık yememeyi öğretecek, bir yanlış nasıl düzeltilir, bir meseleye nasıl ağırlık konur, bu memlekette ezilmeden nasıl yaşanır, nasıl erkek olunur dersi verecek. Bense sadece yerin dibine girmek ve kıymaydı kasaptı şu berbat öğleden sonraya ait daha ne varsa sonsuza kadar unutmak istiyorum.</p><p style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 22px; margin: 0px 0px 15px; outline: none; padding: 0px; text-rendering: optimizelegibility; vertical-align: baseline;">Sonra o öğleden sonrayı unutamadan, bunca sene taşımama sebep olan olay oluyor. Önce bir kadının çığlıklarını duyuyoruz. Bir köşeyi dönünce sokağın ortasında bir adamın çok yaşlı bir köylü kadını tekme tokat dövdüğünü görüyoruz. Kendini zor bela evden atmış yaşlı kadın yaralı bir hayvan gibi “Kurtarın, öldürecek beni,” diye haykırıyor. “Vurma oğlum, vurma oğlum” diye yalvarıyor.</p><p style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 22px; margin: 0px 0px 15px; outline: none; padding: 0px; text-rendering: optimizelegibility; vertical-align: baseline;">Ağzı burnu kan içinde. Serserinin tekine benzeyen yetişkin oğlu camlara çıkan komşulardan, yoldan geçenlerden çekinir gibi “Ana niye böyle yapıyorsun ana?” diye bağırıyor. “Kim dövüyor seni ana? Niye bana böyle yapıyorsun ana?” Sonra patlatıyor yumruğu. Yaşlı kadın yere düşüp sesi kesilirken o ana kadar şaşkınlıktan dona kalmış babam beni bırakıp o tarafa doğru koşturuyor. Bir iki komşu daha bahçelerinden fırlayıp serserinin üstüne ellerinde sopalarla yürüyorlar, küfürler ederek kaçıyor gidiyor adam. Kadının sıyrılıp düşmüş başörtüsünden görünen beyaz-kınalı saçları. Toza bulanmış kanlı yüzü. Çocuk gibi incecik bir sesle inliyor yerde.</p><p style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 22px; margin: 0px 0px 15px; outline: none; padding: 0px; text-rendering: optimizelegibility; vertical-align: baseline;">Babam kadının içeri taşınmasına yardım ediyor, sağlık ocağına haber uçuyor, bundan sonrası komşulara emanet. Kıyma paketi yere düşmüş saçılmış o arada, kimsenin umuru değil. Bir iki kedi gözlerine inanamaz gibi saldırıyorlar çiğ kıymaya. Babam birazdan küfürler edecek, toprağa bulanmış kıymayı kaldırıp kenara koyacak: Sokak köpekleriyle kedilere pahalı bir şölen. Kasaptan yeniden kıyma alınırken, dövülen kadının hikayesi ana konu olacak. "Oğlu hayırsız, vicdansız keş çıktı," diyecek baba kasap, kendi oğlu çekmiş gitmiş o arada, dükkanda yalnız baba var şimdi. "İçer içer, yazık anasının parasını çalar, kumar mumara da bulaşmış, allah ıslah etsin..."</p><p style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 22px; margin: 0px 0px 15px; outline: none; padding: 0px; text-rendering: optimizelegibility; vertical-align: baseline;">"Bu da benim oğlan, iyi tanı da bir daha yağsız kıyma deyince yağsız yap," diye lafı araya sıkıştıracak babam. Kasap dertli dertli başını sallayacak: "Ben dükkanda yoktum başçavuşum, kusura bakma, benim oğlan bilmiyor, o çekmiştir kıymayı. Şu dükkan ben gidersem sahipsiz kalacak inan, tekdir kötek fayda etmedi, adam edemedik çocuğu, kime çekti bilmem ki..."</p><p style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 22px; margin: 0px 0px 15px; outline: none; padding: 0px; text-rendering: optimizelegibility; vertical-align: baseline;">Ben hep bir yabancı gibi, orada değilmişim gibi dinleyeceğim ve seyredeceğim. Onlar gibi konuşmayı hiç öğrenemeyeceğim. Çocuğum ben. Akdeniz'in doğusundayım. Doğunun ortasındayım. Ortadoğu'dayım.</p><p style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 22px; margin: 0px 0px 15px; outline: none; padding: 0px; text-rendering: optimizelegibility; vertical-align: baseline;"><br /></p><p style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #333333; font-family: "Helvetica Neue", Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 22px; margin: 0px 0px 15px; outline: none; padding: 0px; text-rendering: optimizelegibility; vertical-align: baseline;"><i>Bu kısa hikaye 31 Ocak 2018'de Bianet'te yayınlandı: </i></p><p style="-webkit-font-smoothing: antialiased; background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; line-height: 22px; margin: 0px 0px 15px; outline: none; padding: 0px; text-rendering: optimizelegibility; vertical-align: baseline;"><span face="Helvetica Neue, Helvetica, Arial, sans-serif" style="color: #333333;"><span style="font-size: 14px;">https://bianet.org/bianet/toplumsal-cinsiyet/193810-ortadogu</span></span></p>Umit Unalhttp://www.blogger.com/profile/05042167147797977641noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3816833101055702693.post-27671389126250047892023-03-03T17:32:00.003+03:002023-03-03T17:37:50.930+03:00Mutlu'nun Ardından - Sinemasal Dergisi - Mart 2023<p><br /></p><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><p></p><p><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhA-VwBgXeArA0IRIRr2qyeXmVM139x_qEL_rLyZBp7H24f7193yX_qbFEPx7GntzlC2jnNLFANU6YjgY_67ZYV_PgXxc7bSGKGrnHTEteV-do2EH0zy6UbAdiV4_BBJthYWKskyq_vGDkD09ol53eZmrwlTa1aEDZL2UYp6cZGNX5q8l5H-j5mtOIAew/s4608/p12.mutluparkan.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="3456" data-original-width="4608" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhA-VwBgXeArA0IRIRr2qyeXmVM139x_qEL_rLyZBp7H24f7193yX_qbFEPx7GntzlC2jnNLFANU6YjgY_67ZYV_PgXxc7bSGKGrnHTEteV-do2EH0zy6UbAdiV4_BBJthYWKskyq_vGDkD09ol53eZmrwlTa1aEDZL2UYp6cZGNX5q8l5H-j5mtOIAew/w400-h300/p12.mutluparkan.jpg" width="400" /></a></div><p></p><p class="p1" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 14px;"><br /></p><p class="p2" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-size: medium;"><br /></span></b></p><p class="p2" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-size: medium;"><br /></span></b></p><p class="p2" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-size: medium;"><br /></span></b></p><p class="p2" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-size: medium;"><br /></span></b></p><p class="p2" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-size: medium;"><br /></span></b></p><p class="p2" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-size: medium;"><br /></span></b></p><p class="p2" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-size: medium;"><br /></span></b></p><p class="p2" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-size: medium;"><br /></span></b></p><p class="p2" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-size: medium;"><br /></span></b></p><p class="p2" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-size: medium;"><br /></span></b></p><p class="p2" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-size: medium;"><br /></span></b></p><p class="p2" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-size: medium;"><br /></span></b></p><p class="p2" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-size: medium;"><br /></span></b></p><p class="p2" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-size: medium;"><br /></span></b></p><p class="p2" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-size: medium;"><br /></span></b></p><p class="p2" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-size: medium;"><br /></span></b></p><p class="p2" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-size: medium;"><br /></span></b></p><p class="p2" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-size: medium;"><br /></span></b></p><p class="p2" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span style="font-size: medium;">Mutlu'nun Ardından</span></b></p><p class="p2" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><i><span style="font-size: medium;">Ümit Ünal</span></i></b></p><p class="p1" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 14px;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: medium;">Çocuklukta ve gençlikte, iyi öğretmenlerle karşılaşmak hayatta en büyük şanslardan biridir. Öğretmenlerimizin illa ki okulda bize ders veren konumda olması da gerekmez, insan bazı arkadaşlarından da hayata dair güzel şeyler öğrenir. 2021 Nisan'ında kaybettiğimiz Mutlu Parkan hem üniversitede ders aldığım bir öğretmenim, hem de (ne mutlu ki) arkadaşımdı. Hem derslerinde, hem sohbetlerinde, sofralarda, yürüyüşlerde ondan çok şey öğrendim.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p1" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 14px;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: medium;">Akademik bilgi kitaplardan da edinilebilir. Ama bilginin aklınıza gerçekten kazınması iyi bir öğretmenden yüz yüze dinlediğiniz zaman mümkün olur. Brecht'i okuyarak öğrenebilirdik elbette. Ama Mutlu canlandırarak, oynayarak, yaşayarak, anlatırdı Brecht'i. Onu sınıfın önünde <i>Sezuan'ın İyi İnsanı</i>'ndan,<span class="Apple-converted-space"> </span><i>Cesaret Ana</i>'dan alıntılar yaparken hatırlıyorum. Sadece Brecht'in kendi eserlerinden değil, Brecht'ten etkilendiğini düşündüğü çeşitli filmlerden de örnekler verirdi. Losey'in <i>Mr. Klein</i>'ından sahneler oynarken geliyor gözümün önüne, kimi diyaloglar Fransızca olarak: Mr. Klein'ın telefonda diğer Mr. Klein ile kısa konuşması... Filmin kendisini yıllar sonra izlerken Mutlu'nun eli ahize gibi kulağında oynayışı canlanmıştı gözümde.</span></p><p class="p1" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 14px;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: medium;">Brecht'e bir çok açıdan hayran olsam da, "Brechtyen" bir yazar-yönetmen olmadım. Ama bir hikayenin kuruluşunda adım adım açılan ayrıntıların, hikayenin içine gizlenmiş ipuçlarının önemini Mutlu'nun Mr. Klein çözümlemesinden öğrendim. Losey, Brechtyen niyetleri olan bir yönetmen miydi, emin değilim. Önemi de yok, çünkü sanat dediğimiz şey dev, karmaşık bir dünya. İçine girebilmek, anlayabilmek için bir anahtar gerekli. Mutlu için de Brecht ve kuramı sinemayı ve edebiyatı anlamak, çözümlemek için o temel anahtardı, bir yol göstericiydi.</span></p><p class="p1" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 14px;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: medium;">Ondan öğrendiklerim elbette Brecht ya da "Sinema Kuramları" dersinde incelediğimiz diğer büyük isimler, filmlerle sınırlı değildi.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p1" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 14px;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: medium;">Çünkü gençken karşılaştığınız iyi öğretmenler size hayatın neye benzediğini de öğretirler. Karşınıza hayatı sevmeyen insanlar çıkarsa yandınız, mutsuzluklarını size de aşılarlar.<span class="Apple-converted-space"> </span>Mutlu (onu tanıyabilen öğrencilerinin şansına) hayatı seven bir insandı. Hayatın ayrıntılarından zevk almayı bilir, bunları çevresindeki bizlere de öğretirdi: İdeal cin-tonik ölçüsü, İzmir'de en güzel ballı yoğurt nerede yenir, ikinci el de olsa VW kaplumbağa neden dünyanın en iyi arabasıdır, Atahualpa Yupanqui kimdir, Almanca en uzun ve ilginç kelimeler nelerdir, hangi mevsimde hangi balık yenmeli, bu yemekle kırmızı şarap mı beyaz mı, bu ve benzeri sizin aklınıza gelmeyen sorular ve cevapları Mutlu'daydı. İstanbul'da ilk günlerimde simitçilerden bildiğimiz simit yerine "çatal" almayı da Mutlu'dan öğrendim, çatallar eskisi gibi güzel olmaktan vazgeçene kadar yıllarca sokak simitçilerinden çatal yedim.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p1" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 14px;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: medium;">1985 Temmuz'unda, okulu bitirip İstanbul'a yerleşmek üzere ilk gelişimde, Mutlu ve okuldan arkadaşım Mesut'la feribot yolculuğu yapmıştık. "Mutlu, mesut ve ümitli" olarak. Aklımdan hiç çıkmayan bir yolculuk oldu.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p1" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 14px;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: medium;">Yaz sabahı çok erken bir saatte, İstanbul'a giden feribotun güvertesinde, Marmara'nın ortasında bir yerdeyken, Mutlu uzakta dev, boz-kahverengi bir sis kubbesini gösterip "Bak orası Istanbul," demişti. Hayatım o kahverengi sisin içinde mi geçecek diye korkuyla bakmıştım. Sonra o dev kubbenin içinde kayboldum, bambaşka dünyalar buldum.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p1" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 14px;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: medium;">Mutlu'yla istediğim sıklıkta olmasa da görüşmeyi sürdürdük. Eski öğrencileriyle sohbeti sürdürmeyi, hepimizi sofralarda bir araya getirmeyi çok severdi. Buluşamasak da sık sık telefonla hal hatır sorardık. Herkesin neler yaptığını takip eder, bilirdi. O feribot yolculuğundan sonra aradan 36 yıl geçti ve Istanbul'dan 3000 km uzaktayken, Mutlu'nun ölüm haberi geldi. Önce oturup uzun uzun ağladım. Sonra onun bize öğrettikleriyle, heyecanlı ders anlatışıyla, sohbetiyle, sakin gülüşü ve şakalarıyla aslında hep aklımızda ve aramızda olacağını düşündüm ve kadehimi Mutlu'ya kaldırdım.</span></p><p class="p3" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p3" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-size: medium;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhgYsWxjqlckR_M3_n8jFG5SZIG2PItSQGqx8pXHoplEZd-_-EG7xsndAEoLtzHNb5xrAOe55nIJvaTvPiVTBfKRhOjXYA_QT2wsd39WCO9jtw77-2isEf-13su0mfihFLZW1E0cjAnwYgGXtOOeDYSlxpq4184rtdP9hRH0-3lmEXNm5AElQm5c3aKIQ/s1350/a9ace866-d3b5-429a-844c-1303ddd12763.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1350" data-original-width="1080" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhgYsWxjqlckR_M3_n8jFG5SZIG2PItSQGqx8pXHoplEZd-_-EG7xsndAEoLtzHNb5xrAOe55nIJvaTvPiVTBfKRhOjXYA_QT2wsd39WCO9jtw77-2isEf-13su0mfihFLZW1E0cjAnwYgGXtOOeDYSlxpq4184rtdP9hRH0-3lmEXNm5AElQm5c3aKIQ/s320/a9ace866-d3b5-429a-844c-1303ddd12763.jpg" width="256" /></a></span></div><span class="Apple-converted-space"><span style="font-size: medium;"> </span><br /></span><p></p><p style="text-align: center;"><i><span style="font-size: x-small;">Mutlu Parkan'ı 2021 Nisan'ında kaybettiğimizde ardından bir yazı yazmış ve okuldan dergide yer vermek üzere arayan arkadaşlara iletmiştim. Yazı bu ay, Sinemasal'ın Brecht sayısında yayınlanmış. </span></i></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><p class="p3" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span class="Apple-converted-space"><br /></span></p><div class="separator" style="clear: both; font-size: 12px; text-align: center;"><br /></div><br /><p></p>Umit Unalhttp://www.blogger.com/profile/05042167147797977641noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3816833101055702693.post-33831692389114722482022-09-25T12:33:00.012+03:002022-09-25T12:45:38.928+03:00Son Bakış La Dolce Vita - Fellini <p><b style="font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 12px;"></b></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><b style="font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 12px;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgzZ3ObT3yBOTBq5b7UI6HsOWNSnK54JflxykunMNyNp3CgxsFsC68bsjg88vBvq-4bPtf2Q_JtRflEpN0M5FwERSKv8DdQ3F4IeDiYWXbe4kxYGyrUgF8IK5BsdcCGa878v6w0Ts61qY8nrwHUlWz8XjPVgJCoJlGi6Diu0JWJ2tVMzJmqB0lYH6wV0Q/s824/CDcbJ-TWgAAW9fY.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="287" data-original-width="824" height="138" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgzZ3ObT3yBOTBq5b7UI6HsOWNSnK54JflxykunMNyNp3CgxsFsC68bsjg88vBvq-4bPtf2Q_JtRflEpN0M5FwERSKv8DdQ3F4IeDiYWXbe4kxYGyrUgF8IK5BsdcCGa878v6w0Ts61qY8nrwHUlWz8XjPVgJCoJlGi6Diu0JWJ2tVMzJmqB0lYH6wV0Q/w400-h138/CDcbJ-TWgAAW9fY.jpg" width="400" /></a></b></div><b style="font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 12px;"><br /><br /></b><p></p><p><b style="font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 12px;"><br /></b></p><p><b style="font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 12px;"><br /></b></p><p><b style="font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 12px;"><br /></b></p><p><br /></p><p class="p2" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><b></b></p><p class="p1" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Sinema bakışlarla kurulur. Adam kadına bakar. Kadın uzağa bakar. Başka bir adam, adama bakar. Biri dönüp kameraya bakar. Sinema tarihi aslında bakışların tarihidir. Tek bir bakış, yazılı bir hikayede on sayfada anlatamayacağınız duyguyu taşır bazen.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p3" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 14px;"><br /></p><p class="p1" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">La Dolce Vita'da Marcello Mastroianni genç bir "paparazzi" muhabirdir. Yeteneğini saçma haberler peşinde heba ederken, bedenini de yüzeysel aşklarla harcar. Ama bir yandan bu manasız sürüklenişten kurtulma, ciddi bir entelektüel, bir yazar olma umudu vardır. Görmeyenler için filmin hikayesini ele vermeyeyim ama bu umudunu kaybeder, aklını ve bedenini saçmalığın akıntısına teslim eder. Reklamcı olur.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p3" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 14px;"><br /></p><p class="p1" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Filmin ortalarında bir sahil kahvesinde, kendi dünyasının çok dışında, "saf" bir genç kızla tanışır. Ona yazar olma hayalini açar. Finalde deniz kıyısında aynı kızla bir kere daha karşılaşır. Aralarında yürüyüp aşması zor bir dere ağzı vardır. Kız ona uzaktan bir şeyler söylemeye çalışır. Bütün geceyi içerek ve eğlenerek geçirip sabahlamış Marcello hala sarhoş, kıza "Anlamıyorum" diye seslenir. Ama denizin, dalgaların gürültüsü ikisinin de sesini bastırır. Kız çaresiz, sanki "Buluşalım, dansa gidelim" der gibi hareketler yapar. Ama Marcello hala anlamaz, belki de anlamak istemez. Sonra da el sallayıp kıza veda ederken müthiş bir oyunculuk mucizesiyle gülmek, ağlamak, boşvermek, yazıklanmak arasında dolanan bir ifade belirir yüzünde: Söze dökülemeyecek bir ifade. Bir adamın, hayallerine, başka bir hayat umuduna, masumiyetine, gençliğine veda anıdır bu. Sinema tarihinde daha acıklı finaller vardır mutlaka ama bu an beni her izleyişte sarsar.</p><p class="p1" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><br /></p><p class="p1" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><i><span style="font-size: x-small;">Altyazı dergisinin "Bir an - 70 Unutulmaz Film Sahnesi" özel sayısında yayınlandı. Eylül 2022</span></i></p><p class="p1" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><i><span style="font-size: x-small;"><br /></span></i></p><p class="p1" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><i><br /><span style="font-size: x-small;"><br /></span></i></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRe7VBXLYhB3pDqwwWBy2H0G320ezrfxwQJrS7nAyJ0aaiCNx5v_NFGXG_wK_mq_Bumtl3GMimxG2kz4iPe1GKcAeDCRY_CBc6ja0zti7-KyfCPjqBf1ZvCffgSUUcXqZ5ueVTXeqTfkmVTHWVqP7_3JxQJET0UASywVrJtRAHFCQi0AjfGy9b2AXuSg/s1200/Fc8dN9HX0AAC2G2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1200" data-original-width="1189" height="230" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRe7VBXLYhB3pDqwwWBy2H0G320ezrfxwQJrS7nAyJ0aaiCNx5v_NFGXG_wK_mq_Bumtl3GMimxG2kz4iPe1GKcAeDCRY_CBc6ja0zti7-KyfCPjqBf1ZvCffgSUUcXqZ5ueVTXeqTfkmVTHWVqP7_3JxQJET0UASywVrJtRAHFCQi0AjfGy9b2AXuSg/w228-h230/Fc8dN9HX0AAC2G2.jpg" width="228" /></a></div><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><br /><p></p>Umit Unalhttp://www.blogger.com/profile/05042167147797977641noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3816833101055702693.post-14921383354782236832022-08-16T23:30:00.001+03:002023-08-30T14:38:35.350+03:00based istanbul<p> <b style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: Helvetica; font-size: 15px;">Based Istanbul & Ümit Ünal Röportaj Soruları<span class="Apple-converted-space"> </span></b></p><p class="p2" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: Helvetica; font-size: 15px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 18px;"><br /></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: Helvetica; font-size: 15px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span class="s1" style="font-family: "Arial Unicode MS"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal;">“</span><b>Aşk, Büyü vs.” ilk bakışta unutulmayan bir çocukluk aşkının tekrar alevlenmesi gibi görünse de aslında derinlerde mesafeler, göç, sınıf çatışması gibi pek çok sosyolojik etmeni de barındırıyor. Filmden önce hikâyeden başlamak istiyorum, aslında çok tanıdık, izleyene geçmişten bir şeyler hatırlatan bir konu. Hikâyeyi nasıl kurguladınız, nelerden ilham aldınız?</b></p><p class="p2" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: Helvetica; font-size: 15px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 18px;"><br /></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: Helvetica; font-size: 15px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Hikayenin kökleri eski işlerimde de bulunabilir. Daha önce de adalet duygusu, adaletsizlikle hesaplaşma , haksızlığa itiraz temaları çevresinde dolaşan hikayeler anlattım. Aklım bu konularla çok meşgul oluyor yıllardır. Doğaüstü unsurlar da (kendim doğaüstü olaylara hiç inanmasam da) filmlerimde romanlarımda sıklıkla yer alır. Doğaüstü unsurları gündelik gerçekliğe olan inancımızı sorgulayabileceğimiz araçlar olarak kullanıyorum. 2016 başında Büyükada'ya taşındım ve sürekli orada yaşadım. Hikaye oranın sokaklarında yürürken, adanın mimarisine, doğasına hayranlıkla bakıp düşünürken şekillendi.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p2" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: Helvetica; font-size: 15px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 18px;"><b></b><br /></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: Helvetica; font-size: 15px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b>Toplum baskısı, farklılıkların yadırganması, dışlanma, yönelim sorgulamaları, zorla </b><span class="s1" style="font-family: "Arial Unicode MS"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal;">“</span><b>normalleştirilmeye” çalışılma… Tüm bunlar günümüzde hâlâ baş etmeye çalıştığımız meseleler, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Filmde bu motifleri hangi perspektiften ele aldınız?</b></p><p class="p2" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: Helvetica; font-size: 15px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 18px;"><br /></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: Helvetica; font-size: 15px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Ülkemiz cinsellik konusunda korkunç bir iki yüzlülük içinde. Uygar toplumların çok uzun zaman önce geçtiği ve geride bıraktığı yerlerde boğuluyoruz. Baskıcı bir ahlak anlayışı, kadınlara, erkeklere, LGBT+ insanlara hayatı zehir ediyor; tek tip insan, tek tip cinsellik yaratmaya ve geri kalan her şeyi yok etmeye çalışırken hasta bireyler ve hasta bir toplum oluşmasına yol açıyor. Bunun kısa vadede çözümü yok, sonuçta toplumun olgunlaşmasıyla, zamanla ilgili. Ama iyileşmeye yönelik adımlar, ancak her şeyin açıkça konuşulması, tartışılması, farklılıkların görünür olmasıyla mümkün bence. Hiçbir şeyi kabus, tabu, yasak haline getirmezsek; her şeyi açık açık konuşursak belki bugün yaşanan cinayetleri, mutsuzlukları, hastalıkları biraz azaltabiliriz. Benim çabam bu yönde.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p2" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: Helvetica; font-size: 15px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 18px;"><br /></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: Helvetica; font-size: 15px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b>Film boyunca aşk ve büyünün karşılaştırılması, zaman zaman birbirinin yerine geçmesini izliyoruz. Belki de hepsi kafamızda bitiyor, bir yanılsamadan ibaret. Sizce?</b></p><p class="p2" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: Helvetica; font-size: 15px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 18px;"><br /></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: Helvetica; font-size: 15px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Dediğim gibi ben büyüye vb inanmıyorum. Elbette büyü gerçek değil. Ama aşk ne kadar gerçek? O da sonuçta bir varsayıma, kafamızdaki bir inanca dayanıyor. Filmin hikayesinin temelindeki sorular bunlar. Seyircinin kafasında böyle sorular yaratarak, kendi hayatlarını da sorgulamalarını sağlamak istiyorum.</p><p class="p2" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: Helvetica; font-size: 15px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 18px;"><br /></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: Helvetica; font-size: 15px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span class="s1" style="font-family: "Arial Unicode MS"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal;">“</span><b>Hayat basıldığımız gün durdu asılı kaldı”, “Üstümden 20 yıl geçti”, </b><span class="s1" style="font-family: "Arial Unicode MS"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal;">“</span><b>Dünyada kimse kimseyi böyle özlememiştir” gibi göründüğünden ağır anlamlar taşıyan cümleler aslında çok şey ifade ediyor. Film ve hikâyenin edebi anlamda da çok güçlü olduğunu düşünüyorum. Bu konuda referans noktalarınız nelerdi?</b></p><p class="p2" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: Helvetica; font-size: 15px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 18px;"><br /></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: Helvetica; font-size: 15px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Bir yönetmen olarak, en büyük ilham kaynağım sinemadan çok edebiyat oldu. Çok hayran olduğum büyük yönetmenler var elbette ama sevdiğim yazarları gözümde daha çok büyütüyorum ve kendimi, yaptığım işleri onlara göre ölçüyorum. Buraya kadarı doğru. Ama açıkçası filmlerde kullandığım cümlelerin diyalogların "fazla edebi" bulunması biraz da sinemamızdaki edebiyat eksiliği, iyi diyalog yazarı eksikliğinden diye düşünüyorum. Seyircinin kulağı Türkçe filmlerin, dizilerin çoğunda ya çeviri kokan, çok düz ve manasız ya da aşırı ağdalı, şairane konuşmalar duymaya alışmış.<span class="Apple-converted-space"> </span>O yüzden normalde olması gereken "iyi diyalog"la karşılaşınca bir çok seyirci şaşırıyor. Filmdeki diyalogları dile getiren ben değilim, gerçek hayatta böyle cümleler kurmam. Reyhan ve Eren gibi insanların böyle konuşacağına inandığım için böyle yazdım.</p><p class="p2" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: Helvetica; font-size: 15px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 18px;"><br /></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: Helvetica; font-size: 15px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Filmde en "edebi" kısımlar, Reyhan'ın mektuplarından "alıntıladığım" yerler. Orada da konuşan ben değilim, edebiyata hevesli, okuyan eden, 18 yaşında bir kızın aşk mektubu dilini yaratmaya çalıştım. "Şairane" metin duygusunu abartarak, altını çizerek yazdım.</p><p class="p2" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: Helvetica; font-size: 15px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 18px;"><br /></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: Helvetica; font-size: 15px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b>20 yıl sonrasında buluşan karakterler onca seneyi adeta bir güne sığdırmaya çalışıyorlar. Onca senenin tek bir günde telafi edilmesi mümkün değil belki ama bir günün 20 seneye bedel olması mümkün olabilir mi?</b></p><p class="p2" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: Helvetica; font-size: 15px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 18px;"><br /></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: Helvetica; font-size: 15px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Ara filmimde bir sahnede iki çok yakın arkadaş yirmi yıldan uzun bir sürenin hesabını 10 dakika içinde, bir masa başı konuşmasında keserler. Bazen bir aşkı ya da bir dostluğu bitirmeniz tek bir cümleye bakar. Bardağı taşıran son damla meselesi... Böyle şeyler herkesin başına gelir sanırım.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p2" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: Helvetica; font-size: 15px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 18px;"><br /></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: Helvetica; font-size: 15px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b>20 yıl sonra bir araya gelen iki çocukluk aşkı, yaşadıklarının “çocukluk yaramazlığı” mı yoksa bunca senedir yaşadıkları her şeyden daha mı gerçek olduğunu çözmeye çalışıyorlar. Bu bambaşka hayatlar yaşamış iki insan için çok cesurca bir hareket. Bu noktada cast seçiminize değinmek istiyorum. Zira başroldeki iki oyuncu da gerçekten o karakterler olduğuna ikna eder güçte. Oyuncu seçimlerinizde nelere dikkat ettiniz?<span class="Apple-converted-space"> </span></b></p><p class="p2" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: Helvetica; font-size: 15px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 18px;"><br /></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: Helvetica; font-size: 15px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Selen Uce ve Ece Dizdar uzun zamandır tanıdığım, arkadaş olduğum insanlar. Selen'le daha önce çalıştık, Ece ile çalışmamıştık, ama ikisinin de oyunculuğunu çok takdir ediyorum. Bu senaryoyu yazarken en baştan itibaren onları hayal ettim, senaryoyu onlara göre yazdım. Çekim öncesi aylara yayılan bir süreçte, uzun uzun provalar yaptık ve senaryonun kimi yerleri o provalara göre de bir parça değişti. İkisinin de çok iyi oyunculuk çıkardığına inanıyorum.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p2" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: Helvetica; font-size: 15px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 18px;"><br /></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: Helvetica; font-size: 15px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b>Yeşilçam filmlerinin günümüz uyarlaması olarak görebileceğimiz Aşk, Büyü vs. 22 Mayıs tarihinden itibaren MUBI’de izlenebiliyor. Yeşilçam dönemindeki film izleme alışkanlıklarına kadar eskiye gitmeye gerek yok belki ama, eskiden bir film sadece sinemada izlenebiliyordu. Sizin bu çevrimiçi dönüşüm hakkındaki görüşleriniz nedir? </b></p><p class="p2" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: Helvetica; font-size: 15px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 18px;"><br /></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: Helvetica; font-size: 15px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Ülkemizde pandemi sinema salonlarına büyük bir darbe vurdu ama pandemi öncesi de hatırlarsanız, yapımcılar ve dağıtımcılar/salon sahipleri arasında anlaşmazlıklar vardı. Seyirci sayısında da bir düşüş yaşanıyordu. Zaten 85 milyonluk bir ülkede en çok iş yapan filmin gişesi 5-6 milyon kişi ise bence ciddi bir pazarlama, dağıtım, sunum sorunu var demektir. Bence bizimki kadar büyük bir ülkede normalde ticari bir filmin 20-25 milyonu bulması lazım. Olmuyor, çünkü insanların ekonomisi elvermiyor, çoğunluk evlerinde dijital ortamda (çoğunlukla da korsandan) izlemeyi tercih ediyor. Mubi'nin, yanılmıyorsam 20 TL olan aylık ücretini bile karşılayamayan ve "Aşk, Büyü vs'yi çok merak ediyorum ama seyredemiyorum" diye korsana düşmesini bekleyen insanlar var, Twitter'a yazıyorlar bunu. Ülkemizin bu alandaki en büyük sorunu korsan sektör ama bütün dünyada da filmleri salonda izlemek yerine evinde, bilgisayarından, dijital ortamda seyretmeyi tercih eden insanlar çoğalıyor. Maalesef sinema salonları kitlesel araçlar olmaktan çıkıyor ve sadece "meraklısına", seçkin bir kitleye hitap eden yerler olmaya doğru gidiyor.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: Helvetica; font-size: 15px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span class="Apple-converted-space"><br /></span></p><p class="p1" style="font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span class="Apple-converted-space" style="font-size: 15px;"><span style="font-family: Helvetica;">https://www.basedistanbul.com/bir-ada-masali/</span></span></p>Umit Unalhttp://www.blogger.com/profile/05042167147797977641noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3816833101055702693.post-54957094338971681082022-08-14T15:01:00.013+03:002022-08-14T21:35:47.904+03:00Oğuz! <p><span style="font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 15px;"></span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEirUGP2UuY18lUhiel9U_AaKoVrjgfJL3R0cXk7cQHSptP7DBD5g6JHYdvG9DuZrbBCGiEonTNUOn4wHx2FjGcOfMXjRiLrXyJuevNoXtmp9i6hiAbrZwJ1ZBZiOzivWoBjNBvX7YghjFmrbPrlPJUxsVkXwGGrE9Y91In_V6M_U8WIuwGyKLyTO2uh5g" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><span style="font-size: medium;"><img alt="" data-original-height="570" data-original-width="428" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEirUGP2UuY18lUhiel9U_AaKoVrjgfJL3R0cXk7cQHSptP7DBD5g6JHYdvG9DuZrbBCGiEonTNUOn4wHx2FjGcOfMXjRiLrXyJuevNoXtmp9i6hiAbrZwJ1ZBZiOzivWoBjNBvX7YghjFmrbPrlPJUxsVkXwGGrE9Y91In_V6M_U8WIuwGyKLyTO2uh5g=w240-h320" width="240" /></span></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"></td></tr></tbody></table><p></p><p><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p><span style="font-family: "Helvetica Neue"; font-size: medium;"><br /></span></p><p><span style="font-family: "Helvetica Neue"; font-size: medium;"><br /></span></p><p><span style="font-family: "Helvetica Neue"; font-size: medium;"><br /></span></p><p><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p><span style="font-family: "Helvetica Neue"; font-size: medium;"><br /></span></p><p><span style="font-family: "Helvetica Neue"; font-size: medium;"><br /></span></p><p><span style="font-family: "Helvetica Neue"; font-size: medium;"><br /></span></p><p><span style="font-family: "Helvetica Neue"; font-size: medium;"><br /></span></p><p><span style="font-family: "Helvetica Neue"; font-size: medium;"><br /></span></p><p><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p><span style="font-family: "Helvetica Neue"; font-size: medium;">Oğuz ölmüş. İki kelime, dokuz harf. Ama yazması, telaffuz etmesi çok zor.</span></p><p class="p1" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: medium;">Oğuzhan Tercan, 1981 yılında girdiğim sinema okulunda en iyi arkadaşlarımdan biriydi. O zamana kadar tanıdığım insanlar içinde en çok okuyan ve okuduğunu en iyi anlayıp özümseyebilen insandı. İlk yılımızda 12 Eylül düzeniyle yönetilen öğrenci yurdunda aynı katta kalırdık. Her gece etüd odasında Nietzsche, Camus, Kafka ve en çok da Dostoyevski kitaplarına gömülmüş, deli gibi çay sigara içip kargacık burgacık notlar alırken hatırlıyorum onu. (İki üç yıl önce kitaplığımda her nasılsa bende kalmış Oğuz'a ait bir kitap buldum: "Büchner, Oyunlar". Kitaba aldığı notlar, gözlemleri bugünkü bakışımla da çok derinlikliydi.) Bazen kantinde, okul bahçesinde birileriyle<span class="Apple-converted-space"> </span>uzun uzun tartışırdı. Onun kadar ateşli düşünen, ateşli konuşan biriyle tanışmamıştım daha önce. Bazen bütün gün hiç konuşmadan oturur, ileri geri sallanıp gözlerini kırpıştırarak düşünürdü. Ama konuşmaya başlayınca önünde engel yoktu. Bazen de konuşurken sesi yükselir ve aniden parlayıverirdi. İçinde her an patlamaya hazır bir bomba vardı sanki. Ülkenin o dönem geçirdiği çalkantıları birebir yaşamış, hapse girip çıkmış, çok genç yaşta taşıması zor ağır tecrübeler edinmişti. Ben 12 Eylül öncesi siyasete karışmamış, karışamamış, tecrübesiz biriydim. Bu uzun saçlı, anlaşılması zor çocuğa yarı ürkerek, yarı hayranlıkla bakıyordum.</span></p><p class="p2" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 17px;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: medium;">Her sabah yurttan okula birlikte yürürdük. Ben 16, o 18 yaşındaymışız. Ama bize dünyayı fethetmeye hazırmışız gibi geliyordu.</span></p><p class="p2" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 17px;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: medium;">Okulun en parlak zihinlerinden biriydi. Yaptığı kısa filmler bence o dönemde bizim okuldan çıkmış en güzel filmler arasındaydı. Bir tanesinde kameraman olarak ben de yer almış ve senaryosuna yardım etmiştim. Özellikle 8 mm el kamerasıyla çektiği "Bir Denizin Yitirdiği Bütün Kıyılarda" bence sadece bir öğrenci filmi değil, kendi hayatıyla, yaşadığı bir aşkla hesaplaştığı, bugün izlesem yine seveceğim gerçek bir sanat yapıtıydı. Umarım emin bir yerlerde hala duruyordur.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 17px;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: medium;">20'li yaşların saçma sapan fırtınalarından geçerken hep birlikteydik. Okul sırasında aşık olduğum biri bana feci bir kazık attığında Bornova tren istasyonunda deliler gibi gibi ağlarken Oğuz vardı yanımda. Evden aldığım harçlık bittiğinde köfte ekmek ısmarlayan oydu. Babasının ölüm haberini aldığı gece sabaha kadar uyumayıp birlikte oturmuştuk. İlk yıldan sonra ikimiz de yurttan ayrıldık. Ben anne babamın evinde kalmaya devam ettim, o arkadaşı Erol'la Bayraklı'da tek göz bir gecekondu tuttu. Eve dönmeye üşendiğimde, o odada üçümüz kalırdık. Led Zeppelin, Pink Floyd, Yes dinlerdik. Müzik dinlerken neredeyse bir tür vecd hali yaşardı. Bir çok parçanın inceliklerini onun sayesinde keşfetmişimdir. "Bak şimdi gitar neler yapacak?" der, nefesini tutup dinlerdi. David Gilmour'un "Dogs" parçasındaki olağanüstü soloya, Steve Howe'un "Going For the One"da kılıktan kılığa giren gitarına onun sayesinde dikkat ettim. Her dinleyişte de onu hatırladım. Hamsi buğulama yapmayı o evde, Oğuz'dan öğrenmiştim.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 17px;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: medium;">Birbirimize kısa filmlerde yardım eder, yazdığımız hemen her şeyi karşılıklı okur, fikir verirdik. Son sınıfta yazdığım "Teyzem"in 30-40 sayfalık ilk halini ona okutmuş ve çözümlemelerine hem hayret etmiş hem de hayran olmuştum.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p1" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span class="Apple-converted-space" style="font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span class="Apple-converted-space" style="font-size: medium;"></span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEgPT7ImJSFJcjjlv8v073AoPmClZkxG5I8pW8Q13NKX7QNy1Q37dKWHMLO3Lt2JUcGejmhjowd0Er7_n_myiesZya-GH38T_rw4LgyVbloaPmoj3YO2BDeVlMiWTAMk3ipPBgmAnxwnAAtGbg1yeDSs9QIsIfKE3nbRedwDycBI2M7FweHSnTTLe2mUSQ" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><span style="font-size: medium;"><img data-original-height="1379" data-original-width="2011" height="219" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEgPT7ImJSFJcjjlv8v073AoPmClZkxG5I8pW8Q13NKX7QNy1Q37dKWHMLO3Lt2JUcGejmhjowd0Er7_n_myiesZya-GH38T_rw4LgyVbloaPmoj3YO2BDeVlMiWTAMk3ipPBgmAnxwnAAtGbg1yeDSs9QIsIfKE3nbRedwDycBI2M7FweHSnTTLe2mUSQ=w320-h219" title="Fotoğraf: Hüseyin Harmandağlı" width="320" /></span></a></td></tr><tr><td class="Fotoğraf: Hüseyin Harmandağlı" style="text-align: center;"></td></tr></tbody></table><span class="Apple-converted-space" style="font-size: medium;"><div style="text-align: center;"><br /></div><br /></span><p></p><p class="p2" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 17px;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><i><span style="font-size: medium;"><br /></span></i></p><p class="p1" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><i><span style="font-size: medium;"><br /></span></i></p><p class="p1" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><i><span style="font-size: medium;">Fotoğraf: Hüseyin Harmandağlı</span></i></p><p class="p1" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: medium;">Sonra İstanbul'a geldik. İş bulmaya, sinema (ya da herhangi bir film işi) yapmaya çalıştık. Oğuz asistanlık döneminden sonra reklam filmleri çekmeye başladı, oldukça genç yaşta da, ilk uzun metrajını çekti. Abdi İpekçi cinayetini konu alan "Uzlaşma" ucuz prodüksiyon kalitesine rağmen çarpıcı kurgusuyla ve finaliyle dikkat çekici bir filmdi.</span></p><p class="p2" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 17px;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: medium;">Sonraki yıllarda yollarımız ayrıldı. Maalesef çok aralıklı görüştük. Oğuz türlü çeşit zorluklar yaşadı. Ödüllü reklamlar, diziler, piyasa filmleri çekti ama okul günlerindeki hayallerini, bir çok yönetmenden çok daha ileride gördüğüm birikimini bir şekilde hayata geçiremedi. Asıl istediği filmleri yapamadı. Engel<span class="Apple-converted-space"> </span>neydi, bilmiyorum: Ülke? Piyasa şartları? Kader? İş dünyasında başına gelen korkunç haksızlıklar? Kendi mükemmelliyetçi tavrı? Belki hepsi... Okulda o müthiş kısa filmleri çeken genç adam, hayalindeki filmleri çekebilse neler izleyecektik kim bilir? Onun yapamadığı ve artık asla yapılamayacak filmler hepimizin, ülke sinemasının kaybıdır.</span></p><p class="p2" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 17px;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: medium;">Nedense geçmişte onca anının içinden şu an bir şekilde geliverdi şimdi: 1981'de bir sabah yurttan okula yürürken kampüste bir top sahasının yanından geçtik. Bir grup genç futbol oynuyordu. Geçerken bir tuhaflık farkettik, tam anlayamadık, kısa bir an durduk. Çünkü oyun tamamen sessizdi, tuhaflık buydu. Normalde bağıra bağıra oynanan futbol tamamen sessiz bir ortamda oynanıyordu. Herhalde yakında bulunan İşitme Engelliler Okulu'nun öğrencileriydi bunlar. Bu rüya sahnesini bir süre izledikten sonra döndük ve sessizce yürümeye devam ettik, bir şey söylemeye gerek yoktu. Önümüzde uzun bir yol, keşfedilecek bir dünya vardı.</span></p><p class="p2" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 17px;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p2" style="font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 15px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 17px;"><br /></p>Umit Unalhttp://www.blogger.com/profile/05042167147797977641noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3816833101055702693.post-18865317524518539102022-07-21T10:14:00.002+03:002022-07-21T13:57:47.182+03:00Artist Dergisi Röportajı <p><b style="font-family: Helvetica;"></b></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><b style="font-family: Helvetica;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhxLdXTlsy1ihPv-oitjg4S8J9d8oUrzKFD0HQzqbICgEIqLeMiq3QgJf8UPok7tYyYQ6msPV5ZNx6o5lIX_QcW-BrYZ203MPVcHE9EqFWGwmHEEID5zYOH7l-95jVM99bAfP1pyya74gjfeA8B8yq32ThU31P3rh59CUleuTOqx8aY1xgJN9gHxDfFAw/s1132/Screenshot%202022-07-21%20at%2007.58.14.png" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1132" data-original-width="800" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhxLdXTlsy1ihPv-oitjg4S8J9d8oUrzKFD0HQzqbICgEIqLeMiq3QgJf8UPok7tYyYQ6msPV5ZNx6o5lIX_QcW-BrYZ203MPVcHE9EqFWGwmHEEID5zYOH7l-95jVM99bAfP1pyya74gjfeA8B8yq32ThU31P3rh59CUleuTOqx8aY1xgJN9gHxDfFAw/s320/Screenshot%202022-07-21%20at%2007.58.14.png" width="226" /></a></b></div><b style="font-family: Helvetica;"><br />Biliyorsunuz ki dijital platform artık sinema alanında varlığını iyiden iyiye hissettiriyor hatta bazı kesimler bunun sinemaya ve sinema salonlarına zarar verdiğini bile düşünüyor. Sizin de <i>Aşk, Büyü vs</i> ile <i>Sofra Sırları</i> gibi filmleriniz dijital platformlar aracılığıyla da seyirciyle buluştu ve bir çok insan bu sayede filmlerinizi izleme fırsatı buldu. Bu konu hakkında olumlu ya da olumsuz düşünceleriniz nelerdir?</b><p></p><p class="p1" style="font-family: Helvetica; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;">Dijital platformların ülkemizde önemli bir boşluk doldurduğuna inanıyorum. TV kanallarının hali trajik. Sinema salonları tekellerin elinde, sinema dağıtımına girebilmek bağımsız sinemacılar için gitgide zorlaşıyor. Örneğin Mubi gibi bir platform olmasa <i>Aşk, Büyü vs</i> Türkiye'nin şartlarında üstelik pandemi ortamında, seyirciyle buluşamayacaktı. TV'ler, sinema dağıtımcıları LGBT+ temalı filmlerden vebalı görmüş gibi kaçıyorlar. Belki bir gün koşullar farklı olur ama şu an LGBT+ filmlerin ticari şansı yok. <i>Sofra Sırları</i> da kötü dağıtım koşulları yüzünden sinemada çok az seyirciyle buluştu. Asıl seyircisini dijital platformlarda yayına girince buldu. Örneğin Netflix bence Türk sinemacılar için bir fırsat. Çünkü yaptığınız iş bir anda bir çok dile çevrilip dünya çapında yayınlanıyor. Yani eğer söyleyecek ilginç bir sözünüz varsa, dünya seyircisine gerçekten ulaşabilirsiniz. Ama bu dijital platformlar için Türkiye'den üretilen içerik genelde kötü. İyi yazılıp çekilmiş, sözü olan işler bir elin parmaklarını geçmez. Hele komedilerimizin dünyada izleyici yakalaması imkansız. Umarım bu makus kader bir gün değişir. <span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p1" style="font-family: Helvetica; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;"><b>Bir önceki filminiz <i>Sofra Sırları’</i>nın yazılış serüvenini merak ediyorum. Çıkış noktası neydi? Nasıl geliştirildi?</b></p><p class="p1" style="font-family: Helvetica; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;"><i>Sofra Sırları</i>'nı 2005-2006 sırasında Londra'daki Türklerin yoğun yaşadığı bir mahallede geçen İngilizce bir film olarak tasarlamıştım. O zamanki adı <i>Sultan Mutfakta</i> idi. Serra Yılmaz başrolde oynayacaktı. 2001'den başlayarak üç yıl İngiltere'de yaşadım. Dünya ve ülkemiz 9/11 yüzünden büyük bir kriz yaşıyordu. İşsiz kalmış, yabancı bir ülkede kendimi mecburen eve kapamıştım. Yemek yapmanın teselli edici, iyileştirici tarafını o sıralar keşfettim. Bunu Roald Dahl'ın <i>Lamb to the Slaughter - Ölüm Kuzusu</i> hikayesinden esinlendiğim cinayet fikriyle birleştirdim. Özgün kısa hikayede tek bir cinayet vardır, ben oradan başlayarak yemekle bağlantılı başka seri cinayetler de uydurdum. Senaryo bu şekilde gelişti. Londra'da İngiliz bir yapımcıyla bir buçuk yıl üzerine çalıştık. Senaryonun 7 versiyonunu yazdım. Ama filmin bütçesi toparlanamadı. İngiltere rüyasından vazgeçtim, aynı hikayeyi Türkiye'ye uyarladım ve Türkiye'de yapımcı aradım. Yıllar içinde bir çok yapımcıyla sonuçlanamayan görüşmeler oldu. Memleketin tekrar eden ekonomik krizleri, araya giren başka işler vs derken, film ilk versiyonu yazdıktan 10 küsur yıl sonra ancak çekilebildi.</p><p class="p1" style="font-family: Helvetica; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;"><b>Filmografinize baktığımız zaman; Halit Refiğ’in yönettiği <i>Teyzem</i> veya Atıf Yılmaz’ın yönettiği <i>Hayallerim, Aşkım ve Sen</i> adlı filmlerin senaristliğini yaptığınızı görüyoruz. Böyle usta yönetmenlerle birlikte çalışmak ve bu filmlerin senaryosunda adınızın yazması sizin sinema hayatınızı nasıl etkiledi?</b></p><p class="p1" style="font-family: Helvetica; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;">1985 yılında, Atıf Yılmaz'ın <i>Adı Vasfiye</i> seti hayatta asistan olarak çalıştığım ilk uzun metraj setiydi. Atıf Abi'den çok şey öğrendim. İş disiplini, merakı, fikren açıklığı, sette yarattığı barışcıl ve neşeli hava benim için hep örnek oldu. Halit Refiğ aynı şekilde. Bir de üzerimde insan olarak en çok etkisi olan Ertem Eğilmez'i anmam şart. Onunla sadece bir senaryo (<i>Milyarder</i>) çalıştık ama Teyzem'in hayata geçmesini sağlayan Müjde Ar'la birlikte odur. İki yıla yakın bir süre neredeyse her gece evine gittim, onun senaryo çalışmalarında, sohbetlerinde bulundum. Söylediği bir çok şey, şakaları, öğütleri, dedikoduları hala kulağımda çınlar. Bir senaryo yazarken "Ertem abi görse ne derdi" diye düşünürüm sık sık. Bu eski ustalarla çok genç yaşta tanışma ve çalışma şansı bulduğum için kendimi çok çok şanslı hissediyorum.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p1" style="font-family: Helvetica; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;"><b>Uzun metraj bir filmi hayata geçirirken uyguladığınız temel kurallar var mıdır, varsa nelerdir?</b></p><p class="p1" style="font-family: Helvetica; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;">En önemli kuralım seyirciyi kandırmamak. Tabii hikaye anlatmak belli ölçüde bir kandırmaca, sihirbazlık içeriyor. Bazı şeyleri saklayıp, sonra gösteriyorsunuz. Asıl söylemek istediğiniz şeyi hiç göstermeyip seyircinin anlayışına bırakıyorsunuz. Ama temelde, anlattığım şeyler samimi dertlere dayanıyor. Seyirciyi tuzağa düşürmeye, manipule etmeye, kazıklayıp cebinden parasını almaya çalışmıyorum. Dert anlatmaya, dert ortağı olmaya uğraşıyorum. Bunun dışında da kurallarım var ama hepsi ikincil önemde sayılır.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p1" style="font-family: Helvetica; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;"><b>Bizim de Film Yapım ve Eleştiri adlı sinema topluluğumuzda sinemanın yapım kısmına ilgi duyan birçok arkadaşımız var. Bizim gibi film çekmek isteyen sinemacı adaylarına vereceğiniz tavsiyeler nelerdir, bu alanda tutkumuzu körükleyip kendimizi geliştirmek için ne yapabiliriz?</b></p><p class="p1" style="font-family: Helvetica; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;">Hemen bütçeli işlerle piyasaya girmeye çalışmak yerine, kendi hayallerinizi elinizdeki küçük olanaklarla hayata geçirmeye çalışın derim. <i>9, Ara, Nar, Aşk, Büyü vs</i> çok küçük bütçelerle, (çok kısa çekim süreleri, gönüllü çalışan ekip, kısıtlı kadro ve ekipman) çekilmiş işler. Sinemamızın önemli işleri <i>Tabutta Rövaşata</i> (Derviş Zaim), <i>Oyun</i> (Pelin Esmer) vb gibi filmler de benzer mantıkla üretilmiş. Bu saydıklarımdan ayrı, dünya sinemasında sıfır bütçeli, piyasadan bağımsız pek çok ilginç iş var.<span class="Apple-converted-space"> </span>Bunları örnek alarak, "Ben elimdeki olanaklarla ne yapabilirim?" diye sorarak başlamak gerek. Uzun metraj da şart değil. Derdinizi kısa metrajla anlatmayı deneyin. Hikaye anlatma yeteneği tıpkı müzik kulağı gibi doğuştan gelen bir yetenek bence. Bazı insanda var, bazısında yok. Bizde ve dünyada piyasa, hikaye anlatma yeteneği olmayan ama güçlü "networking" ve pazarlama yetenekleri sayesinde yönetmen olmuş insanlarla dolu, onlardan olmayın. Bunlar daha çok başkalarının hayallerini canlandıran, ticari taleplere cevap veren teknik insanlara dönüşüyor.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p1" style="font-family: Helvetica; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;"><b>İlerisi için planlarınız neler, yakın gelecekte yeni projeler bizleri bekliyor mu?</b></p><p class="p1" style="font-family: Helvetica; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;">Son iki buçuk yıldır Glasgow'da yaşıyorum. Burada geçen İngilizce bir senaryo yazdım: <i>Mrs Kara Goes to Glasgow</i>. Bir Türk kadının Glasgow yolculuğu. Buralı bir yapımcıyla (Nikki Parrott - Tigerlily Productions) iki yıldır üzerinde çalışıyoruz. Film Screen Scotland'dan geliştirme desteği aldı. Eğer bütçenin geri kalanı toparlanabilirse 2023 baharında çekeceğiz. İki Türk oyuncu olacak, kadronun kalanı buralı oyuncular.</p><p class="p1" style="font-family: Helvetica; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;"><b><i>Sofra Sırları</i> filminin bu kadar ilgi görüp beğenilmesinin altında yatan temel sebebin, tamamen gerçeğin özünden beslenen detaylar taşıması olduğunu düşünüyorum. Bu filmi izlemiş olan ülkemizdeki her kadın, ufak da olsa kendine dair bir şeyler buldu. Buradan yola çıkarak aslında daha genel bir noktaya değinmek istiyorum; yaptığınız işlerde “gerçek” nerede konumlanıyor ve sizin için nasıl bir önem arz ediyor?</b></p><p class="p1" style="font-family: Helvetica; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;">Sofra Sırları maalesef gişede büyük bir ilgi görmedi. Dediğim gibi ancak dijital platformlarda yer alınca seyirci buldu. Ama ulaşabildiği seyircide bir duygu birliği yaratabildi gerçekten. Çünkü taşrada, erkek egemen toplum içinde, sayısız kadının yaşadığı yalnızlıktan, kıstırılmışlık hissinden bahsediyor. Yukarıda seyirciyle ortak olabileceğimiz bir dert anlatmaktan bahsettim. Bu temelde, üstünde anlaşabileceğimiz ortak bir "gerçek"i, "hakikat"i yakalama çabası. Dünya yalanlarla dolu. Siyaset, ticaret hep yalanlar üzerine kurulu. Sanatçıların bir kısmı, güç ya da para için o yalanlara ortak olmayı seçiyor. Ben kendimce "hakikat" tarafında direnmeye uğraşıyorum. Maalesef seyircilerin de çoğu sinemayı bir kaçış yeri olarak kullanıyor, hakikat onlara ağır geliyor. Gerçek hayatta nasıl kendilerini kandıran siyasetçilere oy veriyorlarsa, gidip en toksik yalanlarla dolu, daha önce yüzlerce benzerini seyrettikleri berbat filmleri seyrediyorlar. Günlük hayatlarını, hayatın acı gerçeklerini biraz unutmak için... Ama bir cins seyirci var ki, senin ne anlatmaya çalıştığınla ilgileniyor, anlıyor, hatta üzerinde kendi fikrini geliştiriyor. Kimi filmlerim ya da senaryolarım için sosyal medyada ve gösterimler sırasında aldığım cesaret verici tepki ve yorumlar, beni 35 yıldır sinemaya bağlayan şey.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p1" style="font-family: Helvetica; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;"><b>Hikâyelerinizde kişisel dünyanızı yansıtan bir yönetmen misinizdir? Otobiyografik öğeleriniz olduğu hikâyelerinizde özdeşleştiğiniz veya kendinizi bulduğunuz bir karakter var mı? Hangi yönleriyle bu yansımayı buluyorsunuz?</b></p><p class="p1" style="font-family: Helvetica; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;">Elbette. İlk senaryom <i>Teyzem</i>'den beri otobiyografik unsurlar filmlerimde sıklıkla yer aldı. Kendi hayatımdan ve deneyimlerimden çok beslendim. Hikaye-konu olarak benden uzak gibi duran filmlerimde bile benden çok şey var. Flaubert'in "Madame Bovary, benim" sözü çok ünlüdür. Ben de onu tekrarlayabilirim. Hemen hemen bütün karakterlerimin ağzından konuşan benim. En yakın örnek: <i>Aşk, Büyü vs</i>'nin açılışında yer alan Reyhan'ın yazdığı mektup yıllar önce sevgilime yazdığım bir mektubun parçası. Kozalak sahnesini adada aynen yaşadım, öyle yazdım. Filmde kendi aşklarımdan çok şey var.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p1" style="font-family: Helvetica; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;"><b><i>Teyzem</i> filmi döneminin en iyi ve farklı psikolojik dram filmiydi belki de. Müjde Ar’ın muhteşem bir oyunculukla canlandırdığı kahramanımız Üftade bize kadının toplumsal yerini sorgulatıyor ve yaşadığı yalnızlığı bize çok iyi aktarıyor. Anlattıklarımı şu soruyla bağlayayım: Bu karakteri tanıdığınız bir insan üzerinden mi kurguladınız yoksa tamamen baştan mı yarattınız?</b></p><p class="p1" style="font-family: Helvetica; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;"><i>Teyzem</i>, gerçek hayatta kendi teyzemin ve ailemizin yaşadıklarından esinlendi. Teyzem de filmdekine benzer yaşadı ve öldü. "Benzer" diyorum çünkü elbette yazarken her şeyi sıfırdan yeniden yazdım. Hiçbir şey filmde göründüğü gibi olmadı. Bir filmde, bir senaryoda dramatik yapıyı kurmak, çatışmaları bulmak en zor iştir. Çatışması doğru kurulmamış bir dramatik yapı çöker. Ben gerçek hayattan "dramatik yapı"yı, temel çatışmaları aldım. Bu da o sırada çok genç ve tecrübesiz bir senaryo yazarı olarak en büyük şansım oldu. Ama dediğim gibi filmdeki hiçbir olay, hiçbir karakter gerçek hayatın birebir taklidi değil, her karakter yeniden yaratılmış. Dolayısıyla anne tarafımdan "ailemizi kötü gösteriyorsun" diyen, filmi kötü eleştiren kimse çıkmadı. Hiçbir filmimde (ya da yazdığım herhangi bir şeyde) hayattan birebir kopya çekilmiş karakterler yok. Esinlenmeler olsa da, hepsi tamamen hayal ürünü, kurmaca. Bir çok gözlem, anı, yaşantı, arkadaşların sözleri, acılı ya da zevkli anlar, duygular bir araya geliyor ve sizin süzgecinizden geçip bambaşka bir şeye dönüşüyor.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p1" style="font-family: Helvetica; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;"><b>Bir sahnenin dramaturjisini nasıl yapıyorsunuz, kullandığınız kendinize özel yöntemler var mı? Varsa nelerdir?</b></p><p class="p1" style="font-family: Helvetica; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;">Öncelikle yazdığınız, çektiğiniz her sahnenin kendi başına bir bütün olmakla birlikte aslında daha büyük bir bütünün, filmin dramaturjisinin parçası olduğunu unutmamak en önemli şey. Bütünsel bir bakış içinde, sahnenin öncesine ve sonrasına nasıl bağlanacağına çok dikkat ederek çalışmak gerek. Sahneleri tek tek çalışmaya gelince: Kendi kendime düşündüğüm şeyler haricinde, çoğu filmimde uzun bir prova süreci yaratmaya çalışıyorum. <i>Aşk, Büyü vs</i> için Ece ve Selen'le altı aya yakın prova yaptık. Bu provalarda yazarken aklınıza gelmeyen bir çok ayrıntı yakalayabiliyorsunuz. Diyelim bir karakter için yazdığınız bir diyalog var. Oyuncu "Bu kadın neden durduk yerde böyle bir laf etsin ki?" gibi bir soru soruyor. Yazdığınız şeyin sizi ve oyuncuları şaşırtması şart, böyle sorular sordurmayan bir metin sıradan bir metindir bence. O soruya cevap vermeye çalışırken, yazdığınız karakterin o ana kadar düşünmediğiniz bir tarafını keşfediyorsunuz. Oyuncular karakterlerin üç boyutlu haliyle karşınıza dikildiğinde birden sahne asıl anlamını kazanıyor. Filmin dramaturjisini sete çıkmadan önce, bu provalarda kuruyorum.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p1" style="font-family: Helvetica; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;"><span class="Apple-converted-space"><br /></span></p><p class="p1" style="font-family: Helvetica; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhzWkD3vSh10kgBgyy5p9picZ8QzeQJb6II3wIOZo-mEsHaZ5RHpYOqqpzVGk6Y8XQLI3PEKQyimA0OHGpJ_0ytEiikYDDMRpbwsDfOse1yn5B-Z4o3Gyc6O0cBJnsArTNJ_EjXXnKV4flyHx-_V9vKbnzPyrDSTcqHs9e4-7L3TeV_cZLe3WM1vR2hPA/s2220/Screenshot%202022-07-21%20at%2007.56.37.png" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1548" data-original-width="2220" height="223" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhzWkD3vSh10kgBgyy5p9picZ8QzeQJb6II3wIOZo-mEsHaZ5RHpYOqqpzVGk6Y8XQLI3PEKQyimA0OHGpJ_0ytEiikYDDMRpbwsDfOse1yn5B-Z4o3Gyc6O0cBJnsArTNJ_EjXXnKV4flyHx-_V9vKbnzPyrDSTcqHs9e4-7L3TeV_cZLe3WM1vR2hPA/s320/Screenshot%202022-07-21%20at%2007.56.37.png" width="320" /></a></div><br /><span class="Apple-converted-space"><br /></span><p></p><p class="p1" style="font-family: Helvetica; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;"><b><i>Aşk, Büyü, vs</i>'nin yolculuğu için başta ne tahayyül etmiştiniz akabinde neyle karşılaştınız? Filmin izleyicide bu kadar karşılık bulacağını öngörmüş müydünüz?</b></p><p class="p1" style="font-family: Helvetica; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;">Artık tecrübeli sayılırım ama filmlere gelecek olumlu ya da olumsuz tepkiyi önceden tahmin edemiyorum. Daha doğrusu "kötü" olmuş bir işin başaramadığım yanlarını genelde görebiliyorum ama "iyi" bir şeyden asla emin olamıyorum. <i>Aşk, Büyü vs</i> için gelen olağanüstü olumlu tepkileri de tahmin edememiştim. Homofobik, sosyal medya trolü vb ufak bir azınlığı saymazsak seyirci filmi gerçekten sevdi. Bir çok film için kutlamalar, sevgi dolu sözler duydum ama ilk filmim <i>9</i>'da bir de <i>Aşk, Büyü vs</i>'de aldığım tepkiler çok başkaydı. Bu tür bir duygu ortaklığı yakalamak çok zor, tecrübeyle sabit.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p1" style="font-family: Helvetica; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;"><b>Son olarak yazmanın bir yolculuk olduğu, filmde Reyhan'ın da yazmaya iyileştirici bir güç atfetmesini düşününce; yazarak ve yazdıklarımızı çözümleyerek kendimizi daha iyi anlamamızı, bunun da hayatımıza bir anlam katmasını bekliyor olmamız yanlış mı olur?</b></p><p class="p1" style="font-family: Helvetica; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;">Sait Faik "Yazmasaydım çıldıracaktım" der bir hikayesinin sonunda. Aynı şeyi bütün hayatım için söyleyebilirim. Yazmasam herhalde şimdiye kadar çoktan çıldırmış olurdum. İlk senaryomdan başlayarak senaryolarıma, filmlerime hayatımı koydum. Başka bir iş yapamadığım için hayatımı sadece sinemada, televizyon ve reklam sektörlerinde, yazarak ve film çekerek kazandım. Ama yazmak, film yapmak benim için hiçbir zaman sadece hayatımı kazandığım işler olmadı, hayatımı kurtaran şey oldu. Hikayeler hayatıma bir anlam verdi, beni ben yaptı.</p><p class="p1" style="font-family: Helvetica; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;"><br /></p><p class="p1" style="font-family: Helvetica; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 8px;"><i>Bu röportaj Yaşar Üniversitesi öğrencilerinin çıkardığı online Artist dergisinin Temmuz 2022 sayısında yayınlandı:</i> <a href="https://www.yumpu.com/user/artistdergisi">https://www.yumpu.com/user/artistdergisi</a></p>Umit Unalhttp://www.blogger.com/profile/05042167147797977641noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3816833101055702693.post-53330440350845301102022-03-14T01:04:00.002+03:002022-03-14T01:14:27.694+03:00Blue - Apichatpong Weerasathakul - Altyazı'dan. <p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEh0qmx-46ZuUEEs70KLMGEUIPNnCj3DrqA5fVQKZDUjs2jSsyvS8HehQrNJQNqeCUXR9KhSCfi7gwrkUgIiYBbmXRBEOobaSS3kJ_vkIsYaREETdPvvgfWOcyp4pilTMz_WJQZmH4Ec0JH4Lx47sphezXxHTorpx97oeHIZLmHL19LCmuaBgllD1HZeCA" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img data-original-height="1478" data-original-width="2872" height="206" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEh0qmx-46ZuUEEs70KLMGEUIPNnCj3DrqA5fVQKZDUjs2jSsyvS8HehQrNJQNqeCUXR9KhSCfi7gwrkUgIiYBbmXRBEOobaSS3kJ_vkIsYaREETdPvvgfWOcyp4pilTMz_WJQZmH4Ec0JH4Lx47sphezXxHTorpx97oeHIZLmHL19LCmuaBgllD1HZeCA=w400-h206" width="400" /></a></div><b><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><br /><br /></b></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><br /></b></p></b><p></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b>Blue*<span class="Apple-converted-space"> </span></b></p><p class="p2" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 16px;"><b></b><br /></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b>Ümit Ünal**</b></p><p class="p3" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><br /></p><p class="p3" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><br /></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Sometimes the noises of the night keep you up. Anxiety, another name for a cricket, keeps you up. Worries, the far away dogs barking, they keep you up. Creaking backdrops of school-plays you have seen keep you up. Those who are gone keep you up. Those who will never come back keep you up. Waiting keeps you up. Not waiting anything keeps you up. Patience hurts and keeps you up. Regret reeks, keeps you up. Shame itches, keeps you up. Words and looks planted in your mind keep you up. Silence keeps you up. Darkness keeps you up. A fire is lit in the darkness. It keeps you up. The fire is in you, burns inside your lungs and your heart. It doesn't burn you but it keeps you up. Sleep is the best escape but it is so far away, unreachable. Knowing, it keeps you up.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p3" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><br /></p><p class="p3" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><br /></p><p class="p3" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><br /></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><i>*Apichatpong Weerasathakul, 2018, 12 mins.</i></b></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><i>**Chronic insomniac.</i></b></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><span class="Apple-converted-space"><br /></span></b></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><i>This piece was published in March 2022 issue of Altyazı magazine.</i></p><p class="p2" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 16px;"><b></b></p><p class="p3" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><i></i><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEilZDLBvwJr5Ksx9OfKsrCkZNv8EFO83TrLAIUir4AApHRRWTfW30ns1QMUb60HEY_WNitcRGuFdizA2R3I_kaKnDCgdiAzvyDDkIuD_mHK_lkGf2O5siyKoRz4Hse97Tp7zRYuCsF76SD2GsXintQSBzUx8NQfRg2FXe2XmoT9da5n2kpK90a-EgrFiA" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img data-original-height="1430" data-original-width="2844" height="201" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEilZDLBvwJr5Ksx9OfKsrCkZNv8EFO83TrLAIUir4AApHRRWTfW30ns1QMUb60HEY_WNitcRGuFdizA2R3I_kaKnDCgdiAzvyDDkIuD_mHK_lkGf2O5siyKoRz4Hse97Tp7zRYuCsF76SD2GsXintQSBzUx8NQfRg2FXe2XmoT9da5n2kpK90a-EgrFiA=w400-h201" width="400" /></a></div><p></p><p class="p2" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 16px;"><b><i></i></b><br /></p><p class="p2" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 16px;"><br /><br /></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b>Blue*<span class="Apple-converted-space"> </span></b></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><br /></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b>Ümit Ünal**</b></p><p class="p3" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><br /></p><p class="p3" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><br /></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Bazen gecenin sesleri, uyutmaz. Endişenin adı cırcır böceğidir, uyutmaz. Uzak köpekler kaygının sesidir, uyutmaz. Hayatının gıcırtılı müsamere dekorları, uyutmaz. Göçmüşler, geçmişler uyutmaz. Gelmemişler, hiç gelmeyecekler uyutmaz. Beklemek, uyutmaz. Hiçbir şey beklememek, uyutmaz. Sabır acır, uyutmaz. Keşkeler ekşir, fokurdar, uyutmaz. Pişmanlık kötü kokar, uyutmaz. Utanç kaşınır, uyutmaz. Kafanda çakılı kelimeler, zihnine kazınmış bakışlar uğuldar, uyutmaz. Sessizlik, uyutmaz. Karanlık, uyutmaz. Karanlıkta bir ateş yanar. Uyutmaz. Ateş senin içindedir, ciğerlerinin, kalbinin içinde yanar. Yakmaz ama uyutmaz. Uyku kaçılacak en güzel yerdir ama çok uzaktadır, ulaşılmaz. Bilmek, uyutmaz.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p3" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><br /></p><p class="p3" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><i></i><br /></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><i>*Apichatpong Weerasathakul, 2018, 12 dk.</i></b></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><i>**Müzmin uykusuz.</i></b><i> </i></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><i><br /></i></b></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><i><br /></i></b></p><p class="p1" style="-webkit-text-stroke-color: rgb(0, 0, 0); font-family: "Helvetica Neue"; font-size: 13px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><i>Bu yazı Altyazı dergisinin Mart 2022 sayısında yayınlandı. </i></p>Umit Unalhttp://www.blogger.com/profile/05042167147797977641noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3816833101055702693.post-67239450323003637332022-01-06T14:07:00.003+03:002022-01-06T14:08:23.564+03:00"Ben Kimim, neredeyim?" - Fotoğraflar: Ümit Ünal - 9 Dergi'nin Kış sayısından. <p style="text-align: right;"><i>Bu yazı ve Instagram'dan Ahmet Elhan'ın seçtiği fotoğraflarım, </i></p><p style="text-align: right;"><i>2022 Ocak ayında </i><i>9 Dergi'nin Kış sayısında yayınlandı:</i></p><p style="text-align: right;"><a href="https://www.9dokuz.com/yil-1-sayi-4" target="_blank"><span style="text-align: left;"><i>https://www.9dokuz.com/yil-1-sayi-4</i></span><i> </i></a></p><p><br /></p><blockquote style="border: none; margin: 0px 0px 0px 40px; padding: 0px; text-align: left;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEgqLPQNuPpwFgRH9BW-T1YCm8ycMDOu4Y0gxHyzzsdW8fDMWrNGiM2mRP2BrDKoUHCLj0W4okHGzIozRD0Wvntdibrn3LXBuuubensJWqlDHZK-s8fKusUSw_YgEgLYliq482N_3CFE5QHqXU_AfiOQlwEfxdFi-vRNNvjBwImmkexPn4M2Nk9V4FcKww=s1860" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1312" data-original-width="1860" height="226" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEgqLPQNuPpwFgRH9BW-T1YCm8ycMDOu4Y0gxHyzzsdW8fDMWrNGiM2mRP2BrDKoUHCLj0W4okHGzIozRD0Wvntdibrn3LXBuuubensJWqlDHZK-s8fKusUSw_YgEgLYliq482N_3CFE5QHqXU_AfiOQlwEfxdFi-vRNNvjBwImmkexPn4M2Nk9V4FcKww=s320" width="320" /></a></div><p></p><p class="p2" style="font-family: Georgia; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: left;"><b><span style="font-size: x-large;">"Ben kimim, neredeyim?"</span></b></p><p class="p2" style="font-family: Georgia; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: left;"><br /></p><p class="p4" style="font-family: Georgia; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Eski filmlerde çok tekrar eden bir sahneydi: Bayılan biri kendine geldiğinde ilk sorusu "Neredeyim?" olurdu. Hangi filmdi hatırlamıyorum ama komik bir sahnede oyuncu "Ben kimim?" sorusunu da eklemişti: "Ben kimim, neredeyim?" Ne zaman şaşkınlığa düşsem ben de şaka yollu böyle derim. Tabii bu soru cidden sorulursa, cevap vermek o kadar kolay olmayabilir.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p3" style="font-family: Georgia; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 14px;"><br /></p><p class="p4" style="font-family: Georgia; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Kendimi bildim bileli dünyayla bir derdim oldu: Sanki insan kardeşlerimle aramda ölçemediğim bir boşluk vardı. İnsan ilişkilerini tam anlamıyordum. Çoğu insan arasında son derece doğal gelişen gündelik sohbete katılamıyordum. "Ben de sizdenim" demek istiyordum ama derdimi anlatamıyordum. Güzel konuşan, sözünü dinleten insanları hep kıskandım. Onlardan olamadığım için, çocukluktan beri hep hikayeler uyduran, yazan ve bazen çizen biri oldum. Aslında kimse sormasa da, hep "Ben kimim, neredeyim" sorusuna cevap arıyordum sanırım.</p><p class="p3" style="font-family: Georgia; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 14px;"><br /></p><p class="p4" style="font-family: Georgia; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Uzun süre ne yaptığımı bilmiyordum ama 16-17 yaşımda sinema okuluna girdiğimde hayatım değişti. Sinemacı olmak o güne kadar evden kaçıp sirke katılmak kadar çılgınca, ya da aynanın öbür tarafına geçmek kadar imkansız bir şeydi. Okulu çok sevdim. Çok okudum, yazmaya çalıştım, kısa filmler çektim. Üçüncü sınıftayken, teyzem öldü. Bu ölüm beni çok sarstı ve bu sarsıntıyı okulun son yılında bir senaryo biçiminde anlatmaya kalktım. Büyük bir acı ve kayıpla, geçmişle, aileyle, çevremizde akıp giden hayatla başa çıkma yolum buydu. Bu senaryonun hayata geçmesi için çok çabaladım. Şans da yardım etti, doğru insanlarla tanıştım ve 1986'da ilk senaryom <i>Teyzem</i> çekildi. Birden "aynanın öbür tarafına" geçtim. Sonra 35 yıl geçti, bir baktım<span class="Apple-converted-space"> </span>ki bir sürü senaryo, kitap yazmışım, filmler çekmişim.</p><p class="p3" style="font-family: Georgia; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 14px;"><br /></p><p class="p4" style="font-family: Georgia; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Fotoğraf sanatını bilmeden yönetmen olunamaz ama fotoğraftan çekinmiştim hep. Fotoğrafın teknolojiyle çok içiçe geçmiş olması, makineler, karanlık odalar, tanıman ve hükmetmen gereken onca teçhizat biraz gözümü korkutmuştu. Kendi fotoğraf makinem hiç olmadı. Grafiker olarak çalıştığım kısa bir dönem, bolca karanlık oda işi de yaptım ama karanlık odam da olmadı.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p3" style="font-family: Georgia; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 14px;"><br /></p><p class="p4" style="font-family: Georgia; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Derken "akıllı" telefonlar geldi. Cebimize sığabilecek fotoğraf makineleri. Cebe sığan, cepten çıkan bir dünya. Artık yazar gibi fotoğraf çekmek mümkündü. Bir anda kendimi sürekli fotoğraf çekerken ve bunları "sosyal medya"da paylaşırken buldum. İki resim sergisinin ardından ilk kez bir fotoğraf sergisi açtığımda, meslekten fotoğrafçı olmadığım ve sadece cep telefonuyla fotoğraflar çektiğim için, serginin adını "Cebimden Fotoğraflar" koyacaktım. Sonra Asaf Halet Çelebi'nin mükemmel bir şiiri karşıma çıktı, oradan bir alıntı koydum afişe:<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p3" style="font-family: Georgia; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 14px;"><br /></p><p class="p4" style="font-family: Georgia; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><i><span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>"bir cebim var ki</i></p><p class="p4" style="font-family: Georgia; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><i><span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>karanlıktır</i></p><p class="p4" style="font-family: Georgia; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><i><span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>oradan oyuncak güneşler</i></p><p class="p4" style="font-family: Georgia; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><i><span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>bahçeler ve denizler çıkar."</i></p></blockquote><blockquote style="border: none; margin: 0px 0px 0px 40px; padding: 0px; text-align: left;"><p class="p4" style="font-family: Georgia; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"> </p></blockquote><blockquote style="border: none; margin: 0px 0px 0px 40px; padding: 0px; text-align: left;"><p class="p4" style="font-family: Georgia; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Yıllar içinde hayatın her anından ufak gözlemler paylaşmak bir tiryakilik oldu benim için. Çünkü yaşadığım şehirlerin manzaralarını ve gözden uzak köşelerini, gittiğim başka şehirlerin sokaklarını ve duvarlarını, kendi vücudumun, sevgilimin vücudunun çok yakın görüntülerini, evdeki tanıdık nesneleri ve gün içinde ışığın değişimlerini, başka evleri ve odaları, gördüğüm başka sanat yapıtlarını, bitkileri ve onların büyüleyici ayrıntılarını karelemek dışında müdahale etmeden yakalamak ve onları herkese göstermek "Ben buyum, buradayım" demenin anlık yolu oldu. Ben kimim bilmiyorum, cevabı ben de sürekli arıyorum. Ama işte ben buyum, bunları gördüm, buyum ve merak etmeyin iyiyim, buyum ve buradayım, burada, burada ve buradayım.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p></p></blockquote><p style="text-align: left;"><br /></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEh1oAIFp7STFjFOSpF2IzCt0Z2HJWbeo5vlV51AvDlqqLs1bHJb-qHtFtcUljOM1XgtlhtzcIHtBCNCOiX5DfDO-rjZAIl2DlhZ7X3wEKkk_gLQasvza5hLnbZxHTWf1RKFduZ28ShmbUI7TTrgyoCUATUngpFdgckFLVac3V6ndhAZpgSzez4ROe7P-w=s1856" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1320" data-original-width="1856" height="228" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEh1oAIFp7STFjFOSpF2IzCt0Z2HJWbeo5vlV51AvDlqqLs1bHJb-qHtFtcUljOM1XgtlhtzcIHtBCNCOiX5DfDO-rjZAIl2DlhZ7X3wEKkk_gLQasvza5hLnbZxHTWf1RKFduZ28ShmbUI7TTrgyoCUATUngpFdgckFLVac3V6ndhAZpgSzez4ROe7P-w=s320" width="320" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEgPzUU81YyX8e4MbJLNBrcUYvNO3bVEa-beDBpS80M8wKa2_MuqNiNSynOEovSmGNR696BkA8lJcJpYWvKBLrLJQ2dOB1ZIk68Q-hkJLHzy3vZjJI2tamEvg130ktLebMfl8_2ih0bZ1T-OXmaaKwYPI_ZfLxoinYm0mDuH193ATnTyibhJ3GHcXuY_Yw=s1856" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1318" data-original-width="1856" height="227" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEgPzUU81YyX8e4MbJLNBrcUYvNO3bVEa-beDBpS80M8wKa2_MuqNiNSynOEovSmGNR696BkA8lJcJpYWvKBLrLJQ2dOB1ZIk68Q-hkJLHzy3vZjJI2tamEvg130ktLebMfl8_2ih0bZ1T-OXmaaKwYPI_ZfLxoinYm0mDuH193ATnTyibhJ3GHcXuY_Yw=s320" width="320" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEgAKLqxTiLHEnYQ0RXPFPOvg-V94lzIaCTXq0LnoDP2QYYmDG5q_o6UpumxAbruOHTX7Of7ARo5X9EvzSH03dormYkrpIMmlER1xjF7PdHV7sorPeegwQ8kGbxw3GjzQLLo1_dlz_Os2gB53AD8lMCpXCBH-bT9GUTGQ2QsVnqln0zqMokSG_z-wpVNQA=s1858" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1316" data-original-width="1858" height="227" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEgAKLqxTiLHEnYQ0RXPFPOvg-V94lzIaCTXq0LnoDP2QYYmDG5q_o6UpumxAbruOHTX7Of7ARo5X9EvzSH03dormYkrpIMmlER1xjF7PdHV7sorPeegwQ8kGbxw3GjzQLLo1_dlz_Os2gB53AD8lMCpXCBH-bT9GUTGQ2QsVnqln0zqMokSG_z-wpVNQA=s320" width="320" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEgYojF0DL5dWY5xWlQikghq7jLnLAGJNvFPo1xn-HAxtTdLfeMGRYaAa43OYS-r-z47fqlGivHyro4Cwr9f0GUTawdOdf9SF91HyqGUCwBXB644rE-FQSJ8sNql_3v6u2Iz4sZ2iAWn-3DtVI6twWnqbUKpSUlKJogmrMqLn5no0omM5dGcyBhSYHGKpA=s1862" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1314" data-original-width="1862" height="226" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEgYojF0DL5dWY5xWlQikghq7jLnLAGJNvFPo1xn-HAxtTdLfeMGRYaAa43OYS-r-z47fqlGivHyro4Cwr9f0GUTawdOdf9SF91HyqGUCwBXB644rE-FQSJ8sNql_3v6u2Iz4sZ2iAWn-3DtVI6twWnqbUKpSUlKJogmrMqLn5no0omM5dGcyBhSYHGKpA=s320" width="320" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEjEXr9WxeFsX9OEzhehRMcdrNDKmocnE9i7OKh-areM8YNJMXdDnXsH4DUEv9yqeGyejuAsZnq2BB-yMwaMfCBweHgQ0wrt859D8SmgVKluwhn2kYJZuXfErs_b_O5Fb-vHd2WyppXaKvPqkiLxP43JQjFRJIkL9aYTlk-bVwiThIYbjld8GCj3OXgefQ=s1860" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1314" data-original-width="1860" height="226" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEjEXr9WxeFsX9OEzhehRMcdrNDKmocnE9i7OKh-areM8YNJMXdDnXsH4DUEv9yqeGyejuAsZnq2BB-yMwaMfCBweHgQ0wrt859D8SmgVKluwhn2kYJZuXfErs_b_O5Fb-vHd2WyppXaKvPqkiLxP43JQjFRJIkL9aYTlk-bVwiThIYbjld8GCj3OXgefQ=s320" width="320" /></a></div><br /> <p></p>Umit Unalhttp://www.blogger.com/profile/05042167147797977641noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3816833101055702693.post-24463635277518214692021-12-18T10:55:00.001+03:002021-12-18T10:55:06.227+03:00 Two Women’s Poetic Love, on an Island Frozen in Time: Ümit Ünal on Love, Spells and All That - By N. Buket Cengiz - Film International<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEgfdHcQOUuemo_wxDGRAZcypORrVVnn-dBir7g_6aqDnC2jkVEj1K2PKq0ZUvqCNK6SPzRltwlyqGsbfP5z6JTzbr7xQpY4ggIfKy2zssz9tqmRSZJGg6x8SCV9S2ffA43tC-fdDuLBRcbbc-e3lDg9EtcZyQHYGrKimgzxxj21k57G7JvOKnpr4rGixw=s2328" imageanchor="1" style="font-family: "Open Sans", sans-serif; font-size: 15px; font-style: italic; margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center; word-spacing: 0.3px;"><img border="0" data-original-height="1460" data-original-width="2328" height="251" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEgfdHcQOUuemo_wxDGRAZcypORrVVnn-dBir7g_6aqDnC2jkVEj1K2PKq0ZUvqCNK6SPzRltwlyqGsbfP5z6JTzbr7xQpY4ggIfKy2zssz9tqmRSZJGg6x8SCV9S2ffA43tC-fdDuLBRcbbc-e3lDg9EtcZyQHYGrKimgzxxj21k57G7JvOKnpr4rGixw=w400-h251" width="400" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">This interview has been published in Film International in October 2021. <br /></td></tr></tbody></table><br /><blockquote style="border: none; margin: 0px 0px 0px 40px; padding: 0px; text-align: left;"><p style="background-color: white; box-sizing: inherit; color: #111111; font-family: "Open Sans", sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.5em; word-spacing: 0.3px;"><a style="background-color: transparent; border-bottom: 2px dotted rgb(123, 159, 207); box-sizing: inherit; color: black;"><em style="box-sizing: inherit;"><br />Love, Spells and All That</em></a> (2019), the latest film of Ümit Ünal, an acclaimed director from Turkey who moved to Glasgow in 2020, has currently gained significant international acclaim receiving awards including Audience Award in Inside Out Toronto, Best Screenplay in Outfest LA, Best Film in Mostra Fire Barcelona, and Best Narrative Film in aGliff/ Prism in 2021, in addition to the Best Film award it received in 2020 in Istanbul Film Festival among various other national awards.</p><p style="background-color: white; box-sizing: inherit; color: #111111; font-family: "Open Sans", sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.5em; word-spacing: 0.3px;">Born in 1965 in Turkey, Ünal wrote and directed nine feature films including <em style="box-sizing: inherit;">Istanbul Tales</em> (2004), <em style="box-sizing: inherit;">Ara</em> (2007), <em style="box-sizing: inherit;">Gölgesizler</em> (2008), <em style="box-sizing: inherit;">The Voice</em> (2010), <em style="box-sizing: inherit;">The Pomegranate</em> (2011), <em style="box-sizing: inherit;">Serial Cook</em> (2017). He has published five books: a collection of short stories, three novels and an autobiography. Themes related to class, as well as queer love, have often appeared in Ünal’s films, in one way or the other, and in his latest, he elaborates such themes where they intersect and reveal various facades of power dynamics in a class-based society. Together with this, <em style="box-sizing: inherit;">Love, Spells and All That</em> is an elegant love story rendered through a fascinating visual language.</p></blockquote><p style="background-color: white; box-sizing: inherit; color: #111111; font-family: "Open Sans", sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.5em; text-align: left; word-spacing: 0.3px;"><strong style="box-sizing: inherit;">In your film you take the melodrama cliché of the rich girl falling in love with the poor man and then, not only take it out of the heterosexual context and adapt to the homosexual one, but also play with its patterns, particularly in terms of conclusion/ending. With a rather modernist gesture you even make the ‘poor girl’ give a reference to the stereotype in the melodramatic old Turkish films… Can you tell us a little bit about your approach to this: can we say that in your film you rescue the theme from being a cliché and elaborate it as a <em style="box-sizing: inherit;">topos</em>?</strong><strong style="box-sizing: inherit;"></strong></p><div class="wp-block-image" style="background-color: white; box-sizing: inherit; color: #111111; font-family: "Open Sans", sans-serif; font-size: 15px; margin-bottom: 1em; text-align: left; word-spacing: 0.3px;"><figure class="alignright size-large" style="box-sizing: inherit; display: table; float: right; margin: 0.5em 0px 0.5em 1em; outline: none !important;"><img alt="" class="wp-image-35606 lazyloaded" data-sizes="(max-width: 358px) 100vw, 358px" data-src="http://filmint.nu/wp-content/uploads/2021/10/Unal.jpg" data-srcset="https://filmint.nu/wp-content/uploads/2021/10/Unal.jpg 358w, https://filmint.nu/wp-content/uploads/2021/10/Unal-300x204.jpg 300w" height="244" loading="lazy" sizes="(max-width: 358px) 100vw, 358px" src="http://filmint.nu/wp-content/uploads/2021/10/Unal.jpg" srcset="https://filmint.nu/wp-content/uploads/2021/10/Unal.jpg 358w, https://filmint.nu/wp-content/uploads/2021/10/Unal-300x204.jpg 300w" style="border: 0px; box-sizing: inherit; height: auto; max-width: 100%; opacity: 1; transition: opacity 400ms ease 0ms; vertical-align: middle;" width="358" /></figure></div><p style="background-color: white; box-sizing: inherit; color: #111111; font-family: "Open Sans", sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.5em; text-align: left; word-spacing: 0.3px;">In Turkey when you hear the phrase ‘Turkish Film’ you don’t automatically think of modern-day cinema produced in Turkey, but a certain genre of films that was made in 1960-70’s. Turkish film industry was at its height in those years and the films were incredibly popular, although most of them were copycats of the same old banal love stories, with their ultra-melodramatic style. Their treacly dialogues, pompous acting, poor production quality have been ridiculed and parodied many times but these films are still being watched eagerly on TV with a certain nostalgia of ‘good old days’. ‘Turkish film’ has turned into a phrase to indicate impossible coincidences, silly misunderstandings, awkward, tragi-comical situations. Although we joke and laugh about these old-fashioned films, they lie at the heart of our collective unconscious and every now and then you find someone saying: “This has turned into a Turkish film”.</p><p style="background-color: white; box-sizing: inherit; color: #111111; font-family: "Open Sans", sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.5em; text-align: left; word-spacing: 0.3px;">What relates <em style="box-sizing: inherit;">Love, Spells and all That </em>to this tradition of melodrama is as little as my lead character’s joke in a scene: “Rich girl falls for the poor… girl”. When I was writing the screenplay, I realised that, my story, in a nutshell, sounds like one of those old films; and I wrote that bit of dialogue, comparing their love story with those melodramas. But a love story would never run like this in a melo from the 60’s. Two lesbian women would never be the lead characters anyway. And surely the writing/directing style of my film is nothing like “From Lips to The Heart” or “The Weeping”. But there is a very thin, neural link down there.</p><p style="background-color: white; box-sizing: inherit; color: #111111; font-family: "Open Sans", sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.5em; text-align: left; word-spacing: 0.3px;"><strong style="box-sizing: inherit;">Place is a central element in your film. It is set in Büyükada, the largest of the tranquil Prince’s Islands. The island has an utterly distinct atmosphere: old mansions, no cars, yards in full blossom and stunning views of the Marmara Sea. It is a hideaway so close to Istanbul, just above an hour of a ferry ride, yet an entirely different universe. At the very opening scene of the film, we see Eren on the commuter ferry to the island with Istanbul in the background. Is this a love story inside or outside of Istanbul? As a director in whose work the city of Istanbul has had prominence, what would you tell us about that? Does the island’s peripheral position to Istanbul have a symbolic meaning in the story of the two lovers?</strong><strong style="box-sizing: inherit;"></strong></p><p style="background-color: white; box-sizing: inherit; color: #111111; font-family: "Open Sans", sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.5em; text-align: left; word-spacing: 0.3px;">I’ve been living in Glasgow since January 2020, but before coming here I lived in Büyükada for five years, my “home” is still there. I imagined the story of this film and wrote the script when I was living there. The story couldn’t have taken place in a big city, I needed a small, limited place that you could leave and return. It could have been a distant small town in Anatolia. Büyükada is very close to the city but it is physically separate, life in there is very different from the rest of Istanbul. As you said it has a distinct aura, kind of frozen in time, because it is relatively ‘saved’ from the atrocious destruction and occupation of grey concrete blocks during the last 30-40 years in the rest of Istanbul. I looked at the old mansions, summer houses for the elites of the old times, and tried to imagine what stories they could have harboured. Questioning the injustice, inequalities has always been one of the main themes in my work. So, I dreamt of a story about two women getting even about a childhood love affair and the injustice around that. The injustice that eventually separated them, and destroyed the whole life of one of them, just because it was a ‘wrong’ kind of love. I thought the story could take place in one or two days with no flash-backs: Just two women walking around in an island where they spent their childhood, talking about their past, ghosts of the past, love and superstition. I go for long walks every day and I shaped the script during these walks, using my favourite locations of the island for each scene. After the film was launched, last summer I saw on Twitter a women’s collective was organising a picnic named after <em style="box-sizing: inherit;">Love, Spells and All That</em>. They were planning to walk the same route Eren and Reyhan took. That made me very happy.</p><p style="background-color: white; box-sizing: inherit; color: #111111; font-family: "Open Sans", sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.5em; text-align: left; word-spacing: 0.3px;"><strong style="box-sizing: inherit;">Throughout the film you take your audience through layers of nostalgia. The setting itself is entirely nostalgic of course, a place where time seems to be frozen around a century ago; the story has nostalgia for the adolescent love at its center; and yet on another layer we have the two lovers’ own interest in the romanticism of the nostalgic: the love songs they used to sing together as teenagers actually belong to older generations, and Reyhan’s discourse in her love letters have an old-fashioned aura… Yet, through all that you manage not to let your film be a loud expression of nostalgia, you keep it in moderation. What was your stance on nostalgia, from the stage of writing the script to completing the shooting?</strong><strong style="box-sizing: inherit;"></strong></p><p style="background-color: white; box-sizing: inherit; color: #111111; font-family: "Open Sans", sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.5em; text-align: left; word-spacing: 0.3px;">There is no end to nostalgia. We will always miss ‘good old days’ and if one could go back to those days they would find other people missing their own good old days. I always despised nostalgia and joked about overly nostalgic people. But lately our whole country is inevitably trapped in a deep nostalgia. In a short span of 20 years, secular, westernised Turks (which I include myself) saw every institution, every pillar of modern Turkey being destroyed methodically by an autocratic religious government. The country we have now is not the Turkey where we grew up. Judiciary system, education, media, art are levelled. The destruction was physical as well: cities, villages, forests, rivers, agriculture, natural habitat all got affected. So, I can understand people (the ones who are not accomplices to that destruction) feeling nostalgic now, because I feel very nostalgic as well. But when you tell a story you have to be a bit more coolheaded and in tight control, especially if the story is about the past. So, I tightened the reins on my nostalgic self.</p><p style="background-color: white; box-sizing: inherit; color: #111111; font-family: "Open Sans", sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.5em; text-align: left; word-spacing: 0.3px;"><strong style="box-sizing: inherit;">Your film has a mesmerizing visual language. Can you tell us a bit about it in terms of the inspirations, references? We also know that you made this film with a small budget, did you have technical difficulties in realizing your visual goals due to financial constraints?</strong><strong style="box-sizing: inherit;"></strong></p><p style="background-color: white; box-sizing: inherit; color: #111111; font-family: "Open Sans", sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.5em; text-align: left; word-spacing: 0.3px;">Films with LGBT+ themes usually fail in the box office in Turkey, so the producers don’t want to hear about stories with LGBTQ+ characters in it. On top of that there is an ever-increasing oppression from the government over LGBTQ+ people and organisations. When I was writing the script, I knew this had to be a very small production. Making <em style="box-sizing: inherit;">Love, Spells and All That</em>, having a woman character say: “I’m in love with you” to another woman, showing them talk, drink, make love was only possible out of the mainstream industry. This film had to be made on a shoestring budget. I designed the script accordingly. I made a ‘trailer’ video for the film with my two leading actors on a winter day on the island. Then I shared it through social media, looking for financial support. Various people called, but in the end we became producing partners with Tayfur Aydın and Fuat Volkan. We shot the film with a hand held DSLR camera with natural light (and existing street lights) we didn’t use artificial lights. We didn’t have lorries, generators, dollies, drones, etc. The whole crew including the actors was 12 people. We didn’t even hire any extras, the people you see in the background all through the film are real people. As a tiny moveable crew, we walked around almost invisibly and shot the scenes quietly in real settings. So, compared to overly stylised, meticulously illuminated and colour-corrected films and TV works, this film has a fresh, ‘sincere’ look. My guess is, apart from the content of the film, most of the audience liked it for just this sincerity alone. I owe a lot to my DOP Türksoy Golebeyi, he took risks that other DOP’s in his calibre wouldn’t take. Most people in film industry are obsessed with a technical fetishism. More than their story, they care about their cameras, lenses, lights and all kind of equipment. I’m not like that. The story I’m telling is the thing I care about most. Technical aspects are of course very important and they make or break your project. But you can tell a story with two sticks and couple of rocks and if it is a good story, people will still eagerly listen to it.</p><p style="background-color: white; box-sizing: inherit; color: #111111; font-family: "Open Sans", sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.5em; text-align: left; word-spacing: 0.3px;"><strong style="box-sizing: inherit;">Can we hear a little bit about your upcoming projects?</strong></p><p style="background-color: white; box-sizing: inherit; color: #111111; font-family: "Open Sans", sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.5em; text-align: left; word-spacing: 0.3px;">I’ve been working on a new feature film project called “Mrs. Kara Goes to Glasgow” for the last year and half. I wrote the first draft in English after I moved to Glasgow. A friend introduced me to an independent producer here and she liked the screenplay. We started working on it together. It is a psychological drama/thriller about a Turkish woman, a retired English teacher, looking for her son in Glasgow, who came here to study but went missing. As her search deepens things get stranger and more surreal. A son once she considered a clever, decent, and hardworking boy now feels like a stranger with his own secrets. There will be one Turkish actress as the main character, and the rest of the cast will be Scottish. If everything goes well this will hopefully be my 10th feature film as a director and first film in English. I’m pretty excited.</p><p style="background-color: white; box-sizing: inherit; color: #111111; font-family: "Open Sans", sans-serif; font-size: 15px; margin: 0px 0px 1.5em; text-align: left; word-spacing: 0.3px;"><strong style="box-sizing: inherit;">N. Buket Cengiz</strong> is a freelance writer who writes on culture and arts, focusing on music and cinema. She holds a PhD in Turkish Studies from Leiden University and works at Kadir Has University in Istanbul as a lecturer.</p><p style="background-color: white; box-sizing: inherit; margin: 0px 0px 1.5em; text-align: left;"><span style="color: #111111; font-family: Open Sans, sans-serif;"><span style="font-size: 15px; word-spacing: 0.3px;"><a href="https://filmint.nu/umit-unal-love-spells-and-all-that-interview-n-buket-cengiz/">https://filmint.nu/umit-unal-love-spells-and-all-that-interview-n-buket-cengiz/</a></span></span></p>Umit Unalhttp://www.blogger.com/profile/05042167147797977641noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3816833101055702693.post-46401748358490568312021-11-29T17:09:00.003+03:002021-11-29T17:16:40.505+03:00<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiu3MYDvDlwHuZm-nt9FTMGuMezIG2SYKg8R5DIoSanUNG83r75LMRJIVn9AAEiOpgzkkI6SpbxFr7DSMR1g2AKm8jILNTAjXxtQ1kd-8_SoALLl4J9WPdLRWFUjIjJ4cfkaUIToSCzACm7/s1080/24273543_10159582024320246_6216784276032461215_o.jpg" style="display: block; padding: 1em 0px; text-align: center;"><img alt="" border="0" data-original-height="1080" data-original-width="1080" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiu3MYDvDlwHuZm-nt9FTMGuMezIG2SYKg8R5DIoSanUNG83r75LMRJIVn9AAEiOpgzkkI6SpbxFr7DSMR1g2AKm8jILNTAjXxtQ1kd-8_SoALLl4J9WPdLRWFUjIjJ4cfkaUIToSCzACm7/s320/24273543_10159582024320246_6216784276032461215_o.jpg" width="320" /></a></div>
SUMMERTIME <div><br /></div><div> “Summertime... Bu şarkının Ella Fitzgerald ve Louis Armstrong’un birlikte söyledikleri eski bir yorumu hayatımın belirsiz bir evreye girdiği o zor günlere sesinin rengini verdi. Kazancı Yokuşu’nda oturduğum karanlık apartman dairesinde mono bir teypten, sokaktaysam ‘walkman’den durmaksızın Summertime’ı dinliyordum. Summertime beni içine alıyordu, beni kışkırtıyordu, düşlere sürüklüyordu. Her seferinde parçanın ortasına doğru “Tamam bu son, artık dinlemem” diyordum ama Ella Fitzgerald son defa “Hush little baby” deyip arkadaki büyük orkestra son notaları çıkarınca, sıcak bir kucağa geri döner gibi yeniden başa alacağımı ve sonsuza kadar bu şarkının ılık havasına kapanıp yaşamak istediğimi anlıyordum.”</div><div><br /></div><div>1987’de Amerikan Güzeli diye bir hikaye yazdım, bu itirafla başlıyordu. Jazz’ Best adında toplama bir kaseti askere giderken küçük bir dükkandan almıştım. Dört beş ay boyunca elimde sadece o standart parçalardan oluşmuş kaset vardı dinlemek için. 22 yaşındaydım. Karadeniz kıyısında bir denizci birliğinde “Katip-Er” olarak kısa dönem askerlik yapıyordum. </div><div><br /></div><div>Her şeyin gerçek muharipler için tasarlandığı bu topçu birliğinde her türden yazı-mazı işlerine tabii ki dapdaracık bir yer ayrılmıştı. Yazıhane dediğimiz oda ufak bir tuvaletten biraz daha büyüktü. Önümde daktilonun durduğu duvara dayalı bir sehpa, sandalyeye oturup biraz kaykılınca arkamdaki duvara değebiliyordum. Bir dosya dolabı da benimle birlikte bu daracık odayı paylaşıyordu. Dışarıda akıp giden güzel bir yaz vardı. bulunduğumuz tepenin aşağılarındaki plajdan, çocukluk günlerimden çok iyi hatırladığım kesintisiz bir cıvıltı geliyordu. Hergün neredeyse sekiz saat boyunca o loş yazıhaneden çıkmadan birliğe teslim olan, geç teslim olan, izne giden, terhis olan vs askerler hakkında; birliğin sabun, giysi, yiyecek istihkakları hakkında ve daha bir sürü şey hakkında rutin mektupları daktiloya çekiyordum; gelen-giden evrakı imzalara çıkarıyordum, gelenleri deftere kaydedip dosyalarına kaldırıyordum. Bir yandan da küçücük hoparlörlü bir gazeteci teybinden günde neredeyse sekiz saat Summertime’ı dinliyordum. </div><div><br /></div><div>Bu walkman büyüklüğünde mono teyp-radyo askerden önce son çalıştığım yönetmen olan Ertem Eğilmez’in hediyesiydi. Senaryo çalışırken doğaçlama oynadığı diyalogları kaydetmek için almıştık bu teybi, senaryo bitince de bana vermişti.
Ertem Eğilmez küçükken yazlık sinemalarda yeniden yeniden seyrettiğimiz “Hababam Sınıfı” dizisinin, Münir Özkul ve Adile Naşit’li “Gülen Gözler”, “Süt Kardeşler”, “Oh Olsun”, “Neşeli Günler” gibi klasik komedilerin yönetmeni ve yapımcısıydı. Çocukken bizi gülmekten yerlere yatıran filmleri çekebilmek için (ve herhalde bir takım başka dertler yüzünden) kendini yiyip bitirmiş, günde üç paket sigara içmiş ve şimdi ciğerlerinde amfizemle, bir deri bir kemik, evine ve bir koltuğa çakılıp kalmıştı.
Ben onun filmleri, bir sürü şarkı ve bir sürü kitap eşliğinde büyümüş, film okulunda okuyup senaryolar yazmaya başlamıştım. </div><div><br /></div><div>Ertem Eğilmez, ona biraz yakın olan herkesin deyişiyle Ertem Abi, ilk senaryom “Teyzem”in çekilmesine önayak olan kişiydi. Onunla o yılların en ünlü oyuncusu Müjde Ar sayesinde tanışmıştım. Evine ilk kez “Teyzem”i anlatmak için gitmiştim. Bana bir küçük tanrı gibi anlatılan adamın, iki büklüm, zorlukla yürüyen biri olduğunu görünce biraz hayal kırıklığına uğramıştım. Ama Ertem Abi konuşmaya başlayıp beni yörüngesine aldığında, kendimi yazdığım senaryonun inceliklerini filan anlatmayı bırakıp, doğrudan gerçek teyzemin, gerçek hikayesini anlatırken bulmuştum. Ertem Abi’de insanın bütün yapmacıklığını, bütün savunmasını yıkan ve bir anda en çıplak haliyle konuşma ve kaderiyle yüzleşme zorunda bırakan tuhaf bir karizma vardı. Hayatta bu tür insanlarla karşılaşmamışsanız- ki ender bir deneyimdir- bu söylediğimi biraz zor anlarsınız. </div><div><br /></div><div>Neyse, karşısında oturuyordum. Ellerimi nereye koyacağımı bilemiyordum. Biraz kekeleyerek hikayemi anlatmaya başladım. Sonuna doğru biraz açıldım ama hepsi hepsi beş dakika içinde herşey bitti. Ertem Abi beni dikkatle dinledi, dinlerken yüzünde önce utangaç bir gülümseme, sabırsız, sanki sözümü her an kesecek bir ifade; sonra da acayip bir durgunluk, bir dalgınlık belirdi. İçin için korktum ama bu ifadeyi önümüzdeki bir yıl içinde tanıyacak ve bir şeyi beğenip gerçekten ilgi duyduğunda böyle baktığını öğrenecektim. </div><div><br /></div><div>“Teyzem” film olarak çekildi, bu ayrı bir hikaye, ondan sonra Ertem Abi bana kendisi için bir senaryo yazmamı teklif etti.
Askere gelmeden önceki bir yılı onun evinde haftanın beş gecesi senaryo çalışarak geçirmiştim. Evi sinema çevresinin uğrak yeri; akıl danışma, fikir sorma, senaryo önerme durağıydı. Senaryo çalışması dediğimiz, aslında Ertem Abi’nin uzun uzun yazdığımız filmin hikayesi, karakterleri hakkında konuşması, o an aklına gelen diyalogları bir meddah gibi oynamasıydı. Eve gelen ziyaretçiler de konuya ortak olur, Ertem Abi’nin tekrar tekrar anlattığı sahneleri dinler, fikir belirtirlerdi. Onun konuşmalarını teybe kaydeder, ertesi gün evde oturup kasedi dinler ve işe yarayacak şeyleri not ederdim. Bir manada yine “katip”lik yapıyordum yani, biraz lüks bir katiplik... Sohbet ya da Ertem Abi’nin monoloğu bir süre sonra senaryodan çıkar, tanıdık insanlara, eski filmlere, Türk Sineması’nın kendince bir endüstri olduğu eski şaşaalı günlere, açık saçık anılara ve daha bir sürü şeye uzanırdı. Ertem abi sinemanın teknik tarafına ya da kişisel anlatıma filan önem veren bir yönetmen olmamıştı. Onun için mühim olan, etkileyici bir hikayeyi en kısa yoldan, herkesin anlayıp etkilenebileceği bir şekilde aktarmaktı. Ama gençliğinde “titiz” bir yönetmenken, en küçük ayrıntılara bile neredeyse hastalık derecesinde nasıl önem verdiğini, mesela iki bayat köfteyi gerçeğe uygun olarak çekebilmek için akşamdan nasıl pişirttiğini, nasıl köftelerin çevresindeki donmuş yağ tabakasını görmek için beklediğini anlatırdı. </div><div><br /></div><div> Küfür etmenin bu kadar yakıştığı bir başka adam görmedim. Ertem abi, her hikayesini bin bir detaylı küfürle süslemeye bayılırdı. Çocukluk, ilk gençlik yıllarının tüm hatıralarını tükenmez bir heyecanla anlatıp dururdu. 21 yaşında biri olarak benim, hiç bir zaman anlayamayacağım o “akord tutturma telaşı”ydı bu. Ertem Abi hatıralarından, hatıralarını paylaşmaktan medet umuyordu. Ertem Abi’nin alkollü şeyler içmesi yasaktı ama diğer misafirlerin suç ortaklığı etme kapasitesine göre buzlu viskiler sohbete eşlik eder, ikinci bardağın ve akşamın sonunda mutlaka Ertem Abi’nin gözlerini yaşartacak bir konu bulunurdu.
Evin pek çok şeyi gibi, aşınmış kadife kaplı koltukların düzeni de yıllardır aynı kaldığı için; çoktan ölmüş bir yazarın ya da oyuncunun adı geçtiği zaman bile Ertem Abi onun sürekli oturduğu köşeyi işaret ederek konuşurdu. “Sadık Abi bir gün dedi ki...” Sadık Abi’nin olarak benimsenmiş koltukta şimdi ben oturuyor olurdum, parmağı beni işaret ederdi. Kitaplıkta eski iş bir çalar saat sürekli çın çın çınıyla nadir sessizlik anlarını doldururdu.
Yazdığımız senaryo, bir sürü etken yüzünden, maalesef iyi bir film olamadı ama yazarken, Ertem Abi’nin yönetmenler, oyuncular, yazarlar, müzisyenler için buluşma yeri olan evindeki sohbetleri izlerken, hem sinemaya hem de hayata dair çok şey öğrendim. </div><div><br /></div><div>Askerde gece nöbetleri bitmek bilmiyordu. Ertem Abi’nin hediyesi teybin radyosundan acayip istasyonlar bulur, nöbet saatlerinde gizli gizli müzik dinlerdim. En çok takıldığım program Varşova (sunucusu kendi dilinde varsva gibi birşey derdi) Radyosu’nda gece birden üçe kadar yayınlanan bir rock programıydı.
Askerliğin sonuna doğru, bir gece nöbeti sırasında radyoda feci güzel bir şarkı başladı, söyleyenin kim olduğunu bilmiyordum, şarkının ismini de Lehçe sunuştan anlayamamıştım ama birden İngilizce sözleri anladığımı, kısık sesli şarkıcının “Hush little baby, don’t you cry” dediğini farkettim. Bu bal gibi de Summertime’dı. Sunucunun sonraki lafları arasında “Canis Caplin” kelimelerini seçebildim. </div><div><br /></div><div>Sonra sabah oldu, o zamana kadar hiç görmediğim büyüklükte bir deniz olan, insanda okyanus çağrışımları yaratan Karadeniz aydınlandı, denize bakarak Summertime’ı düşündüm ve askerden döndükten sonra Janis Joplin’in söylediği Summertime’ı her yerde deliler gibi aradım. Bulduğum zaman kaçınılmaz bir şekilde Summertime’a ikinci kere takıldım ve çok uzun süre Janis Joplin versiyonundan kurtulamadım. Hala ara sıra huşu içinde ziyaret ettiğim ve eskisi kadar çok olmasa bile iki üç tekrar için, içine gömüldüğüm bir şarkıdır.
Amerikan Güzeli’nde hikayeyi sanki Summertime tutkunluğum askerden önce başlamış gibi kurmuştum; insanın hayatını yazıyormuş gibi yaptığı sözde “otobiyografik” hikayelerde bile, hayatı üzerinde ufak tefek düzeltmeler yapması kaçınılmazdır çünkü. </div><div><br /></div><div>Asıl büyük düzeltmeyi yapabilseydim, şimdi başka türlü yazmak isterdim ama askerlik dönüşü Ertem Abi’yle ilişkim koptu. Ben gençlere özgü o vefasızlık ve kayıtsızlıkla, başka türlü bir pırıltı gördüğüm yerlere burnumun doğrultusunda koşturdum. Ertem Eğilmez bir manada hayatının bütün tecrübesini özetleyen bir vasiyet filmini, bir zamanlar asistanı ya da öğrencisi olan yönetmenlerin yardımıyla yazıp, tekerlekli sandalyede çektikten sonra öldü. Buna inanmıyorum tabii ki. Yıllar sonra bugün bile, Gümüşsuyu’nda oturduğu evin önünden geçerken dönüp bakmamaya gayret ediyorum. Şimdi bir ofise dönüşmüş zemin katın penceresinden, Ertem Abi’nin koltuğunda oturduğunu ve karşısındaki insanlara sürekli hikayeler ve anılar anlattığını; öğütler ve emirler verdiğini göremeyeceğim için... </div><div><br /></div><div>O bitmek bilmez gece sohbetlerinin sonunda herkes gittikten sonra yalnız kaldığımız bir sırada, iki viski sırasında taktığım şarkılardan, şarkı tiryakiliğimden filan bahsetmiştim. “Sen çok içli çocuksun yahu” demişti. “İyi sinemacı olacaksın, çok iyi olacaksın. Ama biraz bırak, böyle herşeye takma, çok içlendiğin şeyleri otur kitap olarak yaz, herşeyin sineması olmaz.” </div><div><br /></div><div>Ben içli bir çocuk olarak görülmek istemiyordum. Derin, ağır ve akıllı bir adam olmak istiyordum. Herşeyin sineması olsun istiyordum. </div><div><br /></div><div>Tabii ki zaman üzerimizden geçiyor ve herkesi ama herkesi daha içli, daha yüzeysel, daha akılsız, daha eli kolu bağlı yapmayı ve herkesi hizaya getirmeyi çok iyi biliyor. Ben bir istisna olmak isterdim, olamadım. </div><div><br /></div><div>Bu yazdıklarımı Ertem Abi de okuyacakmış gibi yazıyorum, ne kadar isterdim okumasını... Yüzünde beliren utangaç gülümsemeyi görmeyi ne çok isterdim. </div><div><br /></div><div><i> Bu yazı Öykülem dergisinin 2017 Sonbahar sayısında yayınlandı.</i></div>Umit Unalhttp://www.blogger.com/profile/05042167147797977641noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3816833101055702693.post-10533283393314495422021-08-26T17:11:00.006+03:002021-08-26T17:17:09.397+03:00İzmir Life - Söyleşi: Selin Tekin<p> </p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhYMALR29Db-N_KsOcYAW0JlRq5ZYX1DuQiZgVji_5btWMRmFT1zKvviW3jkQpZtcG6ZiLIukkaPycFni6zMeBo0ud_XmhDawJvOSy2rLIEsfgJppo5fIyYtIIkyIEUY11mrgHCstP-lJWc/s1200/E9tiTxdWQAEA18C.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="864" data-original-width="1200" height="288" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhYMALR29Db-N_KsOcYAW0JlRq5ZYX1DuQiZgVji_5btWMRmFT1zKvviW3jkQpZtcG6ZiLIukkaPycFni6zMeBo0ud_XmhDawJvOSy2rLIEsfgJppo5fIyYtIIkyIEUY11mrgHCstP-lJWc/w400-h288/E9tiTxdWQAEA18C.jpg" width="400" /></a></div><b style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px;"><p><b style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px;"><br /></b></p><p><b style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px;"><br /></b></p><p><b style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px;"><br /></b></p><p><b style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px;"><br /></b></p><p><b style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px;"><br /></b></p><p><b style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px;"><br /></b></p><p><b style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px;"><br /></b></p><p><b style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px;"><br /></b></p><p><b style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px;"><br /></b></p>-20 yaşınızdayken senaryosunu yazdığınız, 1986 Milliyet Gazetesi Senaryo Yarışması’nda birincilik ödülü alan, Halit Refiğ tarafından filme çekilen ve gerçek bir hikâyeden esinlenen Teyzem, zamanla kült bir film oldu. Teyzem’in sizin yönetmenliğinizde yeniden çekileceğine dair haberler filmin sevenlerini heyecanlandırmıştı. Buna dair, “Teyzem’i yeniden çekmek benim için basit bir remake değil, yükünü yıllardır taşıdığım bir mecburiyet” diyorsunuz.<span class="Apple-converted-space"> </span>Teyzem yeniden sizin yönetmenliğinizde hayat bulacak mı? Senaryoda değiştireceğiniz noktalar olacak mı? İkinci filmlerin birincileri ile kıyaslandığını görüyoruz, bu bağlamda çekinceleriniz var mı?</b><p></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 10px;">Yazdığım tüm senaryolar içinde yeniden çekmek istediğim tek işim <i>Teyzem</i>. 2012'de bir oyuncu arkadaşla birlikte, büyük bir yapım şirketiyle olumlu bir görüşme yapmıştık. Senaryoyu yeniden yazmıştım ama o günlerde maddi koşullar el vermedi, olamadı. Büyük bütçeli bir iş, şu anki sinema ortamında zor görünüyor ama bir gün çekeceğim o filmi. <i>Teyzem</i> benim kendi hayatımdan, teyzemin hayatından esinlenen bir hikaye. Ama bu hikayeyi yeniden çekmeyi başarırsam adı <i>Teyzem </i>olmayacak. Yaşanmış bir hikaye olduğu için elbette çok benzer noktalar olacak ama bambaşka bir film, başka bir yorum. <i>Teyzem'</i>le kıyaslanmayacağını umuyorum.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 10px;"><b>-<i>Teyzem</i> için, “Yıllarca o senaryonun samimiyetine yetişmeye çalıştım” ifadelerini kullanmışsınız. Hangi filminiz, <i>Teyzem</i>’in senaryosunun samimiyetine en yakın yerde duruyor?</b></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 10px;"><i>9</i> bildiğim her şeyi unutup, sıfırdan kurduğum bir işti. <i>Ara</i> ve <i>Nar</i>'ı da sayabilirim. Son olarak <i>Aşk, Büyü vs</i> kendimden çok şey kattığım, o samimiyete yaklaşmaya çalıştığım işlerimden biri.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 10px;"><b>-Teyzem’in ardından 7 senaryonuz daha filme çekildi… Sonrasında sanırım sinemaya bir ara verdiniz. Reklamcılık alanında çalışmalar yaptınız. Peki senaristlikten yönetmenliğe geçişiniz nasıl oldu?<span class="Apple-converted-space"> </span></b></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 10px;">1990 - 2000 arası reklam ajanslarında çalıştım. 1996'dan başlayarak RPM'de, yaratıcı yönetmenliğin yanında reklam filmleri de çekmeye başladım. Çektiğim birkaç reklam ödüller aldı. Reklam çekmek setlerde, stüdyoda bana teknik deneyim kazandırdı. İlk filmim 9'u, sadece senaryo olarak değil teknik manada hayal edebilme imkanım oldu.</p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 10px;"><b>-2001 yılında yazıp yönettiğiniz ilk film 9, büyük bir başarı yakalayarak 2003 yılında Yabancı Film Oscar’ında Türkiye’nin adayı seçildi. İlk senaryonuzda ödül aldınız ve çok gençtiniz, ilk yönetmenliğinizde de bu önemli başarıyı yakaladınız. Bu ilk ve önemli adımların size kattıkları neler oldu?<span class="Apple-converted-space"> </span></b></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 10px;">Ödüller elbette yol açıcı, cesaret verici. Teyzem'in başarısı benim senaryocu olmamı sağladı. <i>9</i>'un Türkiye'nin Oscar adayı seçilmesi de benim için çok büyük sürprizdi. Ama Oscar'da finaldeki beş adaydan biri olabilmek için, arkanızda büyük tanıtım desteği olması şart. Amerika'da olmanız, özel gösterimler, buluşmalar düzenlemeniz, ciddi bir PR etkinliği yürütmeniz gerek. Biz<i> 9</i>'u olağanüstü küçük bir bütçeyle yapmıştık, yapımcılar olarak filmin tanıtımını üstlenmek bir yana, Los Angeles'e gidecek paramız bile yoktu. O günlerde Oscar adayı filmlere devlet de destek olmuyordu. Dolayısıyla film diğer ülkelerin adaylarıyla birlikte Telluride ve Palm Springs festivallerinde gösterildi, finale kalması gerektiğini söyleyen birkaç güzel eleştiri çıktı, yıllar sonra <i>9</i>'u o dönemde görmüş ve beni hatırlayan birkaç yabancı sinemasever ile tanıştım ama o kadar.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 10px;"><b>-Ertem Eğilmez, Atıf Yılmaz, Halit Refiğ gibi isimlerle çalıştınız… Yeşilçam’ın içinden gelmek, usta isimlerle çalışmak sinema hayatınızı nasıl etkiledi?</b></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 10px;">Yeşilçam'ın son günlerine yetişip bu büyük ustalarla çalıştığım, sinemayı onların yanında öğrendiğim için kendimi çok şanslı sayıyorum, onları çok sık anıyorum. Kendi filmlerim onların filmlerinden çok farklı, anlattığımız şeyler, üsluplarımız bambaşka. Ama onlardan iş ahlakını, ekonomik çalışma yöntemlerini, yaratıcı insanlara saygıyı öğrendim. Onlardan öğrendiğim temel ilkeleri hala uyguluyorum.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 10px;">-<b>Yeşilçam’ın ardından Türk sinemasına geçişi çok yakından gözlemleyen biri olarak; Yeşilçam ve şimdiki dönemi kıyasladığınızda arada ne tür farklılıklar var, neler değişti?<span class="Apple-converted-space"> </span></b></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 10px;">Türk sineması 90'lardan itibaren büyük bir değişim yaşadı. 80'lerde bağımsız sinemadan söz etmek imkansızdı. Öncü birkaç yönetmen sayesinde bir yandan bağımsız sinema gelişip, yabancı festivallerde kendini gösterdi. Öte yandan ticari sinema da kendini yeniledi ve büyük kitlelere hitap eder oldu. Son iki-üç senedir yeniden bir değişim (bu sefer geriye doğru) geçiriyoruz. Öncelikle seyirci sayısında kayda değer düşüşler yaşandı. Derken yapımcı-dağıtımcı şirketler arasında anlaşmazlıkla başlayan krize pandemi büyük bir darbe vurdu. "Şimdiki dönem" derken nasıl bir şey kast etmeliyiz, bilemiyorum. Bildiğim kadarıyla pandemi sonrası salonlar açıldı ama henüz seyirci sinemaya dönmüş değil. Bir çok salon kapanma tehlikesi yaşıyor. Şu an yapılan filmler, sinema kaynaklarından değil, digital platformlar ve bağımsız yapımcılar tarafından finanse ediliyor.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 10px;"><b>-Sizi yazmaya iten, sinemaya yönelten ana duygu nedir?</b></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 10px;">Bir tür "haksızlığa ititraz" duygusu. Yazdığım her şeyde, çektiğim filmlerde en belirgin ortak tema bu sanırım.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 10px;"><b>-Hikâyenin oluşum süreci, yazma süreci ve çekme süreci uzun bir yol… Bu yolculukta en zorlandığınız ve en keyif aldığınız kısım hangisi?<span class="Apple-converted-space"> </span></b></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 10px;">En çok acı çektiğim kısım hikayeyi bulmak ve senaryoyu yazmak, bir senaryo bitttiğinde dağları delmişim gibi bir duygu yaşıyorum. En zorlandığım kısım finans arayışı, çok zengin olmayı sadece bu yüzden isterdim. En eğlendiğim kısım elbette çekim ve kurgu-ses aşamaları, bütün zorluğuna ve kaçınılmaz aksaklıklara rağmen.</p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 10px;">-<b>Senaryo yazıp film çekmenizin yanı sıra yazdığınız kitaplar, çektiğiniz fotoğraflar ve çizimler var. Çok yönlü yanınız, filmlerinize nasıl yansıyor? Bu alanların birbiriyle etkileşim içine girip size farklı bakış açıları kazandırdığını düşünüyor musunuz?</b></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 10px;">Sinema dışında yaptığım her şey bence yine hayata sinemacı gözüyle bakışımın sonucu. Filmin çekemeyeceğim hikayelerimi oturup yazıyorum, kitap olarak yazıyorum. Çektiğim fotoğraflarda, yaptığım resimlerde de filmlerimin izleri var.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 10px;"><b>-Son filminiz Aşk Büyü vs.’yi yazma ve çekme sürecinizi anlatır mısınız? Hikâye nasıl ortaya çıktı, çekim süreci nasıl gelişti?<span class="Apple-converted-space"> </span></b></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 10px;">2016'dan itibaren yaz kış Büyükada'da yaşadım. Hikayeyi orada bir gün içinde geçmek üzere tasarladım. Baştan itibaren küçük bütçeli, kendi kontrolümde yapabileceğim boyutta bir proje hayal ettim. Selen Uçer ve Ece Dizdar'la işin en başından itibaren birlikteydik. Projenin her aşamasını birlikte yaşadık. 2019 kışında bir "fragman" çektik film için. Onu sosyal medyada paylaşıp finans arayışına girdik. Yapımcı-Yönetmen Tayfur Aydın filme yapımcı olarak, Mimar Fuat Volkan yapımcı ortak olarak girdiler. Film ekibinin çoğu benim ya da Tayfur'un yakın arkadaşlarıydı. Çok çok küçük bir bütçe ve ekiple, 12 gün içinde çektik filmi. Hiçbir pahalı ekipman, sinema ışığı, figürasyon, vb kullanmadık. Meslekte usta insanların bir araya gelip, profesyonel bir tasarımla ama gayet amatör bir heyecanla çalıştığı bir iş oldu.<br /><b><br />- Mekân olarak neden Büyükada’yı tercih ettiniz? Ve filmin isminin bir öyküsü var mı?<span class="Apple-converted-space"> </span></b></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 10px;">Dediğim gibi adada yaşıyordum, oranın doğasından, mimarisinden çok etkilendim. Filmin ismi yazdığım bir diyalogtan çıktı. Karakterlerden biri "Aşk, büyü vesaire, bunlar aynı şeyler" diyor. Bir de 90'larda bir saç jölesi için reklam senaryosu yazmıştım, sloganı "Gençlik, güzellik vs" idi. Bir manada kendimden çaldım.</p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 10px;"><b>-Aşk, Büyü vs. çok sevildi, çok sayıda önemli ödüle değer görüldü. Film, izleyiciyi nasıl bu kadar içine aldı? Ve neden bu kadar çok beğenildi?<span class="Apple-converted-space"> </span></b></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 10px;">Bunun sırrını bilmiyorum açıkçası. Bilsem her filmimde uygulamaya çalışırdım. Bazı filmler, bazı hikayeler birden zamanın akışında, seyircide bir damar yakalıyor. Bu hikayenin de anlatılma zamanı gelmiş sanırım. Ama şunu söyleyebilirim: <i>Aşk, Büyü vs</i> karakterlerine dışarıdan bakmayan, cinsellik konusunu suistimal etmeyen, gerçek bir dert anlatmaya çalışan bir film. Ayrıca görsel-işitsel dili de benzer bir samimiyete sahip. Şu an TV ekranlarını dolduran şiddet içeren dizilere benzemiyor, Türk filmlerinin de çoğuna benzemiyor. Sanırım özellikle genç seyircinin bir "samimiyet" arayışına, ihtiyacına cevap verdi film.</p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 10px;"><b>-“İki kız bulur, hayatın sırrını, apansız mısrasında bir şiirin” sözleri ile başlıyor film. Edebiyat özellikle şiir sinemayı nasıl etkiliyor? Bir film izleyicisine nasıl “şiir gibiydi” dedirtebiliyor? Edebiyat ve sinema arasındaki ilişkiye dair yorumunuz nedir?<span class="Apple-converted-space"> </span></b></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 10px;">Ben edebiyatla hep iç içe oldum. Bazı sinemacıların esin kaynağı yine sinemadır. Benim için önce hayatın kendisi, sonra da edebiyat kaynak oldu. Şiir her zaman hayatımda büyük yer kapladı. Kendim hiç yazmadım ama şiir okumayı, İngilizce'den şiir çevirmeyi severim. Geçen Aralık ayından beri arkadaşlarla her hafta bir akşam çevrimiçi toplanıp şiirler okuduğumuz bir Şiir Kahvesi yapıyoruz. Bu salgın günlerini az ruhsal hasarla atlatmama sebep olan bir etkinlik oldu.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 10px;"><b>-Filmlerinizde öne çıkan karakterler kadınlar… Kadın karakterleri daha iyi yazdığınızı söylüyorsunuz. Bu filminizde de iki kadının aşkını anlatıyorsunuz. Vurgu yaptığınız noktalardan biri de sınıf meselesi… Reyhan, filmin bir sahnesinde ilişkilerine dair Eren’e “Zengin kız fakir kıza tutulur. Melodramın kralı.” diyor. Filmin Yeşilçam ile bağı nedir? Yeşilçam’a bu sahne ile bir selam verdiğinizi söyleyebilir miyiz?<span class="Apple-converted-space"> </span></b></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 10px;">Benim için filmin Yeşilçam'la bağı o diyalogtaki küçük şaka kadar. Bir Yeşilçam melodramında hiçbir şey bu filmdeki gibi olmaz sonuçta. Ama içinden çıktığım bir dünyaya, bir geleneğe "Zengin kız, fakir oğlan" filmlerine bir selam yollamak istedim.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 10px;">-<i style="font-weight: bold;">Aşk, Büyü vs.</i><b>’nin Atıf Yılmaz’ın </b><i style="font-weight: bold;">Düş Gezginleri</i><b> filmiyle “bir his, bağlam ortaklığı” olduğu görülüyor. Düş Gezginleri, 1992’de Kültür Bakanlığı desteği ile çekilerek gişe rekoru kırabilen bir film olmuş. Aradan geçen yıllarda Türkiye’de neler değişti? Türkiye sinemasında kuir hikâyelerin temsili neden bu kadar az?</b><span class="Apple-converted-space" style="font-weight: bold;"> </span></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 10px;">Türkiye'de LGBT karakterlerin olduğu filmler gişe yapmıyor. <i>Düş Gezginleri </i>iş yapmış ender bir örnek. Türk filmlerinin çoğunda gay karakterler ikinci, üçüncü derecede dekoratif unsurlar olur. Genellikle çok karikatürize çizilir. Toplum da bu konuda, genelde cinsellik konusunda dev bir iki yüzlülük içinde. Eşcinsellik yokmuş gibi yapılıyor. Tecavüz, taciz, cinsel suçların tavan yaptığı ama tüm suçların ört bas edildiği ve erkeklerin "namus"unun temiz kaldığı bir ülke. Cinsellik konuşulamıyor. Konuşulmadıkça daha zehirli, tehlikeli bir birikim doğuyor. 90'larda da daha iyi değildi durum. Ama günümüzde iktidar, kutuplaştırma siyasetinin sonucu olarak LGBT birey ve dernekleri şeytanlaştırıyor, hedef gösteriyor. Bütün bunların sonucunda ticari yapımcılar bu konuları işlemekten korkuyorlar, kanallar yer vermek istemiyor.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 10px;">-<b>Ve yeni kitabınız, ilk çocuk kitabınız, Ada ile Böcü… Resimleyen de sizsiniz, yazan da. Bir çocuk kitabı yazma fikri nasıl ortaya çıktı?<span class="Apple-converted-space"> </span></b></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 10px;">Artık yetişkin insanlar olsalar da, zamanında kızlarıma çok çocuk kitabı okudum. Onlarla birlikte keyif alırdım kimi kitaplardan. Çocuk kitabı yazma fikri hep aklımın bir köşesindeydi ama sanırım her şeyin bir vakti var. Yetişkinler için onca film ve kitaptan sonra galiba çocuklar için bir kitap tasarlayacak olgunluğa ancak gelebildim.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 10px;"><b>-Çocuklar için yazıp çizmek nasıl bir deneyim?<span class="Apple-converted-space"> </span></b></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 10px;">Yetişkinlere yazmaktan daha zor. Genelde yazar çizerken, okuru, seyirciyi unutuyorum. Kendim gibi, çekincesiz konuşabiliyorum. Çocuklarla öyle olması zor. Elbette belli sınırları gözetmek zorundasınız. Ama bir yandan sesinize bebekçe bir ton verip "n'apıyosun çen?" gibi çocuk taklidiyle konuşursanız, çocuklar sizi ciddiye almıyor. Ders veren, üstten konuşan kitapları zaten sevmiyorlar. Belli sınırlar içinde yine yetişkinlerle konuşur gibi seslenmeniz gerek onlara.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 10px;"><b>-Karlı bir kış günü Kadıköy İskelesi’nden kalkan bir vapurda geçen hikâyenin baş kahramanı Ada, hayal dünyası çok geniş bir çocuk. Sizin çocukluğunuzdan izler taşıyor mu bu hikâye?<span class="Apple-converted-space"> </span></b></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 10px;">Benim çocukluğum Ege köylerinde, sonra da İzmir'de geçti. İstanbul'u, vapurları, karı sonradan tanıdım. Ama benim de hayalgücüm Ada gibi genişti diyebilirim. Onun gibi biraz yalnız bir çocuktum. Bir köşeye çekilip kendi kendime "masal anlatmak" çocukken en sevdiğim şeydi. Elimin altındaki nesnelerle bir hayal sahnesi kurardım, taşlar, deniz kabukları, anahtarlar canavar ya da savaşçı olurdu, arenalarda kalelerde maceralar yaşarlardı. Kendimi kaybederdim bu "masal"ların içinde. Çerden çöpten kurduğum hayaller şimdiki bilgisayar oyunlarından daha canlıydı.</p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 10px;"><b>-Diğer kahraman “Böcü”, o bir “öteki” o soğukta vapura alınmıyor. Ada onun vapura girmesini sağlıyor, Böcü mutlu, Ada da yalnız değil artık… Filmlerinizdeki gibi çocuklar için olan bu hikâyede de haksızlık yaşayanları anlatmaya, savunmaya çalıştığınızı söyleyebilir miyiz?<span class="Apple-converted-space"> </span></b></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 10px;">Evet, bütün işlerime yayıldığını söylediğim "haksızlığa itiraz" teması burada da var. Ama ben Ada kadar cesur bir çocuk değildim, o benden daha girişken. Böcü'yü kurtarmak için harekete geçebiliyor. Ben o yaşta herhalde ancak seyreder ve üzülürdüm, sonradan da hikayesini yazardım, kitaptaki gibi kurallara meydan okuyamazdım.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 10px;"><b>-Üzerinde çalıştığınız projeler var mı? Bir film projesi için mi Glasgow’da bulunuyorsunuz?<span class="Apple-converted-space"> </span></b></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 10px;">Glasgow'a üniversiteden bir arkadaşımın davetiyle geldim. Film projesi sonradan gelişti. Burada geçen İngilizce bir senaryo yazdım: <i>Mrs Kara Goes to Glasgow.</i> Türk bir kadının Glasgow maceraları. Buralı bir yapımcıyla tanıştım, senaryoyu çok beğendi, birlikte çalışmaya karar verdik. Film şu an finans arayışında, yapımcı çeşitli fonlara başvurdu, bütçe toparlanabilirse çekeceğiz. Şu an en büyük hayalim bu. Evlere kapandığımız günlerde oldukça üretken bir dönem geçirdim. Türkiye için de çalıştığım işler oldu. Bir dizinin genel hikayesini geliştiren ekipte yer aldım. Kerem Ayan'ın çekeceği bir film için yeni bir senaryo yazmıştım, burada bitirdim: <i>Oregon</i> adı.</p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 10px;"><b>-Son olarak İzmir ile ilgili duygu ve düşüncelerinizi paylaşır mısınız?</b></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 10px;">İzmir doğduğum, büyüdüğüm, dünyayı ilk tanıdığım şehir. 20 yaşımdan beri, kısa aile ziyaretleri dışında bir daha uzun süreli yaşamadım orada. Ama anne-babam hala oradalar, her gelişte "evimdeyim" duygusunu aldığım şehir. İzmir'in uygarlığını, rahatlığını, canlılığını çok seviyorum, çok özlüyorum.</p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><i>İzmir Life, Ağustos 2021</i></div><br /><p class="p2" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 16px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px 0px 10px; min-height: 18px;"><br /></p>Umit Unalhttp://www.blogger.com/profile/05042167147797977641noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3816833101055702693.post-81981274812775198302021-08-04T10:44:00.003+03:002021-08-04T23:58:50.846+03:00"Hikayeler hayatta tek varlığım." - Pegasus Röportajı - Müjde Işıl<p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJZ_hJ8RgmukxvWZ3eTVP8RHfkJXlP4l1H6US8bxFrr28kGWlA0xfaIAuOMQ3nRoa4JLn710O80JSpGUSEMXzhR63oUDLx0YdmV1oU3so71od9t3DJ1HUGcA4Eb96RE7ZektuShyphenhyphenYkJiWd/s2048/Screenshot+2021-08-04+at+08.36.00.png" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1274" data-original-width="2048" height="249" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhJZ_hJ8RgmukxvWZ3eTVP8RHfkJXlP4l1H6US8bxFrr28kGWlA0xfaIAuOMQ3nRoa4JLn710O80JSpGUSEMXzhR63oUDLx0YdmV1oU3so71od9t3DJ1HUGcA4Eb96RE7ZektuShyphenhyphenYkJiWd/w400-h249/Screenshot+2021-08-04+at+08.36.00.png" width="400" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjhMGcHIZWNy20XLQwNlFUSf55EByx0FtyfQuYbSqWp0K8ft-CIXLMQOxGRvak67xiwXV4qAPtW5ACupieKV0aIpXta3o-40J4fFiT0UEWMqO27PdwsejNVDUnyovkvZiNEeV9oEFMBsd6y/s2048/Screenshot+2021-08-04+at+08.36.24.png" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1199" data-original-width="2048" height="234" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjhMGcHIZWNy20XLQwNlFUSf55EByx0FtyfQuYbSqWp0K8ft-CIXLMQOxGRvak67xiwXV4qAPtW5ACupieKV0aIpXta3o-40J4fFiT0UEWMqO27PdwsejNVDUnyovkvZiNEeV9oEFMBsd6y/w400-h234/Screenshot+2021-08-04+at+08.36.24.png" width="400" /></a></div><br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6hwHdPz3oRaUf01t7FLKoEAuFftbGBsxf-yLBxlY45bSav2c0q9fioXYus27pmEoLEBLCzbPgaG68Rr8ZERnC7-wh8cwb0jsv8z7Ygr-uGmmxtVVUA5S3PHIS_w9KT6nWDeoz13gi_TPD/s2048/Screenshot+2021-08-04+at+08.36.48.png" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1245" data-original-width="2048" height="244" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6hwHdPz3oRaUf01t7FLKoEAuFftbGBsxf-yLBxlY45bSav2c0q9fioXYus27pmEoLEBLCzbPgaG68Rr8ZERnC7-wh8cwb0jsv8z7Ygr-uGmmxtVVUA5S3PHIS_w9KT6nWDeoz13gi_TPD/w400-h244/Screenshot+2021-08-04+at+08.36.48.png" width="400" /></a></div><p></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><b>Kendi senaryolarını filme çeken yönetmen olmak hem zor hem de ayrıcalıklı bir özellik. Siz bunun üzerine kitap yazarlığını da ekliyorsunuz. Yazmak hayatınızda nasıl bir yer tutuyor? Nelerden besleniyorsunuz?</b></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><p class="p2" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: start;"><br /></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: start;">Açıkçası yazmak benim sonradan başıma geldi. Edebiyatı bütün sanatların anası olarak gördüm ama çocukluk hayallerim içinde yazar olmak yoktu. Hayalim ressam olmaktı. Sinema okurken, aslında sinemanın benim için asıl alan olduğunu, sinemada hikayeler anlatmak için doğduğumu anladım. Okul boyunca da yönetmen olma hayalleri kurdum. Ama Yeşilçam'ın 80'lerdeki ortamında benim gibi 20'li yaşların başında, zihni bin bir türlü hayalle dolu aklı bir karış havada bir çocuğun, klasik usta-çırak ilişkisi düzeninde bir zanaat işleyişinden geçip yönetmen olması imkansızdı. Sinemaya girebilmek için tek çarem yazmaktı. Okuldayken Teyzem'in ilk versiyonunu yazmıştım. Onun çekilmesi için çok uğraştım. Büyük şans eseri karşıma Ertem Eğilmez, Müjde Ar, Leyla Özalp gibi projenin potansiyelini gören, çok destek olan insanlar çıktı. Teyzem çekilip başarılı olunca kendimi peşpeşe senaryolar yazarken buldum. Arada sinemanın krize girdiği yıllarda, on bir yıl reklam yazarlığı yaparak geçti. Yazmak bir dönem tek geçim kaynağım, mesleğim oldu. Ama ilk senaryomdan 35 sene sonra bile yazmak benim için çok acı verici bir süreç. Sinemanın en zorlandığım, en çok acı çektiğim kısmı senaryo yazma aşaması. Romanlarımı, hikayelerimi hep başka çare kalmadığı için, o hikayeleri film olarak çekemeyeceğim için yazdım. Bir yandan da hikayeler, hayatta tek varlığım. Hayatımı onlar sayesinde kazandım. Ne olduysam onlar sayesinde oldu. Neredeyse kutsal bir mana atfediyorum yazmaya.</p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: start;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: start;"><b>Amerikan Güzeli, Aşkın Alfabesi, Kuyruk, Işık Gölge Oyunları ve Bana Göre Kıyamet adlı beş kitaptan sonra ilk kez bir çocuk kitabına imza attınız. Bu süreç nasıl gelişti, çocuk kitabı yazmak uzun zamandır aklınızda var mıydı?<span class="Apple-converted-space"> </span></b></p><p class="p2" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: start;"><br /></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: start;">Şimdi biri 26 diğeri 21 yaşında olan iki kızım var. Okumayı bilmedikleri günlerde, onlara çok çocuk kitabı okudum. Bazı kitaplardan cümleler ve resimler hala aklımda. Birgün ben de küçük çocuklar için bir şeyler yapmayı hep istedim. Ama her şeyin bir zamanı var demek ki, ancak sıra geldi.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: start;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: start;"><b>“Ada ile Böcü” bir vapur yolculuğunda geçiyor. Kitabın girişinde İstanbul’da en sevdiğiniz yerlerin vapurlar olduğu yazılı. Küçük Ada'da sizi yansıtan neler var? <span class="Apple-converted-space"> </span></b></p><p class="p2" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: start;"><br /></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: start;">Ada gibi ben de yalnızlığı hiç sevmiyorum. Yalnız kalınca her şeyden nefret etmeye başlıyorum. Ama herhalde en çok benzeyen yanımız hayal gücümüzün genişliği. Bu yolculuğu, vapurun renkli yolcularını onun yaşında ben de hayal edebilirdim. Ama Ada benden çok daha cesur bir küçük kız. En azından gördüğü bir haksızlığa karşı durabiliyor, hatta haksızlığı düzeltebiliyor. Ben onun yaşındayken çok utangaç, içine kapanık bir çocuktum. Ada'nın yerinde olsam büyük olasılıkla hiç sesimi çıkaramaz, Böcü'yü kurtaramazdım. Belki sonradan eve gittiğimde, oturup resmini çizer ve acıklı bir hikayesini yazardım. Ada'da özendiğim, küçükken olmak istediğim bir çocuğu yazdım diyelim.</p><p class="p2" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: start;"><br /></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: start;"><b>Vapur yolculuğunda türlü türlü hayvanların olduğunu okuyoruz. Hepsi de çiftler halinde. Nuh'un Gemisi vurgusundan söz etmek mümkün mü?<span class="Apple-converted-space"> </span></b></p><p class="p2" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: start;"><br /></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: start;">Elbette, Nuh'un Gemisi hikayesi ya da efsanesi, bir çok başka hikayeye, resme, filme, çocuk kitaplarına, karikatürlere, oyuncaklara esin kaynağı olmuş. Her hayvandan bir çift ve bir gemi deyince Nuh'un gemisinin akla gelmemesi imkansız. Bu bilerek seçtiğim esprili bir göndermeydi. Çocukken bu dini hikayeleri çok okudum. Aklımda iyi yer etmiş olmalı. Ama sakın yanlış anlaşılmasın, bu dini göndermeleri olan bir mesel değil. Kitapta bir Nuh yok, başka "günahkar" insanlar yok, yağmur-tufan değil meteorolojinin tahmin ettiği kar var. Kitabın derdi başka.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: start;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: start;"><b>Kitaptaki çizimler de size ait. Sanat evreninizde resim önemli bir yer tutuyor. Resim yapmak yazıyı tamamlıyor mu, farklı bir ifade tarzı mı sizin için? <span class="Apple-converted-space"> </span></b></p><p class="p2" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: start;"><br /></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: start;">Benim için görsel dünya her zaman dilsel dünyadan, yazıdan önce var oldu. Senaryo yazarlığından geldiğim için, filmlerimin çoğunda diyaloglar önde olduğu için, bana yazarlık tarafı ağır basan bir sinemacı gözüyle bakılır hep. Oysa bu daha çok filmlerin bütçeleriyle ilgili bir durum. Görsel işçilikle uğraşacak bütçeniz yoksa ister istemez metin öne geçiyor. İşin temeli şu: Bir yazar kelimeler ve cümlelerle düşünür, günlük hayatta gözlemlerini dil ile yapar, aklına not eder. Ben sürekli görsel notlar alıyorum: Şu ışık, şu gölge, şu açı, mekanın bu köşesi vb. Sonradan bunları bir şekilde yazı diline tercüme ediyorum. Senaryolar da böyle gelişiyor, romanlar da. Aslında Ada ile Böcü ilk adımda resimlerle başladı, yazısını resimlere göre sonradan yazdım. Hatta tamamen resimlerden oluşan, hikayesini sadece resimlerle anlatan bir kitap yapmayı hayal etmiştim. Ama çizerliğim sınırlı. Resim eğitimi almadım. Kendi kendime eğlenir gibi çizdim hep, çizdikçe de keşfettim ve öğrendim. Bu yüzden yazının yardıma koşması şarttı.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: start;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: start;"><b>Çocukların genelde öcülerden korkutularak büyütülmesine karşın bu kitapta öcü ile barışık bir çocuk görüyoruz. Hikayeyi bu temel üzerine kurmanızın amacı neydi?</b></p><p class="p2" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: start;"><br /></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: start;">Öcüden korkan çocuk büyüklerin dünyasından, kurallarından çıkamaz. Öcülerden korkanlar, hayatta hiçbir şeyi değiştiremez. Tarih boyu insanlığı ancak kendisine öğretilen öcüleri, yabancıları, karanlıkta kalanları merak eden, anlamaya çalışan "yaramaz" çocuklar ileriye götürmüş... Elbette hayatta gerçek tehlikeler de var, çocuklara tedbiri de bir şekilde anlatabilmek gerek. Ama bence her çocuk kuralların esneyebileceğini, bozulabileceğini, her "öcü"nün dendiği kadar korkunç olmadığını anlayarak, bir özgürlük duygusuyla büyümeli. Hayal kurduğumu biliyorum, böyle çocuklar, böyle büyükler çok az çıkıyor, o yüzden de insanlık çok yavaş ilerliyor.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p2" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: start;"><span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: start;"><b>Çocuk kitabı yazmanın, yetişkinlere yönelik kitap yazmaktan farkını nasıl tanımlarsınız? Neleri önceliklendirmek gerekiyor ve siz nasıl bir yöntem izlediniz?</b></p><p class="p2" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: start;"><br /></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: start;">Çocuklar için yazmak ayrı bir uzmanlık alanı aslında. Hem dilde, kurduğunuz dünyada bir çok unsura dikkat etmeniz gerek; hem de "şimdi çocuklara göre, çocukça bir şey yapayım" demeden, yetişkinlerden daha dikkatli, daha duyarlı ve çok akıllı okurlar için yazmanız-çizmeniz gerek. Her işimde olduğu gibi arkadaşlarıma danıştım, yazar ve çizer Behiç Ak'la sohbet ettik mesela. Behiç'in diğer işleri yanında çok başarılı çocuk kitapları var. Hikayede benim dikkat etmediğim ayrıntılara dikkatimi çekti, ondan çok şey öğrendim. Bir de editörüm Bahar Ulukan'ı dikkatle dinledim. "Bu cümle çocuklar için fazla uzun" dediyse, kendi yazdığımda inat etmedim.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: start;"><b><br /></b></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: start;"><b>Çocuk kitabı yazmaya devam edecek misiniz?</b></p><p class="p2" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: start;"><br /></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: start;">Edeceğim umarım. Belki Ada ile Öcü'nün yeni maceraları olur. Belki yepyeni bir desen ve yazı fikri gelişir. Şimdi bilemiyorum. Maalesef hiç planlı programlı yaşayan biri olamadım.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p2" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: start;"><b><br /></b></p><p class="p2" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: start;"><b>Yerli ve yabancı festivallerden büyük ödüllerle dönen Aşk, Büyü vs.'den sonra yeni projeler var mı gündeminizde? <span class="Apple-converted-space"> </span></b></p><p class="p2" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: start;"><br /></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: start;">Son bir buçuk yıldır Glasgow'da yaşıyorum. Burada geçen bir senaryo yazdım. Şimdilik en büyük hayalim burada onu çekebilmek. Buralı bir yapımcıyla tanıştım, projeyle çok ilgilendi: Çeşitli destek fonlarına başvurduk, üzerine çalışıyoruz. Umarım çok uzun süre beklemeden finans bulunur ve hayata geçebilir. Türkiye için de iki mini dizi projesi geliştirdim ama şu an o cephede bir hareket yok.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p2" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: start;"><br /></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: start;"><b>Pandemi başladığından beri bu süreci Glasgow'da geçirdiniz. Sosyal medyada sık sık fotoğraflarını paylaşıyorsunuz ama Glasgow'u bir de sizden dinlesek... Nasıl bir şehir, gezdiğiniz diğer dünya şehirlerinden farkları neler? <span class="Apple-converted-space"> </span></b></p><p class="p2" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px; text-align: start;"><br /></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: start;">Glasgow İskoçya'nın en büyük şehri. Bir saat mesafedeki Edinburgh başkent ve çok daha turistik, dekor gibi güzel bir şehir. Ama bir çok iş için merkez Glasgow. 19. yüzyıl sonlarında dünya ticaretinin, sanayinin çok önemli bir merkezi olmuş. Nüfusu şimdikinden çok daha kalabalıkmış. O görkemli geçmişin izlerini şimdi de mimaride, şehrin kurulumunda görmek mümkün. Sanayi ve uluslararası ticaret başka yerlere kaydığı için 1950'lerden itibaren yoğun yoksulluk, işsizlik, uyuşturucu ve şiddet sorunları yaşanmış. Bir dönem Britanya'nın suç oranı en yüksek yerlerinden biriymiş. 1990'lardan itibaren şehir bir yenilenme sürecine girmiş. Teknoloji, bilişim ve kültür yatırımları yapılmış. Şimdi o yenilenme sürüyor. Ben şehrin "normal" halini ancak bir buçuk ay görebildim, müzelerin, kitapçıların, tiyatroların, konserlerin tadına tam varamadan pandemi buraya da ulaştı ve "lockdown"-kapanma dönemi başladı. Glasgow'u sadece çoğu zaman bomboş sokaklarda saatlerce yürüyerek tanıdım. Şimdi şimdi bir "normale dönüş" yaşanıyor, her yer açılıyor, sosyal hayat eski haline dönüyor. Şimdilik uzun süreli bir misafir gibiyim, herşeyim İstanbul'da hala, aklım da biraz orada. Glasgow filmimi çekebilirsem, gerçek bir işim olursa, burada hayatım asıl o zaman başlayacak sanırım.<span class="Apple-converted-space"> </span></p></div><p><br /> </p>Umit Unalhttp://www.blogger.com/profile/05042167147797977641noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3816833101055702693.post-4151216014591380582021-07-27T21:14:00.002+03:002021-07-27T21:14:20.414+03:00Love, spells, and all that - Kenan Behzat Sharpe - August, 2020 <p> <a class="name" href="https://www.duvarenglish.com/author/kenan-behzat-sharpe" style="backface-visibility: hidden; box-sizing: border-box; color: black; display: inline !important; font-family: Pridi, serif; font-size: 1.5rem; font-weight: 600; margin-bottom: 5px; perspective: 1000px; text-decoration-line: none; transition: all 0.2s ease-in-out 0s;" title="Kenan Behzat Sharpe">Kenan Behzat Sharpe</a></p><div class="author-bar_wrapper" style="background-color: white; box-sizing: border-box; display: flex; font-family: Pridi, serif; font-size: 16px; margin-bottom: 20px;"><span style="-webkit-box-direction: normal; -webkit-box-orient: vertical; -webkit-box-pack: center; box-sizing: border-box; display: flex; flex-direction: column; justify-content: center;"><br /></span></div><header style="background-color: #f3f3f3; box-sizing: border-box; font-family: Pridi, serif; font-size: 16px; margin-bottom: 0.875rem; padding: 15px;"><h1 style="box-sizing: border-box; font-size: 2.5rem; line-height: 1.2; margin-bottom: 1.25rem; margin-top: 0px;">Love, spells, and all that</h1><h2 style="box-sizing: border-box; color: #222222; font-size: 1.25rem; font-weight: 500; line-height: 1.2; margin: 0px;">Amid rising homophobia and social inequality in Turkey, the latest film from director Ümit Ünal is a timely reflection on how love unites people and society rips them apart.</h2></header><div class="content-side" style="background-color: white; box-sizing: border-box;"><div class="content-text" style="box-sizing: border-box; line-height: 1.4; margin-bottom: 1.875rem;"><p style="box-sizing: border-box; font-family: Pridi, serif; font-size: 1.2rem; margin-bottom: 1.25rem; margin-top: 0px;">Two women cross paths on the streets of Büyükada, the Istanbul island where bougainvillea blooms and stray cats roam. As teenagers, the two women were lovers. However, 20 years have passed since they have seen each other. What is the mysterious force that binds them together after all these years? And what can they do about it? </p><p style="box-sizing: border-box; font-family: Pridi, serif; font-size: 1.2rem; margin-bottom: 1.25rem; margin-top: 0px;">Thus begins <em style="box-sizing: border-box;">Love, Spells and All That </em>(Aşk, Büyü vs), the latest film from director Ümit Ünal. Amid rising <a href="https://www.duvarenglish.com/columns/2020/07/10/rainbows-unicorns-and-national-values-in-turkey/" style="background-color: transparent; box-sizing: border-box; color: #ce0001; text-decoration-line: none;">homophobia</a> and social inequality in Turkey, this film is a timely reflection on how love unites people and society rips them apart. </p><p style="box-sizing: border-box; font-family: Pridi, serif; font-size: 1.2rem; margin-bottom: 1.25rem; margin-top: 0px;">Ece Dizdar plays Eren, the daughter of a government minister. Reyhan’s (Selen Uçer) family work as gardeners and caretakers of the minister’s summer villa on Büyükada. While they are teenagers, these two girls from very different backgrounds fall in love. Everything is idyllic until Eren’s mother walks in on her and Reyhan in bed together. Reyhan is disowned by her family and effectively blacklisted from holding a job due to the intervention of Eren’s powerful father. Reyhan eventually returns to Büyükada to live when she’s certain that no one recognizes her anymore. Eren, in contrast, is sent to boarding schools abroad and eventually settles in Paris. </p><p style="box-sizing: border-box; font-family: Pridi, serif; font-size: 1.2rem; margin-bottom: 1.25rem; margin-top: 0px;">Two decades pass. Eren returns to Turkey and decides to find Reyhan, with whom she is still in love. Eren asks Reyhan to run away with her. Reyhan, who has settled into a precarious but stable enough life on the island living with a boyfriend, is shocked to see her teenage lover again. Reyhan tries to convince Eren that she is not smitten but rather the victim of a love spell she paid an old woman to perform when they were first separated as teenagers. </p><p style="box-sizing: border-box; font-family: Pridi, serif; font-size: 1.2rem; margin-bottom: 1.25rem; margin-top: 0px;">The film centers on a day filled with Reyhan and Eren’s conversations. These range from hostile and accusing to intimate and flirtatious. The powerfully written dialog reveals the complexity of their feelings for each other and the weight of all the years spent apart. The viewer watches the two women as they wander the picturesque streets and hills of the island, trying to process the past and figure out what’s next. Though neither fully believes in magic and superstition, they set off to undo the love spell. In the process, they discover more about themselves and each other than they reckoned for. </p><p style="box-sizing: border-box; font-family: Pridi, serif; font-size: 1.2rem; margin-bottom: 1.25rem; margin-top: 0px;">Director Ümit Ünal started his career working for Yeşilçam, Turkey’s classic film industry known for its nostalgic black-and-white melodramas. <em style="box-sizing: border-box;">Love, Spells and All That </em>reworks some of the Yeşilçam cliches for the present. As Reyhan puts it in the film, ““Rich girl falls for a poor... girl. A perfect melodrama!”</p><p style="box-sizing: border-box; font-family: Pridi, serif; font-size: 1.2rem; margin-bottom: 1.25rem; margin-top: 0px;">This is how Ünal <a href="https://filmfreeway.com/LoveSpelletc" style="background-color: transparent; box-sizing: border-box; color: #ce0001; text-decoration-line: none;">describes</a> why he decided to play with this cinematic tradition to create a film about love between two women:</p><p style="box-sizing: border-box; font-family: Pridi, serif; font-size: 1.2rem; margin-bottom: 1.25rem; margin-top: 0px;">“As a screenwriter-director who honed his craft in the 1980s, this is my contemporary response to the conventional Turkish cinema and my country's climate getting more oppressive by the day. It is a combination of my formative years in Yeşilçam and my recent independent, small scale films with big questions behind them. <em style="box-sizing: border-box;">Love, Spells and All That</em> challenges and queers a genre that has long been heteronormative. It is a heart-breaking modern melodrama, an absurd conflation of the secular and the superstitious, and a queer nostalgia commenting on today’s Turkey.”</p><p style="box-sizing: border-box; font-family: Pridi, serif; font-size: 1.2rem; margin-bottom: 1.25rem; margin-top: 0px;">What is refreshing about<em style="box-sizing: border-box;"> Love, Spells and All That </em>is how it treats lesbian love as a non-issue. While it is clear that the characters have had their lives ruined because of how society sees them, the film is more focused on the specific dynamics of their relationship as well how social class affects it. While Reyhan had to abandon her plans to go to college and experienced poverty after the affair was discovered, Eren went to France to study Lacanian psychoanalysis. While they have both longed for each other, the specific ways they experienced homophobia and sexism cannot be the same while the financial resources at their disposal are so different. </p><p style="box-sizing: border-box; font-family: Pridi, serif; font-size: 1.2rem; margin-bottom: 1.25rem; margin-top: 0px;">In this way, the love between Reyhan and Eren is presented as fully human, which also means flawed. There are few precedents for a film of this kind, presenting a lesbian relationship in all its complexity, in Turkey.</p><p style="box-sizing: border-box; font-family: Pridi, serif; font-size: 1.2rem; margin-bottom: 1.25rem; margin-top: 0px;">For her portrayal of Reyhan, Selen Uçer won the award for Best Actress at the Antalya Golden Orange Film Festival in 2019. In her <a href="https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/asil-hikaye-askta-sinif-farki-1702117" style="background-color: transparent; box-sizing: border-box; color: #ce0001; text-decoration-line: none;">acceptance speech</a> she commented on what the film shows about love:</p><p style="box-sizing: border-box; font-family: Pridi, serif; font-size: 1.2rem; margin-bottom: 1.25rem; margin-top: 0px;">“[It is] a love story. The love story that all of us know, actually. But different…not of the model that we are taught. It’s the story of two people who actualize themselves in a world that treats those who are different or new as strange—judging and transforming them into the ‘Other.’” </p><p style="box-sizing: border-box; font-family: Pridi, serif; font-size: 1.2rem; margin-bottom: 1.25rem; margin-top: 0px;">If there is a spell in this film, it is the ability to immerse ourselves in the love and conflict between two extraordinary characters. It is the magic of a good film to allow us to inhabit another’s world, even if only for an hour and a half. </p><p style="box-sizing: border-box; margin-bottom: 1.25rem; margin-top: 0px;"><span style="font-family: Pridi, serif;"><span style="font-size: 19.2px;">https://www.duvarenglish.com/columns/2020/08/14/love-spells-and-all-that</span></span></p></div></div>Umit Unalhttp://www.blogger.com/profile/05042167147797977641noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3816833101055702693.post-41301896961719835172021-06-15T20:23:00.005+03:002021-06-15T23:06:04.382+03:00Öyle Bir Kadın - Her Kind by Anne Sexton<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpgOTSRyv_Z9KkyTB3wxfAkjvXg-ILfp_jyNEEpfJ3ZMw0wFPWicDJq7DIRegDgG8hFv7qYTLu_L_KN-iVm8a4fi2SiVNiZuVDuGTfy2oQkBHCRnBIJxGKkqEGJAQfJzCgCIs_xktIkLiM/s416/26814.jpg" style="display: block; padding: 1em 0px; text-align: center;"><img alt="" border="0" data-original-height="416" data-original-width="336" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpgOTSRyv_Z9KkyTB3wxfAkjvXg-ILfp_jyNEEpfJ3ZMw0wFPWicDJq7DIRegDgG8hFv7qYTLu_L_KN-iVm8a4fi2SiVNiZuVDuGTfy2oQkBHCRnBIJxGKkqEGJAQfJzCgCIs_xktIkLiM/s400/26814.jpg" /></a></div>
<b>Öyle Bir Kadın </b><div><b>Anne Sexton</b> </div><div><br /><div>Dışarı vurdum kendimi, cinli bir cadı </div><div>Kara göklere musallat, geceleri daha cesur, </div><div>Fesat hayallerle attım bir tur </div><div>sıradan evler üzerinde, ışıktan ışığa:</div><div>Yapayalnız, on iki parmaklı, kafadan. </div><div>Böyle bir kadın sayılmaz tam kadından </div><div>Ben öyle bir kadındım. </div><div><br /></div><div>Ormanda buldum ılık mağaralar </div><div>Tavalarla doldurdum, raflar, biblolar, </div><div>dolaplar, ipekler, sayısız eşya; </div><div>yemek yaptım kurda kuşa </div><div>Topladım ortalığı ettim dırdır, </div><div>Böyle bir kadın hep yanlış anlaşılır </div><div>Ben öyle bir kadındım. </div><div><br /></div><div> Beni sen taşımıştın, arabacı, </div><div>Çıplak kollarımı salladım köylerden geçerken </div><div>Son aydınlık yolları keşfettim, hayatta kalan, </div><div>Alevleriniz hala yakarken kalçalarımı </div><div>Kaburgalarım çarklarda çatırdarken </div><div>Böyle bir kadın utanmaz ölmekten </div><div>Ben öyle bir kadındım. </div><div><b><br /></b></div><div><b><br /></b></div><div><b>Anne Sexton'un "Her Kind" şiirinden çeviren: ÜÜ.</b></div></div>Umit Unalhttp://www.blogger.com/profile/05042167147797977641noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3816833101055702693.post-84648963494749575402020-12-01T10:52:00.007+03:002020-12-01T10:58:54.095+03:00Gelecek Gelmiş. - Express'ten<p><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgd1OEDz5NyiUj3hFFOAJEvc2zc9FiYEI_7MTXZOPjsBo2kb_iv4dRVCMai2mLnOT0EztmfJZlcNYtYGCLIJqmc8Oeddx3nno4m5PGkF-mpjOGgmngTCfuJjNz9ZyRqmPJtCNWUyxkHFkBD/s1548/Screenshot+2020-12-01+at+07.50.56.png" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-size: medium;"><img border="0" data-original-height="1548" data-original-width="1102" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgd1OEDz5NyiUj3hFFOAJEvc2zc9FiYEI_7MTXZOPjsBo2kb_iv4dRVCMai2mLnOT0EztmfJZlcNYtYGCLIJqmc8Oeddx3nno4m5PGkF-mpjOGgmngTCfuJjNz9ZyRqmPJtCNWUyxkHFkBD/s320/Screenshot+2020-12-01+at+07.50.56.png" /></span></a></div><span style="font-size: medium;"><br /></span><p style="text-align: left;"><span style="font-size: medium;">Bilim kurgu filmi Looper'da kiralık katil/zaman yolcusu Joe ile patronu Abe arasında şu diyalog geçer: Abe: Çin'e gitmen lazım. / Joe: Fransa'ya gidiyorum. / Abe: Ben gelecekten geliyorum, Çin'e gitmen lazım.</span></p><div style="text-align: left;"><span style="font-size: medium;"><span style="font-family: "Times New Roman";">Yolum Çin'e düştü. Altı yıldır yurt dışına çıkmamıştım. Gittiğim ilk yerin, on saat uçuş ve beş saat dilimi ötede, dilini anlamadığım, insanları, kokuları, yemekleri, bitki ört</span></span><span style="font-family: "Times New Roman"; font-size: large;">üsü çok başka bir yer olması lazımdı. </span><b style="font-family: "Times New Roman"; font-size: large;">Shenzhen</b><span style="font-family: "Times New Roman"; font-size: large;">'e (Çince telaffuzu Şıncın'a yakın) gittim.</span><span class="Apple-converted-space" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: large;"> </span></div><div style="text-align: left;"><span class="Apple-converted-space" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: large;"><br /></span></div><div><div><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: medium;"><b>İzmir Kısa Film Derneği </b>etkin çalışan bir kurum. Yöneticisi <b>Yusuf Saygı</b> ve sinemacılardan oluşan bir grup Shenzhen'de yapılan <b>9. Çin Uluslararası Yeni Medya Kısa Film Festivali</b> sırasında, festival merkezinde bir bölüm açtılar ve “Focus On Turkey” isimli, Türk sinemasını, Türkiye'de sinema yapımını, eğitimini tanıtan bir sunum gerçekleştirdiler. Festival yöneticileri jüride bir Türk yönetmen olmasını istemiş, onlar da beni önermişler. İzmir Kalkınma Ajansı İZKA onların gelişini desteklemiş, festival de benim harcamalarımı üstlendi. Yağmurlu ama sıcak bir Kasım akşamı kendimizi Shenzhen'de bulduk.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: medium;">Shenzhen, Hong Kong'un biraz kuzeyinde küçük bir balıkçı kasabasıyken, şehirlerin ömrüne göre çok yakın bir tarihte, 1970'lerin sonunda kurulmuş bir şehir. Hong Kong'a alternatif bir “özel bölge” olarak devlet tarafından teşvik edilmiş, bugün Çin'in bilişim, iletişim, finans vb konularında en önemli merkezlerinden biri, bir “tech-hub” olmuş. Resmi nüfus 12 milyon ama gayrı resmi sayının 20 milyonu aştığı söyleniyor. Dev ve yepyeni bir şehir. Eski, tarihi, geçmişe ait bir şey yok. Belki de bunun eksikliğiyle şehir merkezinde Çin'in geçmişini yansıtan bir park kurmuşlar, Çin Seddi dahil eski Çin'e ait ne varsa burada minyatür versiyonlarını görmek mümkün. Tropik ağaçlarla dolu parkların arasından led aydınlatmalı gökdelenler yükseliyor. Her şey yeni, yüksek, büyük ve parlak. <span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: medium;">Katıldığımız festival de çok büyük bir organizasyon. Dünyanın her yerinden onlarca kısa film yönetmeni ve diğer konuklar ağırlanıyor. Açılış ve kapanış geceleri görkemli TV gösterileri olarak tasarlanmış, dev sahnelerde saat gibi aksamasız, dakik törenler yapılıyor. Biraz Eurovision-vari kitsch dünyasına kaçsa da, etkileyici. Bizim Antalya, Adana vb festival açılışlarından daha büyük ve profesyonelce diyebilirim. Rehberim ve çevirmenim Penny'ye “Kısa film festivali için bu kadar büyük bir açılış beklemiyordum,” dedim. “Çin'de her şey böyle kocaman,” dedi. Diğer bazı Uzak Doğu ülkelerinde olduğu gibi burada da insanlar kendilerine Çince isimleri haricinde, telaffuzu kolay bir İngilizce isim seçiyorlar. Penny, Ümit'i ilk anda okuyamadı ve “İngilizce isminiz yok mu?” diye sordu. <span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: medium;">Yakın bir ülkeye gidip de ağaçlar, bitkiler aynı kalınca insan tam anlamıyor ama bitki örtüsü değişince gerçekten yabancı bir ülkeye geldiğini fark ediyor. Shenzhen subtropikal iklimiyle bir yandan çok uzak ve yabancı bir yandan da çok yakın ve tanıdık. Otobüs garajında bağıra bağıra yolcu kapmaya çalışan taksiciler çok tanıdık. Biri manevra yapamadığında beliren “Gel abi, sağ yap, gel, gel”ciler çok tanıdık. Misafirperverlikleri tanıdık. Yemekler elbette tanıdık değil ama otellerde yapılan şaşaalı düğünler stüdyo fotoğraflarına kadar çok tanıdık. İnsanların çekingenliği, sokakta bir şey sorduğunuzda yüzlerinde beliren yarı şaşkınlık yarı kuşku çok tanıdık. Tertemiz sokaklarda evsiz, dilenci, taşkın sarhoş, tacizci yok ama bolca polis ve güvenlik görevlisi görmek tanıdık. Özellikle yoksulların yüzlerinde gördüğüm içselleştirilmiş hiyerarşi çok tanıdık. Bizdeki gibi uzun uzun konuşmalar yapan resmi görevliler mekanı teşrif ettiğinde herkeste oluşan korkuyla karışık askeri huşu çok tanıdık. Onlar yokken yapılan “Bunlar da hep böyle” yakınmaları da...</span></p><p class="p2" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: medium;">Shenzhen Üniversitesi'nde bir masterclass yaptım. Pazar sabahı 10.00'da beş-on kişi beklerken bir salon dolusu öğrenciyi karşımda görmek şaşırtıcıydı. Hiç bilmedikleri bir yönetmeni dinlemeye gelmiş çocukların ilgisi, sordukları sorular da ilginçti. Orhan Pamuk'un kitaplarını okuyup, Masumiyet Müzesi'ni çok beğenen ama Benim Adım Kırmızı'yı tam anlamadığını söyleyen genç bir kıza, ikincinin temel meselesini açıklamaya çalıştım ama hiç Çinli yazar okumadığımı söyleyemedim, utandım.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: medium;">Yarışma filmlerinin toplu gösterimi dolu bir üniversite anfisinde yapıldı. Dünyanın her yerinden gelen filmler çok çeşitli konuları, çok farklı üsluplarla işliyordu. Yarışmadaki yönetmenlerin yarısı kadındı. Amerikalı yönetmen Kathryn Everett'in, Pakistan'da okula gidemeyen ortaokul çağındaki kız çocukların<span class="Apple-converted-space"> </span>eğitimi için kurulmuş özel bir okul üzerine belgesel “Girls Section”, (Kızlar Bölümü) hepimizi etkiledi ve iki ödül birden aldı. En İyi Film Ödülü'nü Slovenya'dan gelen, Dusan Kastelic'in “The Box” (Kutu) adlı harika animasyon filmi aldı. Bir kutuda hapsedilip tektipleştirilen insanlık üzerine kısa bir hikayeydi bu film, gösterim sırasında üniversite öğrencilerinin en çok alkışladığı film oldu.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: medium;">Yarışmada Qihong Hu adlı Çinli yönetmenin “Out of the Woods” (Ormandan Çıkış) adlı filmi de vardı. İki genç kadının aşkını oldukça üstü kapalı, simgesel bir dille anlatan bu cesur filmin dilini ve anlatımını ben ve Amerikalı jüri üyesi Chris Edwards çok beğendik ve “En İyi Drama” ödülü için önerdik. Ama jürinin tüm Çinli üyeleri topluca “Because of a Little Apple” (Bir Ufak Elma Yüzünden) adlı Rus filmin tercih etti. Bu film de ufak bir hırsızlık ardından market güvenliğiyle iki gencin yaşadığı gerilimi ustaca anlatan, iyi çekilmiş bir filmdi. “Ormandan Çıkış” Çinli bir jüri üyesinin deyişiyle “çizgiyi biraz aştığı” için mi kaybetti bilmiyorum. Ama LGBT temalı filmlere yönelik bu çekingenliği de oldukça tanıdık buldum.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: medium;">Kapanış gecesi sahnede mini etekli kızlardan oluşan bir rap grubu, danslar eşliğinde bir şarkı söyledi. Adı “Belt and Road”du. Siyaset, hele uluslararası siyaset konusunda hayli cahil biri olarak bu sözün manasını bilmediğim için sıradan bir neşeli gençlik şarkısı sandım. Aslında Çin'in dünya ülkelerindeki ticari destek ve yatırımlarını öven milli propaganda şarkısı olduğunu, Google'dan bakınca anlayabildim. (<a href="https://en.wikipedia.org/wiki/Belt_and_Road_Initiative"><span class="s1" style="color: #00006d;">https://en.wikipedia.org/wiki/Belt_and_Road_Initiative</span></a>)<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p2" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: medium;">Wikipedia deyince, Çin'de, bizdeki gibi bir çok şey erişime kapalı. Facebook, Twitter, Youtube, WhatsApp vb VPN olmadan açılmıyor. Yasaklara rağmen, Çin'de Internet kullanıcıları 800 milyonun üzerinde. Bizim sanal tiryakiliklerimize ihtiyaçları yok gibi. Alışveriş sırasında ödemeler bile Internet üzerinden cep telefonundan barkod taratarak yapılıyor. Belki de Looper'da mafya patronu Abe'in bahsettiği gelecek, gelmiştir. Biz o geleceğin neresindeyiz, bizim herhangi bir şeyimiz onlara tanıdık geliyor mu, bilmiyorum.<span class="Apple-converted-space"> </span></span></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span class="Apple-converted-space" style="font-size: medium;"><br /></span></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span class="Apple-converted-space" style="font-size: medium;"><i>Express Bir + Bir Aralık 2018 sayısından. </i></span></p><p class="p2" style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 12px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><br /></p></div></div>Umit Unalhttp://www.blogger.com/profile/05042167147797977641noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3816833101055702693.post-75310165628206165862020-11-02T16:08:00.004+03:002020-11-03T10:25:03.075+03:00 Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi, Açılış Dersi<blockquote style="border: none; margin: 0px 0px 0px 40px; padding: 0px;"><p style="text-align: left;"><span style="background-color: white; font-style: italic;"></span></p><div style="text-align: left;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhyJNJOYqXvTQOYauny_uyAtwFDj7aAuix9_sXOaXjbqksI0xVhLO_-ImF04twNKr2iaV9qawbmiX2ROcKLkOOmNr5FOB6QO1LDszfAZgNQawkgiDNC85MSlWSvsNO2dJZ09Z9qiMqnpu6a/s1600/ElggpL2XYAABVxF.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1131" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhyJNJOYqXvTQOYauny_uyAtwFDj7aAuix9_sXOaXjbqksI0xVhLO_-ImF04twNKr2iaV9qawbmiX2ROcKLkOOmNr5FOB6QO1LDszfAZgNQawkgiDNC85MSlWSvsNO2dJZ09Z9qiMqnpu6a/s320/ElggpL2XYAABVxF.jpg" /></a></div><span style="font-size: x-small;"> <span style="background-color: white; font-style: italic;">2 Kasım 2020'de, </span><span style="background-color: white; font-family: Garamond; font-style: italic;">Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde</span><span style="background-color: white;">, </span><i><span style="background-color: white; font-family: Garamond;">Açılış Dersi olarak yaptığım konuşmanın metni. </span></i></span></blockquote><p class="p1" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><br /></p><p class="p1" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><br /></p><p class="p1" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><br /></p><p class="p1" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Çok tuhaf zamanlardan geçiyoruz. Gerçi diyeceksiniz ki, tuhaf olmayan zaman var mı? Hatırlayabildiğim zaman içinde, üç darbe, depremler, sayısını unuttuğum ekonomik kriz, siyasi kriz, işsizlik, ne varsa yaşadım. Ama bugünler gerçekten başka. Şu an hayatta olan hiç kimsenin görmediği büyüklükte, dünya çapında bir salgın hayatımızı ele geçirmiş durumda. Dünyada kaçacak hiçbir yer yok, herkesin başı aynı belada.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p2" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p1" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Tabii insan inanılmaz uyum yeteneği olan bir yaratık, 8-9 ayda normalleştirdik her şeyi, bakın, online ders diye bir şey icat ettik, dersleri burada yapıyoruz. Geçen sene böyle bir şey hayal bile edemezdik herhalde.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p2" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p1" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Şahsen benim hayatımda çok şey değişmedi, günlerimin çoğu zaten şu ekranın başında geçiyordu, Ocak ayında ülke değiştirdim, İskoçya’ya geldim ama geçen sene nasıl yaşıyorsam yine oldukça benzer bir şekilde yaşıyorum.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p2" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p1" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Ama bakış açımız değişti. Artık hiçbir şeye eskisi gibi bakamıyoruz. Salgın, hayata bakışımızı, tüm perspektifimizi değiştirdi her şeyi daha berrak bir hale getirdi… Daha da değiştirmeye devam edecek. Bu salgın bittiğinde eski “normal” devam etmeyecek, edemeyecek.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p2" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p1" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Zengin yoksul, doğulu batılı, hristiyan müslüman budist ya da musevi dinlemeden herkese aynı şekilde saldıran bir virüs bir manada insanlığı eşitledi.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p2" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p1" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Ama aynı zamanda mevcut eşitsizlikleri ve çatışmaları, her zamankinden çok daha belirgin bir hale getirdi.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p2" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p1" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Bu yeni dünyada herkes maske takmaya mecbur. Ama dünyanın hakimleri, güç sahipleri her zamanki maskelerini fırlatıp attılar. Çünkü artık rol yapmaya gerek kalmamış gibi. Artık kartlarını açık oynuyorlar.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p2" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p1" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Çünkü salgın dünya çapında eşitsizlikleri altını çize çize, gözümüze zorla sokarak gösterdi. “Herkesin eşit olduğu ama bazılarının daha eşit olduğu” hiç bu kadar açık şekilde ortaya çıkmamıştı.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p2" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p1" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Dünyanın her yerinde virüs kapan güç sahiplerine daha kolay, daha sık test yapılıyor, onlar daha öncelikli ve hızlı tedavi görüyor, deneme aşamasında bile olsa yeni çıkan ilaçlardan faydalanabiliyor. Ölenlerin çoğu yine toplumların alt katmanlarındaki güçsüzler. Amerika Birleşik Devletleri’nde en çok ölenler Afrika kökenlilermiş örneğin.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p2" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p1" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Dünya çapında ülkeler arasındaki eşitsizlik uçurumu da son derece açık bir şekilde görünür oldu artık, görünmez bir virüs sayesinde. Üretilecek aşılara hangi ülkeler öncelikli ulaşacak, varolan grip aşılarına kimler ulaşabiliyor, bunlara bakmak yeter.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p2" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p1" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Dünya kimi zamanlarında daha umut dolu oluyor, her şey daha parlak görünüyor. Kimi zamanlar da işte.. Pek parlak değil… Umarım içinizi karartmıyorum konuştukça.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p2" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p1" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Ernst Gombrich’i çoğumuz <b><i>Sanatın Öyküsü</i></b> adlı baş yapıtıyla tanırız. Ama bir de “genç okurlar için” yazdığı <b><i>Kısa Dünya Tarihi</i></b> adında ufak bir kitabı var. <b><i>A Little History of the World.</i></b><span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p2" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p1" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Gombrich kitabında, tarih boyunca uygarlıkların yükselişi ve düşüşünü, fikirlerin ortaya çıkıp sonra yok oluşunu dalgaların iniş çıkışına benzetiyor. İnsanlık sanki bir dalga ya da zıt uçlar arasında bir sarkaç gibi, bir uçtan tam ters tarafa salınıyor. Dev fikirler dev etkiler doğuruyor, ardından da dev tepkiler.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p2" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p1" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Bütün insanların eşit haklara sahip olduğu fikri bir toplum çoğunluğu tarafından, tarihte ilk defa Fransız Devrimi sırasında kabul edilmiş. Aristokrasi, soylular, dini sınıf ortadan kaldırılmış, ya giyotine gönderilmişler ya da Fransa dışına kaçmışlar. Kendi kendime, peki çok sonra yaşamış markiler, baronlar nereden çıkmış diye merak ediyordum. Cevabı yine Gombrich’in kitabında buldum. Fransız Devrimi sonrasında büyük bir askeri deha ortaya çıkıyor: Napoleon. Napoleon büyük bir hırsla, Avrupa’yı ve dünyayı fethetmeye girişiyor. Gittiği her yere de aydınlanmacı fikirleri yayıyor. Ama bunun karşısında çok geç kalmadan ilerlemenin, aydınlanmanın tam zıttı, tutucu tepkiler oluşuyor. Avrupa’nın gerici hakim güçleri birleşip Napoleon’u ortadan kaldırıyorlar ve aristokrasiden artakalanlar bütün o markiler, markizler, bilmemkimler, Fransız Devrimi’nin üzerinden elli yıl geçmeden eski konumlarına dönüyorlar. Eski düzen yeniden kuruluyor.. Ta ki dalga yeniden kırılıp, sanayi devrimi her şeyi yeniden ve tamamen değiştirene kadar…</p><p class="p2" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p1" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Bu söylediklerim tarih uzmanlarına basit gelebilir. Ama bazen herseyi daha açık göstermek için basitleştirmek, özetlemek gerekiyor sanırım.</p><p class="p2" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p1" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Şimdilik, yarım yüzyıldan beş yıl daha fazla yaşadım. Tarihin iniş çıkışlarını, sarkacın karanlıktan aydınlığa zıt uçlar arasında gidip gelişini kendi hayatımda da tecrübe ettim:</p><p class="p2" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p1" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Bizim kuşak o günleri yaşamamış olsa da, 68’in isyancı ruhunu sevmiş, o günlerin ruhuna çok şey borçlu bir kuşak. Biz Easy Rider’daki motosikletli maceracıları sevdik. Hair’deki savaş karşıtı hippileri, Serseri Aşıklar’ın ya da Bonnie and Clyde’ın isyancı sevgililerini sevdik. Guguk Kuşu’nun otoriteye başkaldıran delilerini sevdik. Onlara özendik, dünyaya bakışımız onlara benzedi.</p><p class="p2" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p1" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Oysa Hollywood bugünlerde Guguk Kuşu’ndaki baskıcı hemşire Ratched’in dizisini, Bonnie ve Clyde’ı öldüren polislerin filmini yapıyor. Hippileri alev makinasıyla yakan “kahramanlar” var şimdi. Sokak isyanları Joker filminde bir delinin peşine takılmış, amaçsız, manasız çapulcular olarak gösteriliyor. Hollywood geniş kitleleri kandırıyor demek zor, çünkü daha kötü bir gerçek var. Geniş kitleler bunları seyretmek istiyor.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p2" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p1" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">1960’larda dünya çapında ciddi bir özgürlük arayışı, bir başkaldırı yaşanmış. Etkisi çok uzun süren ve tüm dünyaya yayılan bir başkaldırı. Sistemin hakim güçleri o başkaldırıyı 70’lerden itibaren bastırmışlar ve kontrol altına almışlar. 90’ların başında Sovyetlerin çöküşü ve tek kutuplu bir dünyaya geçişten sonra da kapitalizmin insafına kalmış ve bir daha kendine gelememiş dünya…</p><p class="p2" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p1" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">İnsanlık bugünlerde yine dalganın kırılıp karanlık bir yere savrulduğu zamanları yaşıyor. Dünyanın her yerinde popülist, otokratik yönetimler işbaşına geliyor. Daha 75 yıl önce Avrupa’da faşizme karşı savaşan Amerikalıların torunları bugün beyaz üstünlükçü, neo-nazi olabiliyor. 21. yüzyılda düz dünya fikrini, aşı karşıtlığını, bilim karşıtlığını, savunan insanlar çıkabiliyor. Bilginin zorla baskı altında tutulduğu ülkelerden bahsetmiyorum, özgür batı ülkelerinde de çıkıyor bu insanlar.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p2" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p1" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Cehalet, ırkçılık, yabancı korkusu yükseliyor hatta özellikle teşvik ediliyor. Black Lives Matter gibi, Occupy gibi, Gezi gibi, Hong Kong’daki isyanlar gibi ciddi direniş hareketleri de var ama bunlar iktidarlar tarafından kanlı şekillerde bastırılıyor, propaganda makineleri tarafından şeytanileştiriliyor.</p><p class="p2" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p1" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Dünya Shakespeare’in 400 yıl önce yakındığı gibi bir yer sanki bugünlerde:</p><p class="p2" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p1" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><i><b>66. Sone. (*)</b></i></p><p class="p2" style="background-color: white; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><i><br /></i></p><p class="p3" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><i>Yoruldum hep bunlardan, ölüp gitsem diyorum</i></p><p class="p3" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><i>Hep sahici insanlar yoksulluğa mahkum,</i></p><p class="p3" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><i>Hep en sahteler, parlak süsler içinde,</i></p><p class="p3" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><i>Hep saf inançlar uğramış ihanete,</i></p><p class="p3" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><i>Hep şan şeref kalmış şerefsizlere,</i></p><p class="p3" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><i>Hep ırzına geçilmiş en temiz değerlerin,</i></p><p class="p3" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><i>Hep hakikatin adını çıkarmışlar yanlışa,</i></p><p class="p3" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><i>Güçlüyü topal etmiş, hep yalan, hile hurda,</i></p><p class="p3" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><i>Hep iktidar kesmiş atmış dilini sanatın,</i></p><p class="p3" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><i>Oyuncak olmuş elinde sözde ustaların</i></p><p class="p3" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><i>Basit gerçeğin adı olmuş sana basitlik</i></p><p class="p3" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><i>Hep kötülerin eline esir düşmüş iyilik,</i></p><p class="p4" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><i><br /></i></p><p class="p3" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><i>Bıktım, yoruldum evet, çekip gitsem diyorum</i></p><p class="p3" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><i>Ama yalnız kalır aşkım, tek bundan korkuyorum</i></p><p class="p4" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p3" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Dünya böyle bir yer oldu yine evet.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p4" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p3" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Her yerde dedikleri gibi “post-truth” çağındayız. Hakikat sonrası. Hakikat ötesi. Hakikatleri yok saymak, görmezden gelmek, gizlemek, hatta yok etmeye çalışmak, yalanı el altındaki makul bir silah olarak görmek, bir gün söylediğinin tam tersini ertesi gün söylemek… Bunlar günümüzde gayet kanıksanmış, gayet kabul görmüş hatta alkışlanan ve destekçi bulan tavırlar.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p4" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p3" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Dünyanın geneline yayılan bu kötülük dalgasından elbette ülkemiz de bağımsız değil.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p4" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p3" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Ülkemizde de eleştirel akıl sahibi olmak, hakikate dayalı bir fikir geliştirmek ve bunu dile getirmek sosyal medyada cinnete ve lince yol açıyor. Herhangi bir konuda, cinsel, politik, ekonomik, kültürel vb ne olursa olsun, eğer çoğunluğun söylediğinden bir milim farklı bir fikriniz varsa ve bunu açıkça dile getiriyorsanız hemen muhalif damgası yiyorsunuz ve saldırıya uğruyorsunuz. Sosyal medyada başlayan saldırıların ve ihbarların nerelere vardığını da görüyorsunuz.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p4" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p3" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Bu sadece Türkiye’de değil, Çin’de de, Rusya’da da, Macaristan, ya da benzeri bir çok ülkede böyle. Amerika’da bir yere kadar fikir özgürlüğü var ama onu ortadan kaldırmak isteyen bir adam 4 senedir başkanlık yapıyor ve söylediklerini onaylayan milyonlar var peşinde.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p4" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p3" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Peki böyle bir dünyada, böyle bir ortamda, bir iletişimci ne yapabilir? Bir iletişimciye düşen görev nedir?</p><p class="p4" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p3" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Öncelikle koşullar ne olursa olsun hakikatin peşinde olmak ve yalnızca hakikate sadık olmak temel görev bence.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p4" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p3" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Aslında her dönem, hakikatin dönemi. Hakikatin modası geçmez, “hakikat-sonrası” lafı içinde yaşadığımız kötülükler devrine bir yakıştırma sadece, şu anda da hakikatten vazgeçmemek en önemli şey.</p><p class="p4" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p3" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Hakikatten vazgeçenler mevki sahibi, mal mülk sahibi olabilir ama gece rahat uyumak çok önemli. Kötü uyku bağışıklık sistemini bozuyor biliyorsunuz.</p><p class="p4" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p3" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Gündüz söylenen yalanlar, saklanan gerçekler gece yastığın altından çıkar.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p4" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p3" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Böyle bir atasözü var mı bilmiyorum şu an uydurdum sanırım.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p4" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p3" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Diyeceksiniz ki boş mideyle, ya da çatısı akan, rutubetli bir evde, ya da hapiste ya da sürgünde uyumak da zor. Güç sahibi olmak daha iyi.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p4" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p3" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Bence değil.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p4" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p3" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Gençliklerinden itibaren tanıdığım kimi insanların güç, mevki, para uğruna hayallerinden, ideallerinden vazgeçtiklerine tanık oldum. Güce taptılar, onun bir parçası olmaya çalıştılar, bir kısmı olmayı başardı da. Ama çok mutsuz ve pişman olduklarına da tanık oldum.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p4" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p3" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Meşhur sözü bilirsiniz: Hakikatin er ya da geç ortaya çıkma huyu var. Her dalganın inişi olduğu gibi çıkışı var. Zaman değiştiğinde sevdiklerinizin, yakınlarınızın, çocuklarınızın yüzüne gururla bakabilmek çok önemli. “Ben hakikatin tarafında durdum, onu bulmak, onu dile getirmek için çalıştım” diyebilmek çok önemli.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p4" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p3" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Ben senaryo yazarı ve yönetmenim. Bir sanatçının toplumda olup bitene, “gündeme” sırtını dönebileceğine inananlar var. Hatta bunun sanat için iyi olduğunu düşünen sanatçılar da var. Güçlüler ve güçten yana olanlar da buna inanır, sosyal medyada sesi çok çıkan oyunculara, müzisyenlere “sen sanatına bak siyasete karışma” diyen çok kişi oluyor. Sadece bizde değil son dönemde Amerika’da da böyle bu. Sanatın siyasetten bağımsız, hakikate değil yalana, yapay olana, uydurmaya dayalı olduğunu düşünenler çok.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p4" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p3" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Ama gerçek bir sanatçının en “uydurma”, en hayale dayalı yaratımında bile hakikate dair bir damar vardır. Daha doğrusu, yaptığı şeye sanat diyebilmemiz için, o hakikat damarı mutlaka olmalıdır.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p4" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p3" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">İster sanatla uğraşın, ister iletişimin herhangi bir alanında çalışın, hepimizin hakikate karşı bir sorumluluğu olduğunu düşünüyorum.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p4" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p3" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Yıllar önce bir TED konuşması izlemiştim. (**) Nöroloji uzmanı <b><i>Dr. Vilayanur Ramachandran</i></b>’ın yaptığı bir konuşma. Bu konuşmanın bir yerinde doktor Ramachandran şöyle bir şey anlatıyor.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p4" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p3" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Beynimiz, anne karnında gelişirken önce bir tenis topu gibi tek parçaymış. Fetüs geliştikçe, beyin de loblara ayrılıyormuş ve kıvrımlar oluşuyormuş. İşte konuşma merkezi, işitme merkezi, koklama merkezi vesaire oluşuyor. Fakat bazı insanlarda o loblar oluşurken çok ince, nöron düzeyinde ince bağlantılar kalıyormuş. Bu durumun ortaya çıktığı insanlar mesela koku ve görme duygularını ortaklaşa yaşayabiliyorlarmış. Mesela pembe ile belirli bir kokuyu özdeşleştirebiliyorlar, ya da<span class="Apple-converted-space"> </span>5 sayısını bir notaya benzetiyorlar, ya da m harfi yumuşak diyebiliyorlar. Buna sineztesi adı veriyorlar. Ve yapılan araştırmalara göre sanatçıların çoğunda sinesteziye rastlanıyormuş. Yaratıcı insanların çoğu sinestezi geliştiyor. Çünkü beyinlerinde duyu merkezleri arasında o sinirsel bağlantılar bulunuyor. Yani yaratıcılık bir manada beyindeki bir kısa devreden kaynaklanıyor.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p4" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p3" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Ben sanatçılara verilen yeteneği, bir ayrıcalık ya da üstünlük gibi değil, bir yük, bir tür sorumluluk olarak görüyorum. Sanatçılar çevrelerindeki herkesten daha duyarlı olabiliyor. Toplumdaki aksaklıkları, işlemeyen şeyleri onlar önceden hissedebiliyor. Mesela Kafka’nın 20 yüzyıl başında yazdığı romanları, 20 yüzyılda yaşanacak hayata dair kehanet gibi unsurlarla doludur. Amerika romanının sonunda, Oklahoma Tabiat Tiyatrosu bölümünde, insanları bir hipodromda toplar yaş, cins, geçmişlerine göre gruplara ayırır ve trenlere doldurup bilinmeyen bir yere gönderirler. Sanki İkinci dünya savaşı sırasında Yahudilere yaşatılan soykırımı, 40 sene önceden uğursuz bir kabus gibi hayal etmiştir Kafka.<span class="Apple-converted-space"> </span>O yüzden 20. Yüzyıla Kafka yüzyılı diyenler var. Ama Kafka yazdıklarının çok büyük kısmını yayınlamadan çok genç yaşta ölmüş. Bazen bir sanatçının hissettiği şeyleri söylemesi, yazıp-çizmesi tehlikeli de olabilir. Günün ahlakına, siyasetine, yasalarına aykırı da olabilir. Bu yüzden hissettiklerinin ağırlığı altında ezilen bir çok sanatçı alkolik, bağımlı vs olabiliyor.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p4" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p3" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">İşte sorumluluk derken bunu kastediyorum. Sanatçılar bir bilim adamı gibi verilere dayanarak değil ama hissederek, duyarlılıkları sayesinde toplumun sinir uçları yerine geçebiliyorlar. Sinir uçları nasıl dokunmamamız gereken yakıcı bir nesneyi beyne hemen haber veriyorlarsa, sanatçılar da başkalarının görmediği şeyleri görüp önceden haber verebiliyor. Demek ki içinden gelen sesi dinlemeyip, içgüdülerine, hislerine değil de piyasanın koşullarına, güç sahiplerinin isteklerine göre sanatını icra eden bir sanatçı önce kendine sonra da yaşadığı topluma karşı görevini yapmıyor.</p><p class="p4" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p3" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Bir yerde yangın olduğunu görüp haber vermemek gibi bir şey bu.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p4" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p3" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Bir sanatçı hakikate karşı sorumlu olduğunu, toplumun hayati önemde sinir uçlarından biri olduğunu çok iyi bilmeli ve kendisini buna hazırlamalı.</p><p class="p4" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p3" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Sanat ve sanatçılar hakkında bütün bu söylediklerimin bir metafor olarak anlaşılmasını isterim: Elbette sanata doğrudan bir vazife atfetmiyorum. Sonuçta bir sanat yapıtı bize bir yol göstermekle, derdimize çare bulmakla sorumlu değildir. Sanat bize dünyaya daha büyük bir dikkatle bakmayı, baktığımız şeyde farklı anlamlar aramayı, dünyadan aklımızla ve duyularımızla zevk almayı öğretebilir. Onu işe yarar bir getirmek bize kalmış.<span class="Apple-converted-space"> </span></p><p class="p4" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p3" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">Hangi bölümde olursanız olun, ister sanatla uğraşın, ister gazetecilik, reklam ya da halkla ilişkiler… Size okulun bu yeni yılında ve önünüzdeki yıllarda her şeye rağmen yılmadan çalışacağınız ve sevdiğiniz işi yapabileceğiniz bir dünya diliyorum.</p><p class="p4" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p4" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 22px;"><br /></p><p class="p3" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">* <i>Çeviri: Ümit Ünal </i></p><p class="p3" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><br /></p><p class="p3" style="background-color: white; color: #535353; font-family: Garamond; font-size: 20px; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;">**<a href="https://www.ted.com/talks/vs_ramachandran_3_clues_to_understanding_your_brain?language=tr"><span class="s1"><b><i>https://www.ted.com/talks/vs_ramachandran_3_clues_to_understanding_your_brain?language=tr</i></b></span></a><b><i> </i></b></p>Umit Unalhttp://www.blogger.com/profile/05042167147797977641noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-3816833101055702693.post-5641965092530608162020-10-15T12:23:00.008+03:002020-10-15T20:23:11.379+03:00Uzun Başlangıç - Express<p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: large;"><b></b></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><b><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBkVcuSGcXoDxVaS8yY-6DRukNSzxcuyjt-TPQ7idu0wa2yZqDVhyphenhyphengoJEibvP6bFCiau8YpsOJSIfWadNFgDBqFyLr2MbL8l7PhEPAe2GqtEbMpb1BfbyK9HrUeBPSdXY9qXzPTw7F8Nng/s2268/Screenshot+2020-10-15+at+10.13.34.png" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1548" data-original-width="2268" height="334" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBkVcuSGcXoDxVaS8yY-6DRukNSzxcuyjt-TPQ7idu0wa2yZqDVhyphenhyphengoJEibvP6bFCiau8YpsOJSIfWadNFgDBqFyLr2MbL8l7PhEPAe2GqtEbMpb1BfbyK9HrUeBPSdXY9qXzPTw7F8Nng/w476-h334/Screenshot+2020-10-15+at+10.13.34.png" width="476" /></a></b></div><b><br /><br /></b><p></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: large;"><b><br /></b></span></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: large;"><b><br /></b></span></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: large;"><b><br /></b></span></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: large;"><b><br /></b></span></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: large;"><b><br /></b></span></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: large;"><b><br /></b></span></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: large;"><b><br /></b></span></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: large;"><b><br /></b></span></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: large;"><b><br /></b></span></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><span style="font-size: large;"><b><br /></b></span></p><p class="p1" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px;"><br /></p><p class="p2" style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; min-height: 15px;"><span style="font-size: medium;"><br /></span></p><div style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: left;"><span style="font-size: large;">Glasgow'a 2020 Ocak ayının sonunda, yeni bir başlangıç umuduyla geldim. “55 yaşında ne başlangıcı?” diyen olabilir. Cevabım: Bilmiyorum. Uzun zamandır, iktidardakilerin çok sevdiği tabirle “Yeni Türkiye”de, iliklerine kadar “Eski Türkiyeli” biri olarak acı çekiyordum. Tanıdığım, bildiğim, sevdiğim, yaptığım, sevdiğim insanların yaptığı her şey suya gömülüyordu. Elimden yazıp çizmekten, film çekmekten başka hiçbir şey gelmiyordu... Boşunalık, çaresizlik duygusu insanı hasta ediyor. Biraz uzakta olmak iyi gelir diye düşündüm. Geldi de. Glasgow, yorgun bir adama Glaswegian aksanıyla “hoşgeldin” dedi, ilk günden hoş buldum.</span></div><div style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: left;"><span style="font-size: large;"><br />Rivayet o ki, yıllar önce ilk defa Glasgow'u gören bir İskoç delikanlı, çok etkilenmiş ve köyüne dönünce “Orada gökyüzü yok, bütün şehri camla kaplamışlar” diye anlatmış. Meğerse 19. yüzyıldan kalma kocaman cam bir bina olan Merkez İstasyonu'ndan hiç çıkamamış. İstanbul gibi 24 saat çalkantılı devasa bir metropolden geldiğim için, aynı şaşkınlığı yaşamadım elbette. Ama yine de şaşıracak ve sevecek çok şey buldum.</span></div><div style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: left;"><span style="font-size: large;"><br />Glasgow 18. yüzyıldan itibaren “İskoç Aydınlanması”nın parçası olmuş. Glasgow Üniversitesi 15. yüzyılda kurulmuş. Türkiye'de “İngiliz” olarak tanıdığımız birçok bilim insanı ya da sanatçı aslında İskoçyalı, bir çoğu da Glasgowlu. Glasgow sokaklarında, meydanlarında siyasetçi ya da askerden daha çok, ya da en az onlar kadar şair, yazar, düşünür, bilim insanı heykeli görebileceğiniz bir şehir.</span></div><div style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: left;"><span style="font-size: large;"><br />Clyde ırmağının İrlanda denizine açılan kıyısında kurulu Glasgow bir dönem dünya deniz trafiğinin en işlek limanlarından biriymiş. 19. yüzyılda, Londra'dan sonra Britanya'nın ikinci büyük şehriymiş. Gemi yapımı, tekstil, kimya, metal sanayiinde çok ilerlemiş. (John Berger Boğaz'da hikayesinde İstanbul'da bindiği eski vapurlardan birinin Glasgow yapımı olduğunu yazar.) Sonraları deniz ticareti nehirlere sığmayan dev tonajlı gemilere kaydıkça doklar ıssızlaşmış, 1950'lerde denizcilik bitmiş. Zaman içinde dünyanın ağır sanayi önderi olarak Almanya ve Japonya yükselmişler, buralarda sanayi zayıflamış. 1980'lere gelindiğinde, Glasgow'da ciddi bir işsizlik krizi hüküm sürmüş ve nüfusu çok azalmış. Şehir bakımsızlaşmış, alkol ve uyuşturucu büyük sorun haline gelmiş. Sonraki yıllarda kalkınma destekleriyle hayata döndürülmüş, bir iş merkezine ve kültür ağırlıklı bir şehre dönüşmüş. Tersane işçilerinin çocukları, torunları beyaz yakalı olmuşlar. Şehrin önemli bir kısmı “gentrification”dan geçmiş, yenilenmiş ve hala yenileniyor. Müreffeh liman şehri döneminin izlerini kimi semtlerde Viktoryen mimari örneği sarı ya da kızıl kumtaşından sıra sıra evlerde, kamu binalarında, köprülerde, kiliselerde görmek mümkün. </span></div><div style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: left;"><span style="font-size: large;"><br /></span></div><div style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: left;"><span style="font-size: large;">Salgın öncesinde, İstanbul'da göremediğimiz birçok ünlü grubun konser verdiği, müzelerinin dolup taştığı, çok canlı bir tiyatro hayatı olan bir şehirdi. Türkiye'de hayal bile edilemeyecek bir şey yapmışlar: Eski kalabalık cemaat kalmadığı için kullanılmayan birçok dev kilise içinde barı, tiyatrosu, toplantı salonları olan birer kültür merkezine dönüştürülmüş. Elbette her yerde olduğu gibi gelir adaletsizliği sürüyor. Şehrin doğu bölgelerinde Britanya'nın en yoksul kesimlerinin yaşadığını okudum, o semtlere henüz gidemedim. Zaten altı ayda Glasgow'un çok az bir kısmını görebildim. Nişantaşı-Taksim-Beşiktaş arası kadar bir alanı biliyorum. Çünkü geldikten kısa süre sonra salgın kabusu başladı.</span></div><div style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: left;"><span style="font-size: large;"><br />İlk geldiğim günlerde İskoç bir arkadaş “Glasgow'da Mutlaka Görmeniz Gereken 111 Şey” adında bir kitap hediye etti. Vakit oldukça, yolum düştükçe sırayla kitabın izlerini takip ediyordum. Derken uzaktan kara bir duman gibi gözüken salgın (Yangın mı var – Galiba ama çok uzak, korkma bir şey olmaz bize) inanılmaz bir hızla hayatı ele geçirdi. Türkiye'den daha önce, martın ilk yarısında hijyen ve sosyalleşme konusunda uyarılar başladı. Derken 23 Mart'ta “lockdown” (temel ihtiyaçlar haricinde her yerin kapalı olduğu, sokağa çıkmanın yasak değil ama kısıtlı olduğu bir karantina) başladı. Eve kapandık, Glasgow benim için birden yatak odası, salon, mutfak, banyo ve bir arka bahçe manzarasından ibaret hale geldi. Dışarıda göze görünmez bir tehlike vardı.</span></div><div style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: left;"><span style="font-size: large;"><br />Glasgow'a gelmeden, salgın başlamadan önce de dışa dönük biri değildim. Büyükada'da yaşıyordum. Bir çekim ya da hazırlığı yoksa gün içinde çıkıp yürüdüğüm bir iki saat dışında evde masa başında, yarı münzevi bir hayat sürüyordum. Şikayet de etmiyordum. Ama karantina başlayınca, önce doğal olarak dehşet ve endişe, ardından da dışarıdaki her şeye ama her şeye bir hasret başladı: Eski hayatımı, İstanbul'u, ailemi, arkadaşlarımı, hatta hayatımdan çıkardığım insanları bile özler oldum. Boğaz'ı, vapurları, sevdiğim lokantaları, adayı, ufak evimizi, kedimizi her şeyi özledim. İstanbul 3000 km uzaktaydı, ben Glasgow'daydım ama Glasgow'u da özlüyordum. Alçacık turuncu vagonları, şehir merkezinde bir daire çizen tek hattıyla ilk görüşte lunapark oyuncaklarına benzettiğim metroyu özledim. Ücretsiz gezebileceğiniz zengin müzeleri özledim. Kaldığım eve çok yakın olan 500 yıllık üniversiteyi, üniversitenin 12 katlı dev kütüphanesinde kaybolmayı özledim. (Sadece edebiyat bölümü bile kendi başına bir kütüphane.) Yeşil parkları, ırmak kıyısı yürüyüşlerini özledim. Yol sorduğunuzda üşenmeden işini bırakıp sokağın sonuna kadar yürüyen, oradan yön tarif eden, az buçuk tanıdığım İngilizlere hiç benzemeyen alçakgönüllü İskoçları özledim. Pubları, cafeleri, lokantaları, kalabalıkları, koşturmacayı, şehrin kokusunu özledim. Buranın da ırkçısı, cahili, magandası, trafiği, kötü kokan sokakları, inşaat gürültüsü yok mu, var. Ama insan iyi şeyleri özlüyor işte.</span></div><div style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: left;"><span style="font-size: large;"><br />Tabii insan kutuplarda, deniz dibinde ya da bir yanardağ eteğinde bile yaşamaya alışabilen hayvandır. Biz de karantina koşullarına alıştık. Maskelere, el dezenfektanlarına, dışarı çıkınca hiçbir şeye dokunmamaya (hele yüzümüze hiç), insanların uzağından geçmeye hatta kaldırım değiştirmeye, eve dönünce ayakkabıları dışarıda çıkarmaya, kapı kollarını telefonları silmeye, market alışverişini bahçede bekletmeye ya da yıkanabilecekleri yıkamaya, aynılaşan günlere alıştım. 2015'te başka türlü bir sıkışmışlık içindeyken, her gün çizerek “Mahlukat Bahçesi” adını verdiğim bir dizi desen yapmıştım. Burada da “Maskeler” adında bir desen dizisi için her gün çizmeye başladım. İstediğim kadar iyi okuyamıyorum ama desenler, yemek denemeleri, Zoom sohbetleri ile idare etmeyi öğrendim. İki dizi önerisi yazdım ve Glasgow'da geçen bir senaryo yazmaya başladım. Zoom üzerinden senaryo atölyeleri yaptım, öğretmen değilim ama“ders” vermek insana hem çok şey öğretiyor hem de sosyalleşme ihtiyacını biraz karşılıyor.</span></div><div style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: left;"><span style="font-size: large;"><br />Evde uzun süre kapalı kalınca özlemin yanında, bir de geçmişin insanın içini cız ettiren anları itildikleri kuytu köşelerden başlarını çıkarıyorlar. Ülkemden geçmişimden bunca uzağa gelmişim, 1+1 bir eve kapanıp kalmışım ama hala 30 - 40 sene önce yaptığım haksızlıkları, kırdığım herkesi tek tek hatırlıyorum. Hepsini bulup özür dilemek istiyorum. Tersi de var: Bana yan bakan, alay eden, omuz silkip geçenler... Kazık atan, canımı yakan, terkeden, paramı vermeyen, beynimde bir inşaat çivisi gibi yer eden bir laf edip sonra susanlar... Hepsinden intikam almak istiyorum. Hayat benim “yeni başlangıç” planlarımla alay eder gibi her şeyi askıya aldırdı, “Sen önce bi dur, bi düşün, eskileri bi tart” dedi sanki. Tabii ki, koskoca hayatın benimle ne derdi olacak, belki de zihnim geleceğin bu kadar belirsiz olduğu bir durumda, dengede kalabilmek için can simidi olarak geçmişe sarılıyor.</span></div><div style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: left;"><span style="font-size: large;"><br />Derken hep böyle gitmez dedik, tuhaf bir güven de geldi ve yavaş yavaş sokaklara açıldık. Uzun yürüyüşlere çıkmaya başladım. Önce evin çevresinde bomboş sokaklarda ufak daireler çizdim. Sonra daireler genişledi ve en sevdiğim şeyi sık sık yapmaya başladım: Bilmediğim bir yabancı şehirde kaybolmak. Sabah çok erken çıkıyordum. Sokaklar distopik film dekoru gibi bomboş oluyordu. Her yer kapalı, trafik yok, trafik ışıklarına bakmadan yolları geçiyorum. Bir köprünün üzerine pankart asmışlar “Glasgow Endures” (Glasgow dayanıyor). Kimse reklam vermediği için reklam alanları, reklam olmayan alternatif afişlere kalmış: “Kapitalizm öldürür” diyor kocaman el yapımı bir afiş. “Her çağın kendi faşizmi var” diyor bir başkası. Bir de muhteşem bir bahar bastırmasın mı? Salgın öncesi yağan buz gibi yağmurlara inat, her gün pırıl güneş açmasın mı? Her yerde bahara selam duran tomurcuklanmış ağaçlar. Ama hiç insan yok. Belki uzaktan geçen koşu yapan bir adam. Sabahlığıyla pencerede bebeğini avutan bir kadın. Ben, kendim ve boş şehir. Rüya gibi. Her patikasına kadar iki büyük parkı ve yaşadığım semtin her sokağını, böyle böyle avucumun içi gibi ezberledim. Dört aydır metroya, otobüse binmedim. İki üç saat yürüyüş mesafesinden daha uzak hiçbir yere gitmedim.</span></div><div style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: left;"><span style="font-size: large;"><br />Salgın dünyanın birçok ülkesinde hız kesmeden sürüyor. Yeni dalgalara karşı uyarılar kesilmiyor, belirsizlik ve endişe aynı yoğunlukta devam ediyor. Ama bugünlerde İskoçya normale dönüyor gibi. Ölümler neredeyse sıfırlanmış, vakalar çok azalmış. İskoçya Başbakanı Sturgeon düzenli açıklamalar yapıyor, birçok ülkenin tersine müthiş bir açıklıkla bilgi paylaşıyor. Virüsün her an hortlayabileceği biliniyor. Her zaman önlemler teşvik ediliyor, yurt dışı seyahatler önerilmiyor ve “Gerekmiyorsa yola çıkmayın” deniyor. İnsanlar da ikna oluyor ve çoğunlukla kurallara uyuyorlar. Sokağa çıktığınızda önlemlere rağmen yaşayan bir şehir buluyorsunuz. Parklar, marketler, alışveriş caddeleri canlı. Salgın (ve içimize saldığı korku) bir gün elbette tamamen bitecek ama o bahar sabahları uyurgezer gibi içinden geçtiğim kıyamet sonrası haliyle bomboş Glasgow aklımdan çıkmayacak.</span></div><div style="font-family: "Times New Roman"; font-stretch: normal; font-variant-east-asian: normal; font-variant-numeric: normal; line-height: normal; margin: 0px; text-align: left;"><span style="font-size: large;"><br />Belki yakında Glasgow'u okuyarak ve ilgili ama çekingen bir gözlemci gibi uzaktan izleyerek değil, içine karışarak tanıyabilirim. Belki de Glasgow'da geçen senaryom birgün filme dönüşür. Belki o zaman gerçekten yeniden başlayabilirim.<br /><br /><br /><a href="https://www.blogger.com/#"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEinUuh3gnN6T-byizzEwea07_yTNFYeOBS8yO597egcIYxM2Nzq2-gcPssNsSojfaXjl2gdiHfsO9OuSIDJh4z4z5MCPXNsfV2bFz7xvhXZFkMxwP98tE6676WaL5ZTYHkNequgQR1uOh-n/s320/Screenshot+2020-10-15+at+10.26.23.png" /></a><span><span class="Apple-converted-space"><br /></span></span></span><span><span class="Apple-converted-space" style="font-size: x-small;"><span>Expre</span><span>ss, Güz 2020</span></span></span></div>Umit Unalhttp://www.blogger.com/profile/05042167147797977641noreply@blogger.com